ENGLISH
  Güncelleme: 24/06/2009

2009-04-09 AB Bülteni

2009-04-09 AB Bülteni

 

Bülten No : 045 09 Nisan 2009


DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

 

ALMANYA BASINI

Frankfurter Allgemeine Zeitung: "Obama'nın Kale Önünde Verdiği Pas": "Nicolas Sarkozy'nin partisi UMP'nin Avrupa seçimleri koordinasyonunu yapan Michel Barnier, seçim kampanyası için aradığı "ateşleyici konuyu" nihayet buldu: Türkiye'ye AB üyelik perspektifi sunulup sunulmayacağı sorusu. Eski AB Komiserinin aklına bu fikir, Türkiye'nin hızla AB üyesi yapılması yönünde çağrıda bulunan ABD Başkanı Barack Obama sayesinde geldi. Aslında Barnier, seçimlerde sandığa gitmeyecek olan sadık UMP seçmenlerini Türkiye tartışması aracılığıyla harekete geçirebileceğini ümit ediyor. UMP içinde Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğinin reddi bağlamında geniş bir konsensüs söz konusu. Barnier zamanında, Türkiye ile üyelik müzakereleri başlatmak isteyen eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac'ı destekleyenler arasında yer alıyordu. Barnier, Fransa'nın AB Anayasal Antlaşması üzerine Mayıs 2005'te yaptığı referandumun kendisi için bir dönüm noktası teşkil ettiğini ve bunun başarısızlıkla sonuçlanmasıyla AB'nin genişlemesi konusunda görüşünü tamamen değiştirdiğini söylüyor. Ayrıca, Türkiye'ye AB ile ayrıcalıklı bir ortaklık kurulması konusunda UMP içinde mutabık olunduğunu, tam üyeliğin sorumluluğunu ise üstlenemeyeceğini belirtiyor. Barnier, Türkiye konusuna odaklanmış bir seçim kampanyasıyla sağ uçtaki oyları da kazanabileceğini umuyor. Philippe de Villiers ve Jean-Marie Le Pen gibi sağcı muhafazakâr ve sağcı popülist siyasetçiler son AP seçimlerinde seçmenlerin Türkiye'nin üyeliğine karşı endişelerini oya çevirebilmişlerdi. Türkiye meselesi ayrıca, pozisyon belirleme konusunda uzlaşamayan sosyalistleri de bölebilir. Öte yandan, UMP'nin izlediği seçim kampanyası, stratejisi Fransız yönetiminin Türkiye ile üyelik müzakerelerine devam etmesini engellemiyor." (Michaela Wiegel/08/04)

Der Tagesspiegel: "Birlik Gözler Önünde": "(...) Fakat NATO'nun Türkiye'ye AB kapılarını aralayabilme durumu olmadığı gibi, bu konuda Başkan Obama'nın da yapabileceği bir şey yoktur. Federal Almanya Şansölyesi Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasını doğru bulmayan Avrupalılar arasında yer alıyor. Şansölye Merkel, stratejik öneme sahip Türkiye'nin üyelik ötesinde sıkı bir şekilde Avrupa'ya bağlanmasından yanadır. Şu bir gerçektir ki, Türkiye'nin inatla Rasmussen'e bloke uygulaması ve özellikle bunu karikatür krizi nedeniyle gerekçelendirmesi ülkeye zarar vermiştir. Başbakan Erdoğan'ın bu konuyla ilgili açıklamalarından sonra yumuşak başlı AB Genişleme Sorumlusu Olli Rehn bile, Türkiye'nin düşünce özgürlüğü gibi temel bir Avrupa değerinin farkında olduğu konusunda tereddüt etmeye başlamıştır. Her ne kadar Türkiye neredeyse 10 yıldır aday ve üç yıldan beri de müzakere eden bir ülke olsa da, Avrupa ile yakınlaşma süreci durma noktasına gelmiştir. AB Komisyonu son olarak yayımladığı raporunda, Türkiye'yi sert bir dille eleştirmiş ve özellikle düşünce özgürlüğü, din özgürlüğü ve hukuk devleti gibi konularda yetersiz kaldığını belirtmiştir. AB Parlamentosu da Türkiye hakkında hayal kırıklığı yaşadığını belirtiyor. Türkiye ile yürütülen müzakereler aylardır çıkmazda olmakla birlikte, ülkenin üyeliğine ılımlı yaklaşan Çek Cumhuriyeti'nin dönem başkanlığında bile herhangi bir yeni müzakere başlığı görüşmeye açılmamıştır. Brüksel'de hem NATO karargâhında, hem de AB kurumlarında Türkiye'nin ortaklıkları bloke etmesi nedeniyle rahatsızlık duyulmaktadır. Türkiye aynı zamanda enerji naklî konusundaki stratejik önemini vurgulayarak AB'ye girme yolunu aramaktadır. Türkiye müzakerelerin 2014 yılında tamamlanmasını bekliyor. Ankara, 2014 yılına kadar AB üyeliği için gerekli kriterleri yerine getirmeyi hedefliyor. Başbakan Erdoğan bu bağlamda reform sürecinin yeniden canlandırılacağı sözünü verdi. Buna rağmen Kıbrıs konusunda herhangi bir olumlu gelişmenin yaşanıp yaşanmayacağı bilinmiyor. Türkiye'de son zamanlarda yapılan anketlerde halkın yüzde 66'sının AB üyeliğine olumlu baktığı tespit ediliyor. Bu oran daha önceleri yüzde 40 civarındaydı." (Thomas Seibert/Thomas Gack/08/04)

Hamburger Abendblatt: "Türkiye AB'ye Üyeliğe Hazır Değil": "Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering ile Mülakat:

MÖLLER: ABD Başkanı Barack Obama AB'den Türkiye'yi almasını talep ediyor. AB bu isteği yerine getirmeli mi?

PÖTTERING: Geçmiş hükûmetlerde de olduğu gibi Amerikan hükûmetinin Türkiye'nin AB üyeliğine bakışı önceden bilinmektedir. Bu nedenle Başkan Obama'nın söylediklerinden yeni bir şey çıkmıyor. Obama'nın görüşünü söylemeye hakkı olmasına karşın, Avrupalılar da bu meselede nasıl karar verecekleri konusunda bağımsızdır.

MÖLLER: Türkiye üyeliğe hazır mı?

PÖTTERING: Şu anda müzakereler devam ediyor. Müzakereler, tam üyelik perspektifiyle yürütülütor ama eş zamanlı olarak da ucu açık bir süreç olarak yürütülmektedir. Farklı pozisyonlar biliniyor. Avrupa Parlamentosundaki çoğunluk, Türkiye'nin koşulları yerine getirmesi halinde -ben ise imtiyazlı ortaklıktan yanayım- katılımı destekliyor. Türkiye AB'ye katılım için gerekli şartları tamamlamış değil. Hâlihazırda hukuk, azınlıklar, gayrimüslimlere tanınacak haklar vs. alanlarında atılması gereken devasa adımlar duruyor.

MÖLLER: Peki, Türkiye günün birinde üyeliğe hazır hale gelir mi?

PÖTTERING: Bu Türkiye'ye bağlı. Hazır hâle gelmiş olsa dahi o dönemin yetkili parlamentolarının bağımsız kararına kalmış. Türkiye'nin AB katılımına "evet" ya da "hayır" demeye veya başka bir ortaklık belirlemeye.

MÖLLER: AB Dış Politika Şefi Javier Solana daha kısa bir süre önce Abendblatt'a verdiği bir mülakatında, Türkiye'nin AB'ye katılımına engel herhangi bir husus görmediğini açıklamıştı.

PÖTTERING: Bu, Javier Solana'nın şahsi görüşü olup benim görüşüme karşılık gelmemekte.

MÖLLER: CSU Başkanı Horst Seehofer, halkı Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda oylamaya götürmek istiyor. Bunu onaylıyor musunuz?

PÖTTERING: Almanya'daki parlamenter demokrasinin yani Federal Meclisin onama yetkisinde uygun bir tutum benimseyeceği görüşündeyim. (Barbara Möller /08/04)

BELÇİKA BASINI

La Libre Belgique: "Türkiye, Birliğe Üyeliğine Karşı Olan Muhalefeti Yeniden Canlandırdı": "3-4 Nisan tarihlerinde NATO Zirvesinde kaosa neden olan seçim ve 5 Nisan tarihinde Obama'nın Prag'da söylediği küçük bir cümle... Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkanların küplere binmesi için bu kadarı yeterliydi. Aynı zamanda bu, Türkiye için bir "hata"dan söz eden genişlemeden sorumlu Olli Rehn gibi tamamen tarafsız veya genelde bu konuda sessiz kalan, en azından Sarkozy gibi kendini göstermeyen kişileri şüpheye sokmuştur. Belçika için bunu söyleyebiliriz. Obama'nın, "Türkiye'nin Birliğe üyelik yönünde ilerlemesini sağlamak önemli bir sinyal olur" sözlerine ne demeli? Belçikalı bir kaynak bunun yeni bir şey olmadığını söylüyor: "Zira ABD, Türkiye'nin üyeliğini hızlandırmak için Birliğe her zaman baskı yaptı." Sorun ne? Rahatsızlık ne? Söylentilere göre, Türkiye, Rasmussen'in genel sekreterliğe getirilmesi karşılığında, toplam 35 başlıktan oluşan üyelik müzakerelerinde yeni başlıkların açılması için teminat almış. Bugüne kadar 35 başlıktan 10'u açıldı. Yine aynı kaynak, "Şimdilik sadece söylentilerden söz ediyoruz. Bu tür bir garanti hiç verilmedi ve müzakerelerin hızlandırılması yönünde siyasi bir vaatte bulunulmadı" açıklamasında bulunuyor. Bunun dışında NATO ve AB birbirinden tümüyle bağımsız iki oluşum. Aynı kaynak, NATO içinde üyelik müzakerelerinin tartışılmasının olanaksız olduğunu belirtiyor. Her şeye rağmen, Danimarkalının atanması konusundaki Türk veto tehditleri Türkiye'yi Birliğe almak istemeyen ülkelerin pozisyonlarını güçlendirdi." (Solenn Paulic/08/04)

İNGİLTERE BASINI

The Guardİan: "Türkiye'nin Geleceği Avrupa'da": "Barack Obama'nın söylemesine gerek yok. Türkiye'yi Orta Doğu turuna değil de Avrupa turuna dahil etmesi Türkiye'nin geleceğiyle ilgili düşüncesini ortaya koyuyor: Türkiye'nin geleceği AB'de yatıyor. Obama, Türkiye'nin üyelik başvurusuyla ilgili desteğini iki kez yineledi. Bunlardan ilki hafta sonu Prag'taki AB zirvesinde, diğeri ise Türk Meclisinde yaptığı konuşma sırasındaydı. Türkiye'ye üyelik konusunda ciddiyse reform sürecini sürdürmesi gerektiğini de hatırlattı.(...) AB üyeliği 2009 yılında oldukça düşük bir olasılık. AB bu yıl içinde Türkiye'nin limanlarını Kıbrıs Rum kesimi gemilerine açma sözünü yerine getirip getirmediğine karar vermek zorunda. Türkiye, bölünmüş adaya dair siyasi bir çözüm arayışındaki müzakerelerde bir gelişme sağlanmadan böyle bir şey yapmayacak. Fransa, Avusturya ve Türkiye'nin AB üyeliğini istemeyen diğer Birlik üyeleri, katılım müzakerelerinin durdurulmasını talep edebilir. Üyelik süreci bunlar olmasa da duraksamaya girebilir. Türkiye'nin katılımı için gerekli 35 başlığın çoğu -gerek liman meselesi gerekse Kıbrıs ve Avrupa'nın vetoları nedeniyle- bloke edilmiş durumda. Türkiye'nin üyelik sürecinin ülkenin AB açısından stratejik öneminin arttığı bir sırada tehlikeye girmesi oldukça ironik. (...) Ocak 2009'daki gaz kesintisinin ardından AB, Rusya'dan farklı gaz rotaları belirlemeye bir kez daha söz verdi. Alternatif güzergâhların en umut vadedeni Türkiye'den geçiyor. Avrupalı liderler, Obama'nın ifadelerine misilleme yapmak yerine, enerji güvenliği ve istikrarlı komşuluk ilişkileri kurma hedeflerini Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine karşı çıkarak nasıl gerçekleştirmeyi planladıklarına bir açıklık getirmeliler." (Katinka Barysch/0804)

İTALYA BASINI

Il Sole 24 Ore: "Türkiye'nin AB'ye Girişi Konusunda Roma İle Washington Uyum İçerisinde" : "Boğaz üzerindeki bir sac tabakası kadar ince asma köprü, İstanbul'un ve Avrupa'yı Asya'ya bağlayan giriş kapısı özelliğindeki Türkiye'nin benzersiz pozisyonunun sembolüdür. Türkiye o kadar hayati bir jeopolitik bir alanı kaplıyor ki, bu iki kıtanın birbirinden farklı olduğu düşüncesini silmeye bile yetebilir. Ancak, medeniyetimiz kadar antik bir Avrasya düşüncesi üzerine sürekli olarak tartışmalar açılıyor: Avrupa Birliği'nin anahtar bazı ülkeleri, milyonlarca insanın yaşadığı ve 70 milyonu aşkın bir nüfusa sahip bir ülkenin GSMH'sinin neredeyse üçte birini sağlayan bir Avrupa toprak parçasının ülke sınırları dâhilinde olmasına rağmen, Türkiye'nin Avrupa olmadığını savunuyorlar. Uzun süre Osmanlı İmparatorluğu altında yaşayan Selanikli Musevi bir aileden gelen Sarkozy'nin Fransa'sına göre Türkiye Avrupa değil. Laik ve dinden bağımsızlık yanlısı Türkiye'nin kurucusu, 20. yüzyılın devlerinden biri Atatürk'ün doğmuş olduğu Selanik şehri. Türk ve Kürtlerin artık ikinci ve hatta üçüncü nesile ulaştığı bir ülkenin Şansölyesi Merkel'in Almanyası için de Türkiye Avrupa değil. Kuzey Avrupa'nın büyük bölümü (üstelik milyonlarca göçmeni kabul ediyor) için de Türkiye Avrupa olamaz. Hollanda da buna karşı: En üst seviyede sığınma toprağı olduktan sonra, bugün güç bir entegrasyonun sonuçları tarafından yıpranmış durumda. Nüfusa ilişkin, dinî ve kültürel dengeleri sarsıntıya uğratabilecek bir girişi geri çevirmek için herkes kendi sebebini öne sürüyor. Türkiye, her hâlükârda Akdeniz'e bakan en büyük Müslüman ulus; İkinci Dünya Savaşı sonrası yıllarda, Sovyet karşıtı işleviyle Atlantik Paktı'nın direği olacak kadar güçlü ve stratejik bir ülke. Oysa ki Türkiye'nin Avrupa arzusu tartışma götürmez. 60'lı yıllarda AB'ye katılma talebini sunan ilk ülke oldu; o dönem geri çevrilen bu talebinin ardından, entegrasyon için ekonomik anlaşmaları kararlılıkla izlemeye devam etti. Tabii ki, katılım yoluna koyulma vakti geldiğinde, durum biraz karıştı. Türkiye, Avrupa'nın katı parametrelerine uyum sağlama kapasitesini ciddi şekilde şüpheye düşüren ağır ekonomik krizlerle başa çıkmak zorunda kaldı. Ayrıca kanunlarını AB'ye uygun hâle getirmek için anayasal değişiklikler yapmak durumunda kaldı: Sonuncusu 1980 yılında olmak üzere, üç askerî darbe, generallerin hâkimiyetinde bir iktidar düzeni ortaya çıkartmıştı. Özellikle de Türkiye, tarihsel ve ahlaki çelişkileriyle çarpıştı: Kürt gerilla ve terörünün kanlı şekilde baskı altına alınması, bazı temel insan hakları ve medeni hakların inkarı.(...) Ankara ziyareti sırasında Barack Obama, Türkiye'nin Avrupa'ya girişini hararetle desteklemekle birlikte, dün bu konuya da atıfta bulundu.(...) Birliğe dâhil olmak için gerekli tüm adımların Türkiye'den istenmesi doğru. Ancak Brüksel, başka hiçbir katılım dosyası üzerinde her seferinde daha fazla ihtiyatla soruşturma yapmıyor. (...) Türkiye'yi tam anlamıyla bir Avrupa devleti olarak görmek isteyen Obama'nın Türkiye vizyonu, Avrupa Birliği'nin kilit bazı ülkelerininkiyle örtüşmüyor. İtalya'nın çizdiği perspektif, bir anlamda en gerçekçi olanı ve kıtasal (Avrupa'nın) hoşnut olmadığı unsurları da hesaba katıyor. (...) Türkiye konusunda, söz konusu olan net bir karar (evet ya da hayır) almak değil, ama bir olgunlaşma sürecine eşlik etmek söz konusu. Akdeniz ve güney kıyısının entegrasyonundan çok fazla bahseden ama sıra somut ispata gelince, Boğaz üzerindeki rahat ve modern köprünün yolunu tutmaktan çekinen Kuzey Avrupa'da da sürenin olgunluğa erişmesini bekliyoruz. Burada, Boğaz'da, Batı ile Müslüman alemi arasında uyulması gereken tarihî bir randevu var. (Alberto Negri/08/04)

La Padania:  "Avrupa'da Türkiye'ye 'Hayır'... Kuzey Ligi İsyana Önderlik Ediyor": "Kuzey Ligi Partisi Heyet Başkanı Mario Borghezio, Avrupa Parlamentosunda yayınladığı bir bildiride, "Türkiye meselesi konusunda İtalya'nın sadece çıkarı değil, AB'nin diğer ülkelerine karşı da, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesine karşı gelinmesi pozisyonunu tutma yükümlülüğüne sahiptir. Başbakan Berlusconi'nin iyi bir yapıcı olarak genişlemenin lehinde olması beni şaşırtmıyor ancak bizler politikanın Tapınak Şövalyeleriyiz. Avrupa'yı İslam kuşatmasından koruma misyonuna sahibiz ve Avrupa'nın Türk işgali tehlikesini engelleyerek bu misyonu yeni bir savaşa devam ederek yapacağız" açıklamasını yaptı. Kuzey Ligi'nin Lombardia Başkan Yardımcısı Matteo Salvini de yaptığı açıklamada, "Coğrafya ile tarih bilincine sahip olan, İslami bir Avrupa geleceğine boyun eğmek istemeyen, sağ ve sol kanattan, Katolik ve ateist birçok kişinin 'noallaturchia libero.it' adresine göndermiş olduğu binlerce e-maili Barack Obama'ya, Silvio Berlusconi'ye ve diğer bütün 'Türk heveslilerine' göndermeyi düşünüyoruz. Bu e-maillerin dışında, Avrupa Parlamentosu seçimleri vesilesiyle de (İtalya'da parlamentoda çoğunluğun, ülkede azınlık olan) Türk yanlılarına ulaştırılmak üzere, Amerika'nın işe karışmasına ve Türkiye'nin Avrupa'ya olası yaklaşımına sert bir şekilde karşı gelinmesiyle ilgili Radio Padania Libera'ya ulaşan telefon görüşmelerini bir kitapta toplayacağız" dedi." (Beppe Marzolla/08/04)

Corriere Della Sera: "Pazarlık" : "Barack Obama, "Batı ve Doğunun ayrılmadığı ama karşılaştığı yer olan" Türkiye'nin rolünün azaltılması ihtimalini kabul etmiyor. Bu nedenle, Türkiye'nin AB'ye katılımına karşı olan Fransa ve Almanya'dan başlamak üzere, bazı müttefiklerine göğüs göğüse meydan okumaya hazır. Türkiye'nin AB'ye katılımı, Beyaz Saray'ın gittikçe büyüyen bir çabayla desteklediği bir adım; çünkü bu katılım, "etnik, geleneksel ve dini farklılıklar" tarafından garanti edilen çimento sayesinde "Birliğin temellerini genişletebilir ve güçlendirebilir." Prag'da ortaya atılan bu meydan okuma, aslına bakılırsa bunu pek de coşkuyla karşılamayan TBMM'inde bir kez daha tekrarlandı. Varış noktasına ulaşma garantisi olmayan bir koşunun Türkleri bıktıracağından endişe duyan Obama'nın bu kararlı hamlesinin nedenini, belki de çok sayıdaki milletvekilinin ortalığı kaplayan sessizliğinde aramak gerekir. Kararlı bir Avrupa taraftarı olan Başbakan Erdoğan'ın seçmenler tarafından "dur" mesajı aldığı son seçimlerde de bu bıkkınlığa çok yaklaşıldı. ABD'nin tarihi müttefiğiyle arasındaki bağlar, AB'nin direnişlerine boyun eğemeyecek kadar çok önemli. Avrupa dahilindeki bir Türkiye, ABD başkanı Obama'nın yinelemekten yorulmaksızın söylediği gibi, "Amerika'nın asla savaş içerisinde olmayacağı" tüm İslam dünyasına yöneltilen o cömert açılım teklifini daha güçlü hale getirebilir.Tartışma götürmeyen, paylaşılabilir ve Türkiye'nin AB'ye katılımı için çaba harcayan İtalya'nın kesinlikle beğenisini kazanan konuşma. (...)" (Antonio Ferrari/08/04)

 

YUNANİSTAN BASINI

Eleftherotipia: "AB'ye Free (Serbest) Kayısı": "Mademki Türkiye NATO üyesi olabiliyor ve müttefiklerini korumak için askerlerinin hayatlarını tehlikeye atıyor, neden Avrupa'da kayısı satamasın ve serbest dolaşıma sahip olmasın?" ABD Başkanı Barack Obama Türkiye ziyaretini tamamlarken Irak'a hareket etmeden önce Türkiye'nin AB üye olması gereğini bu şekilde açıkladı. (...) Ardından Başkan Obama üniversite öğrencileriyle bir sohbet toplantısı yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin, Türkiye'nin AB üyelik konusunun ABD'nin değil, AB'nin konusu olduğu açıklamasına ilişkin bir soruya Obama, "Doğrudur ancak bu, bizim bu konuda bir fikir sahibi olmamızı engellemez." dedi. Obama Türkiye'nin AB üyeliğinin gerekliliğine dair açıklamalarından sonra, Fransa Cumhurbaşkanıyla dost olduklarını ancak "dostlar arasında fikir ayrılıkları olabileceğini" ifade etti." (Aris Abatzis/07/04)

İmerisia: "ABD-Türkiye: Bir Barışmanın Sınırları": "Türkiye'nin Avrupa perspektifi konusuna gelince, Amerika'nın bu konuda desteği Washington'a hiçbir maliyeti olmayan bir iletişim havai fişeği. Türkiye kriterleri yerine getirmezse, "27"lerin AB'si de doğu komşumuzun hacminde ve kendi özgü nitelikleri olan bir ülkeyi bünyesine katarak bütünleşme yönünde ilerlemezse, dışarıdan yapılan hiçbir "avukatlık" gerçek sonuçları değiştiremez. Aslında demokratikleşme yönünde bir tek adım, örneğin yeni anayasanın benimsenmesi, Sarkozy ile Merkel'in en azından itirazlarını daha ılımlı bir şekilde dile getirmelerine yol açabilirdi." (Yorgos Kapopulos/08/04)

 

NOT: Bu bülten, 8 Nisan 2009 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.


Güncelleme: 24/06/2009 / Hit: 3,346

Copyrights © 2024 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2024 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı