ENGLISH
  Güncelleme: 03/12/2008

2008-11-07 AB Bülteni

2008-11-07 AB Bülteni

 

Bülten No : 132 07 Kasım 2008

DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

ALMANYA BASINI:
ARD:
"Hırvatistan'a Övgü, Türkiye'ye Azar": "Kime AB'ye girmesi için izin verilecek? Bu konuyla ilgili bilgiyi ise AB Komiseri Rehn'in Brüksel'de tanıttığı rapor veriyor. Rapora göre, Hırvatistan kısa süre içerisinde bir üyelik konusunda ümitli olabilir, ancak Türkiye'den daha fazla reformlar gerçekleştirilmesi talep ediliyor. Olli Rehn Brüksel'de AB üyeliği adayları için İlerleme Raporlarını tanıttığında, bu biraz da olsa yıl sonunda öğrencilere verilen karne töreni gibi bir izlenim yaratıyor; çünkü genişlemeden sorumlu komiserin İlerleme Raporları bundan çok daha farklı değil. Türkiye daha fazla çaba sarf etmeli. Türkiye bir kez daha azalan modernleşme gayretleri nedeniyle zılgıt yedi. Gerçi genişlemeden sorumlu Komiser Rehn, bir yılı aşkın bir süredir devam eden iç politika alanındaki krizin hükümetinin çok fazla zamanına ve gücüne mal olduğunu kabul ediyor. Ancak Rehn bu konu ile ilgili yine de, bahaneler aramanın artık geçerli olmadığı sonucuna varıyor. Komiser, Türk tarafından AB üyelik tarihi vermiyor haykırışında bulunulmasının çok fazla yardımcı olmayacağını belirterek, ‘Anahtar daha ziyade, oturup, reformlar kararlaştırmak ve yönetimi bu reformların hayata geçirilmesi konusunda cesaretlendirilmesinde yatıyor' açıklamasında bulundu. Kısıtlanan düşünce özgürlüğü, Hristiyanlara yönelik ayrımcılığın halen devam etmesi ya da eksik olan eşitlik ilkeleri Ankara'daki hükümetin üstesinden gelmesi gerektiği alanlardan sadece üç tanesini oluşturuyor. Ancak Rehn aynı zamanda Türkiye'nin stratejik rolünü de vurguladı ve ülkenin bölgede arabulucu rolü üstlenme konusundaki gayretlerine de övgüler yağdırdı. Bu Brüksel'den gelen mesajın ikinci bölümünü oluşturuyor; AB Komisyonu açısından, AB Türkiye'den feragat edemez. Genişleme burada gayet makul bir şekilde, komşu çevrelerdeki istikrarı sağlayabilmek adına stratejik bir gereklilik olarak kabul ediliyor." (Peter Heilbrunner, 06/11)

Süddeutsche Zeitung: "Komisyonun Bir Uyarısı" : "AB Komisyonu yılda bir defa Avrupa Birliği ile üyelik müzakeresi yürüten ülkeler hakkında bir İlerleme Raporu yayımlayarak durumlarını değerlendiriyor. Bu durum çoğu kez siyasi bir rutinden ibarettir. Bu konuyla ilgili çekingen Finli yetkili adeta bir düzenli öğretmen gibi övgüler ve uyarılar yağdırıyor. Kimi ülkeler doğru yolda iken, kimilerinin ise daha yapmaları lazım gelen çok şey bulunuyor. Genelde bu işler bu şekilde yürüyor. Fakat bu sefer Brüksel'de her şey daha farklıydı. AB'nin genişlemeden sorumlu Komiseri Olli Rehn, bu sefer ne Türkiye'yi, ne Hırvatistan'ı ne de başka bir ülkeyi coşkulu bir şekilde destekledi. Olli Rehn bu kez genişleme fikrinin kendisini destekledi. AB Komisyonu AB'nin genişleme yorgunu olduğu düşüncesine bu zamana kadar olmadığı bir şekilde çok açıkça karşı çıkıyor. Komisyon, Lizbon Antlaşması'nın yürürlüğe girmemesi ve iç reformların gerçekleştirilememesi nedeniyle Almanya ve Fransa gibi genişlemeyi durdurmak isteyen ülkelerin hükümetlerine karşı tavır alıyor. AB'nin genişlemeden sorumlu yetkilisi Olli Rehn, ‘Genişleme bizim bir sorunumuz değil, birçok sorunumuzun bir çözümü niteliğindedir' ifadesinde bulunuyor. Olli Rehn'in hazırladığı ‘strateji raporu' gelecekteki genişlemelerin AB için önemini itinalı bir şekilde vurguluyor. Söz konusu olan Avrupalıların dünyadaki siyasi ağırlıklarıdır. Söz konusu olan demokrasi ile istikrarın ihraç edilebilmesidir. Bu şekilde AB genişlemesinin geleceği yeniden AB siyasetinin odak noktası haline geliyor. Ancak genişleme konusundaki son sözü Brüksel'deki Komisyon değil, üye ülkeler söylemektedirler. Bu sefer AB'nin genişlemeden sorumlu yetkilisi Olli Rehn sadece bir muavin kişi konumunda olmadığını, hükümetlere etkide bulunabilecek bir şahsiyet olduğunu çok açık bir şekilde belirtmiştir." (Cornelia Bolesch, 06/11)

Berliner Zeitung: "Söz Konusu Olan AB'nin İnandırıcılığıdır" : "AB'nin genişlemeden sorumlu komiseri Olli Rehn'in işi pek kıskanılacak türden değil. Kendisi özellikle eski üye ülkelerde oldukça sevilmeyen bir alandan sorumlu: Avrupa Birliğine yeni ülkelerin alınmasından... Söz konusu olan da özellikle Türkiye ve Balkan ülkeleri. Olli Rehn yılda bir kez İlerleme Raporu olarak anılan belgeyi yayımlıyor. Genelde bu raporda aday ülkelerin eksiklikleri tespit ediliyor. AB'nin genişlemeden sorumlusu Komiseri Olli Rehn dün yayımlanan rapor esnasında atağa geçti. Rehn, Avrupalılara, çok net bir şekilde Türkiye'nin Birlik için öneminin hızlıca arttığı hatırlatmasında bulundu. Rehn, Hırvatistan'ı bir an önce Avrupa Birliğinde görmek istediğini vurguladı. Bu cesaretli bir davranıştı, zira Rehn bu çıkışıyla Almanya ve Fransa'nın yaklaşımına aykırı davranmış oldu. Bu ülkelerin liderleri Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkıyorlar. Bu ülkeler AB'nin bloke olan Reform Antlaşması yürürlüğe girmediği sürece Birliğe yeni ülkelerin dahil edilmelerine zaten karşılar. AB Reform Antlaşması konusunda bir mutabakata varılmamış olması, genişleme konusunun sürekli olarak ertelenmesi için bir gerekçe olmamalıdır. Söz konusu olan AB'nin inandırıcılığıdır. Çoğu ülkede gelecek zamanda muhtemel bir üyeliğin söz konusu olması bile ülkenin istikrarına olumlu katkıda bulunuyor. Bazı ülkelerde ise muhtemel bir üyelik düşünülemeyecek reformların gerçekleştirilmesine neden oluyor. Özellikle Hırvatistan ile ilgili olarak Avrupa Birliği komşularını ciddiye almaya devam ettiğini gösterme fırsatına sahiptir. Hırvatistan koşulları yerine getirdiği takdirde bir an önce Birliğe alınmalıdır. Bu siyasi açıdan önemli bir mesaj niteliğinde olmakla birlikte, muhtemelen Birliğin üstesinden gelebileceği bir durum olacaktır." (Thorsten Knuf, 06/11)

Die Welt: "AB: Töre Cinayetleri Türkiye'nin Üyeliğini İmkânsızlaştırıyor" : "Brüksel, AB üyeliği için Türkiye'ye sert koşullar dayattı. Komisyon, İlerleme Raporunda ülkeye demokrasiyi güçlendirmesi, daha fazla modernleşmesi ve Avrupa'ya yakınlaşması çağrısında bulundu. AB diplomatlarının Türkiye'nin üyeliği hakkındaki düşünceleri oldukça net. AB Komisyonu Türkiye'ye yeniden, temel insan haklarını sağlama konusunda çok yetersiz kaldığı raporunu verdi. AB'nin üye adayıyla ilgili yeni İlerleme Raporunda, Ankara'nın kadın ve azınlık haklarını iyileştirmesi, basın ve düşünce özgürlüğünün önündeki sınırlandırmaları kaldırması gerektiği belirtiliyor. Ancak Komisyon eşzamanlı olarak, Türkiye'nin Avrupa için taşıdığı önemi vurguluyor. Raporda, üyelik gerçekleşinceye kadar daha yapılması gereken çok şey olduğu belirtiliyor ve bunun aşılan devlet krizi ile hükümet partisi AKP'nin kapatılmaktan kurtulmasının ardından özellikle önemli olduğu belirtiliyor. Brüksel Ankara'dan, demokrasi ve insan haklarını güçlendirmek, ülkeyi modernize etmek ve AB'ye yakınlaşmasını sağlamak için reformlara hız vermesini talep ediyor. AB Komisyonu TCK'nın 301. maddesinin yumuşatılmasından övgüyle söz ederek, bunun düşünce özgürlüğü adına bir başarı olduğunu kaydediyor. Ancak raporda, Türkiye'de geçen yıl 220 töre cinayeti işlendiği belirtilerek, aile içi şiddet ve zorla evlendirmenin de önemli bir sorun olmayı sürdürdüğüne işaret ediliyor. Diplomatlara göre Türkiye'nin üyeliği -şayet gerçekleşecek olursa- en erken 10 yıl içinde planlanıyor." (06/11)

Frankfurter Rundschau: "İndirim Yok" : "Türkiye'nin AB üyeliğinden yana olanlar bir dizi yerinde argümana sahipler. Bu dün yayımlanan Brüksel'deki Komisyonun ilerleme raporunda da görülüyor. Raporda, Türkiye'nin özellikle Avrupa'nın güvenliği ve enerji sevkiyatı için sahip olduğu stratejik önemi ön plana çıkartılıyor. Görünen o ki, AB'nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn bu şekilde Türkiye'nin üyeliğine kuşkuyla yaklaşanların önyargılarını bertaraf etmek suretiyle onları ikna etmeye çalışıyor. Belki de Rehn Türkiye'nin stratejik önemini özellikle vurguluyor, zira adayın diğer alanlarda üyeliğini destekleyecek nitelikte sunabileceği pek fazla bir şey bulunmuyor. Ankara'da iki yıldan beri reformlar konusunda durgunluk yaşandığı gözlemleniyor. Düşünce özgürlüğü, azınlık haklarını koruma, Müslüman olmayanların dini özgürlükleri ve kadın hakları gibi konularda kayda değer ilerlemeler yaşanmadı. Şayet Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AB adaylığı konusunu ciddiye alıyorsa, bu alanda reformlara kararlı bir şekilde eğilmelidir. Türkiye stratejik açıdan Avrupa için önemli olabilir, fakat bu durum ülkeye demokrasi konularında bir indirim yapılmasını gerektirmez." (Gerd Höhler, 06/11)

Deutsche Welle: "AB Genişleme Süreci Beklemede" : "AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, dün Brüksel'de yaptığı açıklamasında, ‘Bugün burada Hırvatistan'a ilişkin belirlediğimiz kriterler, onları reformları sürdürme konusunda cesaretlendirmeyi amaçlıyor. Hırvatistan'ın başarısı, AB kriterlerini ne derece yerine getirdiğiyle ölçülüyor' dedi. Türkiye'ye ilişkin ilerleme raporu karma içerikteydi. AB Komisyonu, reformların hızını eleştirip ‘reformların hızlandırılması gerekiyor' vurgusunu yaparken, özelikle insan hakları konusunda büyük eksikliklerin olduğunu belirtti. Raporda sadece geçen yıl içerisinde Türkiye'de 220 namus cinayetinin yaşandığı belirtildi. Ayrıca, aile içi şiddet ve zorla evlendirilme vakalarının büyük sorun teşkil ettiğine dikkat çekildi. Düşünce özgürlüğünün güçlendirilmesi konusundaki reformların da yetersiz olduğu belirtildi. Genişlemeden sorumlu üye Olli Rehn, Batı ile Doğu arasında yer alan ülkenin önemli stratejik konumunu vurguladı. Rehn, Türkiye'nin; enerji güvenliği, çatışmaların önlenmesi ve çözümünün yanı sıra Güney Kafkasya ve Orta Doğu gibi bölgelerin sorunlarını çözmedeki artan rolüne işaret etti. Rehn ayrıca, Türkiye'nin doğalgaz alanında transit ülke konumundan övgüyle bahsetti. Türkiye 1999'dan beri AB aday ülkesi. Resmi görüşmeler ise 2005'te başladı. Ancak müzakerelerde, Türkiye ve Yunanistan arasında Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle bu zamana kadar ilerleme kaydedilemedi. Rehn, Türk hükümetinden, adanın Türk Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ve Rum Cumhurbaşkanı Dimitris Hristofyas'ın bölünmüş Kıbrıs'ın birleşmesi yönündeki çabalarını desteklemesini istedi." (06/11)

 

HIRVATİSTAN BASINI:
HRT:
"Brüksel Türkiye'de Reformların Yavaşlığını Eleştiriyor": "Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin jeostratejik konumunun özellikle enerji kaynaklarının dağılımı söz konusu olduğunda AB enerji güvenliğinde kilit rolü oynadığını açıkladı. Avrupa Komisyonu, Türkiye ile ilgili yayımladığı yıllık ilerleme raporunda, AB ile Türkiye arasında daha sıkı bir enerji işbirliğinin çok büyük öneme sahip olduğunu vurguluyor. Komisyon, Ankara'ya demokrasi ve insan haklarının daha da güçlenmesi, ülkenin çağdaşlaştırılması ve kalkındırılması ve AB'ye yaklaştırılması doğrultusunda reformları yeniden hızlandırma çağrısında bulundu. Türkiye, 1999 yılından bu yana AB üyeliğine aday bir ülkedir. AB üyelik müzakerelerine ise Hırvatistan ile birlikte 2005 yılında başladı, ancak bugüne kadar bu yönde sadece sınırlı bir gelişme kaydedebildi. Bu durumu bu yaz iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Türk laik elit kesimi arasında yürütülen iktidar savaşı oldukça etkiledi. AB'nin genişlemeden sorumlu Komiseri Olli Rehn, Türkiye ile müzakerelerin ne zaman sonuçlandırılacağı konusunda bir tarih vermeyi reddetti ve bunun reformların hızına bağlı olacağını açıkladı. Komisyon, Türkiye'de organize suçlara karşı yetersiz mücadeleye dikkati çekerek, bunun tedirginliği artırmak konusunda ciddi bir sorun oluşturduğunu açıkladı. Brüksel ayrıca, Türkiye'nin AB üyesi olan Kıbrıs'ın uluslararası birliklere alınmasına veto koyması ve Kıbrıs konusunda AB ile NATO arasındaki işbirliğini engellemeye çalışmasıyla ilgili hoşnutsuzluğunu dile getirdi." (06/11)

 

İNGİLTERE BASINI:
Financial Times:
"Türkiye AB'nin Eleştirilerine Karşılık Verdi" : "Türkiye dün Avrupa Birliğinin katılım yönünde yavaş ilerleme kaydettiği eleştirisine, AB'nin enerji güvenliği ve dış politika arzuları için çok önemli bir ülkeyi reddederse kısa vadeli bakış açısıyla davranmış olacağını ileri sürerek karşılık verdi. Avrupa Komisyonunun yıllık ilerleme raporunda Türkiye'nin artık daha fazla siyasi belirsizlikleri reformları geciktirmek için bir bahane olarak gösteremeyeceği açık bir şekilde ifade edildi. İktidar partisi bu yaz ‘laiklik karşıtı faaliyetleri' nedeniyle Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmaktan kurtulmuştu. Avrupa Komisyonunun genişlemeden sorumlu Komiseri Olli Rehn, ‘Bu meseleyle ilgili gerginlik, gerekli reformlar için kullanılabilecek çok daha değerli vakit ve enerji kaybına neden olmuştur' dedi. Komisyon ilk defa Türkiye'nin çalışan bir pazar ekonomisi olarak katılım kriterini karşıladığını kabul ederek ve Kafkaslar ile Orta Doğu'daki aktif dış politikasını överek ağır eleştirilerini dengeledi. BM Güvenlik Konseyinde geçici sandalye kazanmasını kutlayan Ankara, dış politikadaki başarılarından söz etmekten ve muhtemel bir enerji hattı olarak AB için stratejik değerinin altını çizmekten memnuniyet duyuyor. Dışişleri Bakanlığı, ‘AB'nin sorumlulukları var. Genişleme süreci gözönüne alındığında AB'nin kısa vadeli bir bakış açısıyla davranmaması kurucu ilkelerine, bir diğer deyişle barışa, istikrara ve küresel güce ulaşmaya odaklanması zaruridir' açıklamasında bulundu. Bakanlığın açıklamasında ayrıca Türkiye'nin AB'ye katılım ve bunun gerektirdiği reformları gerçekleştirme konusundaki kararlılığı yinelendi. Kayda değer bir ilerlemenin sağlanmadığı bir yılın ardından çok az gözlemci Türkiye'nin AB'ye katılım girişiminin yakın bir gelecekte yeniden ivme kazanacağına inanıyor. Yolsuzlukla mücadele stratejisi düzenlenmesi, vatandaşların hakları için ombudsmanlık yaratılması ve siyasi partilerle ilgili kuralların değiştirilmesi, adli ve anayasal reformlar için baskıda bulunan Komisyonun ivedi gördüğü tedbirler arasında ilk sıralarda yer alıyor. Fransa ve Almanya'nın Türkiye'nin üyeliğine muhalefeti ve Kıbrıslı Rumların müzakereleri engellemesi kamuoyunda AB reformlarına karşı olumsuz düşünceler oluşmasına yol açtı ve analistler Erdoğan'ın katılım konusundaki kararlılığının şüpheli olduğunu söylüyorlar. İstanbul merkezli bir düşünce kuruluşunun başkanı Sinan Ülgen, Kıbrıs'taki barış görüşmelerinin sonucunun Türkiye'nin AB umutlarının yeşermesi ya da suya düşmesi için çok önemli olacağını söyledi. Ülgen, AKP'nin yerel seçimlerdeki başarısının da reform sürecinin bel kemiği olan anayasal reformların yeniden başlatılması için bir fırsat olabileceğini kaydetti. Ancak Ülgen, ‘Katılım için bir tarih belirlenmiş değil. Aslında hiç kimse ilerleme raporunda ne olduğuyla ilgilenmiyor zira ortada hiçbir sonuç yok' şeklinde konuştu." (Delphine Strauss, 06/11)

İSVİÇRE BASINI:
Tages-Anzeiger:
"AB Türkiye'yi Sert Bir Biçimde Eleştirdi" : "AB Komisyonu, Türkiye'de temel insan haklarının sağlanmasında ağır eksiklikler olduğu tespitinde bulundu. Çarşamba günü Brüksel'de yayımlanan yıllık ilerleme raporunda Ankara'nın, kadın ve azınlık haklarını iyileştirmesi, basın ve ifade özgürlüğündeki kısıtlamaları kaldırması gerektiği vurgulanarak, düşünce özgürlüğünün güçlendirilmesine yönelik şu ana kadar yapılan reformların yetersiz olduğu belirtildi. Komisyon aynı zamanda, Türkiye'nin Avrupa için öneminin de altını çizdi. Raporda, Türkiye'de sadece geçen yıl 220 namus cinayeti gerçekleştiği vurgulandı." (06/11)

 

İTALYA BASINI:
Il Sole 24 Ore:
"Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Mülakat: AB Raporunda Eleştiriler Yer Almasına Rağmen Türkiye, İlerlemeyi Sürdürecektir" : "‘AB raporundaki eleştirilere rağmen, AB ve ona bağlı reformların ülkenin kalkınmasına temel teşkil etmesi sebebiyle, Türk Hükümeti AB'ye katılıma kuvvetle odaklanan stratejik hedefinden vazgeçmeyecektir.' Akdeniz Birliği zirvesi sırasında Il Sole 24 Ore gazetesine bir mülakat vermeyi kabul eden Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan işte bu mesajı verdi. Bazı diplomatik duyumlarca Ergenekon davasında insan haklarına saygı, aralarında Nobel ödüllü Orhan Pamuk'un da bulunduğu yazarlara yönelik çok sayıda davanın açılmasına imkan veren, Türk kimliğine hakaretin cezalandırılmasını öngören Ceza Kanunu'nun 301. maddesine yönelik reformun yapılmaması ve yolsuzlukla mücadelede kaydedilen gecikme nedenleriyle Türkiye'ye yönelik sert eleştirileri içereceği kaydedilen AB raporunun, bugün Brüksel'de açıklanması arifesinde 41 yaşındaki olumlu görüşe sahip ve huzurlu bir ifadesi olan Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ‘bazı Avrupalı ortakların Türkiye'ye yönelik tutumlarının kötüleştiği -sürekli destek veren İtalya bu ülkeler arasında değildir- bir kriz döneminde de Türkiye'nin AB ile bütünleşme rotasını' vurgulamayı sürdürüyor. Babacan: ‘Bunlar İspanya ve İngiltere'de de gerçekleştiği üzere, iyi ve kötü dönemleri içeren uzun ve karmaşık bir sürecin doğal ve dönemsel gidişatlardan ibarettir. Önemli olan uzun süreç için saptanan kendi hedeflerimizi yerine getirmektir. Ancak, AB farklılıkları, demokrasi değerleri, yasalara riayeti, toleranslılığı ve serbest piyasasıyla güçlü olduğu cihetle, Türkiye'nin AB'ye katılımı her iki ortak için de bir fırsattır.' Babacan, Brüksel tarafından gerçekleştirilmesi talep edilen reformlara yönelik güvenin istikrarlı kalmayı sürdürdüğünü ancak AB'nin popülerliğinin yüzde 75'den, yüzde 55'e indiğini itiraf ediyor ve ‘Türkler istenmediklerini hissediyor ve buna sevinçlerini indirgeyerek hissi yanıt veriyorlar' diyor. Müslüman, ancak laik ve demokratik bir ülke olan Türkiye ise AB'ye ‘AB soft power'ının kültürünü, değerlerini ve etkilerini genişleterek büyük bir küresel güç katacaktır.' Türkiye'nin AB'ye katılımının tamamıyla bu istikamette ilerlediğini ve Türkiye'nin gizli planlara değil, sadece bölgede bir istikrar, kalkınma ve barış unsuru olma yönündeki olumlu bir arzuya sahip olduğunu' ileri süren Babacan, ‘AB, Orta Doğu, Orta Asya gibi bölgelerde ve Akdeniz'in güney kıyılarındaki etkisini arttırabilecektir. İşte bu konuları bugünkü Marsilya zirvesinde görüştük' dedi." (Vittorio Da Rold, 06/11)

 

NOT: Bu bülten, 06 Kasım 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.


Güncelleme: 03/12/2008 / Hit: 3,673

Copyrights © 2024 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2024 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı