- ANA SAYFAGiriş Noktanız
- BAŞKANLIKKurumsal Yapı
- BİR BAKIŞTA ABAB Yapısı ve İşleyişi
- AB İLE İLİŞKİLERTürkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
- Türkiye-AB İlişkilerinin Tarihçesi
- Temel Belgeler
- Anlaşmalar
- Protokoller
- Katılım Ortaklığı Belgeleri
- Ulusal Programlar
- Avrupa Komisyonu Tarafından Hazırlanan Türkiye Raporları
- Genişleme Strateji Belgeleri
- AB'ye Katılım için Ulusal Eylem Planı (2016-2019)
- AB'ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı (2021-2023)
- Ortaklık Konseyi Kararları
- Türkiye-AB Zirvelerine İlişkin Belgeler
- Kurumsal Yapı
- Gümrük Birliği
- Türkiye- AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları
- VERİKaynaklar
- MEDYAHaber / Duyuru
- İLETİŞİMBize Ulaşın
MEDYA / Basında AB / Dış Basın / 2008 / Şubat / 2008-02-26 AB Bülteni
- 2008-02-28 Haftalık AB - Türkiye Haberleri
- 2008-02-26 AB Bülteni
- 2008-02-25 AB Bülteni
- 2008-02-22 AB Bülteni
- 2008-02-21 Haftalık AB - Türkiye Haberleri
- 2008-02-21 AB Bülteni
- 2008-02-20 AB Bülteni
- 2008-02-14 Haftalık AB -Türkiye Haberleri
- 2008-02-07 Haftalık AB - Türkiye Haberleri
- 2008-02-05 AB Bülteni
- 2008-02-04 AB Bülteni
- 2008-02-01 AB Bülteni
2008-02-26 AB Bülteni
2008-02-26 AB Bülteni
Bülten No : 034 26 Şubat 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ALMANYA BASINI:
Die Welt: "İstanbul Avrupa Kokuyor": Yazar Geert Mak ile yapılan mülakatın ilgili bölümünün çevirisi şöyledir:
WİLTON/POSENER: Batı ile Doğu'nun harmanlanması Avrupa Birliği'ne yönelik bir meydan okumadır. Avrupa Birliği Türkiye'ye yönelik nasıl bir tutum içinde olmalıdır?
MAK: Öncelikle şunu belirteyim: AB uluslararası siyasette kül kedisi konumundadır, tarihte kıymeti takdir edilmeyen olarak yer alır. Bunun başlıca nedeni, AB'nin başarısının gerçekleşmeyen bazı olaylarda yatmasındadır. Örnek olarak, Doğu Avrupa'daki gelişmeleri gösterebiliriz. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra Doğu Avrupa'da iç çatışmalar çıkmamıştır. AB'nin uyguladığı "yumuşak güç" sayesinde Doğu Avrupa kurtulmuştur. AB'nin en önemli ihracatı istikrardır. Bu durum AB'den daha ziyade özellikle komşu ülkelerde hissediliyor. Türkiye'de her gün Avrupa'nın etkileri hissedilir. Son on yılda Türkiye'de Avrupa'nın etkileri sayesinde çok şey değişmiştir.
SORU: Yani AB Türkiye'yi içine alsın mı?
CEVAP: Yavaşça. Çok şey gerçekleşti, fakat yapılması gereken daha çok şey var. Mesela benim yeni kitabımın Türkiye'de baskısı yapılamıyor. Söz konusu kitapta Atatürk ve Ermenilerle ilgili çok şey yer alıyor. Yayınevi bu kitabı basmaya cesaret edemiyor. Belki iki yıl sonra olabilir. Birtakım hareketlenmeler var. Aynı zamanda bu hareketlilik beraberinde bir dizi sorunları da getiriyor.
SORU: Siz daima Türkiye'nin AB'ye üye olmasından yanaydınız? Bu konuda artık o kadar emin değil misiniz?
CEVAP: ABD, stratejik nedenlerden ötürü Türkiye'nin AB'ye üye olması yönünde bir baskı uyguluyor. Stratejik açıdan bakılırsa haklılar. Avrupa ile Şark arasında bu köprüye ihtiyacımız vardır. Avrupa'da modern bir İslam topluluğu, tüm İslam dünyasındaki ilerici insanlar için bir umut teşkil eder. Ben, Türkiye'nin AB üyeliğine hep olumlu yaklaşmıştım ve hâlâ olumlu yaklaşıyorum. Türkiye sadece Ankara'ya kadar olsa sorun yok. Fakat Türkiye İran'a, Suriye'ye, Irak'a kadar uzanıyor. Bir Türk arkadaş ile yaptığım bir sohbet beni bir hayli düşündürmüştür. Galata Köprüsü'nde ufak bir bomba patlamış ve bereket versin kimse yaralanmamıştı. Ben miskin bir gazeteci olduğum için bu bombadan haberdar olmamıştım. Bir gazeteci arkadaşım bana, bu bombanın Türkiye'nin istikrarsızlaşmasını isteyenlerce patlatıldığını anlatmış, iş çığırından çıktığı vakit yapılacak fazla bir şeyin olmayacağını ve bombaların çok hızlı bir şekilde bir ülkeyi istikrarsızlaştırabileceğini, fakat hızlı bir gelişimin de bir ülkede aynı etkiyi yaratabileceğinden söz etmişti. Artık birkaç sene sonrasını değil, onlarca sene sonrasını düşünmek durumundayız. Belki de bahsettiğimiz 40-50 sene sonrasıdır.
SORU: Bu Türkiye için çok geç olabilir.
CEVAP: Avrupa için de geç olabilir. O halde ne yapılmalıdır? Yayılımcı siyaset bu zamana değin o kadar başarılı olmuştur, ki, hep böyle olacağına inanıyoruz. Fakat bundan o kadar emin olmamalıyız. Romanya ve Bulgaristan'ın sorunlarının üstesinden gelebileceğiz mi? Ya da Balkanlardaki sorunların üstesinden? Bu zamana kadar Avrupa istikrar ihraç etmiştir. Fakat istikrarsızlık da ihraç edebilir. Bunun İslamiyetle bir ilgisi yoktur. Özellikle Türkiye'de din ile devlet ayrı tutulabiliyor. Türkiye oldukça milliyetçi bir ülkedir ve Türkiye AB'ye üye olduğu zaman büyük bir ağırlığa sahip olacaktır. Bu durumda Türkiye'deki siyasi kadrolar sadece Türk bayrağını değil, aynı zamanda Avrupa bayrağını da sallandırırlarsa hayırlı olur. Bunu sağlayacak olan da gelecek nesildir. (Jennifer Wilton/Alan Posener, 25/02)
İRAN BASINI:
Cumhuri İslami: "Solana, Türkiye'nin Kuzey Irak'a Yönelik Askeri Operasyonuna Olumsuz Tepki Gösterdi": "Slovenya'da AB Dışişleri Bakanları ile görüşen Solana görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, ‘Türklerin kaygısını anlıyoruz. Ancak bizim açımızdan bu girişim iyi bir yanıt değil. Irak'ın toprak bütünlüğünün çok önemli olduğunu düşünüyoruz' şeklinde konuştu. Bu arada Avrupa Komisyonu dün, Türkiye'den, dengeli olmayan her türlü askeri girişimde bulunmaktan kaçınmasını istedi. Avrupa Komisyonu Sözcüsü Krisztina Nagy dün düzenlediği basın toplantısında, ‘Konuyu yakından takip ediyoruz ve şimdi sadece kendi tutumumuzu tekrarlayabilirim. AB, Türkiye'nin, halkını terörizme karşı korumaya ihtiyaç duyduğunu anlıyor. Türkiye'nin dengeli olmayan askeri bir girişimde bulunmaktan kaçınması ve insan hakları ile yasaların egemenliğine saygı duyması gerekiyor. Türkiye'yi, söz konusu meseleyle ilgili olarak uluslararası ortaklarıyla müzakereyi sürdürmeye teşvik ediyoruz' dedi." (25/02)
YUNANİSTAN BASINI:
Ta Nea: "Yorgo Papandreu: Skandallar Konusunda Tutumum Tamamen Katıdır": PASOK Başkanı Yorgo Papandreu ile yapılan mülakatın Türkiye ile ilgili bölümünün çevirisi şöyledir:
KAPSİS-PAPAHRİSTOS: Dış politika konusunu Türkiye ile kapatalım. Sayın Simitis Avrupa Birliği ile Türkiye arasında özel ilişkiden yana olduğunu belirtti.
PAPANDREU: Eski Başbakanın görüşlerine daima saygı duyuyorum. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması için kapıyı biz açtık. Ve bunu, ikili ilişkilerimizi belirleyici, zaman içinde toplanmış konuların çözümlenmesini ve barışçıl birlikte yaşamayı amaçlayan bir çerçeve çizerek yaptık. Bu çerçevenin hedefi, Türkiye'nin; gelecekte AB üyesi olması, aynı zamanda da insan haklarına saygıdan Kıbrıs sorununun çözümlenmesine kadar, AB'ye karşı bütün yükümlülüklerini yerine getirmesiydi. Bu politika, Türkiye ile ilişkilerin aşamalı bir şekilde düzelmesine ve ekonomi alanında ülke için belirli kazanımların sağlanmasına yol açtı. Yunanistan'ın egemenlik haklarını daima yüksek tutarak kesinlikle müzakere konusu yapmadık ve kıta sahanlığı sorununun çözümlenmesi için ciddi bir perspektife yol açtık. Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini başardık. Tezimiz, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olma hakkına sahip olduğu, fakat aynı zamanda Avrupa Birliği ve bütün AB üyesi ülkeler yönünde üstlenmiş olduğu yükümlülükleri yerine getirmesinin gerekli olduğu yönünde olmaya devam etmelidir. (Pantelis Kapsis ve Yorgo Papahristos, 23-24/02)
NOT: Bu bülten, 25 Şubat 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.