- ANA SAYFAGiriş Noktanız
- BAŞKANLIKKurumsal Yapı
- BİR BAKIŞTA ABAB Yapısı ve İşleyişi
- AB İLE İLİŞKİLERTürkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
- Türkiye-AB İlişkilerinin Tarihçesi
- Temel Belgeler
- Anlaşmalar
- Protokoller
- Katılım Ortaklığı Belgeleri
- Ulusal Programlar
- Avrupa Komisyonu Tarafından Hazırlanan Türkiye Raporları
- Genişleme Strateji Belgeleri
- AB'ye Katılım için Ulusal Eylem Planı (2016-2019)
- AB'ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı (2021-2023)
- Ortaklık Konseyi Kararları
- Türkiye-AB Zirvelerine İlişkin Belgeler
- Kurumsal Yapı
- Gümrük Birliği
- Türkiye- AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları
- VERİKaynaklar
- MEDYAHaber / Duyuru
- İLETİŞİMBize Ulaşın
MEDYA / Basında AB / Dış Basın / 2008 / Ocak / 2008-01-28 AB Bülteni
- 2008-01-31 Haftalık AB - Türkiye Haberleri
- 2008-01-31 AB Bülteni
- 2008-01-30 AB Bülteni
- 2008-01-29 AB Bülteni
- 2008-01-28 AB Bülteni
- 2008-01-25 AB Bülteni
- 2008-01-24 Haftalık AB - Türkiye Haberleri
- 2008-01-24 AB Bülteni
- 2008-01-23 AB Bülteni
- 2008-01-22 AB Bülteni
- 2008-01-21 AB Bülteni
- 2008-01-18 AB Bülteni
- 2008-01-17 AB Bülteni
- 2008-01-17 Haftalık AB - Türkiye Haberleri
- 2008-01-16 AB Bülteni
- 2008-01-14 AB Bülteni
- 2008-01-10 AB Bülteni
- 2008-01-11 AB Bülteni
- 2008-01-03 Haftalık AB - Türkiye Haberleri
2008-01-28 AB Bülteni
2008-01-28 AB Bülteni
Bülten No : 014 28 Ocak 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ABD BASINI:
AP: "Türkiye Dışişleri Bakanı: Gelecek 15 Yılda Türkiye Dünyanın En Büyük On Ekonomik Gücü Arasında Yerini Alacak": "Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ülkesinin, reformlara hız vererek ve daha Avrupalı bir çehreye bürünerek on beş yıl içinde aldığı yolun sonunda dünyanın en büyük on ekonomisi arasında yerini almaya aday olduğunu iddia etti. Babacan, Türkiye'nin, üyelik müzakereleri hedefini küçük bir ortaklığa indirgemeye çalışan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin başını çektiği muhalefete karşın AB üyeliğine hazırlanıyor. Babacan, demokratik, laik ve çokkültürlü bir Müslüman ülke olarak Türkiye'nin, barındırdığı Kültürler, etnik gruplar ve değerler ile ‘tam bir küresel ses'e dönüştüreceği AB'ye ‘çok büyük bir güç katacağına' işaret etti. (...) Bakan Babacan, ‘Gelecek on- on beş yıl içinde Türkiye nasıl bir ülke olacak, diye soranlar için söylüyorum: Giderek daha da Avrupalı bir ülke olacak' dedi. Türkiye'nin AB üyesi olup olmayacağına değil AB kriterlerini karşılayıp karşılamadığına karar verileceğini, ancak bunun elbette ki bir siyasi karar olacağına vurgu yapan Babacan, ülkesinin üyeliği için de, ‘büyük olasılıkla 21. yüzyılda dünyanın büyük barış projelerinden biri olacak' ifadesini kullandı." (Edith M. Lederer,27/01)
International Herald Tribune: "Rusya Nüfuzunu Güçlendirmeye Çalışırken, AB Boru Hattı Maliyeti Üzerinde Tartışıyor": "Rusya Avrupa'nın kendisine petrol ve doğalgaz bağımlılığını artırmaya çalışırken, Avrupa, Kremlin'e alternatif olabilecek bir boru hattının maliyeti konusunda Türkiye ile tartışıyor. Son birkaç ayda Gazprom, Avrupa Birliğinin ve Rusya'nın nüfuz yarışına girdiği Balkanlar'da çok aktif bir durumda. (...) Londra'daki Avrupa Reform Merkezinde enerji uzmanı Katinka Barysch, ‘Putin konu enerji olunca nasıl bölüp yöneteceğini biliyor' dedi. Daha önemlisi bu son durum, AB'nin Türkiye ile -enerji güvenliğini geliştirebilme olasılığına rağmen- işbirliği yapma konusunda ne kadar isteksiz olduğunu da ortaya koydu. (....)Avrupa ile İran, Azerbaycan ve Türkmenistan'dan oluşan enerji zengini Hazar Bölgesi arasında yer alan geniş bir ülke olan Türkiye, AB'nin boru hattı hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olabileceği bir konumda bulunuyor. Türkiye'nin devlete ait enerji şirketi BOTAŞ; Macaristan, Avusturya, Romanya ve Bulgaristan ile beraber Nabucco konsorsiyumunun bir üyesi. Ancak bir işbirliği yapılması yerine, Nabucco ve BOTAŞ, bir yandan Avrupa'nın daha çok enerji kaynağı arayışının, öte yandan Türkiye'nin AB'ye üyelik arayışının içine girdiği oldukça çetrefilli müzakereler içerisinde karmaşık bir hal aldı. (...) TÜSİAD'ın Avrupa Temsilcisi Bahadır Kaleağası, ‘Avrupa ve Türkiye'nin işbirliği yapması için büyük bir şans var. Ancak Rusya'nın Avrupa'yı kendi gazına daha da bağımlı hale getirmeye çabaladığı şu günlerde AB ve Türkiye tartışmalara gömülmüş durumda' diye konuştu. Paris'teki Uluslararası Enerji Ajansının başekonomisti Fatih Birol, AB'nin ve Türkiye'nin Nabucco meselesine çok farklı açılardan yaklaştığını söyledi. Birol bunu şöyle açıkladı: ‘AB'nin, Avrupa'nın enerji güvenliği açısından Türkiye'nin önemini anladığından şüpheliyim ve diğer yandan Türkler bu ilişkiye sadece ticari açıdan bakıyorlar. Avrupalılar, Hazar'dan gaz getirecek transit ülke olarak Türkiye'ye ihtiyaç duyacağımız gerçeğinden gittikçe uzaklaşıyor.' AB'ye katılmak için zorlu müzakereler içerisindeki Türkiye, AB'nin enerji düzenlemeleri konusundaki talepleri karşısında katı bir tutum sergiliyor. (...) AB ve Türk yetkilileri Nabucco konusunda eşit şekilde gerginler. AB yetkilileri Türkiye'nin Nabucco'yu katılım müzakerelerinde bir atlama tahtası olarak kullandığını söylüyorlar. Ancak enerji uzmanları AB'nin bu görüşmelerde daha esnek olmasının, Avrupa'nın uzun vadedeki enerji güvenliği açısından iyi bir işaret vereceğini söylüyorlar. (...)Nabucco üzerinde görüşmeler sürüp giderken Alman, Fransız ve Hollandalı liderler Türkiye'nin AB'nin bir üyesi olmasına gittikçe daha çok karşı çıkıyorlar. Öte yandan Kıbrıs'ın milliyetçi Rum Cumhurbaşkanı Tasos Papadopulos her fırsatta katılım müzakerelerinde gelişme kaydedilmesine mani oluyor. Türkiye'de ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan AB'ye katılma konusundaki bağlılığını sürdürüyor ve reformlara -seleflerine kıyasla daha kararlı bir biçimde- devam ediyor, ancak Türkiye'de Avrupa yanlılığı gittikçe zayıflıyor. Eğer bu gidişat devam ederse bu Avrupa'nın en büyük kaybı olur." (Judy Dempsey, 26/01)
Washington Times: "Sessiz Yakınlaşma": "1959 yılında Başkan Dwight Eisenhower Batı Almanya'ya bir Sovyet işgali karşısında NATO koruması sözü verdi, Fidel Castro Küba Hükümetinin kontrolünü ele geçirdi ve NATO müttefikleri Yunanistan ve Türkiye başbakanları Ankara'da -geçen haftaya kadar- en son resmi görüşmelerde bulundular.(...) Yunanistan ve Türkiye kısa bir süre önce, enerji bakımından zengin Hazar havzasını toprakları aracılıyla Avrupa Birliği pazarlarına bağlayarak, ülkeleri ilk kez ekonomik olarak bağımsızlaştıran bir doğalgaz boru hattının açılışını yaptı. (...) AB adayı Türkiye; İran, Irak ve Suriye ile sınırdaş ve İslam ülkeleri organizasyonlarında önemli bir role sahip. Türkiye'nin AB'ye katılım arzusu ekonomik ve siyasi refomları teşvik ederek, bazı Avrupa başkentleri Ankara'nın AB üyelik umutlarına karşı çıksa da ülkeyi AB'ye yakınlaştırdı. Yunanistan'ın 1999 yılında gerçekten Avrupalı bir Türkiye düşüncesini destekleme kararı ülkeyi Türkiye'nin Brüksel'deki en büyük destekçilerinden biri yaptı. Evvela, Kıbrıs meselesi var: Onyıllardır sürmekte olan Kıbrıs anlaşmazlığının çözüm ihtimali bulanık. Kıbrıslı Rumların adanın yeniden birleştirilmesine yönelik BM destekli bir planı reddetmelerinden yaklaşık dört yıl sonra, Kıbrıslı Rumlar ve Türkler bir tartışmaya saplanıp kaldılar. AB üyesi Kıbrıs Türkiye'nin üyeliğini engelledi, Kıbrıslı Türkler AB dışında ve Kıbrıs hiç olmadığı kadar bölünmüş durumda." (Soner Çağaptay, 26/01)
ALMANYA BASINI:
Deutschlandradio: "Bölünmüş Kıbrıs ile İlgili Tartışma Yeniden Alevleniyor": "Cumhurbaşkanı bizzat açılışa katıldı. Aralık ayı başlarında Lefkoşa'nın kuzeyinde bir Amerikan spor giyim mağazasının şube açılışı düzenlendiğinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin devlet lideri Mehmet Ali Talat, spor giyimli mağaza çalışanlarının ellerini keyifle sıktı. Talat için o gün, sadece Türkiye'nin tanıdığı devletinin üzerindeki siyasi izolasyonu kaldıracak küçük bir adımın daha atıldığı günlerden birisiydi. Peki ‘Adanın tek hak sahibi olduğunu iddia eden güneydeki Rum tarafı, adanın kuzey tarafında yaşayan Türkleri ebediyen dünyadan dışlayabilir mi' sorusunu yöneltiyor, Brüksel merkezli -uluslararası anlaşmazlıkları çözmek için stratejiler üreten düşünce kuruluşu- Uluslararası Kriz Grubu (ICG). ICG'nin İstanbul masası şefi Hugh Pope, adanın günün birinde bölünmüşlüğüne gerçekten de bir son verilmek isteniyorsa, bu yıl içinde davranmak zorunda olduğu görüşünü aktarıyor. Bunu görüşünü AB'ye de yöneltiyor: ‘AB, bu oldu-bitti bölünmüşlükte ısrar edildiği sürece Kıbrıs'taki Türk tarafıyla ne yapacağı konusunda çaresiz. Çünkü bir yandan hem resmi olarak AB yurttaşları sayılıyorlar hem de öte yandan Rumlar engelledikleri için AB'ye giremiyorlar. Herhangi bir nedenden ötürü adanın iki tarafının resmen ayrılma konusunda karar kılması halindeyse AB, Kuzey Kıbrıslılar için ayrı bir genişletme hamlesi başlatmak zorunda kalacak.(...) Halihazırdaki Cumhurbaşkanı Papadopulos, kuzeyden Türk askeri çekilmesi hedefine en ufak bir adım yaklaşamadı. Eski bir AB Komiseri Chris Patent tarafından yönetilen ICG ise şu sıralarda yayımladığı bir Kıbrıs raporunda tüm taraflardan bu yıl için tekrar bir denemeye girişilmesini talep ediyor. Bu konuda Hugh Pope şöyle diyor: ‘Kıbrıs'ın iki tarafında yüzde 80 oranında Birleşmiş Milletler girişimlerine destek var, o halde AB desteğiyle BM, bir kez daha diyalog köprüsü oluşturmaya girişmeli. Önceden tüm taraflar -Türkiye dahil- görüşmelerden çıkacak sonuçları kabul edeceğini taahhüt etmeli. Bu, Türkiye açısından askerlerini geri çekmesi anlamına gelecek ve Kıbrıslı Rumlar açısından ise, kuzeyde bir Türk yönetimi oluşumunu tanıması gerekeceği anlamına gelir. Fakat çoğu katılımcıların kalıcı bir çözüm için uzlaşmanın gerekli olduğunun hâlâ bilincine varmadıklarını düşünüyoruz.' Çözüme kavuşmamış Kıbrıs sorunu Türk-AB ilişkilerini en çok zorlayan konuların başında geliyor. Türkiye, deniz ve hava limanlarını Kıbrıs Rum gemi ve uçaklarına açmayı taahhüt etmiş olmasına rağmen, hâlâ Kıbrıslı Türkler için söz verilen AB maddi yardımlarının Rumlar tarafından bloke edilmesini gerekçe göstererek taahhüdünü yerine getirmiyor. Kıbrıs çıkmazı, Avrupa'daki Türkiye karşıtlarının işine gelirken, AB içinse bir hesaplaşmaya dönüşüyor: ‘AB, AB üyesi Kıbrıs ile NATO üyesi Türkiye arasındaki mini savaş nedeniyle NATO ile adamakıllı bir işbirliğine girişemiyor. Buna bir örnek Kosova; bu Sırp bölgesinin bağımsızlığını ilan etmesi durumunda Kıbrıslı Rumlar buranın bir Türk eyaletine dönüşeceğinden endişe ediyor. Ancak Kıbrıs sürtüşmesi iki organizasyonun Afganistan'daki işbirliğine de etki ediyor: Türkler ve Kıbrıs Rumlar bir işbirliğini engelledikleri için o bölgedeki AB Polis Gücünü NATO askerleri tarafından korunamıyor.' (Gunnar Köhne, 25/01)
Deutsche Welle: "Karamanlis ve Erdoğan Güveni Tehlikeye Atmak İstemiyor": "Kostas Karamanlis Türkiye'ye yaptığı tarihi ziyaretinde mevkidaşı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptıkları açıklamada, iki ülke arasındaki ortak çalışmanın geliştirileceğini vurguladı. Her iki Başbakan da görüşmenin ardından yıllardır devam eden bölünmüş Kıbrıs sorununun barışçıl yollarla çözülmesi gerekliliğinin altını çizdi. Böyle bir çözümün nasıl olacağına ise değinilmedi. Karamanlis, Ankara'nın Kıbrıs Rum kesimiyle olan ilişkilerini iyileştirmesi konusuna vurgu yaptı. Kıbrıs sorunu, AB'ye katılmayı hedefleyen Türkiye'nin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Üç günlüğüne Türkiye'de bulunan ve Türkiye'nin AB'ye katılımını destekleyen Karamanlis, Erdoğan'dan uluslararası hukuka riayet etmelerini ve azınlık haklarına saygı göstermelerini istedi. Karamanlis, bu taleplerin, AB üyeliğinin başta gelen kriterleri arasında yer aldığını söyledi." (25/01)
AVUSTURYA BASINI:
Neue Zürcher Zeıtung: "Türk-Yunan Dostluğu": "Başbakan Kostas Karamanlis Yunan siyasetinin tabusunu kırdı. 49 yıldan bu yana hiçbir başbakan komşu ülkeden Türk başkentine gelmemişti. (...) Karamanlis ev sahibine Yunanistan'ın Ege sorunu nedeniyle Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanına başvurabileceğini hatırlattı. Erdoğan bu kez çekimser davrandı ve sorunların kapsamlı çözümü için gayret edilmesi gerektiğini söyledi. Ankara bu sorunda Uluslararası Adalet Divanının yetkisini tanımıyor. Karamanlis ev sahibine AB üyelik sürecindeki yükümlülüklerini de hatırlattı, özellikle de İstanbul Heybeliada'daki Ruhban Okulunun yeniden açılması üzerinde durdu, bu sorunların çözümünün "AB'ye üyelik pasaportu" olduğunu söyledi. Erdoğan müphem kaldı. (...) Yunanistan'da hayal kırıklığı içeren yorumlar ağırlıktaydı. To Vima gazetesi buluşmanın bir yarar sağlamadığını yazarken, Elefteros Tipos tutunmaya yarayacak bir sonuca ulaşılmadığı yorumunu yaptı. Ancak bu, Başbakan ve yanındaki Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni'nin beceri eksikliğinden değil, daha ziyade Yunanistan'ın Türkiye politikasının Ankara'nın AB üyeliği beklentisine dayanmasından kaynaklanıyor. Fakat Türkiye'de hiç kimse Atina'nın hazırladığı pasaportun Paris veya Berlin'de de damgalanıp damgalanmayacağını bilmiyor ve bu bağlamda Yunanlara taviz vermek için çok az neden var. (...)" (Jan Keetman, 25/01)
Salzburger Nachrichten: "Düşman Kardeşler Arasında Bir Jest": "Kostas Karamanlis Anıtkabir'in basamaklarını ciddi bir ifadeyle tırmandı. Yunanistan Başbakanı Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'ün anıt mezarına çelenk koydu. Bu, Türkiye'nin başkentini ziyaret eden her resmi misafirin programında yer alıyor, ama söz konusu Karamanlis olduğunda rutin olmaktan çıktı. Türk medyası bir ‘tabuyu yıktığı' için onu övdü. Bu bir Yunan Başbakanının Türkiye'yi 1959'dan bu yana ilk ziyaretiydi. (....) Karamanlis aynı zamanda ev sahibi Türklere bazı çağrılarda bulundu: Ankara'dan Kıbrıs konusunda taviz vermesini ve Türkiye'deki Rum Ortodoks kilisesinin durumunu düzeltmesini istedi. Karamanlis bu bağlamda Türkiye'nin AB'ye katılma çabalarına da işaret etti. Bu Yunanistan'ın komşu ülkeyle ilişkilerindeki en etkili enstrüman. Karamanlis Türklere, AB'yi nasıl yanına çekmesi gerektiğini somut olarak gösterdi. Yunanistan Başbakanı, Türkiye'nin İstanbul'daki Ekümen Fener Patriğinin varlığının güvence altına alması halinde bunun ülke için ‘AB'ye giriş pasaportu' olabileceğini belirtti. Varlığın güvence altına alınması öncelikle de, 1970'li yılların başından beri devletin aldığı önlemler sonucu kapatılan Ruhban Okulunun yeniden açılması anlamına geliyor. Türkiye'nin şu sıralar AB içinde Yunanistan'ın desteğine son derece ihtiyacı var. Türk Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Ruhban Okulu için bir çözüm bulunacağı yolunda ümit verdi. (....)"(Susanne Gütsen, 25/01)
BELÇİKA BASINI:
Euobserver: " AB Ilımlı İslamcıların Önünü Kesmemeye Teşvik Ediliyor": "23 Ocak'ta sunulan bir çalışmaya göre, Avrupa Birliği, şiddet eğilimi olmayan İslamcı partiler tarafından yönetilen Akdeniz'deki Arap ülkelerini, daha iyi bir yönetime ve sivil toplumun gelişmesini amaçlayan daha fazla girişime dahil etmeli. Zira izole edilmeleri radikal İslamcılığın güçlenmesine yol açabilir. Avrupa Politikaları Araştırma Merkezi (CEPS) tarafından yayımlanan "Siyasi İslam ve Avrupa Dış Politikası: Akdeniz'in Müslüman Demokratlarından Perspektifler" adlı çalışmada, "Sık sık ılımlı İslamcılarla birlikte çalışma taahhüdü ileri sürülse de Batılı hükümetler bu tür gruplara destek vermekte gönülsüz" deniliyor.Çalışmada ayrıca, "'İslam ve demokrasi' ve İslam ve Batı arasında 'kültürel anlayış' konusunda pek çok konferans düzenleniyor. Ancak Batılı hükümetler demokrasi yanlısı kampanyalar yürüten ılımlı İslamcılara somut destek sağlamayı reddediyor" deniliyor. AB Konseyinden siyasi danışman Merete Bilde, 27 üyeli Birliğin sivil toplumu gözardı ettiğini söylüyor ve AB'nin sivil toplum üyelerini dini inançlarına bakmaksızın reform temsilcileri olarak görmesi gerektiğini belirtiyor. Siyasi İslama nasıl yaklaşılacağı konusunda ortak bir AB tutumuna varılmasının ise zor olduğunu ekliyor. Çalışmada ayrıca, AB'nin "Müslüman demokratlarıyla" daha çok ilişkiye girmesi tavsiye edilen Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde AB'ye nasıl bakıldığı da irdeleniyor. AB, özellikle "Türkiye'yi AB'ye katılım çabasında sürüncemede bırakması" ve Filistin'deki Hamas hükümetine yardımın askıya alınması sebebiyle bu ülkelerde güven kaybediyor." (Elitsa Vucheva, 25/01)
Le Soir: "Güleryüz Diplomasisi": "Kostas Karamanlis dudağında tebessümle, bir sonraki Yunanistan Başbakanının Türkiye ziyaretinin, önümüzdeki elli yıldan önce gerçekleşeceği sözünü verdi. Başbakan Karamanlis bu sözü, amcası Konstantin Karamanlis'in ilk Türkiye ziyaretini 49 yıl önce yaptığını dikkate alarak verdi.(...) Uzun zaman düşman kardeşler olan Türkiye ve Yunanistan, 1999 yılında Türkiye'yi vuran yıkıcı deprem felaketi sırasında ilişkilerinde benzeri görülmemiş bir yakınlaşma yaşadılar.Aynı yıl Atina, Türkiye'nin AB adaylığı önündeki vetosunu kaldırdı ve o zamandan bu yana Ankara'ya AB üyeliği yolunda ciddi bir destek veriyor. İki ülke arasındaki bankacılık, turizm ve enerji konularındaki ekonomik mübadele ciddi gelişme kaydetti ve ticaret hacmi 2003-2006 yılları arasında iki katına çıktı. Kostas Karamanlis ve Recep Tayyip Erdoğan geçen kasım ayında Avrupa Birliği'ni Hazar Denizi'ne bağlayacak olan gaz boru hattının açılışını yaptılar. (...) Sekiz yılda kaydedilen mesafe dikkate alındığında bügünkü hava oldukça iyimser. 2004 yılından bu yana askıda bekleyen Kıbrıs dosyası hariç. (...) Erdoğan, Türkiye'deki Rum ve Batı Trakya'daki Türk azınlıkların iki ülke arasındaki ‘en önemli husus' olduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan, ‘Bu sorunların en kıza zamanda çözülmesi için gerekli girişimleri başlatacağız' diyerek, Kıbrıs krizine misilleme olarak 1974 yılında Türk Devleti tarafından kapatılan Heybeliada Ruhban Okulu konusunda ivedi bir çözüm bulunması için çalışacağını sözlerine ekledi. Kostas Karamanlis de bu sorunun çözümünün Türkiye'ye Avrupa yolunda bir ‘pasaport' vazifesi görebileceğini ifade etti." (Delphine Nerbollier, 25/01)
FRANSA BASINI:
AFP: "Fillon, Fransa'nın Türkiye'nin AB Üyeliğine Karşı Olduğunu Yineledi": "Fransa Başbakanı François Fillon bugün yaptığı açıklamada, Fransa'nın Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşı olduğunu yineledi ve ‘çok yakın ortaklık' fikrini savunduğunu belirtti. Fillon, Lüksemburg'a düzenlediği resmi ziyarette, ‘Tavrımızda bir değişiklik yok. Şu anda Türkiye'nin AB'ye üyeliği arzu edilmemektedir ve mümkün değildir' dedi. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan geçen pazartesi günü Madrid'de yaptığı açıklamada, Ankara'nın AB'ye üyeliği konusunu doğrudan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile görüşmek istediğini ifade etmişti. Fillon, ‘Türkiye ile çok yakın işbirliği kurmayı arzu ediyoruz. Halihazırdaki durum göz önünde bulundurulursa, Fransızların çoğunluğu Türkiye'nin AB üyeliğine onay vermeyecektir' şeklinde konuştu. (25/01)
AFP: "Babacan: Avrupa Birliği Bir Hristiyan Birliği Olmamalıdır": " Çoğunluğu Müslüman olan ve AB'ye girmeyi arzu eden Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Davos'ta yaptığı açıklamada, AB'nin bir "Hristiyan birliği" olmaması gerektiğini belirtti. Dünya Ekonomik Forumu çerçevesinde İsviçre'nin Davos kentinde bulunan Babacan basın mensuplarına yaptığı açıklamada, ‘AB'nin bir Hristiyan birliği gibi algılanması Avrupa'nın yapısı ve temeline aykırıdır. AB, bünyesinde zaten kültür, dil ve din açılarından büyük farklılıklar barındırmaktadır. Ancak Birlik ülkeleri bir bütünlük sağlamayı başarmışlardır. Din kavramının bazı şeyleri olumsuz etkileyebilecek bir unsur olduğunun biz de farkındayız. Ancak dini farklılıklar hiçbir zaman 'sınır' olarak sunulmamalıdır' dedi. Türk Dışişleri Bakanı ülkesinin AB'ye girmesinin Birliğe gerçekten büyük bir zenginlik katacağına inandığını da sözlerine ekledi. Fransa, Nicolas Sarkozy'nin geçen mayıs ayında Cumhurbaşkanı seçilmesiyle, Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşılığını çok daha açık bir şekilde ve her fırsatta dile getirir oldu.(26/01)
İNGİLTERE BASINI:
Reuters: "Yunanistan Başbakanının Türkiye Ziyareti Kıbrıs Görüşmeleri İçin İtici Güç Olabilir": "Yaklaşık elli yıldır Türkiye'yi ziyaret eden ilk Yunan Başbakanı sıfatıyla Kostas Karamanlis, asırlık rakipler Türkiye ile Yunanistan arasında yakınlaşmaya sahne olan son on yılı taçlandırdığı gibi bölünmüş Kıbrıs adasını yeniden birleştirmeye dönük görüşmelerin yeniden başlamasını da sağlayabilir. Geçen haftaki ziyaretiyle Karamanlis, Türkiye'nin AB üyeliği önündeki en büyük engellerden birini oluşturan Kıbrıs konusunda yeni bir başlangıç için bir itici güç oluşturabilir. (Dina Kyriakidou, 27/01)
İRAN BASINI:
Etemad-I Milli: "Yarım Yüzyıl İçerisinde İlk Kez Bir Yunan Başbakan Türkiye'ye Gitti": "Geçen 50 yıl içerisinde ilk kez bir Yunan Başbakanın resmi bir ziyarette bulunmak üzere geçtiğimiz gün başkent Ankara'ya gelmesi, yetkililerce tarihi bir ziyaret olarak değerlendirildi.(...) bir Yunan Başbakan Türkiye'ye en son 1959 yılında geldi. O dönemde şu anki Yunanistan Başbakanının amcası Konstantin Karamanlis, aralarında derin ihtilaflar olan iki ülkenin ilişkilerini geliştirmek amacıyla Türkiye'yi ziyaret etmişti. Yunan Hükümet Sözcüsü Evangelos Antonaros, ‘Başbakan bu ziyaretinde Türk mevkidaşının yanı sıra Cumhurbaşkanı Gül ve diğer Türk yetkililerle de görüşecek ve Kıbrıs, Ege Denizi'ndeki Kardak Kayalıkları gibi iki ülke arasında süregelen sorunların yanı sıra, kara suları meselesi ve Türkiye'nin AB'ye üyeliği konuları da ele alınacak' dedi. (...)Yunanistan'ın Türkiye'nin AB'ye üyelik yönündeki çalışmalarını desteklediğinin ve söz konusu reformları gerçekleştirmesi için teşvik ettiğinin altını da çizmek gerekir. Ancak bu yolda Türkiye'den AB'nin tüm isteklerini ve kriterlerini dikkate almasını ve sorunlarını müzakere yoluyla çözmesini talep ediyor. (...)"(Kerim Caferi, 25/01)
İrna: "Yunanistan Başbakanı İstanbul'daki Ortodoksların Merkezini Ziyaret Etti": "Yunanistan Başbakanı İstanbul'daki Ortodoksların dini merkezi olan Fener Rum Patrikhanesini ziyaret etti.(...) Türkiye, Fener Patrikhanesini İstanbul Ortodokslarının ibadethanesi olarak tanıyor. (...) Amerika ve AB, Türkiye'den Fener Rum Patrikhanesini dünya Ortodoks liderliğinin merkezi olarak resmen tanımasını istiyor ve AB, bunun gerçekleşmesini Türkiye'nin AB'ye üyelik şartı olarak değerlendiriyor.(...) Yunanistan Başbakanı Karamanlis, çarşamba günü Türkiye Başbakanı Erdoğan ile düzenlediği ortak basın toplantısında, İstanbul Heybeliada'daki Ortodoks Ruhban Okulunun açılmasını gündeme getirerek bunun Türkiye'nin AB'ye üye olabilmesi için bir vize olduğunu üstü kapalı olarak belirtti. Türkiye'nin AB'ye kabulü için AB'nin şartları arasında yer alan Heybeliada Ruhban Okulunun açılması konusu, daima Batı ve Hristiyan aleminin Türkiye'den isteği olmuştur." (25/01)
JAPONYA BASINI:
Tokyo Shimbun: "Türkiye ve Yunanistan Başbakanları Bir Araya Geldi: Kıbrıs'ın Tekrar Birleşmesi İçin İşbirliği": " Türkiye'den gelen haberlere göre, Başbakan Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis 23 Ocak'ta başkent Ankara'da bir araya gelerek, Türkler ve Rumlar tarafından güney ve kuzey olarak ikiye bölünmüş olan Kıbrıs'ın yeniden birleşmesine yönelik işbirliği konusunda mutabakata vardılar. Ancak iki liderin dostane ilişkileri vurguladıkları görüşme, elle tutulur bir plan ortaya koyulmaksızın sona erdi. İki saati aşan görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında Karamanlis, Türkiye'nin, hâlâ tanımadığı Kıbrıs Cumhuriyeti ile diplomatik ilişkilerini normale döndürmesinin, Türkiye'nin AB üyeliğine kabulü için önemli olduğuna işaret etti. Ayrıca Karamanlis, "Türkiye, gereken bütün şartları sağladığında, AB, Türkiye'nin üyeliğini onaylamak zorundadır" diyerek Yunanistan'ın, Türkiye'nin AB üyeliğine destek verdiğinin altını çizdi. (...)" (Takeshi Hamaguchi, 25/01)
KIBRIS RUM BASINI:
Politis: "Kıbrıs'ın Zamanı... Ankara'da Karamanlis Hemen Çözüm İstedi": "Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis, ‘AB içinde en önemli sorun olan Kıbrıs sorununu çözme vakti geldi' açıklamasını yaptı. (...) Kostas Karamanlis , AB üyeliğinin önemli bir karar olduğunu söyleyerek, Atina'nın, Türkiye'yi AB sürecinde desteklediğini dile getirdi. ‘Elbette bu kolay değil, ancak kriterler yerine getirildiğinde, Avrupa'nın geleceği için bu önemli bir karar olacaktır' dedi. (...)" (Anna Andreu, 25/01)
RUSYA BASINI:
Rossiya: "Avrasya Köprüsü, Rusya ve Karadeniz Bölgesi Ülkelerinin Çıkarlarını Birleştirecek" İstanbul'da geçen yıl sonunda yapılan "Türkiye-Avrasya Dış Ticaret Köprüsü-2" konulu uluslararası forumun yankıları, Avrasya kıtasının sınırlarını aştı. Birçok medya kuruluşunun, bu tarihi fırsattan bahsetmesi ve kendi iktidarlarını bu konuya özel bir ilgili duymaları çağrısında bulunması, tesadüf değildir. Batı'da çıkan bir dergi, tüm jeopolitik haritayı kapsayacak yeni dev bir örgütün ortaya çıktığından söz etmeye başladı. (...) Nisan 2006'da Nursultan Nazarbayev, Türkçe Konuşan Devletler Birliği adlı oluşumun kurulmasını önerdi. Erdoğan, bu öneriye destek verdi. 2007 yılı yazında Türkiye, Moğolistan ve Gürcistan dahil, tüm Türkçe konuşan devletler için vize rejimini kaldırdı. İstanbul'da düzenlenen söz konusu forumu hiç kuşkusuz, bu birlik yolunda atılan yeni bir adım olarak değerlendirebiliriz. Burada Türkiye, açık bir şekilde Rusya'nın desteğini almayı hedefliyor. Uzmanların görüşlerine göre, bizim çıkarlarımız birçok konuda örtüşüyor. Türkiye'nin AB yolunun kapatılması, ABD Kongresinde 1915 yılındaki soykırım konusundaki karar tasarısıyla ilgili yaşanan tartışmalar ve ardından Kürt konusuyla ilgili Washington'da yaşanan olumsuzluklar, Ankara ve Moskova arasındaki yakınlaşmaya katkı sağlamaktadır. Çünkü, Rusya da Türkiye kadar Batı'dan çeken bir ülke. (Boris Vinogradov, 25/01)
NOT: Bu bülten, 25-26-27 Ocak 2008 tarihlerinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.