ENGLISH
  Güncelleme: 13/12/2007

2007-12-11 AB Bülteni

2007-12-11 AB Bülteni

Bülten No : 165                                                                                                                                                                        11 Aralık 2007


DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

ABD BASINI:
AP:
"AB, Türkiye İle Üyelik Müzakerelerinin Kapsamını Genişletiyor, Ancak Ankara'nın Önünde Uzun Bir Yol Var": "AB bugün, Birliğin koşullarını karşılamamasına ve Fransa'nın tereddütlerine rağmen Türkiye ile yürütülen üyelik müzakerelerinin kapsamını genişletme kararı verdi. AB dışişleri bakanları, adli ve siyasi reformlardan AB üyesi Kıbrıs'la ilgili sıkıntılara uzanan sorunları aktardıkları bir bildiri yayımladılar. Nicolas Sarkozy'nin liderliğinde Fransa'nın, 70 milyonu aşkın bir nüfusa sahip çoğunluğu Müslüman bir ülkeyi AB'ye kabul etmek konusunda endişeleri bulunuyor. AB bildirisinde, 18 Aralık'ta yapılacak bir sonraki toplantı, Fransa'nın ısrarıyla, ‘üyelik müzakeresi' değil ‘hükümetler arası' bir görüşme olarak adlandırıldı. AB'nin yıllık ilerleme raporunda, Ankara'nın AB üyesi Kıbrıs ile ilişkilerini normalleştirmesi ve limanlarını bu ülkeye açması konusundaki 2005 tarihli anlaşmaya riayet etmesi gereğine tekrar vurgu yapılıyor. AB Türkiye konusunda bölünmüş durumda. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Ankara'ya geçmişte verilen sözlerden geri dönmek konusunda mantıklı bir sebep olmadığı müddetçe, Birliğin ‘üyelik başvurusu yapmış ülkelere açık olması' gerektiğini söyledi. İngiltere Dışişleri Bakanı David Millliband da, ‘AB'nin Türkiye'ye karşı sorumluluklarını yerine getirmesi çok önemli' dedi. (Robert Wielaard, 10/12)


ALMANYA BASINI:
Hamburger Morgenpost: "AB, Kosova ve Türkiye Tartışmasında Yeni İstikamet ve Uzlaşı Yolu Arıyor": "Türkiye'ye yönelik tartışmada ise başta İngiltere ve İsveç olmak üzere bazı ülkelerin, Türkiye ile yapılacak olan görüşmelerin hazırlık metninde ‘katılım' kelimesinin kullanılmamasına tepki göstermesi ön plana çıkıyor. Diplomatik çevreler, özellikle Fransa'nın bu kavrama karşı çıktığını bildiriyor. Türkiye konusundaki tartışmaların boyutunun, formüle etme sorunundan daha fazlasını içerdiği bir gerçek. Yoğun müzakerelere rağmen, AB ülkeleri Büyükelçileri geçen haftalarda bu konuda uzlaşı sağlayamadı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, seçim kampanyaları boyunca, Türkiye'nin AB'de yerinin olmadığını açıklamıştı. Ancak, muhafazakâr siyasetçi geçen sürede fikrini az da olsa değiştirdi. Şimdilerde Sarkozy, Ankara'nın -belli şartlarda- AB müzakerelerine devam etmesine müsaade ediyor. Şayet Dışişleri Bakanları bu sorunu gideremeyecek olursa, bu konu, gelecek hafta (14 Aralık 2007) AB üyesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanları toplantısına damgasını vuracağa benziyor. Bu toplantıya Akil Adamlar Komitesinin de katılması ve uzun vadeli perspektifin ele alınması bekleniyor." (10/12)
 

AVUSTURYA BASINI:
Die Presse: "Biz Türkler AB'ye Katılımı Hak Ettik": "Güçlü bir konjonktürden güç alan Türkler, artık Avrupa'nın kapısında beklemekten pek etkilenmiyor gibi. AB'ye katılım Türk politikasının amacı olmasına rağmen, halkın bu konudaki görüşü son zamanlarda değişti: Artık katılıma şüpheli bakanların sayısı daha fazla. İstanbul'daki Ticaret Üniversitesi AB Uygulama ve Araştırma Merkezi'nden Şare Aydın, bu değişimin nedeninin, AB'nin baskısının genellikle haksız yere içişlere karışma olarak algılanması olduğunu belirtiyor. Ayrıca birçok Avrupalı politikacının reddedici tutumunun da AB aleyhindeki havayı güçlendirdiği söyleniyor. Eren Kılıçlıoğlu da Fransa Cumhurbaşkanı, ya da geçenlerde Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan Almanya Başbakanı hakkında, pek iyi şeyler düşünmüyor. Türkiye'nin Birliğe entegre olmasının istenmemesi, İstanbul Borsası'nda çalışan soğukkanlı görevlinin bile duygusallaşmasına neden oluyor. Kılıçlıoğlu, ‘Biz bunu hakettik. Neden Doğu Avrupa katılımı bizden daha fazla haketmiş olsun ki?' diye soruyor. İstanbullular Avrupalıların AB'nin Türk işçilerin akınına uğrayacağı korkusunu paylaşmıyor. AKP, geçen yaz yapılan parlamento seçimlerinde, önümüzdeki dört yıl şimdiki politikasını sürdürmeyi vadetti. Türkiye'deki en büyük özel banka olan İş Bankası'nın Genel Müdürü Ersin Özince, ‘Üyelik olsun olmasın, izlediğimiz çizgiyi sürdüreceğiz' diyor. İstanbul'da kimse hükümetin reformları iptal edebileceği konusunda endişelenmiyor. Özince, açıkça AKP seçmeni olmadığını itiraf ediyor. Bankacı öte yandan, AKP'yi özellikle ‘sebatlı' olduğu için takdir ettiğini de sözlerine ekliyor." (Jutta Sommerbauer 10/12)

Der Standard: "AB'ye Katılım Artı Puan, Ama Şart Değil": "'AB'ye alınmayı hak ettik'. Türk işadamlarıyla yapılan görüşmelerde bu cümle sık sık tekrarlanıyor. İstanbul borsasından Eren Kılıçlıoğlu, patlama gösteren hisse senedi piyasasına ilişkin konuşmasından önce, ‘Ben şahsen bunu hak ettim' diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: ‘Sizin Avusturya'da bir göç sorununuz olduğunu biliyorum, ama çizdiğiniz Türkiye tablosu gerçeklere uymuyor'. Batı Avrupa'nın Türkiye'ye geri kalmış gözüyle baktığı ve son yıllarda Birliğe katılan ülkelerle kıyaslamada haksız değerlendirdiği inancına, Türk ekonomisinin en üst düzeylerinde bile rastlanıyor. Türkiye'nin en büyük özel bankası olan İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, ‘AB'ye katılımı istiyorum. Çünkü bunu hak ettim ve ideallere uyuyorum' diyor ve Türklerin Avrupa'ya akın etmeyeceklerini belirtiyor. Ancak, ekonomi hâlâ süratle artan bilanço açığından etkileniyor. Türkiye şimdi hemen AB'ye katılacak olsaydı, 75 milyon nüfusuyla, Birlik'te, Almanya'dan sonra en büyük nüfuslu ülke olacaktı. Halkın yüzde 27'si kısmen oldukça geri kalmış tarım sektöründe çalışıyor. İşsizlik oranı bazı bölgelerde çok yüksek. Ayrıca sekiz milyon kadar kadının okuma yazma bilmemesi gibi özel sorunlar da var. AB'ye katılma ihtimali 50 yıldan beri konuşuluyor. Ekim 2005'te, 33 başlıktan oluşan müzakerelere resmen başlandı. Ekonomideki elit tabaka, katılıma, çoktan gerçekleşmiş gözüyle bakıyor. Örneğin banka sektörü; Tarım alanındaki en büyük banka olan Ziraat Bankası devletin elinde, Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulmuş olan ikinci büyüklükteki İş Bankası ise hala Türklerin kontrolü altında. Bunları şu bankalar izliyor: Akbank (Citigroup), Garanti (General Electric), Yapı Kredi (Unicredit), Vakıfbank (devlet bankası), Halkbank (özelleştirilmek üzere), Finansbank (National Bank of Greece) ve Avusturya'da da faaliyet gösteren Denizbank (Dexia). TÜSİAD'tan ekonomi uzmanı Zeynep Emre, ‘Müzakerelerin başlamasından bu yana doğrudan yatırımlar patlama gösterdi' diyor. Emre'nin dosyalarında ‘AB'ye katılım' sözcüğünün karşısında 1 Ocak 2014 tarihi yazılı. ‘Bu, en azından bizim arzumuz' diyor. Ancak ülke içindeki AB yanlısı hava değişti. Avrupa Barometresine göre bundan iki yıl önce Türklerin yüzde 70'i katılımdan yana iken, şimdi katılıma karşı olanların oranı yüzde 70'i buldu. Bazı AB üyesi ülkelerin Türkiye'ye karşı cephe almasının Türk halkını kızdırdığı söyleniyor." (Leo Szemeliker, 10/12)

Kurier: "Ekonomik Açıdan AB'ye Katılım Gerçekleşti": "Deniz Bank'ın Genel Müdürü Hakan Ateş, ‘Bu kez kriz ilk kez olgun bir piyasadan; ABD piyasasından kaynaklanıyor. Yeni oluşan piyasalara güven giderek artıyor. Bu, tabii bizim işimize geliyor' diyor. Ateş, Kurier gazetesine, ‘İşçilerle giderek daha az iş yapıyoruz. Öte yandan 'retail' bankalarla da rekabete girmek istemiyoruz. Ancak bir ayağımızın AB'de olması önem taşıyor' diyor. Bankacı, İstanbul'daki işadamlarının, Türkiye'nin AB'ye katılımının en üst sırada yer almadığı yolundaki görüşünü paylaşıyor ve ‘Katılım artı bir puan olabilir, ama şart değil' diyor. Kamyon yapan bir firmanın müdürü olan Cengiz Bakırcı, ‘Türkiye'nin AB'ye alınması tabii ki iyi olur, ama ekonomik açıdan çoktan Avrupa'ya ulaştık' diyor. Doğu Avrupa'daki yatırım imkânları sınırlı ve pahalı. Bu yüzden Türkiye'nin çekiciliği arttı. Ülkedeki hemen hemen bütün büyük banka ve sigorta şirketlerinde AB ve ABD'nin katılımı var. Türk ekonomisini buna rağmen genelde Koç ve Sabancı gibi aileler elinde tutuyor. İki düzineden fazla dolar milyarderi var. Ortalama GSMH henüz kişi başına 5.000 dolar. Türkiye'deki 500 büyük işletmenin yalnız yüzde 20'si borsaya açılmış durumda, geri kalanı siyasi alanda büyük nüfuz sahibi ailelerin elinde bulunuyor." (Michael Bachner, 10/12)


İNGİLTERE BASINI:
Reuters:
"AB Ülkeleri Türkiye Konusunda Karşı Karşıya": "Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları bugün, Birliğin, Türkiye'nin blok ile yürüttüğü üyeliği amaçlayan müzakerelerle ilgili taahhütlerini yineleyip yinelememesi konusunda karşı karşıya geldiler. Fransa'nın ısrarı üzerine AB'nin Portekiz dönem başkanlığı, bakanlarca kabul edilecek olan genişleme politikası konusundaki bir taslak belgeden ‘katılım' ve ‘üyelik' ile ilgili her türlü bahsi çıkardı. AB, Ankara ile müzakereleri 2005'te başlattı, ancak Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy geçen mayıs ayında göreve geldiğinden bu yana defalarca Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığını söyledi. İngiltere, İsveç ve Ankara'nın başvurusuna destek veren diğer ülkeler; 27 üyeli Birliğin, tüm üyelik kriterlerini karşılaması halinde Türkiye'yi kabul edeceklerine dair eski taahhütlerini yinelemesini talep ediyor. Diplomatlar, Fransa'nın, Türkiye ile yeni sektörel müzakerelerin başlatılması konusunda yapılacak toplantılar için ‘katılım konferansları' yerine ‘hükümetler arası konferanslar' teriminin kullanılmasını istiyor. Portekizli diplomatlar, müzakerelerin devamını sağlamak için Fransa'ya ifade konusunda bazı tavizler verdiklerini söylediler, ancak bu formülün AB'nin Türkiye'ye oybirliği ile verdiği taahhütlere gölge düşürmediğini ileri sürdüler. Ankara'nın AB Büyükelçisi Volkan Bozkır, Reuters'e yaptığı açıklamada, blokta temel taahhütleri tekrarlamak konusunda yaşanan münakaşanın sadece Ankara'daki şüpheleri güçlendireceğini ve Brüksel'in ülkeyi yeniden şekillendirmedeki etkisini azaltacağını söyledi. Bozkır, ‘Kalbimiz kırık ve beklemekten yorgunuz. AB, Türkiye'de etkisini kaybetmektedir ve müzakereleri tamamen durdurmak dışında bütün cephanesini kullanmıştır' dedi. Volkan Bozkır, Türk kamuoyunun, -AB'nin Türkiye'yi gerçekten bir üye olarak istediği konusunda güvenini kaybettiği için- Birliğin reformlar konusundaki eleştirilerini daha fazla dinlemeyeceğini söyledi." (Paul Taylor, 10/12)

Reuters: "Fransa Türkiye'nin AB Girişimine Yönelik Sembolik Bir Zafer Kazandı": "Fransa bugün, Avrupa Birliği'nin, Türkiye'nin blokla müzakereleriyle ilgili bir açıklamada ‘katılım' kelimesini kullanmasını engelleyerek sembolik bir zafer kazandı. Dışişleri Bakanlarınca yayımlanan AB'nin genişleme stratejisine ilişkin bir açıklamada, Türkiye ile ilgili olarak ‘katılım' ya da ‘üyelik' kelimeleri kullanılmadı, bunun yerine, AB'nin, Türkiye ve Hırvatistan ile bu ayın sonunda ‘hükümetler arası konferansları' sabırsızlıkla beklediği ifade edildi. AB, Ankara ile müzakereleri 2005'te başlattı, ancak Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy geçen mayıs ayında göreve geldiğinden bu yana defalarca Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığını söyledi." (10/12)


LÜBNAN BASINI:
El Akhbar:
"Türkiye Avrupa Yarışında Kazanmak İçin Asya Kartını Oynuyor": "AKP'nin yaptığı yoğun ziyaretlere en yakın sıfat olarak ‘diplomatik atak' diyebiliriz... Ankara, doğuda kaybolan övgüsünü yeniden bulmak için Avrupa rüyasını terketti mi? Doğuya göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın ziyaretlerinin, bugüne kadar başarılı olmayan Avrupa rüyasını başka bir şeyle değiştirmek için yapıldığı düşünülüyor. Konuya daha derin bir şekilde bakıldığında bu olayın tam tersinin yer aldığı görülüyor. Yani Türkiye, Asya ve Avrasya ile olan ilişkilerini AB'ye üye olmak için güçlü bir kart olarak kullanıyor. Çoğu Türk yönetici ve aydını bunun doğru olduğunu söylüyor. Türkiye'nin AB üyeliği için kullandığı yeni taktiğin en iyi başlığı ‘uzun yol haritasıdır'. Bu harita yeni bir şekil alıyor. Çünkü eski Türkiye'nin Avrupa ülkelerine karşı kullandığı yolu kullanmıyor. Eskiden izlediği yolun yerine Türkiye, bölgede siyasi, ekonomik ve askeri olarak en önemli unsurlardan biri olmaya çalışıyor. Böylece roller değişecek, Türkiye'nin üyeliği geçen hükümetlerin Avrupa'ya yaptığı baskılar sonucu değil, Avrupa tarafından esaslı bir istek haline dönüşecektir. Geçtiğimiz hafta Ali Babacan, Atina'da, ülkesinin Avrupa üyeliği için çok manidar şeyler söyledi. Babacan, Avrupalılara ‘Bizim AB üyeliğimizi kabul etmemeniz, sizin için büyük bir kayıptır' diye hatırlatmada bulundu. Tabii ki bugüne kadar Ankara bahiste başarılı oldu: İlk olarak Türkiye'nin ekonomisi yüzde yedi büyüdü. Bu Avrupa için çok önemlidir. Çünkü Avrupalılar iflas eden bir ülkenin üyeliğini kabul etmezler. İkinci olarak, Türkiye bölgede uzlaşmayan ülkeler arasında arabuluculuk rolünü oynadı, bu rolü Orta Doğu'da onun gibi oynayan başka bir ülke yoktur. Türkiye Uzmanı Hugh Pope, ‘Türkiye dünya çapında bir güç değil ama hâlâ bölgesel bir güçtür ve gücü bütün taraflarca ciddi bir şekilde hissedilmiştir' dedi. Pope, Türkiye'nin bölgeye mühendislerini, doktorlarını ve iş adamlarını göndermesinin çok önemli bir unsur olduğunu ve Körfez ülkelerinin Türkiye'deki paralarının gelirlerinin yeni yeni gözükmeye başladığını söyledi." (Ernest Khoury, 10/12)


SIRBİSTAN BASINI:
Danas:
"Türkler Reformlara Hazır": "AB, üyelik görüşmelerine devam etme kararı aldıktan sonra Türkiye de AB'nin isteklerine uygun bir şekilde, gereken tüm reformları uygulamaya hatta Türk Ceza Kanunu'nun 301. Maddesini de değiştirmeye hazır. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, daha önce Türkiye'nin AB'ye üye olmasına karşı olduğunu açıklamıştı. Geçen hafta Hristiyan Demokratlar Birliğinin kongresinde Almanya Şansölyesi Angela Merkel de buna benzer bir tutum sergiledi. Türkiye yeni reform sürecini başlatma konusunda AB'nin baskısı altında. Ancak Fransa Cumhurbaşkanı ve Almanya Şansölyesinin bu açıklamaları, Ankara'yı kamuoyunun karşısında zor duruma düşürüyor. Türkiye Hükümeti AB ile görüşmelere devam edilmediği takdirde reformları uygulamanın zor olacağını bildirdi. Türkiye'de reformların 2008 yılında devam edeceği ümit ediliyor, ancak şu anki duruma bakılırsa bunun için çok şans olmadığı görülüyor." (10/12)

 

NOT: Bu bülten, 10 Aralık 2007 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.


Güncelleme: 13/12/2007 / Hit: 5,656

Copyrights © 2024 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2024 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı