ENGLISH
  Güncelleme: 05/12/2007

2007-11-28 AB Bülteni

2007-11-28 AB Bülteni

Bülten No : 158                                                                                                                                                               28 Kasım 2007

 

DIŞ BASINDA TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

ALMANYA BASINI:

Frankfurter Allgemeine Zeitung: "Karşıt Görüşler": "Almanya'daki Büyük Koalisyonun Türkiye politikasını  büyük ölçüde iki unsur belirliyor: Her iki ülkenin iktidar  partilerinin farklı ve neredeyse Ankara'nın AB üyeliği  konusundaki zıt görüşleri ile halihazırda yürütülen  Türkiye-AB müzakere sürecinin durumu.  SPD prensipte Ankara'nın AB üyeliğine olumlu yaklaşırken  ve Federal Dışişleri Bakanı Steinmeier üyelik sürecinin sadece  ‘şekilsel olarak canlı tutulmasını' değil aynı zamanda aktif  olarak yürütülmesini arzuladığını geçtiğimiz yaz açıklamıştı.  CDU Türkiye'nin AB tam üyeliğine karşı çıkarken, CSU'nun parti  programında Türkiye ile ‘imtiyazlı ortaklıktan' söz ediliyor,  yani Ankara'nın Avrupa'ya yakınlaştırılması fakat tam üye  yapılmaması hedefleniyor. Fakat bu arada CSU'lu siyasetçi  Peter Ramsauer'in Türkiye ziyareti ertesinde ılımlı ve  temkinli açıklamaları dikkati çekiyor. CDU partisi de Türkiye'nin AB tam üyeliğine karşı  çıkıyor. Şansölye Angela Merkel de ‘imtiyazlı ortaklık'  formülünü tercih ederken, partide etkili olan Federal  Meclis Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Ruprecht Polenz gibi  diğer isimler değişik tutumlar sergileyebiliyorlar. CDU ve  Şansölye Angela Merkel, bu konuda hem parti tabanının  arzuladığı Türkiye karşıtı bir tutum, hem de AB'nin resmen  başlattığı müzakere sürecine uygun bir rota izlemek  durumundadır. Aslında Türkiye'deki Başbakan Erdoğan'ın  Müslüman muhafazakâr AKP'si SPD'den çok daha fazla CDU'ya  yakındır. Geçtiğimiz dönem içinde Ankara,  cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bir kriz yaşamış; AB, Kıbrıs  ve özgürlük hakları konularında hiç de memnun değil  (azınlıklara yönelik olarak); Kıbrıs konusunda Ankara  Protokolünün gerekleri yerine getirilmiyor. Ayrıca ikinci  Erdoğan hükümeti ve yeni Cumhurbaşkanı Abdullah Gül dönemi  birinci AKP iktidarı döneminden çok daha zor geçecektir."  (Wolfgang Günter Lerch,  26/11)

Frankfurter Neue Presse: "AB Komiserinden Marco'ya Destek":  AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn Türkiye'de  tutuklu bulunan Alman öğrenci Marco konusunda devreye girdi.  Rehn, perşembe günü Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile bu konunun  insan hakları boyutunun görüştüğünü açıkladı. Rehn, AB Komisyonunun Alman gencin olayını yakından  takip ettiğini de sözlerine ekledi. Rehn, ‘Türkiye'nin dava  çerçevesinde insan hakları ve hukuk devleti yaklaşımının  gözlemlendiğinin farkında olduğunu' da belirti. Rehn, Ankara Hükümetinin davayı hızlandırmaya ve olayı  bir an evvel sonlandırmaya çatıştığını açıkladı. Rehn, siyasi  baskının bu durumda daha çok olumsuz sonuç doğuracağı kanısında.  Rehn, ayrıca Marco konusunda sessiz diplomasinin büyük siyasi tartışmalardan daha çok işe yarayacağını düşünüyor." (26/11)

Der Spiegel: "Avrupa, Dünya Genelinde Söz Sahibi Olmalıdır": AB dönem başkanı Portekiz Başbakanı  Jose Socrates'le yapılan mülakatın ilgili bölümünün çevirisi  şöyledir:

            SPİEGEL: Genişleme süreci şimdi nasıl devam edecek?  Romanya ve Bulgaristan'ın alınmasından sonra AB, kendisine  düşünmek için zaman ayırma konusunda hemfikir. Bu durumda  şimdilik üye olacak son ülke Hırvatistan mı olacak? 

            SOCRATES: Avrupa geçtiğimiz yıllar içinde bazı konularda  aceleci davranılmamasının daha iyi olabileceğini öğrendi.  Kendimize zaman tanımalı ve oluşturulan yeni kurumlarla tecrübe  kazanmamız gerekiyor. Ancak buna rağmen, katılım müzakerelerini sürdürdüğümüz ülkeler karşısındaki sorumluluğumuzu da unutmamamız gerekiyor.

            SPIEGEL: Türkiye'yi mi kastediyorsunuz?

            SOCRATES: Burada Avrupa tarafından verilen bir vaat söz  konusudur. Şayet ülke kriterleri yerine getirecek olursa içeri  bırakmamız gerekir. Kriterleri yerine getirmeyecek olursa  dışarıda kalır. (Helene Zuber ve Christian Neef, 26/11)

FRANSA BASINI:

Le Figaro: "Cumhurbaşkanı Gül: Reformlar Yeniden Başlatılacak": 2015 Evrensel Sergisi'nin İzmir'de düzenlenmesi  amacıyla Paris'e gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yapılan mülakatın AB ile ilgili bölümü şöyledir:

            SORU: Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin Türkiye'nin Avrupa  Birliği üyeliğine muhalefetine rağmen Paris ve Ankara  arasındaki ilişkiler iyileşiyor gibi görünüyor. Neden?

            GÜL: Türkiye ile Fransa arasındaki ilişkiler eskidir.  Bu ilişkiler, Osmanlı İmparatorluğu dönemine ve cumhuriyetin  ilk yıllarına dayanmaktadır. O zamanlar, Fransa bizim için  Batı'ya açılan bir kapıydı. Fransızlar, Türkiye'nin ekonomik  potansiyelini en iyi bilenler arasında yer almaktadır. Hiç  şüphesiz İstanbul'da Paris'tekinden daha çok Renault araba  var. Fransız diplomasisi, Türkiye'nin bölgedeki ve dünyadaki  rolünü takdir etmektedir. Konjonktürel rastlantılar bu denli  önemli ilişkileri değiştiremez. İki ülke arasındaki kaygılar  ancak geçici olabilir.

            SORU: Türkiye, Avrupa ile ilgili hayallerini yitirdi mi?

            GÜL: Pek değil. Geçici zorlukların ötesinde uzun vadede  birtakım şeyleri görmek lazım. Müzakere süreci başlamıştır,  sonucu ne olursa olsun reformları sürdüreceğiz ve günü  geldiğinde, bugün şüphe duyanların Türkiye'nin Avrupa  Birliği'ne verecek çok şeyi olduğunu anlayacaklarına eminim.  Türkiye'nin AB için bir yük olacağını düşünmekten ibaret olan  yanlış bir algılayış mevcut. Tersine, Türkiye'nin üye olacağı  gün, o bunu AB pastasını büyüterek yapacaktır. Ne olursa  olsun nihai karar Avrupa halklarına düşecektir.

            SORU: Cumhurbaşkanı Sarkozy tarafından savunulan  Akdeniz Birliği projesi, Türkiye'nin AB üyeliğine bir  alternatif teşkil edebilir mi?

            GÜL: Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin hukuki bir  temeli vardır. Müzakereler sürmektedir, hedef belirlenmiştir.  Bu projenin Avrupa Birliği'ne üyeliğimize bir alternatif  teşkil etmesi söz konusu olamaz. Türkiye bir Akdeniz  ülkesidir, en geniş kıyılara sahip ülkelerden biridir.  Euromed'e ve Barcelona sürecine katılıyoruz ve Akdeniz  ile ilgili herşeyle ilgileniyoruz. Sarkozy tarafından  teklif edilen projeyi de dikkatli bir şekilde inceliyoruz.  (Pierre Rousselin, 27/11)

KIBRIS RUM BASINI:

Simerini: "Kırmızı Bez...": "Nicolas Sarkozy Ankara için kırmızı bezdir. Fransız  Cumhurbaşkanın politikası, yani Türkiye'nin Avrupa Birliği'nde yeri olmadığı yönündeki politikası, eli kolu bağlı oturmayan  Ankara'yı kızdırıyor. Atak diplomasisiyle karşılık veriyor.  Ali Babacan aracılığıyla şunu açıklıyor: ‘Ülkedeki reformlar  AB empoze ettiği için değil, Türk halkının iyiliği için  yapılıyor'. Babacan'ın açıklamasının somut bir siyasi alt yapısı  vardır: İlk olarak, reformlar ülkenin globalleşme çerçevesinde  maruz kaldığı ekonomik baskılara dayanması açısından Türkiye  için gereklidir. İkinci olarak, AKP ve Erdoğan reformları durduramaz,  nitekim reformların durdurulması halinde ekonomi çökse de  çökmese de Erdoğan Hükümeti çöker. Neden? Çünkü Erdoğan'ın  içeride elde ettiği dinamik, yalnızca İslam din unsurunun  kullanılmasına dayanmıyor.  Üçüncü olarak, Türkiye pazarlık yapıyor. Hem de şark  kurnazlığı şeklinde... Türkler, AB'ye yalvarmadıklarını  söylüyor. Türk politikası şu argümana dayanıyor: Türkiye  gelişip ekonomisi AB'nin kişi başına düşen milli gelirine  denk geldiğinde Avrupalılara ihtiyaç duymayacak; AB  Türkiye'ye ihtiyaç duyacak.

            Şu konularda:

            a)Büyük bir pazar ve ekonomi olarak.

            b)Stratejik ve jeopolitik enerji kavşağı olarak.  Nitekim, enerji yollarının yüzde onu topraklarından  geçiyor.

            Bu şekilde, Türkiye'nin bu kadar iyimser bir geleceği  varsa ve AB olmadan yaşayabiliyorsa, öte yandan Avrupa'da  Sarkozy'nin anlayışı oldukça geçerliyse her ikisi de  üzülmesin... Avrupa ve Türkiye, tam üyelik yerine imtiyazlı  ortaklık ile yan yana yaşayan iyi işbirlikçiler olmaya devam  etsinler." (Yannos Haralambidis, 26/11)

NOT: Bu bülten, 26-27 Kasım 2007 tarihlerinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.


Güncelleme: 05/12/2007 / Hit: 3,465

Copyrights © 2023 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2023 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı