- ANA SAYFAGiriş Noktanız
- BAŞKANLIKKurumsal Yapı
- BİR BAKIŞTA ABAB Yapısı ve İşleyişi
- AB İLE İLİŞKİLERTürkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
- Türkiye-AB İlişkilerinin Tarihçesi
- Temel Belgeler
- Anlaşmalar
- Protokoller
- Katılım Ortaklığı Belgeleri
- Ulusal Programlar
- Avrupa Komisyonu Tarafından Hazırlanan Türkiye Raporları
- Genişleme Strateji Belgeleri
- AB'ye Katılım için Ulusal Eylem Planı (2016-2019)
- AB'ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı (2021-2023)
- Ortaklık Konseyi Kararları
- Türkiye-AB Zirvelerine İlişkin Belgeler
- Kurumsal Yapı
- Gümrük Birliği
- Türkiye- AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları
- VERİKaynaklar
- MEDYAHaber / Duyuru
- İLETİŞİMBize Ulaşın
MEDYA / Basında AB / Dış Basın / 2008 / Haziran / 2008-06-10 AB Bülteni
- 2008-06-25 AB Bülteni
- 2008-06-24 AB Bülteni
- 2008-06-23 AB Bülteni
- 2008-06-20 AB Bülteni
- 2008-06-19 Haftalık AB - Türkiye Haberleri Bülteni
- 2008-06-19 AB Bülteni
- 2008-06-18 AB Bülteni
- 2008-06-17 AB Bülteni
- 2008-06-16 AB Bülteni
- 2008-06-13 AB Bülteni
- 2008-06-12 Haftalık AB - Türkiye Haberleri Bülteni
- 2008-06-12 AB Bülteni
- 2008-06-11 AB Bülteni
- 2008-06-10 AB Bülteni
- 2008-06-06 AB Bülteni
- 2008-06-05 Haftalık AB - Türkiye Haberleri Bülteni
- 2008-06-05 AB Bülteni
- 2008-06-04 AB Bülteni
- 2008-06-03 AB Bülteni
- 2008-06-02 AB Bülteni
2008-06-10 AB Bülteni
2008-06-10 AB Bülteni
Bülten No : 68 10 Haziran 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ALMANYA BASINI:
Stuttgarter Nachrichten: "Türkiye'nin Meselesi": "Türk üniversitelerindeki başörtüsü yasağı, AB Komisyonuna göre, Türkiye'yi ilgilendiren bir durum. Bu açıklamayı Komisyon sözcülerinden biri cuma günü Brüksel'de yaptı. Komisyonun, Ankara'daki Anayasa Mahkemesinin başörtüsü yasağını onaylamasını memnuniyetle karşılayıp karşılamadığı konusunda yöneltilen sorulara bir cevap verilmedi. Sözcü şöyle konuştu: ‘Bu konunun demokrasinin temel prensipleri, hukuk devleti, temel haklar üzerinde tartışılması, Türk toplumunun ve kurumlarının işidir. Bu Türkiye'yi ve Türkleri ilgilendiren bir sorun.' Komisyon için önemli olan, AB'ye üye olmak isteyen Türkiye'nin, temel hak ve hürriyetlere saygı gösterip göstermediği ve verilen kararların demokratik prensiplerle bağdaşıp bağdaşmadığıdır. Anayasa Mahkemesinin almış olduğu kararın, üyelik müzakerelerini kolaylaştırıp kolaylaştırmadığıyla ilgili soruya ise Sözcü, ‘Her sene durumu araştırıyor ve kendi değerlendirmelerimizle ilgili bir rapor sunuyoruz' dedi." (09/06)
Frankfurter Allgemeine Zeitung: "Büyük Engizisyon Yargıcı": "Yargıtay Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya 14 Mart'ta sunduğu iktidar partisi AKP hakkındaki iddianame dosyasında, başörtüsü yasağının kaldırılmasına, AKP'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiğine ve Erdoğan'ın ‘Allah ister Türk isterse Kürt olsun herkesi eşit yaratmıştır' ifadesine yer veriyor. Abdurrahman Yalçınkaya yaptığı açıklamalarla son günlerde sık sık gündeme geliyor. Hürriyet gazetesi 1 Haziran'da Yargıtay Başsavcısının ‘AKP, AB'nin yardımıyla güçlenmiş ve laiklik rejimini tehdit eder hale gelmiştir' ifadesinde bulunduğunu yazdı. Bir gün önce ise yine Hürriyet gazetesinde, Başsavcının, AKP'nin yüzde 47 oy çokluğuyla iktidara geldiğini belirtmesinin ‘çoğunluk diktatörlüğünün' belirgin bir emaresi olduğunu söylediğinden bahsedilmişti. Yargıtay Başsavcısı sadece AKP'yi değil, Kürt partisi DTP'yi de tehlike olarak görüyor. Yalçınkaya, Atatürk'ün kültür devrimini kendi yorumlarıyla korumak niyetinde olan devlet hukukçularından birisidir. Bunlara göre, Kürtler, Müslümanlar ve liberaller devrimin düşmanlarıdır. Onların görevi bunları etkisiz hale getirmektir. Bunu yaparken halkın seçtiği kişilere dokunmaktan geri durmazlar. Başsavcı Abdurrahman Yalçınkaya, Nakşibendi Şeyhi olan büyükbabasıyla hiçbir şekilde ilişkilendirilmek istemiyor. 1950 yılında Urfa'da tanınan bir Kürt ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Abdurrahman Yalçınkaya, gençliğinde Ankara'ya gelir, hukuk eğitimi alır, artık kendisini Türk olarak görmeye başlar ve hukuk kariyeri yapar. Abdurrahman Yalçınkaya, 2007 yılında dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından Yargıtay Başsavcısı olarak atanır. Kendisi bu görevi adeta bir engizisyon yargıcı gibi yürütmektedir." (Rainer Hermann, 09/06)
Financial Times Deutschland: "Çatışma İçin Malzeme": "AKP'nin, başörtüsü yasağının kaldırılması için anayasa değişikliği yapmanın şahsi özgürlüklerin korunması şeklinde pazarlanması stratejisi, ilk bakışta, AB'nin insan hakları politikasına uygun gibi görünse de, güncel bir kamuoyu yoklaması, başörtüsü takan Türk kadınların yüzde 10'unun aileleri ya da eşleri tarafından buna zorlandıklarını ortaya koyuyor. Kanunda, kadınların başörtüsü takmama hakkına sahip olduklarının özel bir şekilde belirtilmemesi, şahsi ve dini özgürlükler arasındaki Avrupai dengeyi bozmaktadır. AKP tarafından yapılan anayasa değişiklerinde yüzün kapatılmasını da içeren nikap, çarşaf ya da burka gibi dini kıyafetlerin giyilmesi yasaklanmamaktadır. Bu kıyafetler bütün Avrupa ülkelerinde büyük ölçüde tepkiyle karşılanmakta, hatta yasaklanmaktadır. Türkiye'de nikap ya da burka giyilmese de, çarşaf bazı yerlerde kullanılmaktadır. Öğrenim kurumları ya da devlet dairelerinde yüzün kapatılması durumunda, Türkiye Avrupa'dan gerçek anlamda uzaklaşmış olacaktır. Başbakan Erdoğan geçen ocak ayında, başörtüsünü siyasi simge olarak tanımlamıştı. Bu açıklamanın ardından AKP'nin başörtüsü düzenlemesi geldi. Türkiye'deki yönetim dini giyiniş tarzını teşvik ettiği sürece, Türkiye'nin AB'nin laik geleneğiyle uyumlu hale getirilmesi çok zor olacaktır. AB, siyasi İslama karşı büyük bir ihtimalle Avrupa ülkelerinin bir çoğunda geçmişte siyasi Hristiyanlığa karşı uygulanan muameleyi uygulayacak, bir diğer ifadeyle, din ve siyasetin birbirinden katı bir şekilde ayrılmasından yana tutum takınacaktır. (Antonia Ruiz Jimenez, 09/06)
AVUSTURYA BASINI:
Der Standard: "Swoboda: AKP'nin Kapatılması Demokrasiye Darbe Vurur": "Sosyal Demokratların Avrupa Parlamento Grubu Başkan Yardımcısı Hannes Swoboda, Türkiye'nin iktidar partisi AKP'nin Ankara'daki Anayasa Mahkemesi tarafından muhtemelen kapatılabileceği uyarısında bulundu. Swoboda, AKP'ye yakınlığıyla bilinen ‘Zaman' gazetesine verdiği mülakatta, AKP kapatılırsa AB tepkisinin çok sert olması gerektiğini, zira böyle bir hamlenin ‘esaslı antidemokratik bir darbe' olacağını dile getirdi. Swoboda, AB'nin Türkiye'ye net bir mesaj iletmesi gerektiğinin altını çizdi. AB, Türkiye'ye demokratik niyetini açık bir dille anlatmalıdır. Eğer AKP kapatılacak olursa üyelik süreci bir ‘bekleme dönemine' girmelidir. Swoboda, ‘Avrupa'nın kapatma kararına tepkisinin yumuşak olacağını sanmıyorum. Seçmen haklarının en üst yargı mensupları tarafından gasp edilen bir ülkenin AB'de yeri olamaz' dedi. Swoboda, kararı Türk toplumu vermek zorunda olduğundan Avrupalıların, Türkiye'de cereyan eden başörtüsü kavgasına dahil olmak istemediklerini anlattı. Fakat Anayasa Mahkemesinin verdiği kararın, gerçekten de yasal bir karar olduğundan kendisinin şüphe ettiğini söyledi. Swoboda, kararın siyasi olduğunu belirtti. Swoboda, ‘Ayrıca laikliğin başörtülü üniversiteliler tarafından nasıl ihlal edilebileceğini aklım almıyor. Başörtüsünü iş yerinde, sokakta veya üniversitede takmanın farkı nedir?' diye sordu." (09/06)
SIRBİSTAN BASINI:
Danas: "İktidar Partisine Ağır Darbe": "Yorumcular, Türkiye Anayasa Mahkemesi'nin okullarda ve üniversitelerde yeniden başörtü yasağının uygulanması kararının, iktidarda olan ve bu durumun dini özgürlüklerle ilgili olduğunu savunan Adalet ve Kalkınma Partisi'ne zarar verebileceğini düşünüyorlar. Hatta, Anayasa Mahkemesi'nin, hakkında kapatılma davası bulunan AKP'nin tüm siyasi aktivitelerini durdurmak durumunda kalacağını düşünenler de var. Ancak yorumcular, iktidar partisinin kapatılmasıyla Türkiye'de büyük siyasi çalkantıların yaşanabileceğini ve bu ülkenin yıllar boyunca gösterdiği AB'ye girme çabalarının olumsuz etkileneceğini düşünüyorlar. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, AKP'nin kapatılması durumunda Türkiye'nin üyeliğinin dondurulma ihtimalinin olduğunu açıkladı. Avrupalı yetkililer, AKP'nin ülkedeki demokrasi ilkelerini geliştirme konusunda sürekli garantiler verdiğini vurguluyor. Bunun aksine, Türkiye'deki muhalefet partileri, iktidardaki partinin bu şekilde vaatlerde bulunmasını, ülke ve dünya kamuoyunu yanılgıya uğratmaya çalışma olarak yorumluyorlar." (09/06)
NOT: Bu bülten, 09 Haziran 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.