ENGLISH
  Güncelleme: 28/05/2008

2008-05-14 AB Bülteni

2008-05-14 AB Bülteni

Bülten No : 50                                                                                                                                                                      14 Mayıs 2008

DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

AVUSTURYA BASINI:
Die Presse:
"AB Komiseri Olsaydım...": "Büyük koalisyon yeni bir çekişme konusu daha buldu. Konu, bundan sonra kimin AB komiseri olacağı. Avusturya'nın 1995'te Birliğe katılmasından bu yana bu makama hep ÖVP'li politikacılar getirildi. Tarım Komiseri Franz Fischler'i 2004'te Dışişleri Komiseri Benita Ferrero Waldner izledi. Perşembe günü SPÖ Genel Sekreteri Josef Kalina'nın bu makamın ÖVP'ye miras kalmadığını hatırlatması, koalisyon partileri arasındaki bu yarışı başlatmış oldu. Kurier, SPÖ'nün önde gelen adaylarından biri olan Avrupa Parlamenteri Hannes Swoboda ile söyleşide bulundu:

KURİER: AB'nin Genişleme Komiseri olmaya ne dersiniz?

SWOBODA: Bu kuşkusuz çok heyecan verici ve duygusal ağırlıklı bir görev olur. Avrupa Parlamentosunun Hırvatistan'dan sorumlu raportörü olmak sıfatıyla Balkan ülkeleri ile yakından ilgileniyorum.

KURİER: Türkiye'nin katılımını destekler miydiniz?

SWOBODA: Partim bundan pek hoşlanmasa da, ben hep Türkiye ile müzakerelerden yana çıktım. Ama aynı zamanda da, özellikle son zamanlarda, katılımın ancak Avrupa ve Avusturya halkı tarafından onaylanması halinde söz konusu olabileceğini de vurguladım. Bu, şu an için söz konusu değil. Eğer AB komiseri olsaydım, teorik olarak, katılımın önümüzdeki beş yıl içinde gerçekleşemeyeceğini, çünkü şartların yerine getirilmemiş olduğunu düşünürdüm... " (Clemens Neuhold, 13/05)

 

BULGARİSTAN BASINI:
Dnevnik:
"II. Elizabeth Türkiye'ye Geliyor": "İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün davetlisi olarak Türkiye'ye geliyor. Kraliçeye eşi ve İngiltere Dışişleri Bakanı eşlik edecek. 16 Mayıs'a kadar sürecek ziyaret esnasında Ankara, Bursa ve İstanbul'u da ziyaret edecek. Kraliçenin Türkiye ziyaretini, Türk basınının yanı sıra 750 yabancı basın mensubu da izleyecek. Türk diplomatları bu ziyareti, Türkiye'nin AB üyeliğine büyük katkı sağlayacağı şeklinde yorumluyorlar. İngiltere, Türkiye'nin AB perspektifini en çok destekleyen AB ülkelerinin başında geliyor." (13/05)

 

FRANSA BASINI:
Le Figaro: "Fillon, Kıbrıs'ta Türkiye'ye Uyarıda Bulundu": "Başbakan François Fillon, bir posta güvercini misali, 8 Mayıs tatil gününü sabah Fransa'nın Normandiya plajlarında, öğle sonrasını ise Malta adasında geçirip Akdeniz gezisinin son durağı olan Kıbrıs ziyareti için ise dün Larnaka havalimanına iniş yaptı ve tıpkı önceki gün Malta'nın başkenti Valetta'da olduğu gibi, ayaküstü bir ziyaretle Kıbrıslı meslektaşına AB dönem başkanlığını devralacak olan Fransa'nın önceliklerini tanıttı. Fillon, Hristofyas'ın adayı birleştirmek üzere başlattığı müzakere girişimini desteklediğini açıkladı, ancak ‘imtiyazlı ortaklık' ‘aşamasını' savunarak, özellikle Türkiye'nin 27 üye devlete katılmasına karşı geldiğini yineledi. Kuzey Kıbrıs'ta 34 yıldır 40 bin askeri bulunan Türkiye'ye ise ‘AB'ye katılmak isteyen bir ülkenin ordusunun bir başka üye ülkenin topraklarını işgal etmesini kabul edemeyiz' şeklinde bir uyarı yöneltti." (Bruno Jeudy, 13/05)

 

İNGİLTERE BASINI:
BBC: "Kraliçe Türkiye Gezisine Başlıyor": "Kraliçe ve Prens Philip dört günlük resmi ziyaret için bugün Türkiye'ye gidiyor. Bu, 1971'den beri gerçekleştirecekleri ilk ziyaret. Ziyaret kapsamında laik Türkiye'nin kurucusu Kemal Atatürk'ün mezarına çelenk bırakılacak.Hayrunnisa Gül'ün kamu ve devlet binalarındaki yasağa rağmen başörtüsü takması bekleniyor.BBC Kraliyet Muhabiri Peter Hunt, Kraliçe'nin, tartışmalı başörtüsü konusuyla uçaktan iner inmez muhatap olacağını söyledi. Türkiye'nin katı laik ordusu başörtüsüne şiddetle karşı çıkarken, İslami geçmişi olan iktidar partisi dini sembollerin kabul görmesi gerektiğine inanıyor. Bu resmi ziyaret, İngiltere-Türkiye ilişkisinin önemini vurguluyor. İngiltere, Türkiye'nin AB üyeliği girişiminin sıkı bir destekçisi. Tam üyeliğe adaylığı 1999 yılında kabul edilen Türkiye ile müzakerelere 2005 yılında başlandı." (13/05)

Reuters: "Türkiye IMF Desteği Olmadan Devam Edebilir mi?: "Şimdi AB üyeliğini de hedefleyen Türkiye, 2001'deki ekonomik krizin ardından yüksek enflasyon ve düşük ekonomik büyüme oranının damgasını vurduğu geçmişinden sıyrılmak için yola çıktı.Ancak Türkiye'nin ekonomisinin düzelmesinde, beş yıl süren küresel ekonomik büyümenin yanı sıra gelişen makro ekonomik stratejinin de etkisi olabilir. IMF verilerine göre diğer yükselen piyasalara nüfuzunun yüzde 20'den yüzde 26'ya yükselmesiyle Türkiye, gelişmiş ekonomilere daha az bağımlı bir hale geldi. Enflasyon Türkiye'de yeniden yükselişe geçti. IMF programı altında enflasyon yüzde 7.0 ile 30 yılın en düşük seviyesine inmişti; ancak dünya petrol ve gıda fiyatlarının yükselmesiyle geçen yıl yüzde 9.5'e kadar tırmandı.Türk hükümeti 2001'den bu yana ekonomik başarıları ile gurur duysa da, Türkiye'nin IMF ile bir standby borç anlaşması arayışına girmesi, hala Türkiye'de ‘laikler' şeklinde anılan kesimle mücadele eden ılımlı İslamcı Ak Parti'nin siyasi birikimlerine de zarar verebilir. IMF'nin Türkiye'ye müdahalesinin azalması siyasi açıdan daha uygun olabilir.
Giorgianni, haftasonu itibariyle Türk hükümetinden ne şekilde devam edeceğine -IMF programı olmaksızın veya IMF'nin gözetiminde- dair bir açıklama gelmediğini söyledi." (Lesley Wroughton , 13/05)

 

İSVİÇRE BASINI:
Neue Zürcher Zeİtung: "Schengen Vize Uygulaması Teftiş Edildi": "Avrupa Birliği uzmanları, İsviçre'nin Moskova ve İstanbul'daki temsilciliklerinde İsviçre'nin Schengen kurallarını doğru bir şekilde uygulayıp uygulamadığını teftiş ettiler. Teftiş sırasında, başkonsolosluk binaları, çalışma süreci, konsolosluk görevlilerinin eğitimleri ve Schengen ülkeleri arasında yerel işbirliği incelendi. İncelenecek konular arasında Schengen enformasyon sistemi ve havaalanları da bulunuyor. İsviçre'nin incelemelerden başarıyla çıkması halinde, AB Bakanlar Konseyi operatif işbirliğinin başlayacağı tarihi belirleyecek. Verilerin korunmasına ilişkin kuralların uygulanması konusundaki rapor olumluydu." (13/05)

 

İTALYA BASINI:
Equilibri:
"Türkiye: Avrupa Dersi": "AB Komisyonu Başkanı Barroso, Ankara ziyareti sırasında, hükümet partisi AKP'nin feshedilme ihtimali karşısında duydukları derin endişeyi dile getirdi. İfade özgürlüğü alanında vahim kısıtlamalar getirdiği gerekçesiyle senelerdir AB'nin bu maddeyle ilgili reform yapılması konusunda talebi vardı. Dolayısıyla AB'ye giriş aşamasından önemli bir adım olarak görülüyor. AKP'ye açılan kapatma davasına gelince, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu Üyesi Olli Rehn'e göre, laiklik karşıtı olmak bir partinin kapatılması için yeterli sebep değil. Çünkü, normal şartlarda parti tarafından şiddet veya anayasal demokratik düzeni ayağa kaldırmak adına sert metotlar kullanıldığı kabul edilen hâllerde cezai bir işleme başvuruluyor. Geçen haftalarda AB Komisyonu Başkanı Manuel Barroso, Türkiye'yi ziyaret etti. Ziyareti sırasında hedef aldığı iki husus vardı: Birkaç ay önce yavaşlama gösteren reformlar konusunda Türkiye'yi teşvik etmek ve Anayasa Mahkemesince alınan kararı eleştirmek. Avrupa'nın özgür, laik ve sertlikle empoze edilen laiklik anlayışından uzak bir Türkiye görmek istediğini vurgulayan Barroso, yüksek Mahkemenin kararının standart Avrupa yasalarıyla ve insan haklarıyla uyum içinde olmasını dilediğini belirtti. Birkaç gün öncesinde Rehn'in de ifade ettiği gibi, Barroso da laikliğin yeni bir din olamayacağını vurgularken, AKP'nin kapatılmasıyla sonuçlanabilecek yargı sürecinin AB'nde hiçbir karşılık bulamadığını belirterek, Komisyonun, dava sürecinin Türk iç politikası üzerindeki gelişmeleri dikkatle ve yakından takip edeceğini sözlerine ekledi.
Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda önemli gelişmeler kaydettiğini de hatırlatan Barroso, özellikle, Ceza Kanunu'nun 301. maddesiyle ilgili değişikliğin ve başörtüsü konusundaki kanun değişikliğinin kayda değer gelişmeler olduğunu hatırlattı. Barroso'nun ziyareti, pek çok kişinin düşündüğü gibi, AB'nin sadece bir ticari ortaklık olmadığı, ama aynı zamanda ve özellikle kuralları olan politik bir birlik olduğunun anlaşılması için bir "ders" şeklinde nitelendi. Yüksek Mahkemenin Mecliste çoğunluğa sahip bir partinin Anayasa'ya uygunsuzluğu konusundaki dilekçeyi kabul edip etmeme kararı, Türkiye'nin AB'ye girmeye uygun olup olmadığı konusunda bir sınav teşkil etti. Şimdi de Avrupa, Türkiye'ye reformlar konusunda daha yoğun çaba öneriyor. Çünkü bu olay sayesinde, Türk Anayasa'sında mevcut, köklü bir anayasal değişiklik gerektirebilecek, bazı yapısal hataların varlığı ortaya çıktı. AKP'nin feshedilmesi, reformlar açısından vahim bir engel teşkil edebilir; ayrıca, seçim sandığına dönüş ihtimali de ülkeyi ekonomik ve politik istikrarsızlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakabilir." (Caterina Cocco, 13/05)

 

NOT: Bu bülten, 13 Mayıs 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.


Güncelleme: 28/05/2008 / Hit: 3,172

Copyrights © 2024 Republic of Türkiye Ministry of Foreign Affairs
Directorate for EU Affairs
Copyrights © 2024 - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı
Avrupa Birliği Başkanlığı