- ANA SAYFAGiriş Noktanız
- BAŞKANLIKKurumsal Yapı
- BİR BAKIŞTA ABAB Yapısı ve İşleyişi
- AB İLE İLİŞKİLERTürkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
- Türkiye-AB İlişkilerinin Tarihçesi
- Temel Belgeler
- Anlaşmalar
- Protokoller
- Katılım Ortaklığı Belgeleri
- Ulusal Programlar
- Avrupa Komisyonu Tarafından Hazırlanan Türkiye Raporları
- Genişleme Strateji Belgeleri
- AB'ye Katılım için Ulusal Eylem Planı (2016-2019)
- AB'ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı (2021-2023)
- Ortaklık Konseyi Kararları
- Türkiye-AB Zirvelerine İlişkin Belgeler
- Kurumsal Yapı
- Gümrük Birliği
- Türkiye- AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları
- VERİKaynaklar
- MEDYAHaber / Duyuru
- İLETİŞİMBize Ulaşın
AB’nin Mali Yardımları Hakkında Açıklama
Ülkemiz, 2011 yılından bu yana Suriye’deki iç karışıklıklardan kaçarak Türkiye’ye gelen Suriye vatandaşlarına ev sahipliği yapmaktadır. Türkiye’de bulunan ve sayıları 3 milyonun üzerinde olan Suriyeliler için ülkemizce yapılan harcama 30 milyar doların üzerindedir.
29 Kasım 2015 tarihinde düzenlenen Türkiye-AB Zirvesinde, Türkiye ile külfet paylaşımı kararı çerçevesinde, Türkiye’de geçici korumadan yararlanan Suriye vatandaşlarına yönelik AB 3 milyar avro mali yardım sağlamayı taahhüt etmişti.
18 Mart 2016 Türkiye-AB Zirvesinde ise söz konusu kaynağın kullanımının hızlandırılmasına ve 2018 sonuna kadar 3 milyar avro tutarında ilave bir kaynağın harekete geçirilmesine karar verilmişti.
Taahhüt edilen bu mali yardımlar Türkiye için değil, doğrudan Suriyeliler içindir. Türkiye’deki Suriyelilerin ihtiyaçları göz önüne alındığında taahhüt edilen mali yardımın miktarı kadar ve belki de bundan daha önemlisi bu mali yardımların hızlı bir şekilde bu ihtiyaçları karşılayacak şekilde kullandırılmasıdır.
Geldiğimiz aşamada bu kaynağın hızlı kullandırılmakta olduğunu söylemek mümkün değildir. AB tarafından taahhüt edilen ilk 3 Milyar avroluk mali yardım kararının üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen, ancak daha yeni bu 3 milyar avronun tamamının hangi proje ve programlarda kullanılacağı belirlenebilmiş ve sözleşmeler imzalanmış durumdadır. Sözleşmeye bağlanan 3 milyar avronun ise 1,78 milyar avrosu AB tarafından ilgili kuruluşlara harcanmak üzere aktarılmış durumdadır.
Aktarılan 1,78 milyar avronun yaklaşık 1,3 milyar avrosu projelerin uygulamasından sorumlu uluslararası kuruluşlara, 402 milyon avroluk kısmı ise ilgili Bakanlıklarımıza aktarılmıştır.
Bu kapsamda Sağlık Bakanlığına 120 milyon, Milli Eğitim Bakanlığına 270 milyon ve İçişleri Bakanlığına 12 milyon aktarılmış durumdadır.
İlk 3 milyar avro’nun sözleşmeye bağlanması ve kaynağın bir kısmının projelerin uygulamasından sorumlu uluslararası kuruluşlara aktarılması bu kaynağın henüz sahada Suriyelilerin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde kullanıldığı anlamına gelmiyor. Maalesef AB mali yardımlarının kullandırılma mekanizmaları hızlı işlemiyor. Yaklaşık 7 yıldır Türkiye’de bulunan Suriyelilerin ihtiyaçları için 30 milyar doların üzerinde ulusal kaynak kullandırılmışken, Kasım 2015 tarihinde AB tarafından taahhüt edilen 3 milyar avroluk kaynağın halen önemli bir kısmı fiili olarak sahada kullanılabilmiş değildir. Suriyeliler için AB mali yardımlarının bu hızla kullandırılması taahhüt edilen toplam 6 milyar avronun kullanılması için Suriyelilerin daha uzun yıllar beklemesi gerekeceğini göstermektedir. Suriyelilerin ihtiyaçları göz önüne alındığında AB’nin taahhütlerini daha hızlı yerine getirmesi gerektiği çok açıktır.
Son zamanlarda bazı çevrelerden mali yardımlar konusunda yanıltıcı açıklamalar yapılması üzerine bu açıklamaya ihtiyaç duyulmuştur. AB adına yapılan bazı açıklamalarda “sözleşmeye bağlama” ile “sahada harcama” birbirine karıştırılacak şekilde ifade edilmektedir.
Suriyeliler için AB’nin taahhüt ettiği mali yardımlar sadece mali bir mesele değildir. Ülkelerindeki iç karışıklıklardan ve ölümden kaçan insanlara karşı insani bir sorumluluktur. Bu konuda insani hassasiyeti ön planda tutan açıklamalar yapılmasında her zaman fayda vardır.
Ayrıca, AB’nin sadece Suriyeliler için taahhüt ettiği mali yardımlar açısından değil Türkiye’ye sağlamakta olduğu Katılım Öncesi Mali Yardımlar konusunda da yaklaşım yanlışlığı içerisinde olduğunu söylemek doğru olur.
Türk demokrasisine karşı 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen hain darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve FETÖ terör örgütüne karşı yapılan mücadeleyi anlamaya çalışmak yerine alınan tedbirleri eleştirmesi ve üyeliğe hazırlık amacıyla kullandırılan Katılım Öncesi Mali Yardımlarda 105 milyon avro kesintiye gitmesi bir vizyonsuzluktur.
AB’den sağlanan Katılım Öncesi Mali Yardımlar bir yandan aday ülkenin farklı alanlarda AB’ye uyum sürecini hızlandırırken, diğer yandan da kamuoyunda AB’ye ilişkin olumlu bir algı oluşmasını sağlamaktadır. Dolayısıyla mali yardımlar, yani AB projeleri, hem somut çıktılar üreterek ülkemizin AB’ye uyum sürecini artırıyor, hem de Türk halkı bu projeler aracılıyla kendini AB’ye daha yakın hissediyor ve bu süreci sahipleniyor.
Bir yandan Türkiye AB’den uzaklaşıyor derken bu tür kararların alınması, adeta Türkiye’yi AB’den soğutması, AB açısından bir çelişkidir. AB yetkililerinin bunu göremiyor oluşu önemli bir vizyonsuzluk ve stratejik bakış eksikliğidir.