2009-04-16 AB Bülteni

Son Güncelleme: 13 Temmuz 2009

2009-04-16 AB Bülteni

 

Bülten No : 050 16 Nisan 2009


DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

 

ABD BASINI

The New York Times: "Obama'nın Avrupa Turu Analizi": "Türkiye: ABD Başkanı Türkiye'yi, "güçlü ve laik demokrasi" olarak niteledi ve stratejik müttefikinin Avrupa Birliği'ne üyelik talebine, Washington tarafından uzun zamandır verilen desteği yineledi. Avrupa Birliği'nin ilk Müslüman üyesi olması söz konusu olan Türkiye'nin, aslında "din baskısının arttığı ve laikliğin azaldığı" bir yöne doğru gittiğini ifade eden Fransız Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, bu konuda gerçeklere daha yakın olabilir. (...)Bu durum, Avrupa Birliği'ni, İran, Irak ve Suriye ile olan coğrafi sınırlarıyla Arap dünyasının merkezine ulaştırabilecek olan Türkiye'nin, üye olması halinde nasıl iş yapabileceği konusunda çok da iyi bir reklam olmadı. Ancak, haziran ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde Türkiye'nin üyeliğine karşı olanların işine yaradı. (...)Obama ABD'ye döndü. Almanya ve Fransa, Avrupa Birliği büyükelçilerinin katıldığı bir toplantıda, Türkiye, Gürcistan, Kazakistan ve Azerbaycan gibi transit ve bağımsız enerji sağlayan ülkeler ile Avrupa Birliği arasında mayıs ayında yapılacak Güney Koridoru Zirvesine Rusya'nın da katılmasını istedi. İşte bu noktada, Başkan'ın büyük oranda beğenilmeyi istediği ve karışık mesajlarla sonuçlanan bir hafta süreli ziyareti sonrasında, uygulanabilir hedeflerin duygusal bir şekilde ifade edildiği ve ABD'nin bunların üstesinden gelme ihtimalinin çok az olduğu Avrupa sorunu yer almaktadır."(John Vinocur/15/04)

BELÇİKA BASINI

Knack: "Türk Konusu": "Bu bir dil sürçmesi değil. Barack Obama, Türkiye'nin AB üyesi olması gerektiğini Avrupa'nın önde gelen politikacılarının masasında iki kez söyledi. Bunda yeni bir şey yok. Washington, üyeliğin Türkiye'yi Batı kanadına kenetleyeceğinden uzun süredir emin. Sarkozy ve Merkel gibileri daha iki gün önce Türkiye'nin NATO'nun yeni Genel Sekreterinin atanmasını engellemesinden rahatsızlık duyuyorlardı. Adayları Danimarkalı Rasmussen bundan üç yıl önce karikatürler konusunda Ankara'nın İslam dünyası ile Danimarka arasında ara buluculuk önerisini hiçe saymıştı. Rasmussen ifade özgürlüğü için mücadele veriyordu. Sanki Türkiye'de ifade özgürlüğü yokmuşçasına. Obama, müdahalesiyle Türkiye'nin adaylığına hizmet etmedi. Merkel ve Sarkozy derhal bu düşünceyi dışladılar. Ancak bu arada, bundan yıllar önce karar verildiği şekilde Brüksel'de, söz konusu üyeliğin müzakereleri sürüyor. Müzakereler çok yavaş ilerliyor ve Avrupalıların retçi yaklaşımları Türkleri de soğuttu ancak şimdiye kadar kimse üyelik müzakerelerini kesmedi. Seçimlere altı hafta kala, hiçbir lider bu kadar konuşmamıştı ancak zamanın geldiğinde Türkiye'nin üyeliğinden kimse kurtulamaz. (...)Eski küresel güç, her zaman önemli bir bölgesel rol oynamak istedi. Türkiye'nin, sıkı iş birliği içinde AB'nin yanında hareket etmesi lehinde fikirler mevcuttur.(...) Müslüman bir ülke olması gerekçe olamaz. Türkiye'nin 15 yıl içinde 100 bin sayfalık Avrupa yasalarını Türk yasalarına uyarlaması halinde din faktörünün bir önemi kalmaz. O halde bir Anadolu köylüsünün Paris burjuvası ile aynı hakları olacaktır. Bu durumda din, vatandaş ile kendi tanrısı arasındaki bir konu olacaktır. Zaten böyle olması gerekir." (Hubert Van Humbeeck/15/04)

 

FRANSA BASINI

AFP: "AB... Bakan: Türkiye Reformları Sürdürmeye Kararlı": "Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Viyana'ya düzenlediği ziyarette bugün, Türkiye'nin, AB'ye üyelik amacıyla reformları sürdürmeye kararlı olduğu teminatı verdi. Babacan, Avusturyalı mevkidaşı Michael Spindelegger ile düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada "Türk halkı bu reformları istiyor ve Türkiye doğru yolda" dedi. Türk Dışişleri Bakanı, "Reformlar yolu, AB'ye üyelik hedefinden bağımsız olarak kendi içinde önem taşıyor" diye ekledi. Spindelegger ise, gerektiğinde Avusturya hükûmetinin, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini referanduma sunacağı taahhüdünü hatırlattı." (15/04)

KIBRIS RUM BASINI

Kipe: "Stefanu: Türkiye, Kıbrıs Konusunun Avrupa Süreci Yolunda Var Olan Bir Sorun Olduğunu Anlaması Gerekir": "Hükûmet Sözcüsü Stefanos Stefanu, "gerçek beyanların başka türlü çevrildiği, nakledildiği ya da tam olarak karşılığını yansıtmayan açıklamalar yapıldığını" ifade ettikten sonra, bir Türk Bakanın yaptığı açıklamalarla ilgili bir soruya temkinli olarak verdiği cevapta, Türkiye'nin, Kıbrıs konusunun Avrupa süreci yolunda var olan bir sorun olduğunu anlaması gerektiğini belirtti. Stefanu, "Türkiye'nin AB sürecine yardımcı olabilmesi için, Kıbrıs sorununa BM kararları, uluslararası ilkeler, Avrupa Hukuku ve 1977 ve 1979 yıllarında yapılan üst düzey anlaşmalar temelinde bir çözüm bulunacak şekilde iş birliği yapması gerekir. O halde Türkiye için "Halep oradaysa arşın burada" demek yerinde olur. Türkiye'nin kendi AB sürecine yardımcı olması için Kıbrıs sorununa çözüm bulunması konusunda iş birliği yapması gerekir." dedi. Stefanu ayrıca Türkiye'nin AB'ye ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ne karşı üstlendiği yükümlülüklerini de yerine getirmesi gerektiğini vurguladı." (15/04)

Fileleftheros: "Kiprianu: Bağış'ın Tezi Gerçekçi": "Türkiye Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış'ın, "Kıbrıs sorunu etrafında yaratılan çıkmazın Türkiye'nin Avrupa sürecini gölgeleyebileceği" şeklindeki tezi Dışişleri Bakanı Markos Kiprianu tarafından gerçekçi olarak nitelendirildi. Kıbrıs sorununun çözülmesine yönelik büyük bir fırsatın olduğunu belirten Kiprianu, Türkiye olumlu katkı koyarsa ve Rum tarafının temel hedefi olan Kıbrıs sorunu çözülürse, AB ile ilgili geriye kalan tüm konularda kolaylık sağlanacağını savundu. Kiprianu, Bağış'ın gerçek bir olaylar durumunu özlü bir şekilde tasvir ettiğini söyledi. Türkiye'nin, Kıbrıs'ı ilgilendiren AB karşısındaki yükümlülüklerinin kayıtlı olduğunu ileri süren Kiprianu, 27 üye devletin var olduğunu ve Türkiye'nin bunu kabul etmesi, buna paralel olarak hareket etmesi gerektiğini iddia etti. (...)(15/04)

 

YUNANİSTAN BASINI

To Vima: "Trakya'daki Azınlık, Heybeliada Ruhban Okulu ve Kıbrıs Sorunu...": "Azınlık konusu Türk-Yunan ilişkilerine büyük yük olmaktadır. Trakya'daki azınlıkla ilgili gelişmeleri yakından takip eden diplomatlar, Ankara'nın, çıkarları doğrultusunda Müslümanların koruyuculuğuna soyunarak, (AB Komisyonu gibi) uluslararası örgütlerin uyguladığı azınlık yanlısı politikadan çok akıllıca faydalandığına değiniyorlar. Ayrıca Ankara, 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'nın Trakya, İstanbul, Gökçeada ve Bozcaada'da yaşayan azınlıklara karşılıklılık esasının uygulanmasını öngördüğünü savunuyor. Ankara'nın "karşılıklılık" kavramıyla ne kastettiği, ABD Başkanı Barack Obama TBMM'de yaptığı konuşmada Heybeliada Ruhban Okulunun açılması konusuna değinince ortaya çıktı. Türk hükümeti, okulun yeniden açılması konusunu Trakya'daki Müslüman azınlığın dini ve eğitim haklarında gelişme sağlanmasıyla bağdaştırıyor. Ankara'nın özellikle müftülerin doğrudan seçilmesi konusunda ısrar ettiği biliniyor. Edinilen bilgilere göre, Türkiye'nin bu sabit talebinin yerine getirilmesi konusu Atina'da kısa bir süre önce ele alındı. Ancak tecrübeli diplomatlar, Yunanistan'ın, Heybeliada Ruhban Okulu konusunu Türk tarafıyla ikili ilişkiler çerçevesinde ele almasının Atina'yı zor duruma sokacağını ifade ediyorlar: "Türklerin Heybeliada Ruhban Okulunun yeniden açılmasına 'yeşil ışık' yaktığını düşünelim. Daha sonra olacaklara dair senaryolar incelendi mi? Ankara mutlaka karşılık isteyecek, AB de bu gelişmeyi Türkiye'nin girişimi olarak algılayacak ve belki de Yunanistan'ın bu girişime karşılık vermesini isteyecek." Son derece önemli başka bir konu da Kıbrıs sorunudur. Yelkenlerini Amerikan havasıyla şişirmiş olan Ankara'nın, temel taleplerine hizmet etmeyen bir çözümü kabul etmesi olanaksız. Bu çerçevede Brüksel, "Ankara Protokolü'nü 2009 yılı sonuna kadar kabul etmesi gerektiğine" dair Türkiye'ye yönelik talebinde esneklik yapabilir. AB içindeki çevreler bu yönde dikkatli bir şekilde hareket etmeye başladı bile." (15/04)

 

NOT: Bu bülten, 15 Nisan 2009 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir