Son Güncelleme: 19 Haziran 2009
Bülten No : 042 06 Nisan 2009
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ALMANYA BASINI
Hamburger Abendblatt: "Sayın Solana, Rusya'yı NATO'da Düşünebiliyor musunuz?": Atlantik Paktının Eski Genel Sekreteri AB'nin Şef Diplomatı Javier Solana ile Abendblatt'tan Jochen Gaugele'in yaptığı mülakatın Türkiye ile ilgili kısmı.
GAUGELE: Türkiye AB'ye üye olmak istiyor. Bu, günün birinde gerçekleşir mi?
SOLANA: Türkiye aday bir ülke, bu konuda, AB ülkeleri karara varmış durumda. Tek tek başlıklar altındaki müzakereler ilerliyor. Türkiye'nin AB'ye katılımı karşısında herhangi bir sıkıntı görmüyorum.
GAUGELE: Başbakan Angela Merkel ve onun Hristiyan demokrat Partisi öngörülebilir bir zaman diliminde sadece Hırvatistan'ın katılımını destekliyor.
SOLANA: 27 üyeli bir AB'yi kapsayan Nizza Sözleşmesi'nin yürürlüğü hâlâ devam ediyor. AB'nin genişlemesine olanak tanıyan Lizbon Sözleşmesi'ne artık ihtiyacımız var. Söz konusu reform sözleşmesinin daha bu yıl sona ermeden üye ülkelerin tamamınca kabul edilerek 2010 yılında yürürlüğe girebileceğini umuyorum. (03.04)
ABD BASINI
The Washington Institute For Near East Policy: "Obama Türkiye'de... Başkan Ankara'yı Batı'ya Yönelmeye İkna Edecek" : Başkan Obama, NATO ve Avrupa Birliği zirvelerine katıldıktan sonra Avrupa turunun bir parçası olarak 6-7 Nisan tarihlerinde Ankara ve İstanbul'u ziyaret edecek. Ziyaretin amacı Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'un Washington'un Avrupalı ve Batılı bir Türkiye'ye bağlılığının altını çizdiği 7 Martta Ankara'ya yaptığı ziyareti pekiştirmek. Başkanın burada konaklaması, Ankara Batı'dan uzaklaştığı için geçmişte birkaç kez gerilen sorunlu ABD-Türk ilişkilerini yeniden geliştirmede önemli bir adım. Türkiye'yi yeniden Batı'ya yönlendirmek Obama yönetiminin sürekli uyumlu çabasını gerektirecektir ve Türkiye'nin ABD için önemi göz önüne alındığında Washington için bir öncelik olmalıdır. (...) Obama'nın ziyareti sona erdiğinde yönetim ABD-Türk ilişkilerini güçlendirmek ve önemli alanlarda Türk politikasını etkilemek için uzun vadeli adımlar atabilir.
- AB'ye katılımı ABD politikasının konusu yapmak: Başkan, NATO ve AB zirvelerine katıldıktan sonra Türkiye'ye gittiği için takdir edilmeli. Türkiye, AB ihtimalleri çökerse Batılı bir ülke ya da bir ABD müttefiki olamaz. Ankara'nın AB üyelik müzakereleri Fransa'nın itirazlarının yanı sıra Türk reformlarının yavaşlığı yüzünden durdu. Başkan transatlantik bağları yenilerken Fransa Cumhurbaşkanıyla diyalogunu, Paris'i, Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda daha esnek bir tavır benimsemeye ikna etmek için kullanmayı düşünebilir ki Türkiye'nin Fransa'nın NATO'nun askerî komuta yapısına dönüşüne vetosunu kaldırması Paris'in yararına olacaktır. Buna ek olarak, AB'yi Türkiye için bir ölçüt olarak koymak ülkenin zayıflayan liberal demokratik değerlerini ve güçlerini destekleyecektir. (...)
- Enerji güvenliğinde Türkiye ile ortak olmak: ABD-Türk ilişkilerini çeşitlendirmenin ve dikkati Orta Doğu'dan uzaklaştırmanın bir yolu da Hazar Denizi enerji sahalarına ulaşmak, Orta Asya ile Avrupa'yı Türkiye üzerinden bağlayan -Nabucco hattı gibi- boru hatları inşa etmek için Türkiye ile güçleri birleştirmektir. Bu strateji, Batı'nın Orta Doğu petrolüne ve Avrupa'nın da Rus enerjisine bağımlılığını azaltarak Türk-AB müzakerelerine yardımcı olacaktır.
Türkiye uluslararası politika kimliği açısından dönüm noktasında. Başkan, Türkiye'yi "Müslüman dünyadansa" Batı'nın bir parçası olarak görülen bir Avrupa ülkesi olarak desteklerse, Obama'nın ziyareti bir başarı olacak. Türkiye'deki siyasi yıldızlar ABD'ye karşı dizilmiş olsalar da Ankara'ya karşı pasif bir ABD politikası sadece Türklerin Batı'dan tecrit edilme hislerini artırmaya yarayacaktır. Obama yönetimi bunun yerine Türkiye ile aktif bir şekilde ilgilenmeli ve resmî kurumlar arasında koordine edilen geniş çaplı bir politika şekillendirmelidir. (Soner Çağaptay/03.04)
AZERBAYCAN BASINI
Halk Cephesi: "Türkiye Kaybedecek": Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, "Türkiye, geniş bir coğrafyada barış, istikrar ve refahın sağlanmasının yanı sıra, AB prensiplerini ve serbest piyasa ekonomisini yaymaya çalışıyor." şeklinde bir açıklamada bulundu. (...) Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Millî Meclisin Güvenlik ve Savunma Konularından Sorumlu Daimi Komisyonu üyesi Ahid Oruç, konuya geniş açıdan yaklaşılmasından yana olduğunu, Türkiye'nin AB'ye kabulünün, Ermenistan ile ilişki kurmaktan geçtiği ve Erivan ile yakınlaşmanın da bu zaruretten kaynaklandığı şeklindeki yorumların asılsız olduğunu söyledi ve "Türkiye iktidarı, dünya ile mevcut sorunlarına farklı bir isim takıyor. Türk toplumundaki ve yönetim sistemindeki sorunlara her zaman yüzeysel yaklaşıldı. (...) Avrupa politikasında aktif yer alamamışlarsa, birçok yerde Türkiye'nin tutumu göz önünde bulundurulmuyorsa, bunu başka şekilde telafi edebileceklerini düşünüyorlar. Bu nedenle Ermenistan ile ilişki kurulması konusunu gündeme getirdiler. Türkiye'nin Ermenistan ile ilişkilerinin normalleşmesini isteyen çevreler olduğunu da itiraf etmeliyiz. Şu anki durumda ABD, AB ve Rusya bundan yana görünüyor. Türkiye'nin söz konusu sınır bölgesinde yaşayanlar da bu şekilde düşünüyor. Bu, adım atmak için bir zemin oluşturuyor. Bu adımı plansız atmıyorlar. Güya sözde Ermeni soykırımıyla ilgili propagandayı önlemek için böyle bir politika izleniyor. Sözde soykırım konusu olmasaydı, konu daha açık bir şekilde ortaya çıkardı. Sözde Ermeni soykırımı konusunun, şu anki Türk yönetiminin amaçlarının örtbas edilmesi için en iyi ideolojik perde olduğunu düşünüyorum. Aslında Türkiye'nin, 3-4 milyonluk Ermeni'yi mağlup etmek için yeteri kadar potansiyeli vardı. Ancak, şu anki Türkiye-Ermenistan planı Rusya'ya ait. Peki ABD neden bundan yana görünüyor? Çünkü Washington'un bu bölgeye dönük çıkarları var. Geçen dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinde bazı sorunlar yaşandı. (Ramiz Mikayıloğlu/03.04)
İNGİLTERE BASINI
Reuters: "Türkiye'nin Kürt Partisi, Obama'dan Pkk Savaşını Sona Erdirmeye Yardımcı Olmasını İsteyecek": İstanbul Bahçeşehir Üniversitesinde Siyaset Bilimi Profesörü olan Şahin Alpay, bu görüşmenin, Kürt sorununun Türkiye'de normalleşmesine yönelik girişimin bir parçası olduğunu ve Avrupa Birliği'ne katılım müzakerelerinde şart koşulan siyasi reformlar dâhilinde yapılacak bir toplantı olduğunu söyledi. Ankara, AB müzakerelerine 2005'te başladı ancak nüfusun yaklaşık yüzde 15'ini oluşturan Kürt azınlığa yönelik kültürel ve siyasi hakların genişletilmesi konusunda yavaş davranmakla eleştiriliyor. (Ayla Jean Yackley/03.04)
İSVİÇRE BASINI
Neue Zürcher Zeıtung: "Türkiye Hareket Halinde Ama Hangi Yöne Doğru?" : Türkiye hareket ediyor. NZZ'den Martin Meyer'in moderatörlüğünde dün gerçekleşen "Türkiye Nereye Gidiyor?" adlı panelde katılımcılar bu konuda hemfikirdi. Ancak iktidar partisi AK Partinin başlattığı bu hareketin yönü konusunda fikir birliği yoktu: Türk kökenli sosyolog ve yazar Necla Kelek vatanını geriye doğru yönelmiş görürken, FAZ muhabiri Rainer Hermann ve NZZ muhabiri Cyrill Stieger'e göre ise Türkiye ileri gidiyor. (...) Rainer Hermann ve Cyrill P. Stieger ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın olası bir AB üyeliği çerçevesinde Ceza Yasası ve Medeni Kanun'da yaptığı değişiklikleri ve ölüm cezasının kaldırılmasını reform adımları olarak tanımlıyorlar. (...) Hermann, Türkiye'nin AB üyeliğini kısa ve orta vadede olası görmüyor. Ancak, ABD'nin ülkeye Orta Doğu'daki ara bulucu rolünü verdiği göz önüne alınırsa, uzun vadede üyeliğin gerçekleşeceğini düşünüyor: "Türkiye, Avrupa için önemli olacaktır." Stieger'e göre Türkiye, imtiyazlı ortaklık biçimindeki özel bir statüyü şu an kesinlikle kabul etmeyecektir. (Ümit Yoker/ 03.04)
RUSYA BASINI
Ria Novosti: "Obama'nın Türk Marşı": (...) Bu yılbaşında Avrupa ülkeleri doğalgaz krizi karşısında gerçek bir şok geçirdiği zaman, doğalgazın çeşitli kaynaklardan alınması ve bu çerçevede Türk topraklarından geçmesi öngörülen Nabucco boru hattının inşa edilmesi gereğinden bahsediliyordu. Tam bu sırada Türkiye bu projeyi kendisinin AB üyeliğine bağlayarak Avrupa'yı şaşırttı. Bu adımın Türkiye'nin dünyadaki imajı için olumlu olup olmadığı belli değil. Fakat Türkiye, Avrupa'nın siyasi işlerinde önemli konuma sahip olduğunu gösteren adımlar atabildiğini bir kez daha ispat etti. Türkiye'nin AB üyeliğinden yana olan ABD'nin bu olaylarla doğrudan ilişkisi olmamakla birlikte, böyle gelişmeler 70 milyon nüfuslu bu Müslüman ülkeyi Avrupa ailesine inatla kabul etmek istemeyen bazı Avrupa ülkelerini, tutumlarını değiştirmeleri konusunda ikna edebilmek için Washington'a ek gerekçeler sağlamış oluyor. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matt Bryza geçenlerde yaptığı açıklamada, ABD'nin Türkiye'ye İslam ülkesi değil Avrupa ülkesi gözüyle baktığını belirterek, Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesiyle Avrupa'nın İslamlaşacağına yönelik kuşkuların abartıldığına işareti etti. (İlgar Velizade/03.04)
NOT: Bu bülten, 3 Nisan 2009 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.