2009-05-13 AB Bülteni

Son Güncelleme: 21 Mayıs 2009

2009-05-13 AB Bülteni

 

Bülten No : 67 13 Mayıs 2009


DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

 

ALMANYA BASINI

Rheiınische Post: "Merkel İle Sarkozy Türkiye'nin AB Üyeliğine Karşı Çıkıyorlar": "(...) Merkel, Lizbon Anlaşması'nı savunarak, reformları reddedip aynı zamanda da genişlemeden söz edenlere "el uzatmayacaklarını" ifade etti. AB tarafından Türkiye'ye imtiyazlı bir ortaklık verilebilir ancak bir tam üyelik söz konusu olamaz. Sarkozy ise "Angela haklı, AB'nin sınırlara ihtiyacı var." açıklamasında bulundu. Sarkozy, Avrupa'nın devlet ve hükûmet liderleri arasında Ankara'nın AB üyeliği konusundaki en kararlı muhalifi olarak kabul ediliyor.(...)"(Matthias Beermann/12/05)

Spiegel Online: "Türkiye, Merkel ve Sarkozy'i Vizyonsuzlukla Suçluyor: "Direniş büyük olsa da, Türkiye, AB'ye tam üyelik hedefine bağlı kalıyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, üyeliği yeniden reddeden Şansölye Merkel ile Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'i eleştirdi. Gül, Portekizli mevkidaşı Anibal Cavaco Silva ile düzenlediği ortak basın toplantısında, "Siyasetçiler gelir giderler, Belki vizyon noksanlığından farklı şeyler söylerler. Ama bunlar bizi yolumuzdan saptırmayacaktır" diye konuştu. Merkel ile Sarkozy hafta sonu, sınırları olmayan bir Avrupa konusunda acilen uyarıda bulunarak açık bir şekilde Türkiye'nin üyeliğine karşı olduklarını belirttiler. Merkel, Berlin'de düzenlenen Alman-Fransız Genç Birlik partilerinin toplantısında, AB'nin yeni üyelerle sürekli olarak genişleyip işlev göremez bir hale gelmesinin hiçbir anlamı olmadığını belirterek, Ankara ile tam üyelik yerine ayrıcalıklı ortaklığa gidilmesini telkin etti. Sarkozy de sınırları olmayan bir Avrupa'nın değeri olmayacağını kaydetti. Gül çok net bir ifadeyle, Türkiye'nin, yanıltılmasına izin vermeden kararlı bir şekilde katılım müzakerelerinde ilerleme kaydetmeye devam edeceğini söyleyerek, "Refomlar devam edecektir." dedi. Türk muhalefet lideri Deniz Baykal da Merkel ve Sarkozy'i Türkiye ile AB arasındaki katılım müzakerelerini umursamamakla suçladı.(...) ("als"/12/05)

 

BELÇİKA BASINI

Euobserver: "Ankara'nın Müslüman Ülkelerle Daha Yakın Bağları AB ile Bağdaşıyor": "Ankara'nın, kabine değişikliğinin ardından laik muhalefetin endişelerine rağmen Müslüman komşularla daha güçlü bağlar kurulması yönündeki yeni politikasının AB ile uyumlu görülmesiyle beraber AB üyeliği hâlâ Türkiye'nin en önemli önceliği olmaya devam ediyor. Türkiye'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu cuma günü Ankara'da gazetecilere "Benim dönemimde dış politikamızın ilk önceliği AB olmaya devam edecek." dedi. Göreve başlayalı sadece 10 gün olan Davutoğlu Türkiye'nin "çok boyutlu" kimliğine -Avrupalı ama çoğunluğu Müslüman, Orta Doğu, Kafkaslar, Akdeniz ve Karadeniz ile sınırları olan bir ülke olmasına- vurgu yaptı ve hiçbir Türk liderinin ülkenin bu yönlerini görmezden gelemeyeceğini söyledi. Muhalefetin gözünde bu değişim Türkiye'nin farklı bir kültür olduğu ama aynı zamanda Avrupa ile aynı Batılı medeniyeti paylaştığı şeklindeki geleneksel laik görüşten saptığının işareti. (...)Yeni dış politikaya ilişkin küçük farklılıklara da değinen Davutoğlu, ülkesinin çok yönlü kimliğini reddedemeyeceğini söyledi ve şöyle devam etti: "Avrupa'da, Avrupa'nın geleceği üzerinde düşünüyorum ve bir Avrupalı olarak konuşuyorum. Ancak, İslam Konferansı Teşkilatının üyesiysek, bu teşkilatta biz şüphesiz Müslüman dünyasının geleceği hakkında konuşan bir üye oluruz." (...) Türkiye'nin AB başmüzakerecisi Egemen Bağış ayrı bir basın toplantısında gazetecilere şöyle dedi: "Hamas'ın olmadığı bir barış mümkün mü? Beğenin, beğenmeyin onlar bir çözümün parçasıdır. Gerçekten iki devletli bir çözüm istiyorsak, Hamas'ın masaya oturmasına izin vermeliyiz." Laiklik yanlısı Cumhuriyet Halk Partisinden Onur Öymen, "İktidar Adalet ve Kalkınma Partisinin Avrupa politikası gönülsüzdü ve tercihi Müslüman ülkelerden yanaydı çünkü AB, halkın gözünde başarılı bir hikâye olmadı." dedi. (...) Öymen, AB'nin, ordunun rolünü sınırlayan ve -başörtüsü gibi- İslamî sembollerin kamu hayatına tekrar girmesine olanak tanıyan, AK Parti reformları diye adlandırılan reformları desteklemekle hata yaptığını söyledi.(...) AB Komisyonu Ankara delegasyonundan Marc Pierini, AB müzakerelerinin yavaş ilerlemesi ve yerel siyasetin kendilerini yeterince hırpalaması ile Türk vatandaşlarının tüm sürece karşı umursamaz göründüğünü söyledi. Pierini, "AB, Türk vatandaşlarının gündeminde değil. Topluluk müktesebatı daha temiz hava, güvenli yiyecek, eşit haklarla ilgili. Ancak burada vatandaşların çok güçlü bir siyasi bilinci söz konusu, köylerde bile siyaseten çok eğitimliler. Birliğe katılım güdüsü çok güçsüz." dedi." (Valentina Pop/12/05)

 

BAE BASINI

El Halic : "Kıbrıs İçin Son Fırsat": "(...) Kıbrıs, ziyaretçilerine aldatıcı bir portre sunmaktadır. Doğu Akdenizin güneşli iklimi, turistleri cezbediyor ve güneyin AB üyeliği, Kıbrıslı Rumlara AB ortalamasının üzerinde bir gelir düzeyi sağlıyor. Adanın bölünmesine rağmen oradaki insanların çoğu refah içinde yaşamaktadır. Ancak yine de Kıbrıs bir çatışma bölgesi olmaya devam ediyor: Lefkoşa'da ara bölgede hâlâ BM Barış Gücü devriyeleri geziyor ve kuzeyde çok sayıda Türk askeri bulunuyor. (...) Önemli bölgesel güçler, kendine yakışan rolleri üstlenmelidir. Yunanistan'a, Türkiye ile ilişkilerini normal hâle getirerek ve AB üyeliğini destekleyerek barış sürecinde daha olumlu bir rol üstlenmesi için çağrıda bulunuyoruz. Türkiye ise bir iyi niyet göstergesi olarak Kuzey Kıbrıs'taki askerî birliklerinin bir kısmını çekerek söz konusu barış sürecine büyük bir güven unsuru katabilir. Bu adım, Türkiye'nin AB'ye yakınlaşma çabalarına yardımcı olabilir. (...) Kıbrıs sorununu çözmek başarısızlığa uğrarsa, NATO, Türkiye ve AB arasındaki iyi ilişkiler için bir tehdit oluşturabilir. Dolayısıyla Kıbrıslılar güçlü, birleşik bir devlet kurmak için bu şansı değerlendirmelidirler. (Desmond Tutu, Jımmy Carter ve el Ahdar el İbrahimi/12/05)  

 

FRANSA BASINI

AFP: "Gül: Merkel ve Sarkozy 'Yeterli Vizyona Sahip Değil'": "Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bugün, Fransız ve Alman liderlerin, karşı oldukları Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda vizyon sahibi olmadıkları açıklamasında bulundu. Ankara'yı ziyaret eden Portekizli mevkidaşı Anibal Cavaco Silva ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuşan Gül, "Politikacılar gelir ve giderler (...) Çeşitli nedenlerden ve belki de vizyon eksikliğinden birtakım şeyler söyleyebilirler. Ancak biz buna hiç ehemmiyet vermeyeceğiz" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin eşliğinde Avrupa Parlamentosu seçimleri için hafta sonu Berlin'de düzenlenen bir seçim kampanyasında Türkiye'nin AB'ye girmesine yönelik muhalefetini yineleyen Alman Şansölyesi Angela Merkel'in açıklamalarına tepki gösterdi. Merkel, Türkiye ile imtiyazlı ortaklığa hazır olduğunu tekrar etmiş fakat Türkiye'nin AB'ye girmesini reddetmişti. Fransız Cumhurbaşkanı ise, Alman Bild am Sontag gazetesinde pazar günü yayımlanacak olan bir mülâkatta, 71 milyon nüfuslu Müslüman Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olduğunu yineledi. Sarkozy, "Türkiye'ye boş vaatler vermeyi keselim ve Türkiye ile, Rusya'ya da teklif edebileceğimiz, büyük bir ortak iktisadî ve insanî alan oluşturulması üzerinde çalışalım" dedi. Gül, ülkesinin bir gün Avrupa kulübüne girmek için demokratik reformlar yolunda ilerlemeye devam edeceğini vurguladı ve "AB'nin Türkiye'ye ihtiyacı var" dedi."(12/05)

 

İNGİLTERE BASINI

Reuters: "Hakimler, Türk Hükûmetini Anayasa Değişiklikleri Konusunda Uyardı": "Türkiye'nin nüfuzlu laik yargıçları, İslami kökenli hükûmeti, ülkenin anayasasını değiştirme planları konusunda uyardılar ve böylece AB adayı ülkede yeni bir siyasi istikrarsızlık ihtimalini de artırdılar. Türkiye'nin üyesi olmayı umduğu Avrupa Birliği, Ankara'nın, askeri rejim döneminde yazılan anayasayı; ifade özgürlüğü ve dini özgürlükler gibi siyasi özgürlüklere kısıtlamalar getirdiği ve orduya aşırı bir güç sağladığı gerekçesiyle reformdan geçirmesini istiyor. (...) Anayasanın reformdan geçirilmesi, reformların durma noktasına gelecek kadar yavaşlamasının ardından Ankara'nın zayıf AB üyeliği girişimine canlılık kazandırmaya yönelik uzun vadeli bir hizmet olacaktır. (...) Türkiye'nin laik ileri gelenleri AK Partiyi İslamcı gündemini gizlemekle suçluyorlar. Erdoğan, partisinin Türkiye'nin laik düzenine bir tehdit olduğunu reddediyor ve 2002 yılında iktidara geldiği ilk yıldan bu yana gerçekleştirilen liberal AB reformlarına işaret ediyor. (...) Önde gelen anayasa uzmanlarından Ergun Özbudun, değişikliklerin, Türkiye'yi Avrupa seviyesine çıkarmak üzere modernize edilmesi gereken anayasa için yetersiz olduğunu söyledi."(12/05)

Financial Times: "Federal Kıbrıs Çözümü İçin Zaman Tükeniyor": "Türkiye'nin Avrupa Birliği üyeliği yolunda ilerlemesi önündeki en büyük engel olan 35 yıllık anlaşmazlık, bölünmüş Kıbrıs Adası konusunda bir anlaşmaya varmak için zaman tükeniyor. (...) Türkiye'nin AB katılım girişimi yıl sonunda gözden geçirilecek ve Kıbrıs konusunda bir gelişme olmazsa ilerleme fırsatı kaçırılmış olacak. Görüşmeleri hızlandırmak, Kıbrıs'ın bölünmüşlüğüne federal bir çözüm umuduna yönelik iki yeni tehdide bir cevap. Geçen ay kuzeydeki Türk kesiminde yapılan seçimlerde, seçmenlerinin çoğu yeniden birleşmeye karşı olan eski tarz milliyetçi bir parti iktidara döndü. Daha sonra da Avrupa Adalet Divanı en tartışmalı alanlardan biriyle ilgili bir kararını açıkladı. AB mahkemelerinin tartışmalı gayrimenkullerle ilgili olarak Kıbrıs Rum hükümlerini uygulamasına karar verildi. Partisi seçimlerde yenilmesine rağmen hâlen müzakerelere liderlik eden Mehmet Ali Talat, "Bu inanılmaz. Müzakerelere büyük bir darbe oldu." dedi. Talat, Kıbrıs Rum Cumhurbaşkanı Dmitris Hristofyas ile birlikte siyasi geleceğini "iki toplumlu iki bölgeli federasyon" amacına bağlamıştı. Onların başarıları ya da başarısızlıkları adanın dışında da yansıma bulacak zira bir anlaşma yapılmazsa Kıbrıslı Rumların Türkiye'nin AB üyeliği müzakerelerinin başlıca alanlarına koyduğu engelleri kaldırma ihtimali çok düşük. AB, Kıbrıs'taki durumu acil görüyor çünkü sadece Kıbrıslı Rumlar değil bütün üye devletlerin, Ankara Türk limanlarını Kıbrıs Rum trafiğine açmazsa aralık ayına kadar Türkiye'nin girişimini nasıl ele alacaklarına karar vermeleri gerekiyor. Ne var ki Hristofyas'ın koalisyon ortaklarını kızdıracak bir uzlaşmaya girme ihtimali çok az. Müzakerelerdeki temsilcisi Yorgo Yakovu hızlı ilerleme umutlarını "hüsnükuruntu" olarak tanımladı. Kıbrıslı Rumların yeniden birleşme için azalan coşkularının sorumlusunun AB olduğunu söyleyen ümitsiz Talat, AB'yi pazarlarını ticarete açmamakla ve Kıbrıslı Rumlardan yana olmakla suçladı. Adalet Divanının kararından sonra da Talat şöyle dedi: "Bu gayet açık. Belirsizlik yok." AB, Kıbrıs meselesini bir kenara bıraksa bile aralık ayında Türkiye'nin AB girişimini gözden geçirdiğinde Talat bir sonraki ilkbaharda kuzeydeki seçimlerle kendi görev süresinin sonuna gelmiş olacak. Müzakereler -teknik alanlarda ilerleme olsa da yönetim ve gayrimenkuller gibi meselelerde herhangi bir ilerleme yaşanmadan- sürüncemede kaldıkça her iki toplumdaki Kıbrıslılar ilgilerini kaybediyorlar."(Delphine Strauss/12/05)  

 

RUSYA BASINI

Kommersant: "AB'nin, 'Güney Koridoru-Yeni İpek Yolu' Konulu Enerji Zirvesi'nde Nabucco Projesiyle İlgili Ümitleri Arttı": "Cuma günü "Güney Koridoru-Yeni İpek Yolu" konulu Zirve'de AB'nin Nabucco doğal gaz boru hattının inşaatıyla ilgili ümitleri arttı. Toplantıda ilgili belgeleri Orta Asya ülkeleri değil, esas transit ülke olan Türkiye imzaladı. Ankara'nın Nabucco boru hattının inşaatına katılması sayesinde Avrupa Birliği, söz konusu boru hattının inşaatını başlatabilir. Bu arada Moskova buna karşılık kendi oyununu oynamaya başladı.(...) AB yetkilileri, Nabucco boru hattının geçeceği Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye'nin zirvede kabul edilen sonuç belgesini imzalamasından memnun kaldı. Belgede, Türkiye'nin haziran ayı sonuna kadar Nabucco boru hattıyla doğal gaz taşıma şartları konusundaki görüşmelerin sonuçlanması öngörülüyor. Avrupa Komisyonu'ndaki bir kaynak, Türkiye'nin, Nabucco'ya katılması karşılığında bu boru hattıyla taşınacak doğal gazın yüzde 15'inin kendisine düşük fiyatla satılmasını talep ettiğini ifade ederek, bu talep kabul edildiği takdirde projenin rantabl olamayacağını belirtti. Şimdiyse Türkiye, daha önceki açıkladığı yüzde 15'lik talebini geri çekti.(...) Gerçi, Ankara'nın tutumu değişebilir. Prag'daki zirvede Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Brüksel'in, Türkiye'nin AB'ye üyelik müzakerelerini engellemesinden vazgeçmesi gereğini vurguladı. Böylece Ankara, Nabucco'yu desteklemesini AB'ye katılmasına bağladığını bir kez daha hatırlatmış oldu.(...)" (Aleksandr Gabuev/12/05)

 

YUNANİSTAN BASINI

Ethnos: "Nabucco Boru Hattının İnşası Nihai Aşamada": "(...) Kısa süre önce Prag'da yapılan zirvede AB yetkilileri yaptıkları açıklamada, Ankara ve Brüksel'in "güney enerji yolunun" inşası konusunda anlaşmaya vardıkları ve konuyla ilgili anlaşmanın 25 Haziranda imzalanacağını ifade ettiler. Türkiye, kendi topraklarından geçecek doğal gazın yüzde 15'ini daha ucuz fiyata satın alma yönündeki talebini geri çekti. AB Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti Türkiye'nin "sıkı doğu pazarlığı" yaptığını söylese de, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barosso Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den, Avrupa-Türkiye arasında enerji alanındaki anlaşmanın birkaç hafta içinde imzalanacağına dair güvence aldı. Türkiye'nin resmî olarak Nabucco boru hattının hayata geçirilmesi için AB yükümlülükleri, özellikle de Kıbrıs konusunda, hiçbir karşılık almadığı görülüyor (tabii bu pratikte belli olacak)." (Yanis Papadatos12/05)

Eleftherotipia: "Tam Uyum, Tam Üyelik": "Başbakan Kostas Karamanlis İsveçli mevkidaşı Fredrik Reinfeldt ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada Türkiye ve Üsküp'e yeni mesajlar gönderdi. 1 Temmuzda AB dönem başkanlığını üstlenecek olan İsveç hükûmeti ikili temaslarına başladı. Merkel ile Sarkozy'nin Türkiye ile imtiyazlı ortaklık konusunu yeniden ön plana getirdiği bu dönemde İsveç hükûmeti AB'nin genişlemesi konusuna öncelik tanıyor ve Türkiye'nin Avrupa perspektifini hararetle destekliyor. (...) Kostas Karamanlis açıklamasında şöyle dedi: "Tam uyum, tam üyelik. Bu (Türkiye'nin) reformlar ve insan hakları konularında hızlı adımlarla ilerlemesi, Avrupa değerlerine uyum sağlayarak, imtiyazlı ortaklık isteyen seslerin güçlenmesine olanak vermemesi için gereklidir." İsveçli Başbakan Avrupa hükûmetlerinden Türkiye'ye yönelik yükümlülüklerini yerine getirmelerini istedi, ancak Lefkoşa'nın vetosuyla karşılaşan üyelik müzakereleriyle ilgili bölümlerinin açılmasını Ankara protokolünün uygulanmasına, yani Türkiye'nin havaalanlarını ve limanlarını Kıbrıs Cumhuriyeti'nin ticaretine açma yükümlülüğüne bağlamamaya özen gösterdi. Başbakan Reinfeldt, "Kopenhag kriterleri temelinde AB yeni üyelerin girişine açıktır. Bu nedenle ilgili ülkeler özellikle de Türkiye, gelecekte AB üyesi olmak için reform sürecini hızlandırmalıdır." dedi. (Hristina Korai/12/05)

 


NOT: Bu bülten, 12 Mayıs 2009 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir