Son Güncelleme: 14 Mayıs 2009
Bülten No : 62 06 Mayıs 2009
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ALMANYA BASINI
Financial Times Deutschland: "Türkiye Boru Hattı İnşaatını Engelliyor": "Prag'da yapılması öngörülen, "Güney Koridoru" ile ilgili AB Enerji Görüşmelerine birkaç gün kala, haziran sonuna kadar Nabucco doğal gaz boru hattının inşaatına ilişkin bir siyasi anlaşma sağlanması şansı azalıyor. AB Dönem Başkanı Çek Cumhuriyeti başkanlığında hazırlanan toplantıda, yakında uzlaşı sağlanmasının önündeki başlıca engelin Türk hükûmeti olduğu görüşü hâkim. Doğal gazın Kafkaslar'dan Rusya'ya uğramadan Avrupa'ya ulaştırmasını sağlayacak olan Türkiye, bu projede kilit rol oynuyor. Çek Cumhuriyeti'nin enerji güvenliğinden sorumlu özel temsilcisi Vaclav Bartuschka, gazetemize yaptığı açıklamada, "Türkiye, Avrupa için enerji sevkiyatçısı olmak istiyor, yani bir nevi Gazprom light. Ancak bu yürümeyecektir ve Avrupa kendisine şantaj yapılmasına izin vermeyecektir." diyor. Uzmanlar, Türkiye'nin, normal bir transit ülke rolünü aşmak için, Avrupa ile gaz zengini Azerbaycan, Türkmenistan veya İran arasındaki stratejik konumundan istifade etmek istediğini düşünüyor. Global İnsight'ın enerji analisti Andrew Neff, "Hükûmet, sevkiyatı kendi ihtiyacını garanti edecek şekilde kontrol etmek istiyor. Gazı ucuza satın alıp pahalıya satmak istiyor ve AB ile duraksayan katılım müzakerelerini canlandırmak istiyor." diye konuşuyor. Ancak, Neff'e göre, Ankara, oynadığı poker oyunuyla daha şimdiden enerji partneri olarak inandırıcılığına zarar vermiş bulunuyor. Neff, "Türkiye öz güvensiz bir kanton gibi davranıyor ve Ukrayna'dan bir farkı olmadığını gösteriyor." diyor. Oysa, kışın Avrupa'ya gaz sevkiyatının bloke edilmesine neden olan Kiev ile Rus tekeli Gazprom arasındaki anlaşmazlık, Nabucco Projesi'ni yeniden canlandırmıştı. Öncelikle de güney Avrupalı AB ülkeleri Gazprom'a bağımlılıklarını azaltmak istiyor. (...) Şimdiye dek sadece Azerbaycan belirli miktarda gaz vermeye söz verdi. Ancak ülke, Türkiye'nin tutumu nedeniyle yeniden yoğun bir şekilde Rusya ile pazarlığa oturdu. Gaz zengini Türkmenistan, gerçi başlıca alıcısı Rusya'nın daha fazla gaz gönderilmesi talebine karşı koydu. Ancak Türkmen gazının batıya giden yolda önce Hazar Denizi'ni aşması gerekecek. Avusturya, Almanya, Bulgaristan, Macaristan, Romanya ve Türkiyeli şirketlerin katılımından oluşan Nabucco Konsorsiyumu, siyasi güvence verilmeden yatırım kararı almak istemiyor. RWE Supply and Trading'den Jeremy Ellis, geçen hafta Sofya'da "Pokere son vermenin ve karar almanın zamanı gelmiştir. Avrupa ve Türkiye kartlarını açmalıdır. Sevkiyatçı ülkeler ve yatırımcılar ebediyen beklemeyecektir." diye konuşmuştu.(...) Ankara ile yapılan, örneğin Türkiye'nin sadece birçok ülkeden biri olacağı ve başka ülkelerden fiyat farkı talep edemeyeceği bir Avrupa havuzu oluşturulmasına ilişkin yoğun müzakerelere rağmen, Güney Akım Projesi avantajlı olabilir. Rusya, boru hattı için öncelikle Güney Avrupa'da ortak arıyor. Başbakan Vladimir Putin, daha geçen hafta Bulgar Hükûmet Başkanını ziyaretinden sonra, "Hükûmetler arası bir siyasi anlaşmanın önümüzdeki haftalar içinde yapılmasının önünde hiçbir engel kalmamıştır." açıklamasını yapmıştı. Brüksel'deki AB Komisyonu buna rağmen, Bulgaristan'ın Nabucco Projesi'ne katılacağından emin. Şayet bu gerçekleşmeyecek olursa, sonunda Türkiye zararlı çıkabilir. Zira, ya Nabucco ya da Güney Akım inşa edilecek. Uzman Vladimir Socor, Eurasia Daily Monitor'a verdiği demeçte "Eğer Türkiye, kendi depolarına sahip bir enerji kavşağı olmak amacıyla yüksek riske oynamaya devam ederse, sonunda transit rolünü kaybedebilir." diye uyardı."(Marina Zapf/Nils Kreimeier/05/05)
Der Tagesspiegel: "Tek Başına Hareket Edilmemelidir": "Dış politikada ABD'nin ağırlık vermesi gereken başlıca üç konu vardır: Birincisi, İsrail-Filistin sorunu, ikinci ve üçüncüsü ise Türkiye ve İran ile olan ilişkilerdir. Bu üç konu birbirleriyle yakından alakalıdır. Türkiye 60'lı yıllardan beri AB ile ortaklık anlaşması imzalamış olmak suretiyle imtiyazlı bir ilişki sürdürmektedir. Ülke aynı zamanda NATO müttefiği olarak AB ile aynı temel değerleri paylaşmaktadır. Türkiye, Yakın ve Orta Doğu'da istikrar sağlama ve ortaklık olanaklarında önem arz eden bir unsurdur. Türkiye'nin AB'ye muhtemel bir üyeliğinin umudu 40 yıl önce verilmiştir. Halihazırda yürütülen müzakereler sonucunda tüm üyelik kriterleri yerine getirildiği takdirde ülkenin AB'ye üye olabileceği teminatı verilmiştir. Bu kriterlerin yerine getirilmesi daha uzun yıllar alacaktır. AB ve Türkiye arasındaki ilişkiler seçimlere malzeme yapılmayacak kadar önemlidir. Avrupa ve küresel barış politikalarının erdemi gereği yapılan anlaşmalara sadık kalmak gerekir." (Hans-Dietrich Genscher/05/05)
Frankfurter Allgemeine Zeitung: "Fikir, Hayatta Kalmayı Başaramadı": "(...)Bu durum bir yandan Türkiye'de yaşanan değişimle değişti. Avrupa Konseyinin eski bir üyesi olarak ülke, 90'lı yılların başında vatandaşlarına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısını gerçekten açtı. Ardından, bugün hâlâ devam eden bir dava akını başladı. Bu durum, AB'ye üye olmaya çabalayan ülkede hâlâ insan hakkı açığı olduğunun göstergesidir. Eş zamanlı olarak, Avrupa Konseyinin oradaki duruma etkisinin de unutulmaması gerekir. Strasbourg'da görülen çok sayıda davada (örneğin PKK lideri Öcalan'la ilgili olan) Türkiye, kamuoyu önünde hesap vermek zorunda bırakılmıştır. Ülke gözlem altında tutulmuştur ve hâlâ da öyledir. Avrupa Konseyinin Rusya ve Türkiye'yi kapsayan bir başarısı da ölüm cezasının kaldırılması olmuştur."(Reinhard Müler/05/05)
İNGİLTERE BASINI
Financial Times: "Beşinci Yıl Dönümü Kaygıları Dindirmeye Yetmedi": "(...)Yorumcular genişleme konusunda Batı Balkanları ve Türkiye'yi kapsayan gelecek planlarına odaklanmış durumdalar. Batı Balkanlar konusundaki endişe, bu hassas ülkelerin AB standartlarını yakalamalarıyla ilgilidir, özellikle de suç ve yolsuzluk konularında. Türkiye konusundaki endişe ise Ankara'nın Birliğe katılımını sorgulayan önde gelen AB liderleri nedeniyle daha derin görünüyor.Genişlemeye destek verenlere göre müzakereler devam edecek. Doğu genişlemesi nihayetinde tamamlanmadan önce birçok kez ertelenmişti."(Stefan Wagstyl/05/05)
NOT: Bu bülten, 5 Mayıs 2009 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.