2008-11-27 AB Bülteni

Son Güncelleme: 03 Aralık 2008

2008-11-27 AB Bülteni

 

Bülten No : 144 27 Kasım 2008

DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

 

BELÇİKA BASINI
La Libre Belgique:
"Ankara, AB'ye Karşı Bor Konusunda Bahse Giriyor": "Dünyanın en büyük bor rezervine sahip Türkiye, 2012 yıllarına doğru kendisine bir milyar dolar gelir sağlaması beklenen ve sanayi alanında çok sayıda kullanım alanı bulunan bu madenden vazgeçmek niyetinde değil. Öte yandan bu sonbahar AB bor tuzunu (boraks) zehirli ilan ederek bor ürünleri üzerinde caydırıcı etiketler (kuru kafa) kullanılmasını zorunlu kıldı. Bu karar, söz konusu ‘mucize' madenin dünya üretiminin yüzde 36'sını ellerinde bulunduran Türkler tarafından sırtlarına vurulmuş bir hançer olarak algılanıyor. Toprakta, suda, mantarlarda veya turp ve pancar gibi her şeyde bulunan doğal bor, insan gelişimi için de gerekli ancak AB'ye göre aşırı doz durumunda sağlığa zararlı. AB'ye göre bor tuzu "solunum, sindirim yahut deri yoluyla ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor". Halihazırdaki dünya üretiminin yüzde 36'sını elinde bulunduran Türkiye, enerji sektöründe de çok şeyler vadeden ve giderek stratejik bir önem kazanan bu maden konusundaki kıskandırıcı konumunu ön plana çıkarabilir. Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, bir bor işleme tesisinin açılışı sırasında ‘Türkiye'nin bor savaşı başarıya ulaşacaktır' dedi. Bakan üretimin artmasından (2002'den bu yana 3.5 kat arttı) memnun olduğunu da açıkladı. Bu madenle övünen Türklerin, Brüksel'in açıkladığı bu önlemlerden dolayı biraz canları sıkıldı. Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Danışma Mühendisi Bernard Connut, bu kararın günlük tüketim maddelerinin fiyatlarının artmasına neden olacağını belirterek, ‘Kimyasal maddeler konusundaki Avrupa düzenlemeleri daha yeni başlıyor, Türkiye'nin de bunu takip etmesi gerekecek' diyor." (26.11/ Jerome Bastion)

İNGİLTERE BASINI
Reuters: "Türkiye'nin Yeni Siyasi Gücü Yavaş AB İlerlemesi İçin 'Bahane Değil'": "Hollandalı milletvekili Ria Oomen Ruijten dün geç saatlerde Reuters'a yaptığı açıklamada, ‘Türkiye dış politika ve bölgedeki çatışmaları ele alış şekliyle olumlu bir rol oynadı ancak bu, siyasi gündemde bir şey yapmamasının bahanesi olamaz' dedi. Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye konusunda yayımlayacağı ilerleme raporunu kaleme alan Oomen Ruijten, Türkiye'nin uzun zamandır kesintiye uğrayan reformlarını hızlandırması gerektiğini aksi takdirde üyelik rüyalarını riske atacağını belirtti. Gelecek hafta yayımlanacak olan bir raporda, Avrupa Parlamentosu özellikle Ermenistan'a yaklaşımıyla ilgili siyasi politikası konusunda Türkiye'ye övgüde bulunacak ancak insan haklarını geliştirme, yargı reformu ve ordunun gücünün sınırlandırılması çağrısında bulunacak. Avrupa Komisyonu tarafından bu ay yayımlanan ayrı bir raporda Türkiye yavaş ilerlemesi konusunda eleştirildi, Ankara ise AB'nin küresel bir güç olarak statüsünün Türkiye'yi dışarıda bırakması halinde tehlikeye gireceğini söyleyerek cevap verdi. Ayrıca, Ankara'nın tam üyelik hedefine bağlı olduğu ve reformları sürdüreceği ifade edildi. Türkiye ile yakın ilişkileri olan bir AB milletvekili Joost Lagendijk, Türkiye'nin özellikle ifade özgürlüğü ve Kürt kökenlilere daha fazla hak tanımak konusundaki yavaş ilerlemesinden ötürü endişe duyduğunu söyledi. Lagendijk, ‘Türkiye'nin stratejik öneminden dolayı hükümet içerisinde, reformların bekleyebileceği ve hükümetin ne isterse yapabileceğine inananların olduğuna dair bir izlenim var. Ancak günün sonunda düğmeye basacak olan kişi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'dır' dedi." (26.11/Ibon Villelabeitia)

 

ÖZBEKİSTAN BASINI
Cemiyet ve Başkaruv: "Türkiye-AB İlişkilerinin Geleceği": Günümüzde Avrupa Birliği ülkeleri, barış ve güvenliğin temin edilmesi, bölgede ekonomik ve sosyal refahın sağlanmasının yanı sıra uluslararası arenada etkili güç olmaya çaba gösteriyor. Birliğin genişlemesi konusunda ise özellikle AB-Türkiye ilişkileri tartışmalara neden oluyor. Avrupa Komisyonu, 29 Haziran 2005'te Türkiye ile müzakerelerin 3 Ekim 2005'ten itibaren başlatılması konusunda anlaşma sağladı. Komisyon Başkanı Barroso'ya göre, stratejik konumu itibarıyla Orta Doğu ve Hazar enerji kaynakları ile AB arasında köprü niteliği taşıyan, bölgede güvenlik ve istikrarın temin edilmesine katkı sağlayan Türkiye, Birlik açısından jeopolitik ve jeostratejik bir öneme sahip. Türkiye, Avrasya'nın enerji kaynakları bol olan bölgelerine yakın olması ve bunların AB pazarına ulaştırılması imkanlarına sahip olması bakımından enerji güvenliğinin sağlanmasında önemli rol oynayacak. Türkiye'nin üyeliği AB'nin söz konusu kaynaklara daha kolay ulaşmasını sağlayacak. Uluslararası ilişkilerde herhangi bir ülke veya birliğin stratejik güç olarak kabul edilebilmesi, etkili bir askeri güç ve bunu en kısa sürede harekete geçirebilecek bir karar alma mekanizmasını gerektirir. Bu anlamda AB üyesi her ülkenin ulusal bir ordusu bulunuyor. Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası (AGSP) için Türkiye'nin askeri gücü önemli. Türkiye 2003 rakamlarına göre, GSYİH'nın yüzde 3.6'sını savunma harcamaları için kullanmış. Bu rakam AB ülkelerinde ortalama yüzde 1.9 civarında. Uluslararası terör, örgütlü suçlar, insan ticareti ve yasa dışı göç gibi tehditlerle mücadelede, Avrupa'da güvenlik ve savunma sisteminin oluşturulması, barış ve istikrarın temin edilmesinde Türkiye-AB işbirliğinin ayrı bir önemi bulunuyor. AB'nin sosyal yapısına baktığımızda, doğum oranının oldukça düşük olmasının, gelecekte demografik değişimlere sebep olacağı tahmin ediliyor. Bu anlamda AB, insan kaynakları konusunda Türkiye'ye ihtiyaç duyabilir. Son yıllarda Avrupa'nın Almanya, Fransa, Belçika ve İtalya gibi önemli ülkelerinde sağcı partilerin iktidara gelmiş olması, Türkiye'nin üyelik sürecini daha da zorlaştıracaktır. AB, buna rağmen Türkiye'nin entegrasyon sürecine ilgi gösteriyor. Çünkü stratejik açıdan bakıldığında Avrupa için NATO'nun doğu istihkâmı ve Müslüman dünyanın tek laik ülkesi olan Türkiye'nin, Batı Avrupa bünyesinde bulundurulması büyük önem taşıyor. Sırası gelmişken, söylemek gerekir ki, Ankara'daki resmi çevrelere göre, Türkiye'nin AB üyesi olması durumunda Orta Asya ülkelerinin Avrupa pazarındaki çıkarlarını destekleyecek ve Batı Avrupa sermayesini Türkiye üzerinden Orta Asya'ya aktarılması için yeni bir yol açılmış olacak. Ama Türkiye'nin üyelik ile ilgili müzakerenin sonucu güvence altına alınmadığı için bu süreç diğer ülkelerden farklı olarak uzun süre devam edebilir. (Rahmatcan İsmailov)

 

NOT: Bu bülten, 26 Kasım 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir