2008-11-21 AB Bülteni

Son Güncelleme: 03 Aralık 2008

2008-11-21 AB Bülteni

Bülten No : 140 21 Kasım 2008

DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

 

FRANSIZ BASINI
AFP:
"Türkiye AB'ye Meydan Okuyor ve Bor Madeninin İşletilmesini Geliştirmeye Devam Ediyor": " Türkiye Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, üretimde dünya birincisi Türkiye'nin, AB tarafından toksik madde sınıfında değerlendirilmesine rağmen bor madeninin işletilmesini geliştirmeyi sürdüreceklerini bildirdi. Güler, "Bilimsel ve teknik argümanlar sunarak hukuki planda bu kararla (AB'nin) mücadele edeceğiz ve millî ve küresel ekonomiye kazandırarak ülkemizin bu doğal zenginlikten yararlanmasını sağlayacağız." sözünü verdi. Bir grup gazetecinin de eşlik ettiği Bakan, dün Bandırma'da yeni tesislerin açılışını yaptı. Türkiye'nin 2005 yılından beri üyelik müzakerelerini sürdürdüğü AB, 6 Kasım'da bor mineralini ‘toksik madde' listesine dâhil ederek Türkiye'yi zora soktu. Türk yetkililer bu karara Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) nezdinde itiraz etmeyi ve AB'ye dava açmayı kararlaştırdı." (20/11, Jerome Bastion)

 

AVUSTURYA BASINI
Wiener Zeitung:
"Türkiye'deki Detroit İşletmeleri Üzerindeki Kara Bulutlar" : "...Mali kriz şimdi Türkiye'yi, özellikle de ihracat sektörünü etkisi altına almaya başlıyor. Türk Otomotiv Sanayi Derneği (OSD) Genel Sekreteri Ercan Tezer haftalar önce "Tsunami her gün biraz daha yaklaşıyor" diye uyarmıştı. Yılın ilk dokuz ayında araba üreticileri üretimi yüzde 25
oranında artırmışlardı. İhracattan sağlanan gelir yüzde 31 daha artmış ve 20,7 milyar dolara çıkmıştı. Sonra birdenbire ekim ayında ihracat yüzde 27,5, üretim de yüzde 20 oranında geriledi. OSD, 2009 yılında üretimin yüzde 15 daha azalacağını tahmin ediyor. Otomobil sanayine ilişkin bu veriler Türkiye ekonomisi için ağır bir darbe anlamına geliyor. Bu sektör ülkenin en önemli döviz kaynaklarından biri. 10 arabadan sekizi yurtdışına satılıyor, bu sektördeki ihracatın yüzde 90'ı AB ülkelerine yapılıyor. Avrupalıların ekonomik durumunun kötüleşmesi Türkiye'yi de etkiliyor. Ayrıca yatırımcılar sermayelerini de ülkeden çekiyor, hisse senedi kurları düştü, Türk Lirası da değer kaybediyor." (20/11, Daniela Schröder)

 

İNGİLİZ BASINI
BBC: "Şiddet İçeren Milliyetçilik Türkiye'yi Kasıp Kavuruyor": " Mayıs ayından bu yana 50 civarında yazar, ulusu aşağılamaktan mahkemeye verildi. İstanbul Bilgi Üniversitesinden Umut Özkırımlı, ‘Demokrasi, sorgulama anlamına gelir, öz eleştiri demektir ve bu da onların(milliyetçilerin) hoşlanmadıkları şey. Onlara göre, bir şeyleri sorgulamaya başlarsanız vatan haini olursunuz' diyor. Hrant Dink bu yüzden öldürüldü, yine bu yüzden İstanbul'da en az yirmi yazar korumalarla birlikte yaşıyor. Oral Çalışlar da bunlardan biri. Hrant Dink'in yakın arkadaşı ve Türk ordusunu -özellikle Kürtlere yönelik siyaseti konusunda- eleştiren bir isim. Çalışlar, düzinelerce ölüm tehdidi aldı ve şimdi o nereye giderse silahlı korumaları da onunla birlikte gidiyor. Gazeteci, ‘Bu ülkeyi demokratik bir ülke haline getirmek istiyoruz ve bu yüzden AB katılım süreci önemli. Bu yüzden devlette bazı güçlerin ağzımızı kapatmak istediğini düşünüyorum' diyor. Çalışlar, Dink cinayetinin reformlara karşı çok daha geniş bir mukavemetin bir parçası olduğundan emin. Çalışlar ile aynı fikirde olan Özkırımlı, ‘Bu, ilk ve son mücadele ve değişim isteyenler ile istemeyenler arasında seksen yıldır gizlice devam ediyor. AB üyelik projesi ortadan kalkarsa, demokratik güçler sonsuza dek kaybedecektir' " diyor. (20/11, Sarah Rainsford)

 

İTALYAN BASINI
L'Europeo: "Fırat ile Dicle Arasındaki Büyük GAP" : " Öcalan'a kucak açan, silahlandıran ve finanse eden Şam Hükümetinin himayesinde 10 yıl boyunca kalan PKK lideri
Abdullah Öcalan'ın 1999 yılında ele geçirilmesiyle, Suriye ile ihtilaf hafifledi ve bugün Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki barajlar artık eskisi gibi Kürt gerillaların suikast riskini taşımıyor. Çünkü, Kürt gerillalar GAP'ı kültürel kimliklerinin daha da yok edildiği bir sistem ve haklarını aramak için bir hedef olarak görüyorlardı. PKK yöneticileri tarafından 2006 yılında alınan ateşkes kararına rağmen Güneydoğu bölgesindeki çatışmalar hiçbir zaman tam anlamıyla sona ermedi. Meclisten yetki ve AB gibi PKK'yı terör örgütü kabul eden ABD'nin desteğini alan Türk ordusu, Kuzey Irak'ta bulunan ayrılıkçı gerillalara karşı saldırılarına (en son geçtiğimiz ekim ayında gerçekleştirildi) devam ediyor. Bugün Türkiye yeni bir diplomatik safha içinde: AB Dönem Başkanı Nicolas Sarkozy tarafından 13 Temmuz 2008 tarihinde Paris'te gerçekleştirilen Akdeniz Birliği'nin açılışına katılması için Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ı ikna etmeye hazır bir Erdoğan var ve enerji konusunda İsrail ile uzun süreli bir anlaşma planlanıyor. (Bu anlaşma ayrıca, Anadolu'nun büyük suni havzalarından İsrail topraklarına su taşıyacak bir boru hattı yapımını da öngörüyor)... Anlaşmanın temellerinin 90'lı yılların başlarında, her ikisi de su mühendisi Demirel ve İzhak Rabin başkanlığındaki hükümetler tarafından atılmış olması da tesadüf değil. O dönem yaptığı bir açıklamada Rabin, ‘Orta Doğu'nun tüm sorunlarını çözebilir ama su sorununu çözemezsek, bölgemiz patlayacaktır' demişti." (20/11, Valentina Agostinis)

 

NOT: Bu bülten, 20 Kasım 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir