2008-09-26 AB Bülteni

Son Güncelleme: 18 Kasım 2008

2008-09-26 AB Bülteni

Bülten No : 116 26 Eylül 2008

DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ


BELÇİKA BASINI:
Euobserver:
"Ortodoks Patrik, Türkiye'nin AB'ye Üye Olması Dileğinde Bulundu": "Türkiye'de Hristiyan ve diğer dini azınlıklarla ilgili tartışmalar sürse de, dünyanın önde gelen Ortodoks din adamı Ekümenik Patrik Bartholomeos Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılma girişimini destekledi ve Brüksel'de dinsel ve kültürel farklılıkların üyeliğe engel teşkil etmemesi çağrısında bulundu. Patrik dün Avrupa Parlamentosu üyesi milletvekillerine, ‘Bir ülkeyi sadece bizden farklı bir inanca sahip diye Avrupa ailesinin dışında bırakmamalıyız' dedi ve ekledi: ‘Avrupa, diğerlerine hoşgörülü bir dini kendisine yabancı görmemeli. Büyük dinler milliyetçiliği ve hatta nihilizm ve kökten dinciliği aşmada inançlarını, insan olarak bizi birleştiren şeye odaklayarak ve bizi bölen konularda diyalogu teşvik ederek -Avrupa projesi gibi- itici bir güç olabilir.' Ekümenik Patrik daha sonra gazetecilere yaptığı açıklamada, ‘Ben ve Türk halkının çoğunluğunun temennisi, bütün aday ülkeler için geçerli olan kriterler ve ön şartlara uyulduğu taktirde AB'ye tam üyelik ve birlik ile tam bütünleşme sağlanmasıdır' dedi. Bununla birlikte, Ekümenik Patrik Bartholomeos Ankara'nın insan hakları reformlarının bir parçası olarak, dini azınlıkların korunmasını artırmaya ihtiyacı olduğunu belirtti. Bartholomeos Türk yetkililere, Yunan Ortodoks Ruhban Okulunun yeniden açılmasına ve kilisenin mal varlığının iade edilmesine izin vermeleri çağrısında bulundu. Pek çok yeşil, liberal ve sosyalist AP milletvekili siyasi ve dini meselelerin uygunsuz bir şekilde birbirine geçtiğini düşündükleri Ortodoks liderin konuşmasını protesto ederek, dinlemekten kaçındılar. Belçikalı Sosyalist AP üyesi Veronique De Keyser basın açıklamasında, ‘Demokrasi ile din-devlet ayrılığı için alarm çalıyor' dedi. Belçikalı vekil, dinlerin ‘kültürler arası yıl kisvesi altında taarruzu sürdürdüğü' uyarısında bulundu, bunun da Avrupa Parlamentosunun dayandığı kilise ve devlet ayrılığı prensibini ihlal eden bir şey olduğunu söyledi. De Keyser ayrıca, insanların din ve devlet ayrılığını destekleme konusunda dikkatli olmadıkları takdirde, ‘aşırı sağın fırsattan yararlanacağı' uyarısında bulundu." (Teresa Küchler, 25/09)

 

İTALYA BASINI:
Apcom:
"Türkiye-AB... Patrik I. Bartholomeos'dan Katılım İçin Çağrı": "Avrupa Türkiye'yi kabul etmeli, Türkiye de kabul edilmek için kültürler arası diyalog ve hoşgörüye öncülük etmelidir. Bu açıklamaları yapan, Konstantinopolis (metinde aynen) Ortodoks Ekümenik Patriki I. Bartholomeos. Ankara'nın AB'ye ‘tam katılımı'ndan yana olduğunu açıklayan I. Bartholomeos, ‘Avrupa, Türkiye'yi entegrasyon projesine dahil etmelidir, Türkiye ise kendi içindeki diyalog ve hoşgörüye öncülük etmelidir' dedi. Çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyi kucaklama konusunda Avrupa'nın tereddütleri olduğunu gözlemlediğini söyleyen Patrik Bartholomeos, konuya ilişkin olarak, Avrupa'da zaten milyonlarca Müslümanın yaşamakta olduğunu vurguladı ve Shoah (Yahudi soykırım) olmasaydı, çok daha fazla Musevi mevcudiyeti olabileceğini hatırlattı. I. Bartholomeos ayrıca, İstanbul'un ‘2010 Avrupa Kültür Başkenti' oluşu kapsamında öngörülen kutlamaları hazırlayan şehrin yaşadığı büyük coşkuyu da dile getirdi: ‘Farklı din ve kültürlerin birlikte yaşamaları için bir yer ve insanların buluşma noktası oldu.'" (25/09)

Ansa: "Türkiye: Patrik Bartholomeos, AB'nin Ankara'ya 'Evet' Demesini İstedi": "Kültürler Arası Diyalog Yılı münasebetiyle Avrupa Parlamentosunu ziyaret eden Konstantinopolis Patriği I. Bartholomeos şu açıklamaları yaptı: ‘Avrupa, Türkiye'yi projesine dahil etmelidir ve aynı zamanda Türkiye hoşgörü için diyaloğa öncülük etmelidir.' Patrik I. Bartholomeos konuşmasında ayrıca, ‘Aday her ülke için geçerli olan sınırlar ve yükümlülüklerle, Türkiye'nin AB'ye tam üye olarak katılımını' arzu ettiğini söyledi. Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Poettering ise yaptığı açıklamada, ‘Türkiye dost bir ülke, ama AB üyesi olmadan önce AB'nin ilke ve değerlerini tanıması gerekiyor' dedi. Asya ile Avrupa sınırları arasında bulunan Türkiye, Patrik I. Bartholomeos'un ifadesiyle, ‘Batı ile Doğu, Hristiyanlık ile İslam arasında bir köprüdür'. Türk nüfusunun çoğunluğunu Müslümanlar oluşturuyor, ancak Avrupa'da da Müslümanların sayısı oldukça yüksek ve milyonlara ulaşıyor; sadece Fransa'da 6 milyon Müslüman bulunuyor. Patrik I. Bartholomeos, Türklerle Rumlar arasında yürütülen müzakerelerin de yapıcı bir diyaloğa ulaşması suretiyle Kıbrıs sorununun çözümü sonucunu getirmesini dilerken, ‘Sırf bizimkinden farklı bir dine sahip olduğu için hiç kimseyi AB dışında bırakmamalıyız' dedi." (25/09)

 

KIBRIS RUM BASINI:
Fileleftheros: "Dışişleri Bakanı Markos Kiprianu: Çözüm Avrupa Mevzuatı İle Uyumlu Olacak": "Fileleftheros gazetesinin 21 Eylül 2008 tarihli sayısında, yukarıdaki başlık altında yayımlanan mülakatın çevirisi şöyledir:

Soru: Brüksel'deki son temaslarınız çerçevesinde, Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ve genişlemeden sorumlu Komiser Olli Rehn ile yaptığınız son görüşmelerde, partenojenez konusu ile Avrupa mevzuatından daimi sapmalar ve bu sapmaların AB'nin birincil hukukuna dahil olması konusundaki Türk uygulamaları netleşti mi?

Kiprianu: Görüşme, Kıbrıs sorununun çözümü konusundaki müzakerelerin bütün boyutlarıyla ilgiliydi. Müzakere sürecinin gidişatı konusunda onlara bilgi verdim. AB'nin ne yapabileceği konusunu tartıştık.

Soru: Barroso ile görüşmeniz bir saat sürdü. Görüşmenizin içeriğini basına neden açıklamadınız?

Kiprianu: Bazı görüşmelerin gizli kalması gerektiğini öğrenmeliyiz. Bu, görüş alışverişinin özgür olmasını kolaylaştırıyor. Meslektaşlarınızın bu konuda hoşnutsuz olduklarını biliyorum. Ancak benim ilkem, dış siyasetin iç tüketim için yapılmaması gerektiğidir. Hassas konularda ciddi olmalıyız.

Soru: Ancak Talat, sapmaların AB'nin birincil hukuku olabileceği konusunda güvenceler aldığı yönünde açıklamalar yapmaktadır.

Kiprianu: Bu Talat'ın görüşüdür. Talat'ın bize, bu güvenceleri kimlerden aldığını söylemesi gerekir. Daha önce de ifade ettiğim gibi, Talat AB adına konuşamaz. Öte yandan Talat bir açıklama yaptığı zaman, hepimizin ona cevap verme yarışına girmemiz hiç de akıllıca değildir. AB bir şey söylemişse, bunu açıklayacak. Ancak unutmayalım ki, müzakereler Kıbrıs'ta yapılıyor ve çözüm anlaşmasında ne dahil edilirse edilsin, bunu bizim onaylamamız gerekmektedir.

Soru: Avrupa Komisyonu'nun yetkilileri tarafından yapılan izahatlar sizi tatmin etti mi?

Kiprianu: Rehn bana, çözümün Avrupa ilkeleri ve Avrupa Mevzuatı ile uyumlu olması gerektiğini açık bir şekilde ifade etti. Bizim de istediğimiz budur ve bu nedenle bizi tatmin ediyorlar.

Soru: Kıbrıs'ın AB üyeliğinden önce AB, birincil hukuk olarak dahil edeceği bazı sapmaları kabul etmeye hazır görünüyordu. Kıbrıs'ın AB üyesi olduğu bugün, böyle bir olasılık incelenebilir mi?

Kiprianu: Varsayımlarla konuşmayalım. Her şeyden önce sapmalara bizim razı olmamız, sonra Avrupa Komisyonunun değil, AB içinde son söze sahip olan bütün üye devletlerinin bunları kabul etmesi gerekmektedir. Ancak müzakerelerde bu konuya henüz gelinmedi. En azından bu konu müzakerelerde ortaya konmadı. İkinci bir nokta ise, ifade ettiğimiz gibi bizim AB üyesi olmamızdan dolayı verilerin farklı olmasıdır. Şu anda önemli olan şey, müzakere masasına neyin konulacağıdır. AB teknik olarak süreci destekleyecek ve AB'nin tezi de ifade ettiğim şeydir; çözümün AB'nin dayandığı ilkelere ve Avrupa mevzuatına dayanacak olması...

Soru: Rehn'in, bulunacak çözümden ortaya çıkacak yeni bir varlıktan bahsetmesi konusunda size verilen izahatlar sizi tatmin ediyor mu? Bu açıklamalar sizi tatmin ediyor mu?

Kiprianu: Çok dikkatli olması gerekirdi. Özellikle de diğer taraf bu açıklamalara kendi yorumumu çalışırken... Ancak yaptığımız görüşmede, ifadelerinin yeni bir devlet ile ilgili değil de birleşik Kıbrıs'ın yeni federal yapısı ile ilgili olduğuna kesin bir şekilde açıklık getirdi.

Soru: Temaslarınız sırasında, Kıbrıs sorunu ile ilgili AB koordinatörü atanması konusu gündeme geldi mi?

Kiprianu: Şu aşamada böyle bir konu yok.

Soru: AB'nin çözüm çabalarına müdahil olması bizim talebimizden sonra mı oldu?

Kiprianu: AB'nin, Kıbrıs sorununun çözümüne uluslararası açıdan büyük bir ilgisi olduğunu düşünüyoruz. AB'nin siyasi açıdan da müdahalesini istiyoruz, ancak diğer taraf bunu reddediyor. Diğer yandan, Kıbrıs'taki iki lider ve BM, AB'den teknik destek istedi. Tezimiz, çözümün maddelerinin, Avrupa mevzuatı ile uyumlu olması için tavsiyede bulunacak uzman kişilerle Komisyonun desteğine ihtiyaç duyacağıdır. Çünkü üye-devlet olarak Birleşik Kıbrıs, AB'de geçerli olanlar temelinde faaliyet göstermelidir. Sadece AB uzmanları bu konuda tavsiyede bulunabilirler.

Soru: Türk tarafı buna tepki gösterse bile mi?

Kiprianu: Türk tarafı siyasi müdahaleye karşı çıkıyor, çünkü Kıbrıs AB üyesi olduğu için, AB'nin objektif olamayacağını düşünüyor. Bana göre bu, AB'ye karşı bir hakarettir. Ancak teknik destek konusunda alternatif bir çözüm yoktur. Avrupa mevzuatı ile uyumlu olması gereken, devletin tüm alanlarını kapsayacak bir anlaşma çerçevesinden bahsediyoruz.

Soru: Sonuç olarak, gerek bizim gerekse AB'nin amacı, ortaya çıkacak anlaşmanın Avrupa mevzuatı ile uyumlu olması mıdır?

Kiprianu: Bizim tezimiz budur. Aynı zamanda AB de, Birliğin tam üyesi olarak faaliyet gösterecek bir devlet istiyor. Etkili bir şekilde ve problemler yaratmadan faaliyet gösteren bir devlet...

Soru: AB'nin sürece ne zaman müdahil olacağını düşünüyorsunuz?

Kiprianu: Daha sonra... Bence bu, sürecin nasıl ilerleyeceğine bağlıdır. Kanımca, çözüm maddelerinin Avrupa mevzuatı ile uyumlu olup olmadığının inceleneceği bir aşamaya girilmeden önce, bazı konularda ihtiyaç duyulması halinde, daha erken yardım istenmesi ihtimal dışı değildir.

Soru: Garantiler konusuna gelince... Brüksel bu konuya nasıl yaklaşmaktadır? Hükümet olarak siz bunun modası geçmiş bir sistem olduğunu açıkladınız. Üçüncü hükümetler bu konuda ne diyor?

Kiprianu: Bu konuyu diğer AB ülkelerinden meslektaşlarımla görüştüm ve beni anlayışla karşıladılar. Ukrayna, Gürcistan ya da Avrupa dışında diğer başka ülkelerin güvenliğini ve istikrarını sağlama konusunu görüşürken, bir başka AB üyesi ülkenin, üçüncü bir ülkenin garantisine gereksinim duymasının saçma olduğunu düşünüyorum. Bunu anlıyorlar. Garantiler konusunu, son yapılan Dışişleri Bakanları Konseyinde ve son zamanlarda gerçekleştirdiğim temaslar sırasında ortaya koydum." (Andrulla Taramunda ve Kostas Venizelos, 25/09)

 


NOT: Bu bülten, 25 Eylül 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir