2008-08-26 AB Bülteni

Son Güncelleme: 17 Eylül 2008

2008-08-26 AB Bülteni

Bülten No : 101 26 Ağustos 2008

DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

 

ALMANYA BASINI:
Berliner Zeitung:
"AB Politikacısı Brok Türkiye'nin Üyeliğine Karşı": "Avrupa Parlamentosu Dış ilişkiler Komisyonu Başkanı Elmar Brok (CDU), açık bir şekilde Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğunu açıkladı. Brok, hafta sonu Warburg'da, din özgürlüğünün yetersizliğine işaret ederek, ‘bana göre bu imkansız' diye konuştu. Ancak Brok, Türkiye'nin Avrupa'ya ‘olabildiğince sıkı bir şekilde bağlanmasından' yana olduğunu ifade etti." (25/08)

Frankfurter Allgemeine Zeitung: "Gizli Avrupa Düşmanlığı Yaygınlaştı": "Frankfurter Allgemeine Zeitung'un 23 Ağustos 2008 tarihli sayısında, Kalus-Dieter Frankenberger imzasıyla Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plasnik ile yapılan ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan mülakatın ilgili bölümünün çevirisi şöyledir:

FRANKENBERGER: Lizbon Anlaşması olmadan yeni üye alınmaması gerektiği görüşünü paylaşıyor musunuz?

PLASNİK: Hayır. Bu hukuken doğru değil ve siyaseten akılsızlık olurdu.

FRANKENBERGER: Bu, Hırvatistan'ın katılacağı anlamına mı geliyor?

PLASNİK: Evet. 3 Ekim 2005 tarihinde müzakerelere başladığımızda, hiçbir şekilde yeni bir anlaşma temelinde hareket edileceğinden söz edilmedi. Böyle bir şey ilk kez oluyor ve bu iyi bir gelişme değil. İrlandalıların kararının arkasında her ne varsa, bu kesinlikle Hırvatistan'la ve Hırvatların AB ile ilişkisiyle ilgili olamaz. Tam tersine, yöneldiği yolda ilerlemesi ve hızlanması için Hırvatistan'ı cesaretlendirmeliyiz.

FRANKENBERGER: Yeniden halk oylaması konusuna dönecek olursak; gelecekte AB anlaşmalarının halk oylamasına tabi tutulması ifadesi, gerçekten realiteye bu denli uzak mı? Şansölye Schüssel ve onun Dışişleri Bakanı Plasnik de Türkiye'nin olası AB üyeliğini göz önünde bulundurarak halk oylamasına gidilmesini talep etmemişler miydi? Bu, SPÖ-ÖVP koalisyon anlaşmasında da yazmıyor mu?

PLASNİK: Bu doğru. Türkiye ile müzakerelerin sonucunda bir üyelik anlaşması çıkması halinde koalisyon ortakları, halk oylamasına gidilmesi siyasi yükümlülüğünü üstlendiler. Bunun için iyi nedenler var. Türkiye'nin katılımıyla AB'nin Avrupa entegrasyonu yeni bir boyut kazanacaktır. Avusturya'da, Lizbon anlaşmasıyla ilgili ne hukuki ne de siyasi bir referandum yükümlülüğü olması da zaten durumu değiştirmiyor. Esasen burada yalnızca SPÖ'nün şimdiye kadarki Avrupa siyasetiyle değil aynı zamanda Avusturya'nın demokrasi politikasıyla da bir kırılma yaşanıyor." (Kalus-Dieter Frankenberger , 25/08)

 

AVUSTURYA BASINI:
Profil:
"AB Bir Hristiyan Kulübü Olmamalı": "Profil dergisinin 25 Ağustos 2008 tarihli sayısında, Herbert Lackner imzasıyla ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan, gastronom Atilla Doğudan ile yapılan röportajın Türkiye ile ilgili bölümünün çevirisi şöyledir:

LACKNER: Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda yapılacak bir halk oylamasının çoğunluğu elde etmesi sizce mümkün mü?

DOĞUDAN: Ya katılım şartları vardır ya da yoktur. Eğer beş veya on yıla kadar yerine getirilecek şartlar varsa, Türkiye neden üye olmasın, anlayamıyorum. Bu şartların yerine getirilmemesi hâlinde ise bunu, Türkiye de dahil olmak üzere herkes dikkate alacaktır.

LACKNER: Türkiye'nin şartları yerine getireceğine inanıyor musunuz?

DOĞUDAN: Bu konuda en iyi yolda olduğu inancındayım. Avrupa'ya dahil olmak istiyorlar, insanların büyük bir kısmı Avrupa'yı hayal ediyor. İstanbul'da dünyaya gelen bir Avrupalı olarak, 70 milyonluk bu ülkenin, Türkiye topraklarının dörtte üçü Asya'da olsa da, dev bir potansiyel olduğunu düşünüyorum. Ancak başka önemli ve hassas bir konu daha var.

LACKNER: Nasıl bir konu?

DOĞUDAN: Avrupa başka hiçbir şeye izin vermeyen bir Hristiyan kulübü mü? Ben AB'nin bir Hıristiyan kulübü olmaması gerektiği kanısındayım. Türkiye'nin katılımıyla bir Müslüman kulübü de olmayacak. Kimse kiliselerin yerine cami yapmayacak, bu polemik bir saçmalık. Avrupa'nın bu büyük şansı değerlendirmemesi çok yazık olur.

LACKNER: Türkiye'nin katılımından yana olanlar sık sık sizi örnek gösteriyor. ‘Bakın Atilla Doğudan da Türkiye'de doğmuş, Türkler o kadar da kötü değil.' diyorlar.

DOĞUDAN: Zaten bu saçma. İstanbul ve Ankara dünya çapında şehirler. İstanbul Avrupa'daki her şehirle boy ölçüşebilir. Ticaret ve kültür alanlarında modern, insanları eğitimli, lise ve üniversite mezunu. Üçte ikisi 35 yaşın altında. Bu ülke inanılmaz bir potansiyale sahip. Oradaki ekibimde de görüyorum, gözleri parlıyor. Yeni bir projeyle Türkiye'ye gittiğinizde, ‘süper, bunu da başarabileceğimizi kanıtlayalım' diyorlar. Burada bir proje sunduğunuzda, bazen ‘eyvah yine bir müşteri' diyorlar..." (Herbert Lackner, 25/08)

Profil: "Türkiye Bir Nevi Avusturya Olmalı": "Profil dergisinin 25 Ağustos 2008 tarihli sayısında, Tom Schimmeck'in Avrupa parlamenteri Cem Özdemir ile yaptığı ve yukarıdaki başlık altında yayımlanan röportajın çevirisi şöyledir:

SCHİMMECK: Şvaben eyaletinde doğdunuz. Size Türkiye'nin ikinci büyükelçisiymiş gözüyle bakılması, sizi sinirlendiriyor mu?

ÖZDEMİR: Ben hep Türk kökenli Alman vatandaşı olduğumu vurguladım.

SCHİMMECK: Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyor musunuz?

ÖZDEMİR: Evet. Eğer şartlar, yani Kopenhag kriterleri yerine getirilirse. Ayrıca Türkiye'nin tamamen değişmesini istediğim için. Avrupa Birliği'nin Yunanistan, İspanya, Portekiz ve Doğu Avrupa ülkelerinde başarılı olan gücüne inanıyorum. AB'nin gücü, Türk sivil toplumuyla birlikte, ülkeyi demokrasi yönünde değiştirmeye devam edecektir.

SCHİMMECK: Türkler yıllardan beri Avrupa'nın kapısını çalıyor. Bu konu neden hala tartışılıyor?

ÖZDEMİR: Burada aslında daha çok entegrasyon konusunda tartışılıyor. Avusturya'da buna bir de işin tarihi boyutu ekleniyor. Bu kadar çok kitap okumama rağmen konuyu hala tamamen anlamış değilim. Gerçeklerin bizi, sağduyudan vazgeçmemeye zorlayacağını düşünüyorum.

SCHİMMECK: Daha geçenlerde oradaydınız. Şu sıralar Türkiye'yi anlamak oldukça güç. Eski İslamcılar Avrupa'dan yana çıkıyor, ordu eski solcularla bir olup buna karşı çıkıyor.

ÖZDEMİR: Değişim dinamizmi hissediliyor. Sivil toplumla ordu arasında yeni bir ince ayar yapıldığına şahit oluyoruz. Türkiye'de politika anlayışı, geleneksel olarak elit sınıfa hitap ediyor. Bu yüzden 21. yüzyıla ayak uyduramıyor. Türkiye, ikinci bir demokratik cumhuriyetin doğum sancılarını yaşıyor.

SCHİMMECK: Bunun sonu kötüye de gidebilir.

ÖZDEMİR: Genelde iyimserim. Demokrasi ülkede son zamanlarda birçok güç denemesinin üstesinden geldi.

SCHİMMECK: AKP'ye güveniyor musunuz?

ÖZDEMİR: AKP konusundaki sorun, ondan başka siyasi bir seçenek olmaması. Diğer bütün partiler az çok milliyetçi ve Avrupa karşıtı. Bayrağı kim devralacak?

SCHİMMECK: Evet kim?

ÖZDEMİR: Solcu liberal ve aydınlıkçı bir seçeneğin oluşturulmasını umuyorum. Bu yüzden dileğim, SPÖ'nün Avrupa'daki diğer sosyalist partilerle birlikte, Türkiye'de güçlü bir kardeş partinin kurulmasını sağlaması. Ülkeye sırt çevirmek yerine, Türkiye'nin bir nevi Avusturya olmasına katkıda bulunması gerekir." (Tom Schimmeck, 25/08)

 

YUNANİSTAN BASINI:
Ethnos:
"Hangi Avrupalı Türkiye?": "'CAP İstanbul' Akdeniz'de yapılan en tanınmış açık deniz yelken yarışlarından birisidir. Edindiğimiz bilgilere göre bu yıl, Nice'ten başlayarak İstanbul'da son bulan söz konusu yarışa bir bayram havası verilmesine çalışılıyor. AB üyesi ülkelerin büyükelçilerine Boğaz'dan teknelere binerek, ‘Türkiye bir Avrupa ülkesidir' mesajını vermeleri önerildi. Konunun görüntüsü bir yana, Yunan Büyükelçi yelkene çıkmadan önce ‘büyükelçisiz bir tekne' de istese acaba nasıl olur? Tamamen ‘sembolik' bir hareketle, Avrupalı Türkiye'nin, limanlarını ve havaalanlarını Kıbrıs gemi ve uçaklarına kapalı tutarak, 27. üyesini küçümsemeye devam ettiğini hatırlatmak için." (25/08)

 

NOT: Bu bülten, 25 Ağustos 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir