Son Güncelleme: 17 Eylül 2008
Bülten No : 94 04 Ağustos 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ALMANYA BASINI:
Frankfurter Rundschau: "Önce Obama, Ardından Ankara": "Federal Hükümet içinde dış politika konularında yeniden görüş farklılıkları ortaya çıkıyor. Son görüş ayrılığının nedeni Türkiye'de iktidar partisi AKP'nin yasaklanmasından imtina edilmesinden kaynaklanıyor. Gazetemize ulaşan bilgilere göre, SPD tarafından yönetilen Federal Dışişleri Bakanlığı, AB Dönem Başkanlığının söz konusu kararı övücü bir açıklama yapmasını istedi, ancak bu talep Şansölyelik makamı tarafından geri çevrildi. Gazetemizin hükümet çevrelerinden edindiği bilgilere göre, geçen çarşamba akşamı iki makam arasında konu hakkında yoğun bir görüş ayrılığı yaşandı. Federal Dışişleri Bakanlığı, Paris tarafından AB üyesi ülkeler adına yapılacak resmi açıklamanın daha övgü dolu olmasını sağlamak istedi. 27 üye ülkeyle sağlanan mutabakat sonucu yapılan ortak açıklamada ise yalnızca, AB'nin mahkeme kararını ‘not ettiği' ve Türkiye'deki gelişmelerin dikkatli bir şekilde izlenmeye devam edileceği belirtildi. Federal Dışişleri Bakanlığının AB açıklamasına ‘memnuniyetle' ifadesinin eklenmesi yönündeki önerisi, Şansölyelik makamı tarafından kabul edilmedi. AB Dönem Başkanı mutat uygulama uyarınca, üçüncü ülkelerdeki önemli gelişmeler hakkında görüş bildirilmesi gerektiğinde, üye ülkelere açıklamada kullanılacak ifadelere ilişkin öneriler sunuyor. Dün hükümet çevrelerinden gelen haberlerde, Paris tarafından gönderilen metin önerisinin Federal Dışişleri Bakanlığı ve Şansölyelik makamları arasında daha önceden sağlanmış olan mutabakata uygun olduğunun belirtildiği, ancak Federal Dışişleri Bakanı Steinmeier'in buna karşı çıkarak metin üzerinde değişiklik yapılmasını önerdiği ifade edildi. Federal Dışişleri Bakanlığında ise AB açıklamasının ‘çok kuru' ve aday ülke Türkiye'nin önemini dikkate almayan bir açıklama olduğu yönündeki eleştiri devam ediyor. Diplomatlar, koalisyon hükümetinin kuruluşundan bu yana mevcut olan soruna dikkat çekerek SPD'nin Türkiye'nin tam üyeliğini savunurken, Birlik Partilerinin Türkiye ile AB arasında imtiyazlı ortaklık kurulmasını tercih ettiklerini ifade ediyorlar. AKP hakkında yapılan kapatma başvurusunun reddedilmesiyle birlikte, Türkiye ile AB arasında bir krizin ortaya çıkması önlenmiş oldu. Katılım müzakereleri devam ettirilecek. Brüksel, Anayasa Mahkemesinin kararından sonra Ankara'dan reform temposunu yükseltmesini talep etti. Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn, Türkiye'deki siyasi partilerden ‘toplumun bütün kesimleriyle geniş kapsamlı bir diyalog' kurduktan sonra sürekli olacak reformlar gerçekleştirmelerini talep etti ve siyasi partiler kanununun Avrupa standartlarına uygun hale getirilmesinin ‘belirleyici önemi haiz' olduğunu söyledi. AB, AKP'nin kapatılması durumunda aday ülke Türkiye ile olan ilişkilerini gözden geçirmek zorunda kalacaktı. Gözlemciler böyle durumda, 2005 yılında başlatılan katılım müzakerelerinin dondurulması ya da kesilmesini ihtimal dışı tutmuyorlardı. Üyelik müzakerelerinin kesilmesi, AB içinde tartışmalı bir konu. Özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Türkiye'nin tam üyeliğine kararlı bir şekilde karşı çıkıyor. Merkel de bu konuda aynı görüşte, ancak koalisyon ortağı SPD'nin tutumunu göz önünde bulundurarak konuya ilişkin eleştirel açıklamalar yapmaktan çekiniyor. AB Ankara'nın kararını memnuniyetle karşılamış ve bunun Türkiye'nin Avrupa'ya giden yolunu kolaylaştırmış olduğunu söylemiş olsaydı, gerçek anlamda dostane bir açıklama yapmış olurdu. Zira Türkiye herhangi bir üçüncü ülke değil, AB adayı statüsüne sahip olan bir ülkedir." (Michael Bergius/Thorsten Knuf, 01/08)
Spiegel Online: "AB Parlamento Başkanı AKP Kararını Memnuniyetle Karşılıyor": "Türkiye'deki yüksek mahkeme hakimlerinin aldığı karar, Avrupa'nın önde gelen politikacıları tarafından olumlu olmakla birlikte, ihtiyatlı bir şekilde değerlendirildi. Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, perşembe günü dergimize yaptığı açıklamada, ‘AKP'nin kapatılması hukuk ilkelerimize ters düşerdi. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi'nin kararını memnuniyetle karşılıyoruz' ifadesini kullandı. CDU'lu politikacı, Türkiye'nin AB üyesi olma isteğiyle ilgili olarak ise, ‘Türkiye'deki yasal ve siyasi gelişmeler büyük bir itinayla izlenmeye devam edilmesi gerekir' diye konuştu. Türkiye'nin AB üyeliği, Avrupa içersinde de tartışmalı. CDU ve CSU buna karşı olup üyelik yerine ayrıcalıklı ortaklığa gidilmesinden yanalar. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy de tam üyeliğine karşı olduğunu defalarca dile getirdi. Federal Hükümet ise nihai kararını henüz vermedi ve AB'nin geneli gibi, katılım müzakerelerinin ucu açık bir şekilde sürdürülmesinden söz ediyor. Federal Almanya Şansölyesi (CDU) Angela Merkel de karardan rahatlamış gözüküyordu. Hükümet sözcüsü Ulrich Wilhelm, gerekçesi henüz önlerine gelmediği için kararın ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesi için erken olduğunu belirtti. Kararın olası etkileri konusunda da henüz bir tahmin yürütülemeyeceğini belirten sözcü, Başbakan Merkel'in, siyasi sorumluları reform sürecini kararlılıkla devam ettirmeleri konusunda cesaretlendirdiğini, sonuçta bunun hem Türkiye'nin hem de AB ve NATO ile güvenilir bir işbirliğinin çıkarına olduğunu kaydetti. SPD de kararı memnuniyetle karşıladı. Federal Meclis SPD grubu başkan yardımcısı Walter Kolbow, ‘AKP'nin yasaklanması Türkiye'yi hiç kuşkusuz derin bir krize sürükleyecek ve Avrupa yolculuğunu frenleyecekti' diye konuştu.Avrupalı politikacıların dikkali uyarılarının nedeni, en başta ülkedeki içsiyasi istikrarın sallantıda olmasından kaynaklanıyor. Avrupa Parlamentosu Sosyal Demokratlar Grup başkanı Martin Schulz (SPD) bu nedenle davanın sonucunu, Türkiye'deki anlaşmazlıkların sonu olarak görmüyor. Schulz perşembe günü dergimize yaptığı açıklamada, ‘İslamcılar ile Kemalistler arasındaki güç mücadelesinin henüz sonuçlanmadığını, sadece ertelendiğini düşünüyorum' diye konuştu. Schulz'a göre Anayasa Mahkemesi'nin kararı, ‘Türkiye'yi daha da İslamlaştırmaya yönelik çizgisinden uzaklaşması için' AKP'ye verilmiş bir uyarı. Mahkemenin bu kararıyla, ileriki bir tarihte yeniden müdahale etme hakkını saklı tuttuğunu düşünen Schulz, ‘Ancak mahkeme bu kararıyla, AKP'nin sağlamlaşmış olan gücünün kolayca görmezden gelinemeyeceğini de göstermiş oldu' diye konuşuyor.. " (Severin Weiland, 02/08)
AVUSTURYA BASINI:
Der Standard: "AKP Liberallerin Çoğunu Kaybetti": "Der Standard gazetesinin yazarlarından Adelheid Wolf'un Viyana'da mukim Siyaset Bilimcisi Cengiz Günay ile yaptığı mülakatın çevirisi şöyledir:
SORU: Mahkeme kararı Türk devleti için ne anlama geliyor?
GÜNAY: Anayasa Mahkemesi Hakimlerinin çoğunluğunun, AKP'nin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline geldiği sonucuna varmaları ilginç. Altı hakim yasaklanmadan yana, dört hakim devlet yardımından mahrum bırakma, bir hakim de partinin kapatılmaması yönünde oy kullandı. Aslında AKP sütten çıkmış ak kaşık da değil. Yalnızca metot değişik. Eskiden partiler kapatılıyordu şimdi ise uyarı cezası veriliyor. Ama her şey atlatılmış değil: AKP sakinleştirici çaba göstermediği taktirde yeni bir kapatma davası açılabilir.
SORU: AKP bundan böyle başörtüsüne el uzatamayacak mı?
CEVAP: Önümüzdeki zaman içinde buna dokunulmayacak. Zira bardağı taşıran damla da bu yasağın kaldırılması olmuştu. Ama daha fazlası da var: Muhalefet kışkırttı, AKP'de oyuna geldi. Halkın çoğu -özellikle kadınlar- demokrasi için bir şans olarak gördüklerinden AKP'ye oy vermişlerdi. Ve şimdi huzursuzlar. AKP bu korkuyu gideremediği sürece, istikrarı sağlamakta güçlük çekecek. Buna en iyi çare de reformları ele alıp yeni bir ses getirmek. Son aylar karşılıklı bağırış çağırış içinde geçti. Geçtiğimiz yıl hiçbir şey yapılmadı. AKP'nin yaptığı tek şey başörtüsü yasağının kaldırılması idi. Böylelikle her ne kadar parti çekirdeğini harekete geçirmiş ise de liberallerin büyük bir bölümünü ve medyayı kaybetti.
SORU: Brüksel'in baskısı nasıl bir rol oynuyor?
CEVAP: AB nispeten itidalli bir tepki gösterdi. AB'nin Türkiye'de muhataba gereksinimi var. Bu nedenle de daha baştan bunların yasal olmadığı açıklamasıyla muhtemel bir oluşumu ya da Hükümeti muhatap olarak devre dışı bırakmak istemedi.
SORU: Erdoğan bu sürekli krizden kurtulabilecek mi?
CEVAP: Seçmen kesimi homojen olmadığı için Erdoğan'ın durumu sıkıntılı. Partisi bir taraftan İslamlaştırmayı yaygınlaştırmakla suçlanıyor diğer taraftan da partisinin aşırı muhafazakar seçmen çekirdeği hiç memnun değil. Bunlara göre AKP fazla Avrupacı, Amerika dostu ve kendi istekleri ile uğraşmıyor. Anayasa Mahkemesinin uyarısının, AKP'yi söylemleri ile tekrar ölçülü bir çizgiye getirmesi ihtimal dahilinde.
SORU: Karar demokrasi adına bir zafer sayılır mı?
CEVAP: En azından güçlenmesi açısından bir sinyal. Prensip olarak bir partinin kapatılması çılgınlık olurdu. Türkiye'de demokratik gelişmeler askerden yada kapatmadan kaynaklanan demokratik olmayan girişimlerle sürekli akamete uğradı. Bu da demokrasi kültürünün gelişmesi açısından bir felaket olarak nitelenebilir. Partiler kendi çizgilerini tam belirleyemedikleri için de bir uzlaşma demokrasisi ortaya koyulamıyor." (Adelheid Wolf'un , 01/08)
İRAN BASINI:
Hemşehri: "AB Liderleri Ve Türkiye": "AB'nin iç politikasındaki son muhalefetler dikkate alınmadığında, Türkiye hâlen bu Birliğin liderleri açısından Birliğe üyelik için bir alternatif sayılıyor. Alman haftalık dergisi Bild am Sontag'a konuşan AB Ortak Dış Politika ve Güvenlik Yüksek Temsilcisi Javier Solana ve AB Komisyon Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, Türkiye'den AB'ye katılmak için yoluna devam etmesini istedi. Solana şöyle dedi: ‘Türkiye aday adayıdır ve hiçbir şey değişmemiştir. Dönemsel sorunların AB'ye girme çalışmalarını sürdürmesinde Ankara'yı engellememesi gerekir. Biz, Türkiye'yi reform programına bağlı kalması yönünde teşvik ediyoruz.' Verheugen de şunları söyledi: ‘Türkiye aday adayıdır. Üyelik için müzakerelerin hızının Türkiye'de gerçek reformların hızıyla bağlantısı var. Bu reformların sadece kağıt üzerinde kalmaması gerekir. AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Verheugen, ayrıca Türkiye Başbakanını uyardı: ‘Recep Tayyip Erdoğan'ın sadece bir şansı var. Erdoğan, Türkiye'yi modernleştirme ve liberalleştirme politikasını kesinlikle yürütmeye mecbur. Bu hedef için Erdoğan'ın, Türkiye'de istikrara ve Avrupa'da güvenilir dostlara ihtiyacı var'. Verheugen'e göre Anayasa Mahkemesinin AKP'nin faaliyetlerini yasaklamamasından sonra bile ülkenin durumu ‘karışık' ve Avrupa eksenli reformcularla milliyetçi gelenekçiler arasındaki çatışma sürüyor ve Türkiye Kürtlerinin konusu hâlen çok tehlikeli." (02/08)
ULUSLARARASI BASIN:
Eu Observer: "AB, Türk Mahkemesinin AKP'nin Kapatılmaması Yönünde Verdiği Kararı Menuniyetle Karşıladı": "AB, Türkiye'nin Anayasa Mahkemesi'nin çarşamba günü iktidar partisi AKP'nin kapatılmaması yönünde verdiği kararı memnuniyetle karşılarken, Ankara'yı üyelik için gereken reformlar konusunda hızlanması yönünde teşvik etti. Avrupa Birliği'nin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn Reuters'a yaptığı açıklamada ‘Her şeye rağmen bu, Türkiye ve Avrupa için güzel bir gün' dedi ve ekledi: ‘Türk halkı arasında Avrupa değerlerinden yana olan büyük bir çoğunluk var. Bunun bir rol oynadığına eminim.' AB Dış Politika Şefi Javier Solana'nın sözcüsü Cristina Gallach da kararın ‘olumlu' olduğunu belirtti ve konu hakkında şöyle dedi: "Türkiye gergin bir durum yaşıyor ve mahkeme kararının ülkenin siyasi istikrarının yeniden sağlanmasına katkıda bulunmasını umuyoruz.' Bazı üye ülkelerinden de konu hakkında memnuniyet ifadeleri geldi. İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband kararın ‘Türkiye'nin dostları için bir kutlama sebebi olduğunu' ve ‘Türkiye'nin daha demokratik ve Avrupalı bir yol izleyebileceği' anlamına geldiğini söyledi. Ayrıca AFP'nin bildirdiğine göre, İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Türk Hükümeti'ne karşı ‘yarı kapalı bir adli darbe girişiminin' başarısızlığa uğradığını söyledi. AB iktidar partisinin kapatılmasının -ve Erdoğan, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile diğer AKP yetkililerinin siyasetten beş yıllığına uzaklaştırılmasının- ülkenin AB üyelik sürecini olumsuz etkileyeceğini söylemişti. Rehn daha önce, ‘Siyasi partileri kapatan mahkeme kararları, AB demokrasileri için normal değildir' demişti. Rehn yaptığı açıklamada ‘Türkiye'yi bütün enerjisiyle ülkeyi modernleştirecek reformları yeniden başlatması yönünde teşvik ediyorum. İlgili taraflar, geniş bir uzlaşı ve Türk toplumunun bütün kesimleriyle diyalog temelinde, reformları yeniden canlandırma yönünde çalışmalılar" dedi ve ekledi: ‘Türkiye'nin siyasi partiler hakkındaki kanunlarının AB standartlarına ulaştırılması gereklidir.' Avrupa Parlamentosu Liberal Demokrat Grubu üyesi Andrew Duff konu hakkında ‘Bu, Türkiye'de parlamenter demokrasi için önemli bir adım. Bu, Türkiye ile AB arasındaki üyelik müzakerelerinin devam edebileceği anlamına geliyor' dedi."
(Elitsa Vucheva, 01/08)
NOT: Bu bülten, 31 Temmuz- 03 Ağustos 2008 tarihleri arasında Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.