Son Güncelleme: 04 Ağustos 2008
Bülten No : 76 20 Haziran 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ABD BASINI:
Voice of America: "Türk Dişişleri Bakanı, AB Müzakerelerinde Fransa'dan Adil Olmasını Bekliyor": "Türkiye, Avrupa Birliği'ne girme çabasına açık sözlülükle karşı çıkan Fransa'nın, gelecek ay dönem başkanlığını üstlendiğinde AB'ye giriş müzakerelerini adil bir şekilde yürütmesini beklediğini açıkladı. Fransa 1 Temmuz'da üstleneceği dönem başkanlığında Ankara hükümeti ile müzakereleri sürdürecek. Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan salı günü, hükümetinin, AB'ye giriş sürecinin Fransa'nın altı aylık başkanlık döneminde de ilerleme sağlayacağı ve AB'nin tarafsız görüşmeler yürüteceğine inandığını açıkladı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye'nin 27 ülkeli Birliğe girişine karşı olduğunu açıklamış ve Fransız diplomatlar da beş müzakere alanında ikili görüşmeleri engellemekle suçlanmıştı. Sarkozy, Müslüman Türkiye'nin, AB üyeliğinin gerektirdiği siyasi reformları gerçekleştirmekte yavaş kaldığı algılamasına atıfta bulunarak, Ankara hükümetine tam üyelik yerine özel bir AB ortaklığı verilmesini önermişti." (19/06)
The New York Times: "İrlanda Kazığı": "İrlanda bugün 27 üyeye sahip AB'nin işleyişi için son derece önemli olan Lizbon Antlaşmasını reddediyor. ‘Besle kargayı, oysun gözünü' deyimi, bu dik kafalılığı tarif etmeye yetmez. Lizbon Antlaşması son derece önemli. Antlaşmayla 27 üyelik Birlik için kolay işleyecek bir karar mekanizması oluşturulabilir. Antlaşma, AB'nin siyasi nüfuzunu ekonomik ağırlığıyla eşdeğerde artıracak, başkanlık sistemi ve dış politikayla ilgili bir takım değişiklikler meydana gelmesini sağlayabilir. Küresel güçlerin sürekli değişim gösterdiği günümüzde Avrupa'nın tutarlılığa ihtiyacı var. Bu Avrupa dramını Türkiye'den izlemek oldukça ilginç. Yaklaşık 50 yıldır Avrupa Birliği bekleme listesinde olan Türkiye, tüm bu süreç nedeniyle hayal kırıklığına uğramış durumda. Üyelik için duyulan istek yerini Avrupa'nın amaçlarına karşı duyulan evrensel bir güvensizliğe bırakmış. Fransa Tarım Bakanı Michel Barnier, İrlanda'daki referandumun Avrupalıların ‘sınırları ve limitleri olmayan' bir AB'den korktuklarını gösterdiğini söyledi. Fransa'da Türkiye'nin üyeliğine dair yapılması planlanan referandumun ne anlama geldiği oldukça açık. AB'de genişleme sürecine makul açıklamalar getiren AB yetkilileri de var. Ancak Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering gayet dürüst davranarak İrlandalıların ret kararının daha fazla genişlemeyi -muhtemel Hırvatistan üyeliği hariç- imkansız hale getirdiğini söyledi. Tüm bu fikirler yanlış. Türkiye'nin AB üyeliği tarihi nedenlerden ötürü önemli. Bugün Hristiyan ve Müslüman ülkeler arasında daha önemli bir köprü oluşturulamaz. 1960'larda bir söz verildi ve bu söz tutulmalı. Avrupa takıntılarından kurtulmalı. Antlaşmanın yürürlüğe girmesi için tüm üye ülkelerin onayını alması gerekiyor. Önümüzdeki aylarda nankör İrlandalılarla bir anlaşma yolu bulmaya çalışılmalıdır. AB'nin bu başarısızlığı gösteriyor ki Türkler, kurumları felce uğrayan ve dar görüşlü bir tarih anlayışına sahip olan Avrupa'ya sırt çevirmekte pek de haksız değiller." (Roger Cohen,19/06)
ALMANYA BASINI:
Frankfurter Allgemeine Zeitung: "İrlandalıları Sıkıştırmamak Lazım": "Bavyera eyaletinin Avrupa işlerinden sorumlu Bakanı Markus Söder (CSU) Lizbon Anlaşmasının İrlanda tarafından kabul görmemesinin, AB hakkında duyulan genel bir rahatsızlığın göstergesi olduğunu belirtirken, bu rahatsızlığın Almanya'da da hissedildiğini söyleyip Türkiye-AB müzakerelerinin de durdurulması gerektiğini hatırlattı." (Wulf Schmiese, 19/06)
Esslinger Zeitung: "Verheugen: Türkiye'nin AB Üyeliği Tehlikede Değil": "AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Günter Verheugen, İrlanda'nın, Lizbon Anlaşmasına hayır demesinin ardından, Türkiye'nin üyeliğinin tehlikede olmadığı kanısında. Verheugen, Bild Zeitung'a yaptığı açıklamada, ‘İrlandalılar geleneksel olarak AB yanlısıdır. Böyle bir sonucun ardından AB'yi kapalı bir toplum ilan etmek hiç de doğru olmaz. Türkiye, AB adayıdır ve İrlandalıların hayır oyunun tutsağı değildir' dedi. Verheugen bu açıklamasıyla, İrlanda'nın hayır oyundan sonra, Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin mümkün olmayacağını savunan, AB'nin tanınmış Hristiyan Demokratlarına karşı çıkmış oldu. Verheugen, İrlanda'nın hayır oyunda, Brüksel'in AB merkezinin olumsuz itibarının da etkili olduğu kanısında. Verheugen, ‘Brüksel'in fazla yetkiye sahip olmasının bu güvensizlikte rolü büyük. Oysaki yeni anlaşma tam da bu yetkilerin sınırını somut olarak belirleme gayesi taşıyordu' açıklamasında bulundu." (19/06)
FRANSA BASINI:
Le Monde: "Türkiye, Fransa Dönem Başkanlığı İçin İçinden Çıkılması Zor Bir Mesele" : "Türkiye'nin AB adaylığı, iktidar partisi UMP'nin Türkiye karşıtı baskılarıyla Ankara'yı hassas bir dönemde idare etme gerekliliği arasında kalan Nicolas Sarkozy'nin yazını zehir edebilir. Zira Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin referandum zorunluluğu meselesi, temmuz ayında sonuca bağlanması gereken Anayasa reformunun başlıca engeli haline geldi. Fransa'nın AB dönem başkanlığını devralmasıyla birlikte Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin, Türkiye'yi İslamlaştırma çabası içinde olduğu gerekçesiyle hakkında dava açılan AKP'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması olasılığından doğacak sonuçları göğüslemesi gerekecek. Senato üyeleri, 17 Haziran Salı günü AB'nin toplam nüfusunun yüzde 5'inden fazla nüfusu olan ülkelerin AB üyeliklerine referandum zorunluluğu getiren ve mecliste kabul edilen değişiklik önergesine oybirliğiyle karşı çıktılar. UMP'li Senato Dışişleri Komisyonu Başkanı Josselin de Rohan, önergenin ‘Türkiye'nin adı zikredilmeden hakkında özel bir muamele öngördüğü' hususunun altını çizdi. Milletvekillerinin amacı, Jacques Chirac'ın cumhurbaşkanlığı döneminde, 2005 yılında anayasaya eklenen ve AB'ye katılacak her yeni ülke için referandum zorunluluğu getiren maddenin sadece Türkiye'nin üyeliği için korunmasıydı. Söz konusu değişiklik önergesini ‘ayrımcı' olarak nitelendiren Morbihan bölgesi Senato üyesi ‘Anayasaya, dost ve müttefik bir ülkeye kaşı gelen bir madde eklemek, bu ülkeyle olan ilişkilere açıkça ağır bir darbe vurmaktır' değerlendirmesinde bulundu. Komisyon halinde toplanan senato grupları oybirliğiyle, Cumhurbaşkanına referandum ile meclis oylaması arasında tercih yapma hakkını tanıyan bir değişiklik önergesi üzerinde anlaştılar. Josselin de Rohan, Mecliste kabul edilen önergeyi ‘gereksiz' olarak nitelendirdi: Anayasada zaten parlamenterlerin beşte birinin girişimi ve seçmenlerin yüzde 10'unun başvurularıyla referandumun talep edilmesi ilkesi yer alıyor. Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlık, anayasa reformuna desteklerini Türkiye'nin üyeliği hakkında özel bir koşul şartına bağlayan iktidar milletvekillerini bu argümanla ikna etmeyi düşünüyor. Sarkozy'nin, bizzat teşvik ettiği milletvekillerinin şimdi geri adım atmalarını sağlaması gerekiyor. Zira anayasa reformunun Türk meselesiyle tökezlemesini istemiyor. Başbakan François Fillon, senato üyeleri karşısında Sarkozy'nin ‘ayağına taş koydu'. Mecliste kabul edilen değişiklik önergesinin ‘derin görüşünü' yansıttığını vurguladığı Cumhurbaşkanından kendisini ayrı tuttu: ‘Bu maddenin yine de anayasamıza eklenmesi gerekir mi?' diye sorgulayan Başbakan, senato üyelerine ‘Çoğunuz bu görüşe katılmıyorsunuz. Hissiyatım sizin görüşünüz doğrultusunda' diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ülkesinde uzun süre AB üyeliğini batırma girişimi olarak algılanan Akdeniz için Birlik projesinin 13 Temmuz'da yapılacak zirve davetine henüz cevap vermemişken, Fransa'daki referandum tartışmaları Ankara ile ilişkileri zora sokuyor. Sarkozy, AB dönem başkanlığı sırasında 27 üye devletin ‘adil ve tarafsız sözcüsü' olmaya söz verdi." (Arnaud Leparmentier/Philippe Ricard/Patrick Roger, 19/06)
MAKEDONYA BASINI:
Nova Makedonija: "AB, Hırvatistan ve Türkiye ile Yeni Başlıkları Açtı" "Dün AB, Hırvatistan ve Türkiye ile iki yeni başlık daha açtı. Hırvatistan ile, sosyal politika ve işçilerin serbest dolaşımı fasıllarını, Türkiye ile ise fikri mülkiyet hukuku ve şirketler hukuku fasıllarında üyelik görüşmelerini başlattı. Zagreb şu ana kadar 18 fasıl açtı, iki fasılla ilgili görüşmeler ise geçici bir süre için durdurulmuş durumda. Ankara, 2005 yılında başlayan müzakere sürecinde şu ana kadar sekiz fasıl açmış oldu. Bu sefer karar, 27 AB ülkesi tarafından alındı. Avusturya, Kıbrıs ve -Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı olan- Fransa fasılların açılmasına bu kez karşı çıkmadı. Yeni fasılların açılmasının ardından Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, AB'nin gelecek dönem başkanlığını devraldıktan sonra Fransa'nın, AB ile müzakerelerin normal seyrinde devam edeceği konusunda Türkiye'ye verdiği taahhütlere bağlı kalmasını beklediklerini belirtti." (19/06)
NOT: Bu bülten, 19 Haziran 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.