2008-06-11 AB Bülteni

Son Güncelleme: 16 Haziran 2008

2008-06-11 AB Bülteni

Bülten No : 69                                                                                                                                                             11 Haziran 2008


DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

FRANSA BASINI:
AFP:
"Bush: Türkiye Bir Gün AB'ye Girmeli": "Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George W. Bush bugün Slovenya'da, ülkesi ile AB arasındaki bir zirve sonrasında, Türkiye'nin bir gün Avrupa Birliği'ne girmesi gerektiğini söyledi. Bush düzenlediği basın toplantısında, ‘Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olması gerektiği düşüncesindeyiz' şeklinde konuştu. Avrupa Birliği Türkiye ile katılım müzakerelerini başlattı ancak, bu ülkenin bloğa katılması perspektifi Avrupalıları bölmeye devam ediyor. Özellikle Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy karşı çıkıyor ve bunun yerine imtiyazlı ortaklık öneriyor." (10/06)

 

İNGİLTERE BASINI:
BBC News: "Kıbrıs'ın Birliği Umutları Yeniden Alevlendi": "BM, sahne arkasından kolaylaştırıcı bir rol oynuyor. Genel Sekreter Ban Ki-Moon'un, görüşmelerin hız kazanmasına yardımcı olmak amacıyla yakın zamanda yeni bir özel temsilci belirlemesi bekleniyor. AB'nin rolü şimdilik, herhangi bir barış anlaşmasının AB kurallarına uyup uymadığı konusunda teknik tavsiye vermekle sınırlı. Türkiye'nin bir anlaşmayı kolaylaştırma veya engellemedeki rolü, Rum kesimini endişelendiren bir başka konu. Talat, Türkiye'nin anlaşmayı destekliği görüşünde ısrarlı; fakat Türkiye'nin kendi içinde yaşadığı kapatma davasının bir sorun yaratabileceği fikrine katılıyor. Kapsamlı bir barış anlaşmasının yıl sonuna kadar yapılabileceğine inanan Talat, eğer bu şansı kaçırırlarsa geleceğin çok zor olacağını söylüyor. Hristofyas bu görüşe katılarak şöyle dedi: ‘Zaman geçtikçe, sorunları halletmek daha da zorlaşıyor.' Avrupalı bir diplomatın dediği gibi, ‘Bu ikisi başaramazsa, kimse başaramaz.'" (Kirsty Hughes, 10/06)

 

İSPANYA BASINI:
El Pais: "A La Turka Laiklik": "Türkiye'nin AB'ye girişini uzun vadede müzakere eden yönetim, 2002'den beri iktidarda bulunuyor ve 2007 seçimlerinde oyların yüzde 47'sini elde etti. Bu zaman zarfında yasama organını Avrupa standartlarına getirdi; hapis cezasını da öngören "Türk kimliğine hakaret" maddesini reforme etmesiyle de bu aşikârdır.. Hükümet, Arap dünyasındakinden farklı şekilde üç çeyrek asırdır İslamın içinde olmadığı bir rejim süren eski Kemalizmin koruduğu Anayasa Mahkemesi ile karşı karşıya bulunuyor. Mustafa Kemal Atatürk modern bir ülke yarattı, ancak bu, 20'li ve 30'lu yıllarda sahip olduğu tüm duyguya bugün de sahip olacağı anlamına gelmiyor. Sadece ordunun değil, Türkiye'nin Avrupa yanlısı elit sınıfının bir kısmının da dahil olduğu Kemalistler, Erdoğan'ın, zamanı geldiğinde uygulayacağı gizli bir ajandaya sahip olduğunu vurguluyorlar. Ancak hükümetin icraatları hiçbir şekilde böyle düşünmeye izin vermiyor. Aslında istenen, özellikle askeri sınıflar gibi sınıfların sağlamlaşmasıdır. 1982 yılında kabul edilen Anayasa, 1980 askeri darbesinin ürünüydü ve o zamanlar bu anayasa demokrasinin toparlanmasına yaradı. Ancak bu, tüm kuralların daima dokunulmaz olmaları gerektiğini göstermiyor. Daha kötüsü ise, acaba laikler, ülkenin tepki olarak bir gün İslam Cumhuriyeti kurulması yönünde oy vermesini mi istiyorlar?" (10/06)

 

LÜBNAN BASINI:
The Daily Star:
"Reddedilen Türkiye Kendine Yeni Bir Yol Çizebilir" : "Türkiye uzun zamandır bir jeopolitik istikrar merkezi. Fakat Türkiye-ABD ittifakı, 2003 yılından bu yana süren Irak Savaşı nedeniyle yeni bir değerlendirmeden geçiyor. Onlarca yıldır süren Avrupa Birliği adaylığı ise AB'nin kararsızlığı nedeniyle sallantıda. Türkiye'nin hassas Kafkas bölgesinde barışı korumanın yanında, Orta Doğuda barışı teşvik etmedeki merkezi rolü gözönüne alındığında -Türklerin arabuluculuğunda yürütülen İsrail-Suriye görüşmeleri sürüyor-, Türkiye'yi ihmal etmek hem saçma hem de tehlikeli bir hale geliyor. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi ile onun laik rakipleri AB üyeliği hedefine bağlılıklarını açıkça sürdürseler de uygulamada bazı kuşkular ortaya çıktı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin Türkiye'nin Birliğe kabulü için referandum yapılması hususundaki ısrarı gösteriyor ki AB normlarına uyum sağlamak için katedilen sancılı sürecin neticesinde üyeliğin nimetlerinden asla faydalanılamayacak. ABD ve AB, Türkiye'nin gidecek başka bir yeri olmadığından emin. Onlar Türkiye'nin her türlü reddedilmeyi kabul edeceğini düşünüyorlar. Fakat bu varsayımla Türkiye'nin jeopolitik konumundaki değişim gözden kaçırılıyor. Türkiye'nin komşularına yönelik yaklaşımı değişirken, ülkenin yönetici seçkinleri AB'nin daha zayıf piyasa ekonomilerine ve daha kısa bir demokrasi geçmişine sahip olan eski komünist ülkeleri kucaklayışını seyrediyor. Bir Türk generalin dediği gibi: ‘NATO'ya değil de Varşova Paktı'na katılmış olsaydık, şu anda AB'ye dahil olurduk.' AB'nin Türkiye'nin üyeliğini küçümsemesi veya ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt sorunu konusunda ihmalkar davranması halinde bu iki kesim pekala biraraya gelebilir. ABD'nin Irak'ı işgali, Türkiye'nin Batı yönelimine zarar verdi. Çoğu Türk, ülkesinin Batıdan dışlandığını görmek istemiyor, ancak AB'nin daha zayıf adayların üyeliklerini hızlandırarak Türkiye'yi kabul etmemesi halinde Türkiye gücenip kendine yeni bir jeopolitik rota belirleyebilir." (Mark Almond, 10/06)

 

NOT: Bu bülten, 10 Haziran 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.    

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir