2008-06-05 AB Bülteni

Son Güncelleme: 12 Haziran 2008

2008-06-05 AB Bülteni

Bülten No : 65                                                                                                                                                                  05 Haziran 2008


DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

BELÇİKA BASINI:
Euobserver:
"Türklerin Çoğu Avrupa Birliği Üyeliğinden Yana": "Kötüye giden Türk-Fransız ilişkileri ve AB-Türkiye katılım müzakerelerindeki kısmi duraksamaya rağmen Türk halkının çoğunluğu Avrupa Birliğine katılımdan yana. Ankara'da bulunan MetroPOLL Araştırma Merkezinin mayıs ayında yaptığı kamuoyu araştırmasına göre, bir referandum yapılması halinde Türk halkının yüzde 62'si AB üyeliğine ‘evet' derken, yüzde 27'si ise ‘hayır' diyecek. Türklerin AB desteği 2004 yılının sonlarında üçte iki çoğunlukla zirveye çıkmıştı. 2005 yılında AB-Türkiye katılım müzakerelerinin başlamasıyla bu destek azaldı. Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan, pazar günü Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung'a verdiği mülakatta, ‘Türkiye'nin Avrupa'ya ait olup olmadığının sürekli olarak tartışılması halinde bu, Türk halkında istenmeme duygusunu körükleyecektir' dedi ve ekledi: ‘Türkiye 2013 yılında AB'ye üye olmaya hazır'. Geçen hafta Fransız Parlamentosu, Türkiye gibi büyük ülkelerin birliğe üyeliğinin referanduma sunulması çağrılarını destekledi." (Philippa Runner, 04/06)

 

FRANSA BASINI:
Liberation:
"Türkleri Tokatlamak Neden?" : "Fransa'nın ‘yanıldığı' veya ‘körleştiği' söylenebilirdi, ama değil. Bu kelimeler az gelir. Fransa, Türkiye konusunda şiddetli bir istek, kararlılık ve heyecanla harekete geçiyor ama neden? Bu çağda asıl mücadele etmemiz gereken, İslam'ın, tarihi bir rövanş emeliyle Batı'ya karşı birlik olmasına engel olunması iken Fransa'nın, Türkiye'nin AB'ye üye olmasına engel olmak için bu kadar çaba sarf etmesi nasıl açıklanabilir? Özellikle de 1920'lerde Fransa'nın yasalarını ve laikliğini örnek alan, büyük bir beğeniyle hatta saygıyla izinde yürümek isteyen Türkiye ile kurduğu dostluğu harcamaya yeltenmesi nasıl açıklanabilir ki? Fransa'nın aslında, Türkiye'nin avukatı olması gerekir. Böylece, elit takımının Fransızca konuşmaya devam ettiği ve kıtanın en hızlı büyüyen bu ülkesindeki etkisi artacaktır. Ayrıca Fransa böylece Müslüman dünyasına, yenilenmesini efsanevi bir geçmişe dönerek değil, Avrupa'nın temsil ettiği özgürlükler ve huzur kavşağına yönelerek araması gerektiğini gösterecektir. Fransa ve AB, Türkiye'nin Birliğe katılmasıyla veya aslında Avrupa'nın Türkiye'ye katılmasıyla Orta Doğu kapılarında Batılı bir vitrin oluşturacaktır. Ankara'da barış yoluyla, ABD'nin Bağdat'ta savaş yoluyla başaramadıklarını yapabilirler. Her şey aslında Türkiye'nin üyeliğinden yana. Ancak bu olasılık Fransızları o kadar öfkelendiriyor ki Jacques Chirac, Anayasaya Birliğe her yeni genişleme için referandumu zorunlu kılan bir madde ekleme kararı almıştır. Chirac'ın bu girişimi 2005'te halkın Avrupa Anayasası'na ‘hayır' demesine engel olamasa da, Sarkozy, adaylığı sırasında bu konuyu seçim kampanyasında kullandı. Fransa böylece bir dostunu kendine düşman etmiştir. Şimdi ise daha da ileriye gittiğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez Sarkozy, Türkiye olsa da olmasa da Avrupa'nın sınırları konusunun Fransa'nın iç siyasetine bağlı olmaması gerektiğini anladı. Chirac'ın koyduğu maddeyi iptal etmek için Anayasa reform projesini fırsat bildi, ancak partisinden gelen bir değişiklik önergesi, maddenin çok daha kötü sonuçlarla Anayasa'da korunmasını sağladı. Artık referandum zorunluluğu AB'ye katılacak her yeni ülke için değil, Birliğin toplam nüfusunun yüzde beşinden fazla nüfusu olan ülkeler için, yani açıkçası Türkiye için öngörülüyor. Fransa, alenen belirtilmese de çok iyi bir tarifle, bir ülkeye olan düşmanlığını Anayasasına bir madde olarak koymaya hazırlanıyor. Bu benzeri görülmemiş bir durum. Üstelik neden? Türkiye ‘Avrupa'da olmadığı' için ki bu, ABD'nin aksine Avrupa'nın doğal sınırları olmadığını, Türkiye'nin ise 19. Yüzyılda Asya'nın değil, ‘Avrupa'nın hasta adamı' olarak kabul edildiğini ve Türkiye NATO'ya kabul edildiğinde bu tür coğrafi ayrıntılara girilmediğini unutmak anlamına geliyor." (Bernard Guetta , 04/06)

 

İRAN BASINI:
İrna: "Türkiye, AB Üyeliğini Baltalamaya Çalışan Fransa'yı Eleştiriyor": "Türkiye Dışişleri Bakanlığı, Türkiye'nin AB'ye üyeliğini baltalayan Fransa'yı eleştirdi. Fransa meclisinde Türkiye'nin AB'ye üyeliği konusunda referandum yapılmasının gerekli olduğu yönündeki önerge şiddetle eleştirildi. Söz konusu bildiride şu ifadeler yer aldı: ‘Fransa, bu konuyu gündeme getirerek, Türkiye'nin AB'ye üyelik yolunda yeni bir engel oluşturmak amacındadır.' Fransa meclisi, önergede, nüfusunun sadece yüzde 5'i Avrupalı olan bir ülkenin AB'ye kabul edilmesi için referandum yapılması gerektiğini belirtiyor. Türkiye, AB'ye tam ortaklık talep ediyor ve AB'ye üyelik konusunda yapılan müzakerelerin Fransa'nın onayı ile gerçekleştiğini, ancak şimdi Fransa'nın Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini baltaladığını söylüyor. Fransa, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine karşı çıkarak, bu ülkenin Akdeniz Ülkeleri Birliğine üye olması önerisini gündeme getirdi. Almanya da, Türkiye'ye AB'ye tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık önerdi. Türkiye, AB'ye tam üyelik dışında hiçbir öneriyi kabul etmeyeceğini defalarca söyledi." (04/06)

 

PAKİSTAN BASINI:
Dawn: "AB Yakın Ortaklıklar Kurmaya Doğru İlerliyor": "Avrupa Birliği bir kez daha kanatlarını açıyor. 27 üyeli Blok geçici bir süre için genişleme planını buzluğa koyabilir, fakat yıllardır devam eden kasvetli bir içe dönüklükten sonra AB hükümetleri nüfuzlarını tekrar hem güney hem de doğuya doğru genişletme peşine düşebilirler. Fakat bu kez, komşu devletleri AB kulübünün içine almakla değil, fakat onlarla yakın ortaklıklar kurmak konusuna odaklanılabilir. Komşularla daha yakın bağ kurma girişimlerine Blokun icra organı durumundaki Avrupa Komisyonundan ziyade AB hükümetleri öncülük ediyor. Bu da manidar bir durumdur. Bu yılın başlarında Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy AB'nin güney devletlerini Kuzey Afrikalı komşuları ve Türkiye ile bağlayacak bir Akdeniz Birliği kurma planını ilan etmişti. Şimdi Polonya ve İsveç liderleri AB'den doğu sınırındaki komşularına daha yakın bir ilgi göstermesini ve Ukrayna, Moldova, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan ile daha yakın ilişkiler kurmasını talep etme konusunda el ele vermiş durumda. Bu beş ülkenin de dirilen Rusya'nın yeniden nüfuz kurma mücadelesi verdiği stratejik konumdaki eski Sovyet Cumhuriyeti olması anlamlıdır. Yeni deniz trafiği güzergâhlarının açılması, Akdeniz'in sularının temizlenmesi, deniz güvenliğinin arttırılması ve Kuzey Afrika'da güneş enerjisinden yararlanılması ve böylece Avrupa'nın enerji ihtiyacının karşılanmasına katkıda bulunulması yeni birliğin potansiyel görevleri olacak. Fakat bu birliğin sadece Akdeniz kıyılarıyla sınırlandırılacağını umut eden Sarkozy, vizyonunu, İsrail ile Filistin arasında barışın sağlanması için potansiyel bir yol olarak nitelendirdi ve bunun Türkiye'ye AB üyeliğine alternatif olarak teklif edilebileceğini ima etti. Türkiye ise bu plana derin bir kuşkuyla yaklaşmaya devam ediyor ve eğer kendisinin üyelik başvurusunun -ki hâlâ Fransa buna şiddetle karşı çıkıyor- bundan etkilenmeyecek olması halinde plana katılabileceğini söylüyor. Rusya'nın ise bu plandan rahatsızlık duyması bekleniyor. Rusya, Polonya ve İsveç'in Moskova ile işbirliği yapmak istediklerini söylemesine rağmen yeni Doğu Ortaklığı planından da rahatsızlık duyuyor." (Shadaba İslam, 04/06)

 

NOT: Bu bülten, 04 Haziran 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir