Son Güncelleme: 05 Haziran 2008
Bülten No : 62 02 Haziran 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ALMANYA BASINI:
Almanya'nın Sesi Radyosu: "Fransa, Türkiye İçin Referandumda Israrcı": "Fransa Meclisi'nde yapılan oylamada , ‘Avrupa Birliği'nin nüfusunun yüzde 5'inden daha fazla nüfusa sahip ülkelerin tam üyeliği için referandum şartının devam etmesi' kararlaştırıldı. Kurumsal reform projesi kapsamında hazırlanan anayasa değişikliği paketine değişiklik önergesiyle dahil edilen bu madde, daha önce hukuk işleri komisyonunda kabul edilmişti. Bu maddenin özellikle Türkiye için hazırlandığı, meclisteki tartışmalarda da açıkça ifade edildi. Meclisteki nihai oylama Temmuz ayında yapılacak." (30/05)
FRANSA BASINI:
AFP: "Fransa... Türkiye'nin AB'ye Girişi Konusunda Zorunlu Referandum": "Fransız milletvekilleri dün, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişi yönünde bir referandum yapılmasını zorunlu kılan bir hükmü, incelenmekte olan ve temmuz ayında oylamaya sunulması gereken kurumların reformu projesi çerçevesine dahil ettiler. Milletvekilleri, nüfusunun yüzde 5'inden fazlasını temsil eden -ki bu, tamamen Türkiye ile ilgili- ülkelerin AB'ye girişi için referandumu zorunlu kılan bir hükmü reform projesine ilave ettiler.Sarkozy, kendisine göre ‘Avrupa'da olmayan' bir ülke, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı ve bunun yerine, ‘imtiyazlı ortaklık statüsü' öneriyor. Bu düşünce, tam üyelikten başka birşey istemeyen Türkler tarafından reddediliyor. Fransız kamuoyunun büyük bir çoğunluğu halihazırda Türkiye'nin Birliğe üyeliğine karşı. Sarkozy'nin tutumu bununla birlikte, Türkiye'nin AB üyeliği karşıtlarının endişelerini yatıştırmadı." (30/05)
Le Monde Diplomatique: "Türkiye, Avrupa'ya Doğru Bakıyor" "Ankara'nın üyeliği, AB'de ve özellikle Fransa'da, Nicolas Sarkozy örneğiyle görüldüğü gibi tepkilere neden oluyor. Ancak kesişme noktasındaki bu ülkenin Avrupalılığını tartışmak bir yana, asıl mesele Türkiye'nin ve Avrupa'nın istikrarını sağlamak değil mi? Kırk beş yıldır süren yakın temasların ardından Türkiye'nin reddedilmesi, laik modeli ile hâlen süren demokratik reformları ve genel anlamda Avrupa'da görülen ‘Hristiyan demokrasi' gibi ülkedeki ‘Müslüman demokrasiyi' tehlikeye düşürmez mi? 80 milyon Müslüman vatandaşın birliğe girmesini engelleyerek İslamcı dalgayı beslemiş olmaz mıyız? Amerikalı komedyen Groucho Marx'ın ‘beni üyeliğe kabul edecek kulübe ben zaten girmek istemem' diye güzel bir esprisi vardır (...) AB'ye üye olma isteğine dair son rakamlara bakılırsa Türkiye, insanların bize duyduğu hayranlığa layık olmadığımız hissine ilişkin Grocho Marx sendromuna kapılabilir. Ankara'ya doğru bir adım atmak için 41 yıl beklemiş olan Avrupa'nın, Türkiye'nin hevesini kursağında bırakma kararını hafife alması pek de olası değil. Avrupa politikası yavaş ama tek yönde ilerliyor. Avrupa'nın bu kadar şaşırtıcı bir şekilde sözünden dönmesi, sağduyulu Avrupalıların dikkate alınması gereken sonuçlar doğuracaktır. Türkiye ile müzakere etme kararı, öncelikle bu ülkeyi AB'nin güvenli siyasi mekanizmalarından uzak tutmakla herkesin kaybettiği bir oyuna girmek anlamına geleceğini kabul etmek demektir. AB'nin dengesinden yoksun bırakılacak bir Türkiye başka bir yola sapabilir. Nitekim zaman içerisinde AB ile yaşanan uzaklaşma, ülkede milliyetçiliği artırmış ve tecrit edildiği hissini uyandırmıştır. Üyelik hedefinden uzaklaşmasıyla ülkedeki siyasi anlayışlar da sapmaya başladı: Brüksel'deki İstanbul Merkezinin Başkanı Tulu Gümüştekin, "Mesele, AB'nin Türkiye'de desteğini kaybetmesi değil, Türklerin bir gün Birliğe kabul edilme umutlarını kaybetmeleridir" diye konuştu." (Andrew Finkel, 30/05)
Le Monde Diplomatique: "Üyelik Müzakereleri Hangi Aşamada?": "Türkiye ile AB ilişkilerinin şu anki durumunu değerlendirirken, müzakere sürecinin zorluğuna bağlı ‘teknik' parametrelerle, bu süreci bölen siyasi faktörleri ayırmak gerekir. Müzakere sürecini öncelikle teknik açıdan ele alalım. Türkiye'nin AB müktesebatının 90 bin sayfasını yasalarına aktarması söz konusu. Bu hususu Türk tarafı galiba biraz hafife almış görünüyor. Bu amaca ulaşmak için 35 başlığın açılması gerekecek. Müzakerelerin başlatıldığı 3 Ekim 2005'ten bu yana sadece altı başlık açıldı. 2008'in sonuna gelmeden ise toplam on başlığın açılması bekleniyor. Müzakereler, özellikle iki konuda tökezliyor. İlki Aralık 2006'ya dayanıyor. Avrupa Konseyi, Türkiye'nin Kıbrıslı Rumlara diğer AB üyeleriyle aynı statüyü tanımayı reddederek liman ve havaalanlarını kapatması üzerine bir yandan 35 başlığın askıya alınması, diğer yandan ise açılmış başlıkların kapatılmaması yönünde karar aldı. İkincisi ise Sarkozy'nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle doğrudan ilgili. Cumhurbaşkanı, seçim kampanyası boyunca Türkiye karşıtlığını tekrarlamanın yanı sıra açılacak tüm yeni başlıkları veto etmekle tehdit etmesine rağmen icraya geçmedi. Bunun yerine başlıkların hem tam üyelik hem de imtiyazlı ortaklıkla bağdaşabilmesi şartı karşılığında açılmasına engel olmayacağını duyurdu. Nitekim Sarkozy, sadece tam üyeliği öngördüğü gerekçesiyle bugün para politikasına ilişkin başlığın açılmasına karşı geliyor. Birliğin, Türkiye hakkındaki düşünce ve kararlarını yönlendirmesi gereken ana hat, tamamlayıcılıktır. Asıl mesele AB'nin, çevresindeki bölgelerde bir siyasi etki sahibi olma konusunda istekli olup olmadığının bilinmesidir. Eğer ki birlik, kendine uluslararası sahnede bir etkin güç olma hedefini koymazsa, bu durumda söz konusu projenin geçerliliğinden bile şüphe edilebilir. Katılım müzakerelerinin açılmış olmasına rağmen iki taraf arasında engeller, ilerlemelerin önüne geçerse Türkiye, AB ile ilişkilerini gözden geçirme durumuna gelebilir ve aslında bu şekilde bağımsız bir dış ve güvenlik politikası oluşturmaya itilmiş olur. Böyle bir stratejinin etkisi, zaten istikrarsız olan bölgede bir kat daha belirsizlik getirerek olumsuz bir unsur olacaktır." (Didier Billion, 30/05)
MISIR BASINI:
Nahdet Mısır: "Türkiye'nin AB Üyeliği Fransız Referandumuna Bağlı": "Fransız milletvekilleri, Türkiye'nin AB'ye girişi halinde, bunun Fransa'da halkoyuna sunulmasını öngören bir reform projesini onayladılar. Milletvekilleri, nüfusunun yüzde 5'inden fazlasını temsil eden -ki bu, tamamen Türkiye ile ilgili- ülkelerin AB'ye girişi için referandumu zorunlu kılan bir hükmü reform projesine ilave ettiler. Hüküm, sert tartışmalardan sonra 21'e karşı 48 oy çoğunluğuyla kabul edildi. Hem Sağ hem de sosyalist muhalefet cephesinde, Ankara hakkında ‘yargısız infaz' yapıldığı yönünde eleştiriler yapıldı. İktidardaki milletvekilleri tarafından dahil edilen bu madde, nihai onayı hala oldukça belirsiz olan Anayasanın revizyonu projesinde yer alıyor." (01/06)
NOT: Bu bülten, 30 Mayıs - 01 Haziran 2008 tarihleri arasında Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.