2008-05-27 AB Bülteni

Son Güncelleme: 04 Haziran 2008

2008-05-27 AB Bülteni

 

Bülten No : 58                                                                                                                                                                      27 Mayıs 2008


DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

ALMANYA BASINI:
Der Tagesspiegel:
"Sosyaldemokrat Dilek Kolat Seyahat Ediyor": "Berlin Eyalet Meclisi SPD Grubunun bayan üyeleri grup halinde seyahate çıktıklarında tuhaf şeyler yaşıyorlar. Sözde açık bir metropol olan İstanbul'a gezi düzenleyen SPD'li bayanlar şaşkınlık verici bir hadiseyle karşı karşıya kaldılar. Bir restorana giden bayanların tümüne, alkollü içecekler dahil olmak üzere ısmarlanan içeceklerin hepsi getirilirken, Türkiye kökenli Dilek Kolat'ınki getirilmedi. Bunun nedenini soran Kolat'a ise lokantacı, Türkçe konuşmasını gerekçe gösterdi. Lokantacı muhtemelen kendi kafasınca Türklerin, böylece Kolat'ın da alkol içemeyeceğine karar vermişti. Berlin Eyalet Meclisi SPD Grubu üyeleri bu olayı siyasi olarak nasıl ele alacaklarına henüz karar veremediler. Bu olay, doğrudan Türkiye'nin AB üyeliğine karşı bir argüman geliştirmek için kullanılabilir. Zira bu durumda Türkiye, Ayrımcılığı Önleme Yasası'nı ihlal ettiği gerekçesiyle dava edilebilir." (26/05)

Welt Am Sonntag: "Türkiye'nin AB Üyeliği: Gevşeyin!": "Türkiye'nin AB üyeliği meselesinde asıl önemli olan, tarihi bir fırsatı incelemek ve gerektiğinde değerlendirebilmektir. Türkiye'nin AB üyeliği, birbiriyle karşılaştırılması gereken çeşitli rizikolar ve fırsatlar içeriyor. Ülkede yaşanan güncel olaylar nedeniyle -örneğin, Hristiyanlara hoşgörü gösterilmemesi- Türkiye'nin üyeliğini reddedenler, Avrupa'daki gelişmelerin büyük ölçüde AB'ye uyum süreci çerçevesinde meydana geldiğini gözardı ediyorlar. Birkaç hafta önce Türkiye'nin üyeliğini onayladığım bir broşürde, ülkedeki ekonomik fırsatlara dikkat çektim. Şayet Türkiye'deki siyasi durum sabitleşirse ki AB perspektifi bu konuda çok önemli bir yardım teşkil ediyor, ülkede çok güçlü bir ekonomik gelişme yaşanabilir. Peki, bu ekonomik perspektif, üyelik tartışmasını bitirmek için yeterli midir? Hayır, Türkiye'nin AB üyeliği hakkındaki açık tartışma devam etmelidir. Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkan kesim halihazırda iki unsura dikkat çekiyor. Birincisi: Ülke topraklarının yalnızca çok küçük bir kısmı Avrupa kıtasında yer almaktadır. Bu gerçek inkar edilemez. Fakat ‘AB'nin ekonomik ve siyasi geleceği hakkındaki kararları, sınırların nasıl çizildiğine bakarak mı alacağız' sorusunu sorabiliriz. Tarihimiz ve kültürümüz sınırları aşmaktan her zaman karlı çıkmıştır. İkincisi: Siyasi açıdan bakıldığında AB halihazırda daha fazla üye kaldıracak durumda değildir. Bu analiz AB'nin içinde bulunduğu ‘kurumsal durgunluğu' -örneğin Avrupa Antlaşması - gözönünde bulundurduğumuzda inkar edilemez. Fakat bu daha ziyade bir Avrupa problemidir, Türkiye'nin bir problemi değildir. Şayet üyelik müzakereleri Avrupa'yı daha hareketli, esnek ve daha iyi yönetilebilir bir hale getirecekse, bu Avrupa'nın dünyadaki ağırlığı açısından önemli bir kazanç olabilir. Bunu başarabiliriz zira, bizim de aynı Türkler gibi önümüzde 15 yılımız var. Avrupa ve Türkiye 60'lı yıllardan bu yana birlikte büyük işler başardılar. İki taraf arasındaki ilişkiden doğan potansiyeli tamamen kullanmalı ve kolayca tehlikeye atmamalıyız. Bu bağlamda Horst Köhler'in şu sözlerine kulak vermeliyiz: ‘Yapılan anlaşmalara riayet etmek hukuk devleti kültürünün bir parçasıdır'. Bu, Türkiye için şu anlama gelir: Devlet ve hükümet başkanları size üyelik müzakereleri için onay verdiler. Şimdi müzakereler yapılacaktır. Birbirine yakınlaşmak, birbirinden öğrenmek ve birlikte ilerlemek; bunu Türkiye ve Avrupa için arzu ediyorum." (Norbert Walter, 26/05)

YUNANİSTAN BASINI:
Kathimerini: "Schröder: Yunanistan Güneşten Faydalanmalı": "Ksenya Kunalaki'nin Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder ile yaptığı mülakatın Türkiye ile ilgili bölümünün çevirisi şöyledir:"

Kunalaki:  Avrupa'nın geleceğine dair ne düşünüyorsunuz? Türkiye'nin gelecekte Avrupa'ya üye olması gerektiğine inanıyor musunuz?

Schröder: Her şeyden önce, yönetimdeki AKP'nin mahkeme kararıyla kapatılması girişimleri karşısında AB'nin son derece ihtiyatlı bir tutum benimsemiş olmasından dolayı büyük hayal kırıklığına uğramış olduğumu söylemeliyim. AB'nin Erdoğan Hükümetini daha açık bir şekilde desteklemesini isterdim. Buna paralel olarak Türkiye'nin Avrupa'ya ait olduğuna inanıyorum, bunu ikimiz de biliyoruz. Avrupa ilkelerinin temelini oluşturan muazzam antik Yunan geleneği hem burada hem bugünkü Türk topraklarında doğdu. Demek ki Türkiye'nin coğrafi açıdan Avrupa'ya ait olmadığı tezi tarihi bilgi eksikliğinden kaynaklanıyor." (Ksenya Kunalaki, 26/05)

 

NOT: Bu bülten, 26 Mayıs 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir