2008-05-22 AB Bülteni

Son Güncelleme: 04 Haziran 2008

2008-05-22 AB Bülteni

 

Bülten No : 55                                                                                                                                                                         22 Mayıs 2008


DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

ABD BASINI:
AP:
"AB: Türkiye'nin Üyelik Müzakerelerinde Haziran'da İki Başlık Daha Açılması Muhtemel": "AB'den bugün yapılan açıklamada, üyelik görüşmeleri kapsamında Türkiye ile Fikrî Mülkiyet Hakları ve Şirketler Hukuku başlıklarının yakın bir tarihte müzakereye açılacağı bildirildi. Türkiye'nin AB'ye üye olmak için 35 başlığın hepsinde AB kurallarını ve düzenlemelerini yasalaştırması gerekiyor. Bu başlıkların altı tanesi hâlihazırda açılmış durumda, ancak sekiz başlık Ankara'nın AB üyesi Kıbrıs ile ticareti reddetmesi nedeniyle dondurulmuştu. Türkiye'nin İlerleme Raporunda AB parlamentosu Türkiye'de reformların hızlandırılması çağrısında bulunuyor ve ayrıca ülkenin iktidardaki İslami kökenli partisinin kapatılmasına dönük yasal süreç hakkındaki endişelerini yineliyor. Rehn, ‘Avrupa Komisyonu adadaki her iki toplumu da sonuna kadar destekliyor' dedi." ( Jan Sliva, 21/05)

 

ALMANYA BASINI:
Süddeutsche Zeitung: "Brüksel Sarkozy'i Frenliyor": "Fransa'nın öncülüğünü yaptığı, AB nezdinde uzun süre tartışılan ‘Akdeniz Birliği' yavaş yavaş şekilleniyor. Ancak, AB devlet ve hükümet başkanlarının üzerinde çalıştığı ve salı günü kararlaştırdığı planın, Paris'i sadece kısmen sevindirmesi bekleniyor. Zira, Almanya ile Fransa arasında bulunan uzlaşı formülünün aksine Komisyon, Sarkozy'nin her iki yılda bir dönüşümlü olarak bir AB hükümet-devlet başkanının Akdeniz'de kıyısı olan, ancak AB üyesi olmayan bir başka ülkenin hükümet başkanıyla birlikte dönem başkanı olması planına karşı çıkıyor. Akdeniz Birliği'nin kuruluş zirvesinin 13 Temmuz'da Paris'te yapılması planlandığı için bu rol ilk kez Sarkozy'e düşecekti ve diğer hükümet başkanlarına iki yıl sonra sıra gelecekti. Komisyon bu öneriyi, reforme edilen AB anlaşmalarına işaretle reddediyor. Öngörüldüğü gibi bu anlaşmaların 1 Ocak 2009 tarihinde yürürlüğe girmesi halinde bu görev, AB'nin dış politikasından sorumlu olacak olan ve yeni atanacak AB ve AB Komisyonu başkanına düşecek. Bu kuralın, 19 Haziran'da yapılacak zirvede değiştirilmemesi halinde, Sarkozy gerçi 1 Temmuz'dan itibaren zaten AB Dönem Başkanlığını üstleneceği için yıl sonuna kadar Akdeniz Birliği'nin eş başkanı olabilecek. Ancak Sarkozy'nin Akdeniz Birliği'ni ilk iki yılda kendisi ve Mısır Devlet Başkanı Mübarek'ten oluşan güçlü bir lider kadrosuyla tetikleme planı, bu durumda başarısız olacak. Komisyonun diğer önerileri ise tartışılmıyor. Buna göre, AB ile partner ülkeleri (Moritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Ürdün, İsrail, Filistin Özerk Yönetimi, Suriye, Türkiye, Arnavutluk, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ ve Monako) tarafından yürütülen bir sekreterlik oluşturulacak. Zirve toplantısı her iki yılda bir yapılacak olsa da asıl yetki, Akdeniz Birliği'ne dahil olan tüm ülkelerin diplomatlarından oluşan ve Brüksel'e yerleşecek olan bir ‘Daimi Komisyon'da olacak." (Martin Winter, 21/05)

 

AVUSTURYA BASINI:
Orf:
"Beraberinde Ekonomi Çevrelerinden Kalabalık Bir Heyet İle Türkiye'yi Ziyaret Eden Cumhurbaşkanı Fischer Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İle Buluştu": "Türkiye, Cumhurbaşkanı Fischer'i içtenlikle karşılıyor. Hangi ülke bir cumhurbaşkanını büyük zahmetlerle hazırladığı üzerinde resimleri bulunan ve Almanca yazılmış hoş geldiniz afişleriyle karşılar? Basın önünde yaptıkları açıklamada Cumhurbaşkanı Gül Avusturyalıların eleştirel yaklaşımlarından endişelendiği intibaını hiçbir şekilde vermiyor ve Avusturya'nın AB'nin genişlemesinden büyük yarar sağladığına işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Fischer ise Türkiye'nin AB üyeliği konusunda, ‘Türkiye ile yapılacak müzakerelerin ucu açık. Ben müzakerelerin sonucunun ne olacağını tahmin edemem ve tahmin etmek de istemiyorum. Ayrıca AB'ye eğer üye olacaksa bugünkü Türkiye değil değişik bir AB bulacak olan başka bir Türkiye üye olacak' dedi." (Eugen Freund, 21/05)

Die Presse: "Türkiye'nin Yüzüne Kapıyı Kapamayın": "Ankara'ya giden yollar Türk ve Avusturya bayraklarıyla süslenmiş. Heinz Fischer'e ‘hoş geldin' diyen pankartlar görülüyor. Güç ziyaretçilerin de dostça karşılandığını gösteren küçük bir jest. Dün mevkidaşı Abdullah Gül tarafından kabul edilen Avusturya Cumhurbaşkanı Fischer de güç ziyaretçiler arasında yer alıyor. Çünkü Avusturya ile Türkiye'nin birbirinden ayrılmasına neden olan bir konu var: Ankara'nın amaçladığı, Viyana'nın ise hâlâ reddettiği AB'ye tam üyelik. Fischer için bu ziyaret son derece hassas bir karakter taşıyor. Türk tarafı, resmi ziyaret çerçevesinde ondan olumlu bir sinyal bekliyor. Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin umudunu kırmayacak, ancak öte yandan da Avusturya halkının bu konudaki görüşünü belli etmeyecek bir cümle aradı ve ‘AB ile müzakereler ucu açık bir şekilde sürdürülecek' diyerek Türk ev sahiplerini yatıştırmaya çalıştı. Fischer'in ardından ‘Kapıyı kapatmıyoruz' demesi ise sempati ile karşılandı. Gül gazetecilere, ‘Avusturya'nın AB'nin son genişlemesinden muazzam bir kazanç sağladığını' hatırlattı ve ‘Halka Türkiye'nin katılımının zarar değil, yarar getireceğinin anlatılması gerekir' dedi. Resmi ziyarete paralel olarak, Gül'ün doğduğu şehir olan Kayseri'de bir Avusturya-Türkiye ekonomi forumu da yapılıyor. Ancak Avrupa içindeki görüş farklılıklarından dolayı, ekonomik işbirliği de hassasiyet kazanıyor. 27 AB üyesi arasında Türkiye'nin katılımı konusunda en olumsuz tutuma sahip olan Avusturya, Türkiye'deki yabancı yatırımcılar arasında 8. sırada yer alıyor. Ticaret Müşaviri Richard Bandera gelişmenin aynı yönde devam etmesi halinde, Avusturya'nın Almanya'yı bile geride bırakacağını belirtiyor. Avusturya'nın Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda, sonucu hiçbir zaman olumlu olmayacak bir referandum yapılmasına karar verdiği düşünülecek olursa, enerji ihtiyacının karşılanması açısından büyük önem taşıyan doğalgaz boru hattı Nabucco'ya ortaklık çalışmaları nasıl yoğunlaştırılabilir? Fischer buna rağmen, şimdiye kadar Türkiye tarafından biraz tereddütle yaklaşılan bu projeye yeni bir ivme kazandırmayı başardığını umuyor. Fischer her ihtimale karşı, ifadesini biraz yumuşatarak, burada yalnız Avusturya'nın söz konusu olmadığını belirtiyor ve ‘Nabucco Avrupa'nın tümü için önem taşıyor' diyor." (Wolfgang Böhm, 21/05)

Kurier: "Türkiye Viyana'nın AB'nin Kapısını Açacak Anahtar Olmasını Umuyor": "İki devlet başkanı, planlanan süreden daha uzun süren ikili görüşmenin ardından bir basın toplantısı yaptılar. Gül ‘müşterek tarihi temellere' işaret etti ve şu sıralar Avrupa'da altıncı ekonomik güç olan Türkiye'nin şimdi sahip olduğu ve gelecekte sahip olacağı potansiyeli vurguladı. Gül ayrıca, Avusturya tarafından çekinceli bakılan Türkiye'nin AB'ye katılımı bağlamında, Türkiye'nin enerji transit ülkesi olarak öneminin de altını çizdi. Gül, ‘Kimse bunun hangi tarihte gerçekleşeceğini bilmiyor, ancak müzakerelerin son aşamasında Türkiye farklı bir Türkiye olacak' dedi. Avusturya'nın Ankara'daki enerjik büyükelçisi Heidemarie Gürer bu konuda, ‘AKP, AB'ye katılım yönünde tam gaz ilerliyor' dedi. Türk resmi çevreleri Avrupa'nın tüm çekincelerine rağmen, dışa karşı iyimser görünüyor. Erdoğan, Kurier gazetesinin önceden kendisiyle yaptığı bir röportajda, ‘Avusturya'nın, tam üyelik perspektifi bazında müzakerelerin ilerlemesini destekleyeceğine inanıyorum' demişti." (Walter Friedl, 21/05)

Österreich: "Türkiye AB'de Destek Arıyor": "Ankara'da neredeyse her caddede Heinz Fischer'in resimlerini görmek mümkün. Bu afişlerde Fischer için "Hoş geldin" yazıyordu, hem de Almanca. Keyfi yerinde olan Cumhurbaşkanı salı günü Türk Cumhurbaşkanını ziyaret etti ve ikili görüşme protokolde öngörülen sürenin çok üzerinde gerçekleşti. Kendi adına halkla ilişkiler. İki taraf da hassa konulara, örneğin, yavaşlayan Türkiye'nin AB üyeliği müzakerelerine değindi. Gül, gerekli reformların hızlandırılacağı sözünü verirken, AB hükümetlerine Türkiye'nin üyeliğinin avantajlarını, örneğin, Avusturya için kârlı ekonomik ilişkileri, kendi halklarına cazip gösterme çağrısında bulundu. Fischer ve Gül bugünkü Türkiye'nin değil, o zamana kadar değişen Türkiye'nin üye olacağını açıklarlarken, Fischer ayrıca müzakerelerin ucu açık olduğuna da değindi." (Tatjana Duffek, 21/05)

Kronen Zeitung: "AB Üyeliği Şartlarının Yerine Getirilebilirliğini Açıklığa Kavuşturma": "Cumhurbaşkanı Heinz Fischer ve eşi Margit resmî ziyaret için krizlerle sarsılan Türkiye'de. İlk günün ana konusu Boğaz'daki ülkenin AB üyelik gayretleri ve İslamcı hükümetle laik Kemalistler arasındaki güç mücadelesiydi. Avusturyalıların sadece yüzde beşinin Türkiye'nin AB üyeliği taraftarı olmasına rağmen, hem Heinz Fischer hem de meslektaşı Abdullah Gül görüşme atmosferinin iyi geçtiğini ve iki ülke arasındaki ‘derin ve zengin' ilişkileri vurguladılar. Gerçekten de Türkiye'ye birkaç kez tatile gelen Heinz Fischer şahsî olarak da Türkiye dostu. Türkiye'nin AB'ye giden yolda daha çok mesafe katetmesi gerektiğini vurgulayan Fischer, şartların iki tarafça da yerine getirebilirliliğinin açıklığa kavuşturulması gerektiğini ve bunu ucu açık süreç olarak tanımladıklarını söyledi." (Christian Hauenstein, 21/05)

 

BELÇİKA BASINI:
Euobserver: "Fransa, Türkiye'nin AB Üyeliğinde Referandum Israrını Sürdürebilir": "Fransa Parlamentosu bu akşam Avrupa Birliğine katılmak isteyen ve büyük nüfusa sahip ülkeler için ülkede referandum yapılmasını zorunlu kılan bir anayasal reform planını görüşecek. Merkez sağ Halk Hareketi İçin Birlik Partisinden (UMP) Jean-Luc Warsmann'ın Ulusal Meclis Yasal İşler Komisyonuna geçen hafta sunduğu değişiklik, nüfusu şu an 500 milyon olan Avrupa Birliği nüfusunun yüzde 5'ini aşan bir ülkenin Birliğe üyeliğinin onaylanması için referandum yapılmasını zorunlu hale getiriyor. Sunulan değişikliğin açıklayıcı özetinde şöyle denildi: ‘AB'nin bugün ulaştığı büyüklük ve geçmiş yıllarda genişlemeyle ilgili yapılan tartışmalar gözönüne alındığında, yeni bir genişleme ayrı bir dikkat gerektiriyor, özellikle de AB'nin iç dengesini büyük ölçüde değiştirecek nitelikteyse.' Fransız Sosyalist Partisi, 70 milyon nüfusa sahip AB adayı Türkiye'yi açık bir şekilde hedef alıyor gözüken hükme karşı çıktı. Jacques Chirac'ın cumhurbaşkanlığı döneminde 2005 yılında hükümet zorunlu referandum koşulunu getirmişti. Bu şartla ilgili reform teklifi, Fransa Cumhurbaşkanının gelecekte bir ülkenin Avrupa Birliği üyeliğinin nasıl onaylanacağına karar vermesini olanaklı hale getiriyor. Seçenekler arasında referandum düzenlenmesi ya da kararın beşte üç çoğunlukla karar veren Fransız Kongresine bırakılması bulunuyor." (Elitsa Vucheva, 21/05)

FRANSA BASINI:
Le Telegramme: "Kurumlar Reformu... Sürtüşme Noktaları": "AB'ye her yeni katılım için zorunlu referandumun kaldırılması, sağdaki başlıca tıkanma noktası. UMP milletvekilleri Türkiye'nin katılımı meselesinin referandumdan başka yolla aşılmasından endişe duyuyorlar. Komisyonda, az çok Ankara'ya odaklanan bir ‘sürgü' getirildi: AB vatandaşlarının yüzde 5'inden fazlasını temsil eden ülkeler için referandum hala geçerli. Figaro'ya göre, François Fillon ‘Türkiye maddesinin can sıkıcı olduğu' zira Ankara'yı yaraladığı değerlendirmesinde bulunurken, bu madde değişikliğe uğrayabilir." (21/05)

 

HIRVATİSTAN BASINI:
HRT:
"Akdeniz Birliği": "Avrupa Komisyonu, Strasbourg'da temmuz ayının ortalarında kurmayı planladığı, aralarında Hırvatistan'ın da bulunduğu 44 ülkeden oluşacak olan Akdeniz Birliği ile ilgili bilgiler verdi. Avrupa Komisyonunun dış işlerinden sorumlu üyesi Benita Ferrero-Waldner, Avrupa Parlamentosu temsilcilerine, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin düşündüğünden tamamen farklı bir teklif sundu. Yeni projede 44 ülke yer alıyor. Bu ülkeler; 27 AB ülkesi, Barcelona sürecini takip eden 13 ülke -Mauritanya, Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Ürdün, Filistin bölgesi, İsrail, Lübnan, Suriye, Türkiye ve Arnavutluk-, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Karadağ ve Monako olacak. Ferrero Waldner, yeni birliğin AB ile Akdeniz arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine katkıda bulunmasının beklendiğini ifade ederek, birliğin başlıca hedefinin; barış, istikrar ve serbest ticaret bölgelerinin kurulması, ayrıca halkların birbirine yakınlaştırılması olması gerektiğini açıkladı. Ferrero Waldner, güneye ne kadar çok yardımda bulunulursa, insanların batıya göçme ihtiyaçlarının da o kadar azalacağını vurguladı. Sarkozy'nin fikrine göre bu projeye sadece Akdeniz'e açılan AB ülkelerinin katılması gerekiyordu. Çoğu AB ülkesi buna karşı çıktı." (21/05)

 

İNGİLTERE BASINI:
Reuters: "Avrupa Birliği Türkiye'yi Reform Yolundan Çıkmaması İçin Uyardı": "Avrupa Komisyonu üye olmayı uman Türkiye'yi bugün reform sürecinden çıkmaması için uyararak ülkenin ‘başka bir harcanmış yılı kaldıramayacağı' açıklamasında bulundu.Avrupa Parlamentosunda konuşan AB'nin genişlemeden sorumlu Üyesi Olli Rehn, Avrupa Komisyonunun Türkiye'deki yavaş reform süreci konusunda endişeli olduğunu söyledi. Rehn, AB tarafından ifade özgürlüğünü kısıtladığı için eleştirilen bir yasanın uzun süre beklendikten sonra değiştirilmesini memnuniyetle karşıladı ama yasaya pratikte uyulması ve dil, kültürel, kadın ve sendika haklarında daha fazla ilerleme kaydedilmesi gerektiğini vurguladı. Hükümet ile muhalefet arasında diyalog çağrısında bulunan Rehn, Türkiye ile AB üyesi Kıbrıs arasındaki çıkmazı çözmenin zamanının geldiğini de belirtti. Rehn, ‘Türkiye'yi Avrupa değerlerine saygı göstererek bu davada ilerlediğini görmek istiyoruz. Türkiye reform yapmadan geçen bir yılı daha kaldıramaz' dedi. Rehn, Avrupa Parlamentosunda Türkiye'nin reformlarda ilerlemesini eleştiren ve bağlayıcılığı olmayan karar tasarısı tartışılırken konuştu." (21/05)

 

İSPANYA BASINI:
La Razon:
"AB, Türkiye'yi Yine Başarısız Buldu": "Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliğine (AB) katılım müzakereleri çerçevesinde, Türkiye tarafından yapılan reformlar sürecinin yavaşlığını ortaya koyan gelişmeler hakkındaki 2007 raporunu bugün Strasbourg'da tartışarak oylayacak. Avrupa Parlamentosunun Türkiye Raportörü Ria Oomen-Ruijten, sadece üç hafta önce AP Dış İlişkiler Komisyonu tarafından yapılan oylamada, rapor için 53 ‘evet', iki ‘hayır' ve dört ‘çekimser' oy çıktığında, bu Avrasya ülkesindeki ‘reformlar ritminin oldukça yavaş olduğunu' dile getirmişti. Türkiye raporunda, ‘ifade özgürlüğüne ilişkin olarak gelişmeler kaydedilmediğinden' ve bu sebeple, yasal olarak takibe uğrayan kişilerin sayısında artış olmasından yakınılıyor. Avrupa Parlamentosu, Türk Hükümetine, ‘vaatlerini yerine getirmesi ve Türkiye'nin laik bir devlete, çoğulcu bir topluma dayalı, modern ve başarılı bir demokrasiye dönüşmesi için esasi reformları mecliste oy çokluğuyla kabul etmesi' için ısrarda bulunuyor. Bu anlamda, ‘ancak insan haklarına ve temel özgürlüklere saygının bulunduğu, demokrasiye, sosyal hukuk devleti ilkelerine dayalı bir toplumun barışçı, istikrarlı ve başarılı bir topluma doğru gelişebileceği' üzerinde duruluyor." (Javier Aguilar, 21/05)

 

NOT: Bu bülten, 21 Mayıs 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir