2008-04-24 AB Bülteni

Son Güncelleme: 08 Mayıs 2008

2008-04-24 AB Bülteni

Bülten No : 41                                                                                                                                                                24 Nisan 2008


DIŞ BASINDA

TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

ABD BASINI: 

AP: "Avusturya: Türkiye AB'ye Tam Üyelik Dışındaki Alternatiflere Açık Olmalı": "Avusturya Dışişleri Bakanı bugün Türkiye'nin Avrupa Birliği ile üyelik dışında da bağlantıları göz önüne alması gerektiğini söyledi. Ursula Plassnik, Türkiye'nin 27 üyeli Blok ile üyelik müzakerelerinin sürmesi gerektiğini belirtti, ancak öte yandan üyelik hedefine bir alternatif önerisinde de bulundu. Avusturya Dışişleri Bakanı ayrıca ayrıntılara değinmeksizin ‘İyi biçilmiş bir Türkiye-Avrupa toplumunu başka bir rasyonel, gerçekçi alternatif olarak düşünebiliyorum' dedi ve Türkiye'yi siyasi reformlara devam etmeye çağırdı. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman ancak laik bir ülke olan Türkiye, AB'ye tam üyelik dışında kalan her türlü alternatifi reddediyor." (21/04)

ALMANYA BASINI : 

Hamburger Morgenpost: "AB, Türkiye İle Müzakereleri Hızlandırmak İstiyor": "AB, Türkiye ile 2005 tarihinden itibaren başlayan katılım müzakerelerini hızlandırmak istiyor. AB komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, Die Welt gazetesine verdiği demeçte, Türkiye ile yürütülen müzakereler çerçevesinde temmuz ayında, ‘İşletme ve Sanayi' ile ‘Fikri Mülkiyet Hakları' olmak üzere iki yeni başlığı daha açmayı tasarladıklarını belirtti. Rehn, ‘AB'nin kritik zamanlarda Türkiye'nin katılımına destek vermesi önemlidir' dedi. Ankara hükümetinden reformları sürdürmesini isteyen Rehn, ‘Herkese ifade özgürlüğü istiyoruz. Ayrıca, kadın ve azınlık haklarının korunmasını bekliyoruz' açıklamasında bulundu." (21/04)

 Südwest Presse: "Ödüllendirilen Kural İhlali": "Avrupa Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, ‘kritik zamanlarda' Türkiye'nin AB katılımının desteklenmesi gerektiğini açıkladı. Söylediklerinde doğruluk payı var. Türkiye kritik bir süreçten geçiyor. Anayasa Mahkemesi, son seçimleri kazanan AKP'nin istikametini beğenmediği için kapatılmasını inceliyor. Bu, biçimsel bir hukuki darbe olarak nitelenebilir. ‘Türklüğe hakareti' içeren 301. maddede değişiklik yapılsa bile, madde, değişiklikten sonra da basın ve düşünce özgürlüğüyle; demokratik düşünce özgürlüğüyle bağdaşmayacağa, aksine bununla alay edeceğe benziyor. Çünkü bu değişiklik, AB devletlerinin yabancı olduğu milliyetçi devlet görüşünü yansıtacak. Burada tehlikeli olan, Türkiye'nin, AB'nin ilgisini, değişmesi gerekmediği ve bunun yaptırımlarının olmayacağı yönünde yorumlaması. AB, beğenmediği tüm kuralları ihlal edebileceğini öğrettiği bir ülkeyi Birliğe almak üzere. Bu ülke, kalabalık halkıyla sübvansiyona muhtaç dipsiz bir kuyu olarak karşımıza çıkacak. Erdoğan hükümetinin reformlarda başarılı olması arzu edilse dahi katılım müzakerelerinin araç haline getirilmesinin önüne geçilmelidir." (Detlev Ahlers, 22/04)

AVUSTURYA BASINI : 

Wiener Zeitung: "Türkiye'ye Olumlu Sinyal": "Türkiye'nin üyeliğini isteyenlerin sayısının en az olduğu ülke Avusturya. Bn. Sanem, ‘AB'de istenilmediklerini hisseden insanlara AB'nin yararlarını açıklamak zor oluyor' diyor.Halbuki iki ülke arasında şimdi bile birçok alanda ilişki mevcut. Avusturyalılar Türkiye'ye tatile gitmeyi çok seviyorlar. 2006 yılında Türkiye'yi ziyaret eden Avusturyalı turist sayısı yarım milyon kadardı. Ekonomik ilişkiler de sürekli geliştiriliyor. Avusturya'nın ihracatı geçen yıl yaklaşık yüzde 12 oranında artarak, 945 milyon avroya ulaştı. Türkiye'den yaptığı ithalat ise 861 milyon avro değerindeydi. " (Martyna Czarnowska, 21/04)

Kronen Zeitung: "Plassnik Türkiye'ye Gidiyor: Boğaz'da Fırtınalar Esiyor": "Türk ordusu nüfuzunu kaybetmekten korktuğu için AB'ye katılıma karşı. Ordu işte bu yüzden dinci Erdoğan hükümetini ‘ülkeyi yavaş yavaş İslamlaştırdığı' için görevden alması beklenen, Atatürk ilkelerine sadık Anayasa Mahkemesinin olası ‘hukukî darbesini' destekliyor. AB'nin merkezinde uzun zamandan beri Erdoğan'ın AB çizgisini ordu karşısında Avrupa kalkanı olarak kullandığı şüphesi hâkim. Erdoğan seçimlerde zafer kazanma sarhoşluğu içinde verdiği yeni bir anayasa çıkarılması ve ‘Türklüğü aşağılama' maddesinin kaldırılması gibi vaatleri yerine getirmedi, ama üniversitelerdeki başörtüsü yasağını kaldırdı." (Kurt Seinitz, 21/04)

Die Neue Epoche: "Plassnik Ankara'da AB Üyeliğinin Yerini Alacak Bir Alternatif'den Yana": "Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, Türkiye'nin Avrupa Birliğine tam üyelik dışında alternatifleri de gözönüne alması gerektiğini söyledi. Plassnik, pazartesi günü Türk mevkidaşı Ali Babacan'la birlikte Ankara'da yaptığı basın toplantısında, iyi biçilmiş bir Türkiye-Avrupa toplumunu gerçekçi başka bir alternatif olarak düşündüğünü ve Türkiye'ye kapıların kapatılmaması gerektiği, ilişkilerin gerçek çerçevesini belirleyebilmek için müzakerelere ihtiyaç olduğunu söyledi. Türkiye Dışişleri Bakanı Babacan, Türkiye'nin AB'ye katılımının medeniyetler ittifakı bağlamında çok önemli bir mesaj olacağını ve Türkiye'nin AB'ye katılımının 21. yüzyılın en önemli barış projelerinden biri olduğunu söyledi. Türkiye ile AB arasında üyelik müzakereleri 2005 yılında başladı. Fakat tartışmalı konulardan biri olan Kıbrıs sorununda bir ilerleme şu ana kadar gerçekleşmedi. Aralarında Fransa ve Avusturya'nın da olduğu birçok ülke Ankara'nın üyeliğine karşı olduklarını açıkladılar. Plassnik, Türkiye'ye reformlara devam etmesi yönünde çağrıda bulundu." (22/04)

Die Tageszeitung: Türkiye'nin AB Üyeliği Tartışıldı": "AB'nin genişlemeden sorumlusu Komiseri Olli Rehn'in, Türkiye'nin ‘10 ila 15 yıl içerisinde' AB'ye üye olabileceği öngörüsü, Fransa'daki iktidar partisi UMP'nin tepkisini çekti. UMP milletvekili Richard Mallie pazartesi günü yaptığı bir açıklamada, bu tür bir cesaretlendirmenin ‘bir skandaldan' ibaret olduğunu ifade ederken, sözlerine, ‘Rehn, Fransız halkının ve Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin konuyla ilgili yaklaşımını bilmektedir' cümlesini ekledi. Fransız milletvekili Mallie bir grup parlamenter ile birlikte Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkarken, Sarkozy gibi ‘imtiyazlı ortaklıktan' yana olduklarını belirtiyor. " (22/04)

Die Presse: "O Zaman Avusturya Tek Başına Kalırdı": "Fransa, Türkiye'nin katılımı konusunda halk oylamasına gitme planından vazgeçiyor. Bunun haklı nedenleri var. Türkiye'nin katılımına karşı olanlar şimdiye kadar gayet rahattılar. Fransa yönetiminin AB'nin genişlemesi konusunda her halükarda halk oylaması yapacağı açıklamasının arkasına gizlenebiliyorlardı. Müzakerelerin Türklerin boşa harcadığı çaba olduğu ve üyelikle sonuçlanma şansının hiç olmadığı aşikârdı. Çünkü Fransızların büyük bir olasılıkla katılıma karşı oy kullanacakları düşünülüyor.Türkiye'nin AB'ye katılımına genelde şüpheli gözlerle bakan Cumhurbaşkanı Sarkozy, yön değiştirdi. Nesnel değil duygusal şekilde gerçekleşeceği önceden belli olan bir politika şekli istemiyor. Bu haklı nedenlere dayanıyor. Çünkü bir yandan aday bir ülkeden önce müzakerelerde önemli reformlar yapmasını isteyip sonra o ana kadar konuya uzak kalmış bir halk çoğunluğu tarafından üyeliğin reddedilmesini sağlamak pek adilce bir davranış olmaz. Öte yandan, politika bu noktada sorumluluğu üzerinden atamaz. Tam üyeliğe seçenek getirecek olan halk değil, politikadır. (Wolfgang Böhm, 22/04)

Orf2: "AB Türkiye İle Üyelik Müzakerelerini Hızlandırmak İstiyor": "AB'nin Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, Türkiye ile yürütülen üyelik müzakerelerinin hızlandırılmasını istiyor. Bunu duymak Türkiye'de memnuniyet yaratıyor. Oysa Türkiye'nin tam üyeliğine karşı büyük çekinceleri olan Fransa, Almanya ve Avusturya'dan ise protesto sesleri yükseldi. Avusturya Dışişleri Bakanı Plassnik'in bugün başlayan Türkiye gezisinin ana konusunu da işte bu ülkenin AB'ye tam üyeliği oluşturdu. Ülkenin AB'ye tam üyeliği Avusturya Dışişleri Bakanı Plassnik'in bugünkü Türkiye ziyaretinin de ana konusunu oluşturdu. Medyanın ilgisi de o derece büyük oldu. Zira Avusturya Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğini isteyenler arasında yer almıyor. Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan, bugün ortaklaşa olarak düzenlenen basın toplantısında, bu sürecin sonucunun ne olacağına bakılmaksızın Türkiye'nin Avrupa yolunda ilerlemesini sürdüreceğini vurguladı." (22/04)

Kurier: "Tatlı, Ama Sert": "Plassnik Türkiye'de: Dışişleri Bakanı Ankara'nın AB üyeliği dışında başka seçenekler bulunması, meslektaşı Babacan ise katılım konularında ısrar ediyor. Türkiye'de, Avusturya'nın Türkiye karşısındaki kuşkulu tutumunun sembolü olarak kabul edilen Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, Ankara'ya yaptığı resmi ziyarette, medyanın büyük ilgisini çekti. Bir Türk diplomatı, ‘Bir pop şarkıcısı gibi karşılandı' dedi. Plassnik enerji sektöründe Orta Asya ve Orta Doğu ülkeleri ile ilişkiler konusunda ‘yeni bir sayfanın açılmasını' sağlayacak olan Nabucco boru hattı projesinin de altını çizdi ve ‘Gelecekteki doğalgaz ihtiyacımız muazzam olacak. Nabucco'ya ihtiyacımız var. Türkiye bu konuda vazgeçilemeyecek bir ortak' dedi." ( Margaretha Kopeinig, 22/04)

Kronen Zeitung: "Plassnik Türkiye'de: Otomatikman Katılım Olmayacak": "Plassnik resmi ziyareti sırasında ‘AB ile müzakereler konusunda pozisyonumuzu değiştirmeyeceğiz' diyerek açık görüş belirtmesine rağmen, Türk politikacılar tarafından son derece dostça karşılandı. Bu, ‘otomatikman katılım olmayacağı', ‘Türkiye'nin üzerine biçilmiş ortaklık' ve öncelikle Türklerin de çıkarına olacak ‘reformların' yapılması anlamına geliyor. Plassnik, Türkiye'nin katılım arzusunun ‘yalnızca Avusturya için değil, herkes için hassas bir konu olduğunu' vurguladı." (Kurt Seinitz, 22/04)

Der Standard: "Türkiye: AB'ye Katılım, Plan B Yok": "Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik'in Türkiye ziyaretinde Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan Türkiye'nin tam üyeliğinden başka bir seçenek olmadığını vurguladı. Plassnik Türkiye'nin iç politikasında gergin anların yaşandığı bir dönemde, pazartesi ve salı günü Türkiye'ye resmi bir ziyarette bulundu. Şu sıralar Türkiye'de kimse iktidar partisi AKP'nin kapatılma davası konusunda ne gibi gelişmeler olacağını bilemiyor. Basın konferansında Plassnik'in Avusturya'nın tam üyelik dışında "gerçekçi ve mantıklı bir seçenek" oluşturulması gerektiği şeklindeki pozisyonunu savunmasının ardından, Babacan da ‘21. yüzyıl Avrupasının en önemli barış projelerinden biri olan' tam üyeliğin Türkiye'nin tek hedefi olduğunu vurguladı. Babacan, Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda kendilerine halk oylaması vaadinde bulunulan Avusturyalıların katılımı destekleme oranının oldukça düşük olmasından dolayı endişelenmediğini ifade etti ve ‘İnsanlar tanımadıkları şeyleri sevmezler' dedi. " (22/04)

Österreich: "Türkiye'nin AB Katılımı Viyana ve Ankara'yı Böldü" : "Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik, pazartesi günü meslektaşı Ali Babacan tarafından sıcak bir şekilde karşılandı. Türkiye'nin AB'ye katılımı konusundaki fikir ayrılıkları devam etse de dış politika ve terör konusunda her iki ülke daha sıkı işbirliğine gitmek istiyor. Plassnik, gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye'nin, AB'nin ‘yakın ortağı' olması gerektiğini açıkladı. Ancak, bu ortaklığın nasıl olacağı konusunda ‘tahayyül gücünün' genişletilmesi gerektiğine de işaret etti. Plassnik kendini, bir Türk gazetecinin tanımlamasının aksine ‘katılıma karşı gelenlerin sembolü' olarak görmediğini açıkladı. Yıllardır devam eden net duruşunun Türkiye'de saygıyla karşılandığını ve bu tutumunun ülke basını tarafından da adil karşılanacağını belirtti. Plassnik, başkanlığı döneminde açılan Bilim ve Araştırma konulu başlığın sonlandırıldığını açıkladı." (22/04)

Der Westen: "Türkiye, 15 Yıl İçinde AB Üyesi Olabilir" : "AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu üyesi Olli Rehn, Balkanlar'ın batısının ve Türkiye'nin 15 yıl içinde Avrupa Birliği'ne girme olasılığının yüksek olduğunu söylüyor.
SORU: Siz, Hırvatistan ile müzakerelerin 2011'de, Türkiye ile de 15 yıla kadar tamamlanacağını düşünüyorsunuz.
REHN: Hırvatistan ile yürütülen müzakerelerin 2009 yılında tamamlanmasını ve aynı yılın sonuna doğru da AB'ye girmesini istiyoruz. Türkiye'nin Birliğe girişi, demokratik ve mali koşulları yerine getirip getirmemesine bağlı. Türkiye'nin önünde çok dönemeçli bir yol var. Ama reform sürecinin devam etmesi halinde, gerekli koşulların 15 yıl içinde yerine getirilebileceği makul bir tahmin olur. (23/04)

Der Standard: "Türkiye Otomasyonu": "Türkiye ile AB artık otomatikman aynı anda anılıyor. Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik ise Ankara'ya yaptığı ziyarette, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne yakınlaşma sürecinde ‘otomasyon' olmayacağını söyledi. Bu sürecin sonunda tüm üye ülkelerin Türkiye'nin katılımını onaylamaları gerektiği gözönünde bulundurulacak olursa, Plassnik'in söylemi doğru.Türkiye olayında henüz bu aşamaya gelinmedi. Gerçek olan birşey varsa o da, bu ülkenin 2005 sonbaharından bu yana resmen AB adayı olduğu. Ülkenin günün birinde şartları yerine getireceğinden duyulan kuşku, müzakereler sonucu otomatikman ortadan kalkacak, ya da kalkmayacak. Bu otomasyonu reddedip, sürekli özel ilişkilerden bahsedenler, AB'nin inanılırlığının altını kazıyor demektir. Yalnızca dışa karşı değil, Birliğin içinde de. Avrupa'nın birleşme tarihi, özünde hukukun birleştirilmesinin de tarihidir. Bu daha basitleştirilecek olursa, herkese eşit haklar anlamına gelir. Peki AB adayı Türkiye için birdenbire farklı bir hukuk mu geçerli oluyor? Bunu isteyen biri varsa, açıkça söylesin. Ve bunun AB için doğuracağı sonuçları bir düşünsün." (Josef Kirchengast, 23/04)

FRANSA BASINI : 

AFP: "Olli Rehn: Türkiye '10-15 Yıl' İçinde AB'ye Üye Olabilir": "Genişlemeden sorumlu Avrupa Komiseri Olli Rehn, bugün yayımlanan bir mülakatında, Türkiye'nin, reformları sürdürmesi şartıyla ‘10-15 yıl' içinde Avrupa Birliği'ne üye olabileceği değerlendirmesini yaptı. Rehn'e göre, AB haziran ayında Ankara'yla şirket hukuku ve fikri mülkiyet konusunda iki yeni başlığı açmayı düşünüyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile kısa süre önce Ankara'yı ziyaret eden Komisere göre AB özellikle, Türkiye'nin daha büyük bir ifade özgürlüğü sağlamasını, azınlıkları ve kadınları en iyi biçimde korumasını arzuluyor." (21/04)

AFP: "AB... Plassnik, Reformları Gerçekleştirmesi Gereken Ankara'nın Katılımının 'Otomatik' Olmadığını Söyledi": "Avusturya Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik bugün Ankara ziyaretinde, Türkiye'yi demokratik reformları tamamıyla hayata geçirmeye çağırarak bu ülkenin Avrupa Birliğine katılımının ‘otomatik' olmayacağını belirtti. Plassnik, ‘Avusturya'nın Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili tutumu belli ve değişmedi' şeklinde konuştu. Plassnik, Türk Hükümetinden, Avrupa değerlerinin kabulü konusunda öncülük etmesini isteyerek, Türkleri şimdiye kadar ‘gündelik hayatta' kabul edilen demokratik reformları uygulamaya çağırdı." (21/04)

İNGİLTERE BASINI : 

Reuters: "Avrupa Parlamentosu Türkiye İle İlgili Endişelerini Açıklayacak": "Türkiye'nin AB'ye katılım müzakereleriyle ilgili olarak hazırlanan ilerleme raporunun ardından şimdi de Strasbourg'daki parlamento toplantısında dış ilişkiler komisyonunda bağlayıcılığı olmayan bir kararın görüşülmesi ve kabul edilmesi bekleniyor. Söz konusu yetkiliye göre, kararda, Türkiye Cumhuriyet Başsavcısının iktidardaki AK Partinin kapatılmasına yönelik açtığı dava ve İslami faaliyetleri nedeniyle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasetten yasaklanması talepleriyle ilgili endişelere değinilmesi bekleniyor. Geçtiğimiz hafta Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştiren Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso da reformların hızlandırılması ve AB üyeliğine daha fazla alaka gösterilmesi çağrısında bulunmuştu. Barroso ayrıca -Avrupa Komisyonunun bunun AB'ye üyelik müzakerelerini tehlikeye atacağını belirttiği- AK Partiye yönelik kapatma davasıyla ilgili AB'nin endişelerini de dile getirmişti." (21/04)

İSVİÇRE BASINI: 

Der Bund: "Türkiye Üyeliği İçin Halk Oylamasına Gidilmeyecek mi?": "Fransa Devlet Başkanı Sarkozy, bir anayasa revizyonu çerçevesinde gelecekteki AB genişlemesi için zorunlu halk oylaması öngören düzenlemeye dönmek istiyor. Chirac bunu 2005 yılında Fransızlar Anayasa sözleşmesini oylamak durumunda kaldıklarında, şüpheci vatandaşlara demokratik söz söyleme haklarını garanti altına almak adına vadetmişti. Böylece Türkiye'nin üyeliğine karşı büyük tepkinin Anayasa sözleşmesi konusunda yapılan referandumu etkilememesini umut etmişti. Bilindiği gibi bunun pek yararı olmadı, Fransızlar Avrupa Anayasası'nı belirgin oranda reddettiler. Ancak Türkiye gibi AB adaylarına karşı halk oylaması engeli Fransız Anayasası'na madde 88-5 olarak girdi.Avrupa işlerinden sorumlu müsteşar Jean-Pierre Jouyet Sarkozy'ye referandum zorunluluğunun, tüm AB'nin Fransızların oylama sonucuna bağlı olacağı ve bir anlamda Fransız halkının keyfine tabi olacağı için Avrupalı ortaklar tarafından pek iyi karşılanmadığını söylemişti. Sarkozy, mütemadiyen Türkiye'nin AB üyeliğine karşı konuşmuş olsa da, bu fikre kulak vermişti. "Rudolf Balmer , 23/04)

RUSYA BASINI : 

Nezavisimaya Gazeta: "Ankara, AB'ye Üyelik Müzakerelerinin Sürüncemede Kalmasından Ziyade 301. Madde Konusundaki Gelişmelerden Daha Çok Endişe Duyuyor": "Türkiye'de, Ceza Kanunu'nun 301. Maddesinin akıbeti konusunda yoğun tartışmalar sürüyor. Bu madde, Ankara'nın üye olmak istediği AB tarafından eleştirilmektedir. 301. madde, vatandaşların, devlete karşı hakarette bulunmalarını fiiliyatta yasaklıyor. Orhan Pamuk, Türkçülüğe hakaret etmekle suçlandı. Ancak, yüksek görevli Avrupalı bürokratların ve sanatçıların itirazı sayesinde Pamuk, hapis cezasından kurtuldu. Özellikle yine 301. Madde gereğince şartlı olarak altı ay hapis cezasına çarptırılan gazeteci Hrant Dink'in, İstanbul'da bir Türk aşırı milliyetçi tarafından öldürülmesinden sonra Pamuk, vatanından ayrılmaya karar verdi. Öldürülen gazeteci Hrant Dink, Türk devletinin, topraklarında yaşamış çok sayıdaki Ermeninin öldürülmesinden suçlu olduğunu iddia ediyordu.." ( Pavel Sarkisyan, 23/04)

YUNANİSTAN BASINI : 

Kathimerini: "Türkiye'nin AB Üyeliğine İlişkin Veriler Değişti mi?": "AB üyesi ülkelerde Türkiye'nin tam üye olması yönündeki coşku ve belki de acelenin önemli derecede azalmış olması. En olumlu görüşler bile, Türkiye'nin AB ile müzakerelerinin çok uzun süreceği ve sonucun da yine belirsiz kalacağı yönünde. Durumu bilmeyenler ya da bilmezlikten gelenler, komşumuzun üyeliğin temel siyasi ve ekonomik ön koşulları yerine getirebilmek için büyük bir mesafe kat etmesinin gerekli olduğunu kabul ediyorlar.Türkiye'nin Avrupa'nın bünyesine tam olarak katılmasını kuşkuyla karşılayanlar sayıca çok olmasına rağmen, -sayıları çok arttı- üyelik müzakerelerinin durdurulmasını ve bilindiği gibi, Türkiye tarafından kabul edilmeyen bir nevi özel ilişkiyi alternatif çözüm olarak önermeye hazır olanların sayısı pek azdır. Özel ilişki fikri yok olmayacak, fakat büyük bir olasılıkla bir kenarda kalacak. Bu bağlamda ikinci veri, üyelik işlemleri çerçevesinin Türkiye açısından Avrupa yönünde çağdaşlaşması için çok önemli bir rol oynaması ve istikrar faktörü sayılması nedeniyle Türkiye ile müzakerelerin, çok ağır adımlarla da olsa, devam edeceği yönünde." (Lukas Tsukalis, 21/04)

IN.GR: "Avrupa Parlamentosu Türkiye İlerleme Raporunu Kabul Etti": "Avrupa Parlamentosu Dış İşleri Komitesi, Hollandalı üye Ria Ruijten tarafından sunulan 2007 Türkiye ilerleme raporunu kabul etti.Rapor, Türkiye'nin bölge ve dış politikası konusunda ‘İyi komşuluk ruhu' ve içeride de ‘reformlara hız verilmesi' gibi iki temele dayanıyor.Nihai metinde, Türkiye Başbakanının 2008 yılını reform yılı olarak ilan etmesi memnuniyetle karşılanıyor ve Türkiye'ye, temel bir insan hakkı olan ifade özgürlüğünün egemen olacağı çağdaş bir demokrasiye dönüşmesi çağrısında bulunuluyor. Komite ayrıca, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması ve Ekümenik Patrik Bartholomeos'un kilise sıfatının açıkça kullanılması çağrısını yineledi." (23/04)

 

NOT: Bu bülten, 21-23 Nisan 2008 tarihleri arasında Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir