2008-03-07 AB Bülteni

Son Güncelleme: 21 Mart 2008

2008-03-07 AB Bülteni

Bülten No : 036 07 Mart 2008

DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ


İNGİLTERE BASINI:
Reuters:
"Türk Aydınlar Hükümetten Ab Reformlarına Ağırlık Vermesini İstedi": "100'den fazla Türk aydın, hükümete yaptıkları ortak başvuruda Türkiye'nin kesintiye uğrayan Avrupa Birliği katılım çabalarını yeniden canlandırması çağrısında bulundu. AB, uzun zamandır Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İslami kökleri olan merkez sağ hükümetini ifade özgürlüğü, azınlık hakları ve diğer reformlar konusunda ağırdan almakla suçluyor. Hükümet, AB'ye katılım taahhüdüne bütünüyle bağlı olduğunu bildirdi ve gecikmeler için 2007'deki yoğun seçim gündemini ve Kuzey Irak'taki PKK asileriyle mücadeleyi neden olarak gösterdi. Aydınlar, Ankara'nın AB'ye dış politikanın bir yönü olarak muamele etmeyi durdurması ve AB reformlarının sosyal, ekonomik ve siyasi hayatın her alanını etkilediğinin farkına varması gerektiğini söylediler ve Birlik içinde, Türkiye'nin AB'ye katılımına yönelik muhalefete -özellikle Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ve Almanya Sanşölyesi Angela Merkel'den gelen- en iyi cevabın reformları hızlandırmak ve güçlendirmekle verilebileceğini belirttiler." (Gareth Jones, 03/2008)

Reuters: "Türkiye, Akdeniz Birliği Planına Destek Veriyor": "Bir Türk yetkili bugün Türkiye'nin planlanan Akdeniz Birliğinde -bunun Ankara'nın Avrupa Birliğine üyeliğinin ikamesi olmadığına dair güvence alınmasının ardından- yer almaya hazır olduğunu söyledi. Akdeniz Birliği, Türkiye'nin AB üyeliğine şiddetle karşı çıkan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin en gözde projesi. Ancak Fransa, projenin çok parçalayıcı olduğunu düşünen Almanya ile diğer bazı AB üyesi ülkelerin baskıları sonucu, orijinal planını bir miktar yumuşatmak durumunda kalmıştı. Bir Türk diplomat, ‘Akdeniz Birliği konusunda herhangi bir problemimiz yok. Nihayetinde Türkiye Akdeniz'de en uzun sahil şeridi olan ülke. Dolayısıyla bölgede yeni projelere, işbirliği ve dayanışma konularına elbette sıcak bakıyoruz' dedi. Türk yetkililer bu konuda çok hızlı bir ilerleme yaşanmasını beklemediklerini ifade ediyorlar, ancak temmuz ayında AB Dönem Başkanlığını devralmasından önce Fransa'nın hazırlık niteliğinde bazı toplantılar organize etmeye çalışacağını ve daha detaylı planlar ortaya koyacağını düşünüyorlar. (04/03)

FRANSA BASINI:
Liberation: "Fransa ve Türkiye... İki Taraf da Kaybediyor": "Fransa ile Türkiye'nin ikili ilişkileri kötü durumda. Üstelik ufukta bir iyiye doğru ilerleme de görünmüyor. Beş yıl öncesine kadar Fransa, Türkiye'nin en iyi dostu gibiydi. Cumhurbaşkanı Chirac, AB adaylığını savunuyordu. Ancak artık tamamen bir değişim söz konusu. Belki Avrupa'nın Hristiyanlığına olan derin inancı, belki de seçmenin desteğini kazanma düşüncesiyle hareket eden Cumhurbaşkanı Sarkozy, katılım müzakerelerini başlatmış olmasına rağmen, Türkiye'nin üyeliğine açıkça karşıt bir politika yürütmekte. Türkiye, bir yandan küreselleşme, bir yandan ülkenin kötüye gittiğine dair olumsuz düşüncelerle yıpranan bir seçmen kitlesinin hem ifade ettiği, hem itiraf edemediği tüm duygu ve önyargıların yüklenebileceği bir ülke olarak mükemmel bir günah keçisidir. Ayrıca bir takım iç sıkıntılar da yaşamakta: Kürt terörünün yeniden canlanmasıyla artış gösteren milliyetçilik, Kemalist mirasın kısmen tartışmaya açılması, küreselleşmenin etkileri ve AB ile müzakerelerin uzun sürecek olmasıyla kamuoyuna kabul ettirilmesi gereken bir dizi reform gibi. Bu durum bazı rahatsızlıklar doğuruyor ve Türkiye'ye karşı sert çıkışlarını artıran Fransa üzerinde toplanmasına neden oluyor. Ankara ile ‘katılım müzakerelerinin' yerine ‘hükümetler arası müzakerelerden' söz edilmesi veya 2009 yılında yapılması beklenen ‘Türkiye kültür sezonunun' sürece kısaltılması bunun son örnekleri. Fransa da ayrıca ideal bir günah keçisidir: Fransızca konuşan veya Fransız dostu elitlerin hıncı, Fransa'nın kültürel, siyasi ve tarihi etkilerinin düzeyinde. Bu uyuşmazlık ikili ilişkilerin temel taşı olan ekonomik ilişkiler üzerinde etkisiz kalmıyor. Türkiye'de iş imkanı sağlayan Renault ve Carrefour gibi şirketler elbette kapanmayacak, ancak bu durum kuşkusuz ileride yapılacak anlaşmaları etkileyecektir. Örneğin Areva, GDF ve silah üreticisi firmaların Türk kamu sektöründeki ihaleleri kazanma ihtimalleri oldukça düşük. Başka sektörlerde ise Fransızların gizlenmesi, başka ülkelerle ortaklık kurması veya yan sanayilere kayması gerekiyor. Özel sektör de bu ilgisizlikten etkilenip, Fransa'nın rakiplerine yönelebilir. Üstelik Fransa'nın 1 Temmuz'da AB Dönem Başkanlığını devralacak olmasıyla şimdiden krizin artacağı tahmin ediliyor. Fransa'nın başkanlığındaki bir Avrupa konjonktüründe Türkiye'nin dış dengeleri sarsılabilir. Bu durumda herkes kaybedecektir. Türkiye ve Fransa olduğu kadar AB de tabii." (Marc Bernardin, 04/03)

 

NOT: Bu bülten, 3-6 Mart 2008 tarihleri arasında Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir