Son Güncelleme: 25 Mart 2008
Bülten No : 035 03 Mart 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ABD BASINI:
Amerika'nın Sesi Radyosu: "Avrupa Birliğinin, Türkiye'nin Kuzey Irak Operasyonuyla İlgili Kaygıları Artıyor": "Avrupa Birliği Dönem Başkanı Slovenya tarafından yapılan açıklamada, Türkiye'den askeri operasyonu ana amaç olan Türk halkının terörizmden korunmasıyla sınırlı tutması istendi. Slovenya tarafından Avrupa Birliği adına yapılan yazılı açıklamada, ‘Avrupa Birliği dönem başkanlığı, Türk ordusunun 21 Şubat 2008 tarihinde Irak topraklarında başlattığı operasyonu büyük endişeyle izlemektedir' denildi. Açıklamada, Türkiye'nin vatandaşlarını terörizmden koruma ihtiyacının anlaşıldığının altı çizilse de Ankara'dan orantısız askeri güç kullanımından kaçınması, Irak'ın toprak bütünlüğüne, insan hakları ve hukukun üstünlüğüne saygı göstermesi talep ediliyor. Operasyon, Avrupa Parlamentosu nezdinde de ses getirmeye başladı. Bu çerçevede çarşamba günü gerçekleştirilecek bir basın toplantısında Avrupa Birliği'nden Türkiye'yi kınaması talep edilecek. Türkiye'nin Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı göstermesi ve soruna siyasi çözüm bulunması amacıyla Kürtlerle doğrudan diyaloga girmesi de diğer istekleri oluşturacak. Kürt sorunu 3-4 Mart'ta yeni anayasa çalışmaları bağlantısıyla bir kez daha Avrupa Parlamentosu gündemine gelecek. Sosyalistler, Liberaller ve Yeşillerin evsahipliği yapacağı toplantıda, AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn, anayasa reformu konusundaki görüşlerini iletecek. İlk gününde siyasi partilerin ve gazetecilerin anayasal reform ve Kürt sorunuyla ilgili görüşlerine odaklanacak olan toplantının ikinci gününde ana temayı yeni anayasa, sivil toplum ve kültürel özgürlükler oluşturacak." (27/02)
AP: "Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İfade Özgürlüğünü Sınırlayan Yasanın Değiştirileceğine Dair Sinyal Verdi" "CNN Türk televizyonu Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, oldukça eleştirilen, ifade özgürlüğünü sınırlayan ve ayrıca Nobel ödüllü Orhan Pamuk'un kovuşturulması için de kullanılan yasanın değiştirileceği yönünde sinyal verdiğini bildirdi. Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliğine katılmasını engellememesi için Türk Ceza Kanunu'nun 301. Maddesinde değişiklikler yapılacağını söylüyor. Cuma günü bazı açıklamalarda bulunan Erdoğan, kabinenin değişiklik teklifini onaylanması için Meclise ne zaman göndereceğine ilişkin bilgi vermedi." (01/03)
FRANSA BASINI:
AFP: "Türk Aydınlar Hükümetten Reformları Hızlandırmasını İstiyor": "100'den fazla Türk aydın bugün yayımladıkları ortak bildiride hükümetten, Avrupa Birliği'ne üyelik süreci için gerekli olan reformları hızlandırmasını ve ülkelerinin Batı'ya sıkı bir şekilde bağlı olduğunu kanıtlamasını istedi. Öğretim görevlileri, sanatçılar ve gazeteciler söz konusu bildiride, ‘Şu son üç yılda görmezden gelinen Avrupa sürecine tam olarak müdahil olmamak için artık hiçbir neden yoktur. Sizden, somut önlemler almanızı ve yitirilen zamanı yakalamanızı istiyoruz' dedi." (02/03)
YUNANİSTAN BASINI:
To Vima: "Özel İlişkinin İçeriği": "Özellikle Fransa'nın, Türkiye gibi nüfus açısından kendisinden daha kuvvetli olan bir ülkenin AB üyesi olmasını kabul edeceğini sanmıyorum. Bu bağlamda Türkiye'nin AB üyeliği hemen hemen imkânsız görülüyor. Bu nedenle de "en iyi ikinci seçenek" yani AB-Türkiye arasındaki özel ilişki ya da imtiyazlı ilişki konusu ele alınıyor. Bence imtiyazlı ilişki basit bir ortaklık bağlantısından daha fazla fakat tam bir kurumsal üyelikten de daha az bir içeriğe sahip olmalı. Başka bir ifadeyle her iki tarafı; hem AB'yi hem de Türkiye'yi tatmin edecek ikisinin ortası bir ilişki statüsü olacak. Bu statü şunları içerebilir:
- Türkiye'nin Avrupa Ekonomi Alanı (Norveç ve İzlanda'nın iç piyasaya katılımı) örneği çerçevesinde ve benzer düzenlemelerle AB'nin iç piyasasına tam katılımını
- Avrupa Birliği'nin ortak dış politikası ve savunma politikasının önemli bir bölümüne katılımını
- Diğer politikalara, programlara ve AB'nin arama, teknoloji, çevre vb. konularına ilişkin bütçesine seçenekli katılımını içerebilir, fakat Avrupa Birliği'nin Ekonomi ve Para kuşlağına katılımını içeremez.
Türkiye'nin kurumsal rolüne gelince bu konu, Türkiye'nin politika şekillendirme işlemlerine katılmasının fakat karar alma işlemlerine sadece pek nadir durumlar dışında genelde katılmamasının öngörülmesiyle hallolabilir. Aynı zamanda Türkiye'nin Avrupa Birliği ülkeler arası organlarına örneğin AB Konseyi'ne, AB Parlamentosu'na, Ekonomik ve Sosyal Komisyona vb. katılması konusu gözden geçirilebilir. Bu organlara katılımı gözlemci ülke nitelikli olabilir. Böylelikle politika şekillendirmeye katkısı olabilecek fakat karar alma işlemlerine katılmayacak. Bence bu ortaklık ve üyelik arası statü sadece Türkiye için değil AB üyesi olmak isteyen fakat yakın gelecekte üye olmaları mümkün görülmeyen başka ülkeler için de (örneğin Ukrayna için) uygulanabilir. Bu statü "Avrupa'ya siyasi katılım" oluşturabilir, fakat kararların alınmasına tam katılımla "kurumsal üyelik" olmayacak. Böylelikle Avrupa Birliği'ne üç türlü katılım statüsü şekillenmiş olur:
- Tam üyelik (full institutional membership)
- Siyasi katılım (political membership)
- Katılım ortaklığı (associated membership)
AB'de bu üç statünün şekillenmesi AB'nin sonsuzluğa kadar tam üyeliklerle genişlemesinin mümkün olmadığı temelinde, Avrupa Birliği'nin bugün karşılaşmakta olduğu yeni ülkelerin üye olması yönündeki baskılara karşı bir tutum benimsemesine yardımcı olabilir." (Atina Üniversitesi profesörü ve ELIAMEP yönetim kurulu üyesi Panayotis K. İoakimidis, 24/02)
NOT: Bu bülten, 24 Şubat-2 mart 2008 tarihleri arasında Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.