Son Güncelleme: 07 Mart 2008
Bülten No : 017 31 Ocak 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
AZERBAYCAN BASINI:
Ekspress: "Fransız Milletvekillerinden Azerbaycan'a Hakaret": "Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin liderliğini yaptığı Halk Hareketi Birliği Partisi, Türkiye'ye karşı yeni kampanya başlattı. İktidar partisinin 11 milletvekili, sözde Ermeni soykırımını tanımayan ülkelerin AB'ye üye olamayacağını açıkladı. Söz konusu açıklamada, Türkiye, demokratikleşme ve insan haklarının savunulması konusunda gereken adımların atılmamasıyla suçlandı: ‘1.5 milyon insanın hayatına son veren Ermeni soykırımını kabul etmeyen, Kürt sorunu ve Kıbrıs konusunda herhangi bir gelişme sağlayamayan bir devletin AB'ye entegrasyonu mümkün değil.' Açıklamada ayrıca, Türkiye'nin üyeliğinin AB'nin bütçesini olumsuz etkileyeceği ve Fransızların yüzde 71'inin, Almanların ise yüzde 66'sının adı geçen ülkenin AB üyeliğine karşı olduğu ve AB sınırlarının siyasi açıdan var olması için Türkiye'nin adı geçen kuruma üyeliğinin önlenmesi gerektiği belirtilerek, ‘Suriye, Irak ve Azerbaycan ile sınırı olan Türkiye, AB'ye üye kabul edilemez. Sınırsız Avrupa, siyasi Avrupa düşüncesinin ölümü demek. Türkiye'nin kuruma üye kabul edilmesi büyük bir yanlış' ifadelerine yer veriliyor. (...) Türkiye'nin yanı sıra Azerbaycan'a da hakaret edildi. Konuyla ilgili görüşlerini açıklayan siyaset bilimci Elhan Şahinoğlu, ‘Azerbaycan ile sınırı olan Türkiye AB'ye üye kabul edilmedi diyelim. Peki, Azerbaycan'ın AB'nin komşuluk programına üyeliği ve Avrupa'ya enerji ihraç edecek Nabucco projesine katılması nasıl izah edilecek?' dedi." (Hagani, 30/01)
AVUSTURYA BASINI:
Die Presse: "Türkiye'ye Layık Olmayan Bir Tartışma": " ‘Avusturya'da Kimsenin Türkiye'nin AB'ye Katılımı Lehinde Görüş Bildirmeye Cesaret Edememesi Garip' Kuşkusuz Türkiye'nin AB'ye katılımı aleyhinde ağırlıklı argümanlar var. Bunlardan en güçlüsü, katılımın Avrupa Birliği'nin gücünü aşacağı argümanı. Türkiye gibi büyük ve güçlü bir ülkenin katılımı, Birliğin kalıcı bir şekilde değişmesine yol açacaktır, ayrıca bu değişim pek de Birliğin yararına olmayabilir. Her büyük ülke gibi, Türkiye de bütün tezatlarıyla Birlik içinde ağırlığını koymaya ve Birliği etkilemeye çalışacaktır. Birliğin durumunun sağlam olmayışı göz önünde bulundurulacak olursa, bu Avrupa'nın zaten en küçük müşterek noktaya dayalı birlikteliğini ciddi bir şekilde tehdit edebilir. Ancak Avusturya'da katılımı engelleme hevesiyle, Türkiye aleyhinde yabancı ve İslam düşmanlığına dayalı bazı kaba argümanlar öne sürülüyor. Bunlar arasındaki en zayıf argüman, coğrafi olanı. Türkiye'nin büyük bir kısmının Avrupa'da değil Asya'da bulunması, globalleşen bir dünyada incir çekirdeğini doldurmayacak kadar önemsiz kalıyor. Kültürel argüman da aynı oranda zayıf. Çünkü Müslüman göçmenlerin akın edeceği yolunda uyaranlar, bunların çoktan ülkede oldukları gerçeğini bilinç altına itiyorlar. Türkiye'nin AB'ye başarılı bir şekilde bağlanması ve olumlu ekonomik gelişmenin sürmesi, göçmen akınına sebep olmaktan çok, şimdiye kadar entegre olmamış bu göçmen grubunu vatanına geri dönmeye teşvik edecektir. (...) Bu ülkede Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda yapılan birçok panele, neden bir tek Türk bile davet edilmiyor? AB'ye üyelik tartışmasında Avusturyalı işletmelerin Türkiye'de gerçekleştirdikleri projelere neden hiç yer verilmiyor? (...) Bir zamanlar SPÖ'lü, ardından da ÖVP'li bir Başbakanın Ankara'nın AB'ye giden yolunu açmış olmasına rağmen, Parlamento'daki Yeşiller haricindeki hiçbir partinin önde gelen politikacılarının katılımdan yana çıkmaması dikkat çekici.(...) Avusturya bu tartışmada, tıpkı tarafsızlık tartışmasındakine benzer bir hataya düşme tehlikesi ile karşı karşıya. Ülkede tek bir görüşün hakim olduğu inancı öylesine kuvvetli ki, dengeli bir tartışmaya gerek duyulmuyor. Bu belki yerli pazar için yeterli olabilir. Ama Avusturya AB içinde veto hakkı olsa da, tek başına karar vermiyor. 26 ülke karşısında bu pozisyonu savunmak zorunda. Minarelerden duyulan korku ve Türk kuşatmalarına ilişkin anılar yeterli değil. Asıl büyük tehlike Avusturya'nın Türkiye'nin katılımını, halk oylamasında reddetmesi değil, kabaca ve ayrım yapmaksızın sergilediği duygusal tutumuyla Ankara'ya ilişkin her türlü seçeneği peşinen yok etmesi. Türkiye, Avusturya ile Fransa'ya daha şimdiden ülkenin Avrupa'ya giden yoluna engel çıkarmak isteyen devletler gözüyle bakıyor. (...) Bu soruna sorumluluk duygusuyla yaklaşım farklı bir tutum gerektiriyor, yani tam üyelik yanında inanılır bir ikinci seçenek geliştirilmesi gerekiyor. Avusturya'nın Ankara'ya tam üyeliğin getireceği kazançları sağlayacak, ancak Avrupa Birliği'nin yeteneklerine uyacak bir çözümün bulunmasına katkıda bulunması lazım. Buna, "light üyelik" mi, yoksa imtiyazlı ortaklık mı denir, zevk meselesi." (Wolfgang Böhm, 30/01)
FRANSA BASINI:
AFP: "Sarkozy ve Merkel Türkiye'nin AB'ye Girmesini İstemediklerini Tekrarladılar": "Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Almanya Başbakanı Angela Merkel, Paris'te yaptıkları görüşmede Türkiye'nin AB'ye girmesini reddettiklerini yinelediler ve Ankara yönetiminin sadece imtiyazlı ortaklıktan yaralanabileceğini ifade ettiler. Sarkozy ‘Türkiye'nin dostu olmak istiyorum, ancak Asya'da yer aldığı için Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığını ifade ediyorum' dedi. Sarkozy, sözlerine ‘Türkiye'ye imtiyazlı ortaklık statüsü verilmelidir. Avrupa'da olmayan ülkelerden önce Avrupa'da yer alanları düşünmeliyiz. Tuzağa düşülmemelidir. Avrupa'ya komşu bütün ülkeler AB'ye girecek diye bir kaide yoktur. Avrupa'yı sonsuz bir şekilde genişletirsek, siyasi Avrupa'yı öldürürüz' şeklinde devam etti. Merkel ise ‘Türkiye'ye teklif edilmesi gereken tam üyelik değil, imtiyazlı ortaklık olmalıdır' dedi. (30/01)
İRAN BASINI:
Tahran Radyosu: "Avrupa Parlamenterleri Başörtüsünü Tartıştı": "Brüksel'de dün toplanan Avrupa Parlamenterleri ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) temsilcileri bir araya geldi. Avrupa Parlamenterleri ile TOBB ve İKV temsilcileri ortak düzenlenen ‘Avrupa Parlamenterleri ve Türk Sivil Toplum- Birbirimizi Daha İyi Tanıyalım' isimli toplantıda görüş alışverişinde bulundular. Avrupa'daki Türkiye imajı, Türkiye halkının Avrupa Birliği üyeliğine desteği, kadın ve eğitim sorunları gibi güncel konuların ele alındığı toplantıda, başörtüsü meselesi ana gündem maddelerinden birini oluşturdu. (...)" (30/01)
NOT: Bu bülten, 30 Ocak 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.