Son Güncelleme: 20 Şubat 2008
Bülten No : 004 11 Ocak 2008
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ALMANYA BASINI:
Der Tagesspiegel: "Türkler ve Gururları": "Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye'deki reformcu kanat, uzun süreden beri Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 301. Maddesi'nin değiştirilmesini bekliyor. Hükümet şimdi yasayı değiştirmek ve AB'ye yeni reform şevkini kanıtlamak istiyor. Ancak, Ankara'da kulis arkasında şiddetli tartışmalar yaşanıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın hükümet partisi AKP'nin milliyetçi kanadı, reforma karşı direniyor. ‘Türklüğe hakareti' cezalandıran 301. Madde geçtiğimiz yıllarda milliyetçi hukukçular tarafından, hassas konulara ilişkin rahatsızlık veren açıklamaların yasal yoldan takibatında kullanılmıştı. Edebiyat Nobel Ödüllü Orhan Pamuk, Türklerin Birinci Dünya Savaşı sırasında Ermenilere yönelik katliamıyla ilgili tutumuna ilişkin bir açıklaması nedeniyle mahkemeye verilmişti. Ermeni kökenli Türk Yazar Hrant Dink de benzer açıklamalar nedeniyle hüküm giymiş ve sonra da öldürülmüştü. Türklüğe hakaret suçundan açılan davaların çoğu düşmüş olsa da, sürekli mahkemeye verilme tehdidi altında olmak, AB'ye üye adayı ülkedeki düşünce özgürlüğünü sınırlandırıyor. Bu madde AB nezdinde, Türkiye'deki reform düşmanlığı eğiliminin bir sembolü olarak görülmeye başlandı. Erdoğan Hükümeti, bu durumun verdiği dış siyasi zararın farkında olsa da, uzun süre reform adımını atamadı. Şimdi ise Erdoğan hükümeti yeni bir reform dalgası gerçekleştirileceğini ve başlangıcın 301. Madde'de gidilecek değişiklikle yapılacağını duyurdu. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, yasada, esnek bir kavram olan ‘Türklük' yerine ‘Türk milleti' sözcüğünün kullanılmasını istiyor. Ayrıca, verilecek en yüksek cezanın üç yıldan iki yıla indirilmesi öngörülüyor ki, bu da cezanın şartlı olarak ertelenebilmesinin önünü açıyor. Türkiye, düşüncesini açıkladığı için insanların cezaevine atıldığı bir ülke olduğu imajından kurtulmak istiyor. Hükümet tartışırken, Türk reform yanlıları da 301. Madde'nin değiştirilmesinin yetmeyeceğini, tamamen kaldırılması gerektiğini talep ediyorlar." (Susanne Gütsen, 10/01)
AVUSTURYA BASINI:
Die Presse: "Bush: Türkiye'nin Katılımı Barışın Yararına Olacaktır": "Türkiye, kendisi gibi AB'ye aday olan Hırvatistan'ın oldukça gerisinde kalsa da, Ankara'nın AB çabaları şimdi yukarıdan destekleniyor. ABD Başkanı George W. Bush, Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile yaptığı görüşmenin ardından, Türkiye'nin AB'ye katılım isteğini destekledi. Bush, ‘Türkiye'yi Avrupa ile İslam dünyası arasında yapıcı bir köprü olarak görüyorum. Türkiye'nin AB'ye alınmasının barışın yararına olacağına inanıyorum.' dedi. Anlaşılan Bush, AB ülkelerinde giderek artan şüphelerin hızını kesmek istiyor. Diplomatların da doğruladığı gibi, ABD daha Türkiye'nin adaylık statüsü tartışılırken bile AB politikacılarını Türkiye'nin lehinde etkilemek için çaba harcadı. Washington, askeri ve stratejik açıdan Türkiye ile yakından ilgileniyor. İran, Irak ve Suriye'nin komşusu olan ülke, önemli bir NATO ortağı. Washington'un desteği Türkiye açısından tam zamanında geldi. Çünkü son zamanlarda AB içinde, Ankara'nın reformlar konusunda az çaba harcadığı yolundaki eleştiriler çoğalmaya başlamıştı. AB Komisyonu'nun sonbahardaki İlerleme Raporu'nda da bu eleştirilere yer verilmişti. Nitekim o zamandan beri büyük bir ilerleme kaydedilmedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AB tarafından talep edilen ve bu hafta görüşülmesi beklenen ceza yasası reformunun yine askıya alınacağını itiraf etmek zorunda kaldı. Türk Parlamentosu beklentilerin aksine, bu hafta, tartışmalı 301. Madde'nin değiştirilmesi konusuna yer vermeyecek. 301. Madde, aralarında Nobel ödülü sahibi Orhan Pamuk'un da bulunduğu çok sayıda yazar ve gazeteci hakkında ‘Türklüğe hakaretten' dava açılmasına zemin teşkil etmişti. İktidardaki AKP içinde reforma itiraz edenler var." (Wolfgang Böhm, 10/01)
BELÇİKA BASINI:
Euobserver: "ABD Başkanı, Türkiye'nin AB Girişimine Verdiği Desteği Yineledi": "ABD, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliğine verdiği desteği yineledi ve Başkan George W. Bush bunun ‘barışın yararına' olacağını söyledi. Bush, ‘Avrupa'nın Türkiye'nin AB üyeliğinden yarar göreceğine kuvvetle inanıyorum.' dedi ve ‘Türkiye'nin AB'ye kabul edilmesinin barışın yararına olacağını' vurguladı. Başkan Bush, 70 milyonu aşkın, çoğunluğu Müslüman nüfusa sahip olan Türkiye'yi ‘Avrupa ve Müslüman alemi arasında yapıcı bir köprü' olarak niteledi. Bush, ‘Türkiye, tüm dünyadaki ülkelerin demokrasinin İslam gibi büyük bir dinle birlikte var olabileceğini anlamaları için harika bir örnek oluşturmaktadır.' dedi. Genellikle açık uçlu bir süreç olarak tanımlanan müzakerelerin, sonunda tam AB üyeliği garantisi olmaksızın en az 10 yıl sürmesi bekleniyor. Ancak Washington, bu ılımlı Müslüman ülkeyi jeopolitik sebeplerle hem NATO'ya hem de AB'ye kenetlenmiş görmek istiyor." (Renata Goldirova, 09/01)
İNGİLTERE BASINI:
Reuters: "Türkiye Başbakanı AB'ye Katılım Girişiminde 'Bezginlik' Yaşandığını Reddetti": "Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılım konusundaki kararlılığını teyit etti ve reformlarda yavaşlama olduğunu reddetti. AB ve Türkiye'den yorumcular, Erdoğan'ın merkez sağ hükümetinin 27 ülkeli Birlik tarafından talep edilen reformları hayata geçirme konusundaki isteğini kaybettiğini söylüyor. Erdoğan televizyonda yayımlanan ve hükümetin yeni eylem planının çerçevesini çizdiği açıklamasında, ‘AB konusunda herhangi bir bıkkınlık söz konusu olamaz. (Katılım için) Yapılması gerekeni yapıyoruz. (AB sürecinde) Kazanıyoruz. Türkiye'nin ihracatının neredeyse yüzde 70'i genellikle AB ülkelerine yapılıyor. Bu durum ilişkilerimizi zenginleştiriyor. Dolayısıyla AB çabalarımızı sürdüreceğiz.' dedi. Türkiye, ifade özgürlüğüyle etnik ve dini azınlıkların haklarını artırması konusunda AB'nin baskısı altında, ancak Erdoğan'ın hükümeti, Meclisteki ve ülkedeki milliyetçileri öfkelendirmekten çekinerek konuya oldukça hassas yaklaşıyor. (...) Bazı siyasi analistler, Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy'nin Türkiye'nin AB üyeliğine sert muhalefetinin, -Ankara AB kriterlerini karşılamakta daha isteksiz davranırken- Erdoğan hükümetindeki reformculara zarar verdiğini söylüyorlar. Sarkozy ve Merkel, Türkiye'nin tam üyelik yerine AB ile imtiyazlı ortaklığı kabul etmesi gerektiğini söylüyor, Erdoğan ise bu öneriyi reddediyor." (10/01)
YUNANİSTAN BASINI:
Kathimerini: "Temmuz Ayında Paris'te Akdeniz Birliği İçin İlk Zirve": "Yunanistan Dışişleri Bakan Yardımcısı Yannis Valinakis, Yunanistan'ın, Nicolas Sarkozy'nin Avrupa, Afrika ve Asya ülkelerinin katılımıyla bir Akdeniz Birliği oluşturulmasına ilişkin önerisine olumlu baktığını ifade etti. Fransa'nın Akdeniz Birliği projesi sorumlusu Büyükelçi Alain Leroy gazetecilere yaptığı açıklamada, Akdeniz Birliği'nin ilk zirvesi ve Avrupa Birliği liderleriyle görüşmelerin 14 Temmuz'da -Fransa'nın ulusal bayramı- Paris'te yapılacağını ifade etti. (...) Fransa'nın girişimine en büyük engel, AB üyeliğine karşı ‘hayır hapını' yutturmak için yüzeysel bir girişim gözüyle bakan Türkiye'dir. Ancak Leroy, Akdeniz Birliği'nin Avrupa'nın bütünleşmesinden tamamen farklı bir olay olduğunun altını çizerken, Sayın Valinakis de şunları ekledi: ‘Yunanistan, Akdeniz Birliği'ni bölgemizdeki Türkiye gibi ülkelerin Avrupa süreçlerinin yerini alacak bir birlik olarak görmüyor.'" (10/01)
NOT: Bu bülten, 10 Ocak 2008 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.