Son Güncelleme: 04 Şubat 2008
Bülten No : 172 24 Aralık 2007
ABD BASINI:
Amerika'nın Sesi Radyosu: "İki Başlık Daha Açıldı": "Türkiye ile AB arasında gerçekleştirilen hükümetler arası konferansta, Trans-Avrupa ağlarıyla tüketici ve sağlığın korunması başlıklarında müzakereye geçildi. Hükümetler arası konferans sonrasında düzenlenen basın toplantısında, hem AB hem de Türkiye kanadının, Fransa'nın belgelerde yer almasına dahi tahammül edemediği katılım ifadesini her fırsatta kullanması dikkat çekti. Katılım sözcüğü, toplantıyla ilgili tüm belgelerde de yer aldı. AB Dönem Başkanı Portekiz'in Dışişleri Bakanı Luis Amado, sürecin devamına verdikleri önemin altını çizdi. ‘Müzakere sürecinin ortasında oyunun kurallarını değiştirmek zordur' ifadeleriyle Fransa'ya mesaj veren Amado, AB'nin stratejik ve siyasi çıkarları gereği müzakere sürecinin rayında kalması gerektiğini söyledi. Sürecin adil ve sürdürülebilir olmasına çalıştıklarını belirten AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn ise, ‘Müzakere çerçeve belgesi tüm üyeler tarafından onaylandı, herkes buna sadık kalmalı.' dedi. Dışişleri Bakanı Ali Babacan da aynı belgeye atıfta bulunarak, üye ülkelere bir çağrıda bulundu: ‘Müzakere çerçeve belgesi, müzakerelerin ortak hedefinin katılım olduğunu açıkça teyit ediyor. Bu amacın gerçekleştirilmesi için sürecin adil ve sürdürülebilir olması tek yoldur. Bu nedenle üye ülkeler, katılım müzakerelerinin istikametini değiştirmeye yönelik çabalara kararlılıkla karşı çıkmalıdır.' Sürecin devamı ve Slovenya'nın Dönem Başkanlığı'nda daha fazla ilerleme sağlanması beklentisi de Babacan'ın vurguları arasında yer aldı. Babacan, ‘Slovenya Dönem Başkanlığı'nda, beklemekte olan üç faslın yanı sıra bazı diğer fasılların da -üzerinde teknik çalışması biten fasılların- açılmasını bekliyoruz' dedi. Başta Fransa olmak üzere bazı ülkelerin Türkiye'nin üyelik hedefini sulandırma ve müzakere sürecinde sorun çıkarma eğilimine değinen Babacan, önemli bir uyarıda bulundu ve şunları söyledi: ‘Bu kararlar, tüm üye ülkelerin oy birliğiyle alındı. Bizim en doğal hakkımız ve beklentimiz, daha önce alınan kararların arkasında durulması, eğer bazı sözler verildiyse bu sözlerin yerine getirilmesi. Biz, aynı zamanda sürecin devamını bir hak olarak görüyoruz. Siyasi bir süreçten, hukuki bir süreçten sonra elde edilmiş olan bu hakkın, böylesine kolayca Türkiye'nin elinden alınamayacağına da inanıyorum.' Bu çabaların arkasında Türkiye'yi yıldırma ve süreçten kendiliğinden vazgeçirme fikri yatıyorsa bunun başarıya ulaşamayacağını söyleyen Babacan, Türkiye'ye engel çıkaran ülkelerin yaklaşımlarının ardında siyaset alanında yaşadıkları bazı sorunların yattığını belirtti." (Güven Özalp, 20/12)
ALMANYA BASINI:
Die Welt: "AB Türkiye'nin Katılım Sürecini Hızlandırıyor": "AB, Türkiye ile katılım müzakerelerinde gaza basıyor. Toplam 35 başlıktan ikisi daha müzakereye açıldı. Genişlemeden Sorumlu AB Komiseri Olli Rehn'in verdiği bilgiye göre, 2008 yılının ilk yarısında üç başlığın daha açılması öngörülüyor. AB Dönem Başkanı Portekiz'in Dışişleri Bakanı Luis Amado, Türkiye ile katılım sürecinin ‘hala canlı olduğunu' kaydetti. Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan da ülkesinin üyelik hedefindeki kararlılığını vurguladı. Eş zamanlı olarak ‘bazı AB devletlerinin provokasyon girişimlerini' eleştiren Babacan, ‘bazı üye ülkelerin katılım sürecinin siyasi ve hukuki zeminini oymaya çalıştığını' söyledi. Babacan, ayrıca, Türkiye'nin enerji ihtiyacının karşılanmasındaki kilit rolüne işaret etti. Müzakereye açılan başlıklar, ‘Sağlık ve Tüketici Haklarının Korunması' ile ‘Trans-Avrupa Ulaşım Ağları'ndan oluşuyor. Şu sıralar Türkiye'nin üyeliğine en fazla direnen ülke Fransa. Son olarak Fransa Cumhurbaşkanı'nın baskısıyla Türkiye'nin AB üyeliğine işaret eden her türlü ifade AB Dışişleri Bakanlarının açıklamasından çıkarılmıştı. Bu arada Fransa Hükümeti'nden dün yapılan açıklamada, AB'nin genişlemesiyle ilgili olarak gelecekte alınacak kararların sadece halk oylamasıyla belirlenmeyeceği, Referandumun yanı sıra, Türkiye gibi bir ülkenin üyeliğine Fransa Kongresi'nin de karar vermesinin öngörüldüğü belirtildi." (Christoph B. Schiltz, 20/12)
AVUSTURYA BASINI:
Wiener Zeitung: "Türkiye... AB Yolunda Yeni Basamak": "Türkiye AB ile müzakerelerde küçük bir adım daha ilerledi. Genişleme Komiseri Olli Rehn, Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Portekizli mevkidaşı Luis Amado, 35 başlıktan ikisinin daha resmi açılışını yaptı. Babacan, ülkesinin AB yönündeki reformlara devam edeceğine söz verdi. Türkiye'nin katılım perspektifinin saptırılması yönündeki son "'kışkırtmalara' kanıp yolundan şaşmayacağını söyleyen Babacan, Ankara'nın doğal olarak AB'nin sözünü tutmasını, dolayısıyla teknik açıdan hazır olan başlıkların açılmasını beklediğini belirtti. Babacan, muhtemelen Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'yi düşünerek Birliğin, bazı üye ülkelerin, ‘katılım sürecini saptırma' teşebbüslerine kararlılıkla karşı çıkması gerektiğini söyledi. Sarkozy, aylardan beri hazır olan ‘ekonomi ve para' konusundaki müzakere başlığının açılmasını bloke ediyor. Bir hafta önce Paris, aday ülkeyi maalesef ‘genişleme bağlamında' görmediği için Ankara ile yapılacak katılım konferansının adının değiştirilmesini sağladı. Babacan ise tıpkı Rehn gibi, bunun bir ‘katılım konferansı' olduğunu ve Türkiye'nin ‘bütün hak ve yükümlülükleriyle bir eşit üye olarak' AB'ye katılmak istediğini vurguluyor." (Wolfgang Tucek, 20/12)
Die Presse: "Ankara ile İkiyüzlü Oyun": "Türkiye'nin AB'ye katılımı konusunda ne düşünülürse düşünülsün bu ülke ile şimdi oynanan dürüst ve adil olmaktan uzak, ikiyüzlü bir oyun. Bir yandan Ankara'dan AB yolunda yeni ilerlemeler bekleniyor. Dün ülkenin geniş çaplı uyumunu gerektirecek iki müzakere başlığının daha açılışı yapıldı. Öte yandan Türk halkına düşünülebilecek her fırsatta, hedefe hiçbir zaman ulaşmaması gerektiği sinyali veriliyor. Örneğin: Fransızların ısrarı üzerine AB belgelerinden ‘katılım' sözcüğü çıkarıldı, ekonomi ve para politikasına ilişkin müzakereler bloke edildi. Bütün bunlar Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin Türkiye aleyhindeki seçim kampanyasının ardından iç politikada mahçup duruma düşmemesi için yapıldı. Birçok AB ülkesi de böylece frenleme girişimleri ardına saklanabilecekleri birini bulmuş oldular. Bu onurlu bir oyun değil. AB hükümetleri ya Türkiye'nin tam üyeliği hedefinden tamamen vazgeçmeye karar vermeli -bu durumda somut bir seçenek üzerinde görüşülmesi gerekir- ya da müzakerelere başlamak suretiyle kabul etmiş oldukları hedefte kalmalılar." (Wolfgang Böhm, 20/12)
FRANSA BASINI:
RFI: "Üyeliğe Doğru Adım Adım İlerleme": "Türkiye, AB ile muhtemel üyeliğe kendisini götürecek yolda yavaş yavaş ilerliyor. Önceki gün 27 üye ülke tarafından alınan karar -müzakerelerin iki yeni başlığının açılması- bugün resmen açıklanacak. Bu başlıklar, ‘TransAvrupa ağları' ve ‘tüketici ve tüketici sağlığının korunması' ile ilgili. İlki, ulaşım altyapısı, telekomünikasyon ve enerji sektörlerini hedefliyor. Malların, kişilerin ve hizmetlerin serbestçe dolaşabileceği Avrupa iç piyasasının işleyişini garanti etmesi bekleniyor. Farklı bölgeler ve ulusal ağlar, modern ve etkin bir altyapı sayesinde birbirine bağlanacak. İkinci başlığın gıda ürünlerinin güvenliğini sağlaması bekleniyor. Bu iki başlığın açılması, uzun olan AB'ye üyelik yolunda Türkiye için sadece küçük bir adım. Bu iki başlık üzerinden müzakerelerin açılması kararı, geçen cuma günkü Avrupa Konseyi sırasında, Avrupa'nın geleceğiyle ilgili bir "düşünce grubu"nun kurulmasıyla mümkün hale geldi. Bu, Nicolas Sarkozy tarafından ileri sürülen bir şart. Türkiye'nin AB üyeliğine kesinlikle karşı olan Fransa Cumhurbaşkanı, -Elysee'ye göre- ekonomi ve para politikası olarak, üyelikle doğrudan bağlantılı diğer beş başlığın açılmasını veto edeceğini söyledi. Ankara için yol uzun ve engellerle dolu. Türkler bu tekrarlanan engellerden hoşlanmıyorlar. Türkiye'nin sesi duyulmakta gecikmedi. Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Fransa'nın adını anmaksızın sert tepki gösterdi ve ‘iyi niyetten yoksun tutumlar ve davranışların' söz konusu olduğunu söyledi. Tehditte bulunan Ali Babacan, bu muhalefetin, ‘ikili ilişkiler üzerinde kaçınılmaz olumsuz etkileri' olacağı konusunda uyardı. Babacan, "Türkiye'nin yalnız olmadığını" ve üyelik projesinin birçok Avrupa ülkesi tarafından desteklendiğini vurguladı. Bunlar arasında, ‘üyelik konferansı' teriminin geçen cuma günü imzalanan metinde yer alması için kuvvetle ısrar eden İsveç bulunuyor. Ancak boşuna. Ocak ayından itibaren altı aylığına AB'ye başkanlık edecek olan Slovenya, Türkiye ile yeni müzakere başlıklarının açılmasını sağlamak üzere ‘yapabileceği her şeyi' yapacağını söylüyor. ‘Çalışmanın zor olacağını' kabul ediyor." (François Cardona, 19/12)
Le Monde: "Ankara Irak'ta PKK'ya Müdahale Etme 'Hakkını' Savunuyor": "Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Paris ziyareti sırasında Le Monde gazetesine, ‘Irak'taki PKK kamplarına yönelik hava harekatıyla Türkiye'nin sadece terörle mücadele etmeyi amaçladığını ve ‘gerekli olduğu sürece operasyonların sürdürüleceğini' açıkladı. (...) Avrupa Birliği, Ankara'yı ‘itidalli' davranmaya davet ederek operasyonlara tepkisini gösterdi. Temmuz ayındaki seçimlerde bir kez daha beş yıllık bir dönem için seçilen, ılımlı İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisinden Bakan olan Babacan, 2005 yılından bu yana AB'ye üyeliği konusunda katılım müzakerelerini sürdüren Türkiye'nin ekonomik gelişim ve demokratikleşme yönünde reformlarını sürdürmek istediğini ifade etti ve Türkiye'nin bu değişimleri sağlamlaştırmak için ‘yazdan önce' yeni bir anayasa çıkarabileceğini açıkladı. Dışişleri Bakanı Babacan, ‘İslam'ın, demokrasinin ve laikliğin bir arada yaşadığı' bir ülke olan Türkiye'nin, ‘bir siyasi güç olarak Avrupa'ya' katkıda bulunmayı hedeflediğini belirtti. Babacan, Fransa'nın Türkiye'nin üyeliğine gösterdiği tepkinin, ‘Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin de destek verdiği' müzakere sürecine engel olmaması gerektiğinin altını çizdi. Bugün iki yeni başlığın açılması bekleniyor. Dışişleri Bakanı ayrıca Fransa'nın Akdeniz Birliği projesinin Ankara'da artık aynı olumsuz tepkiyi görmediğini, bunun nedeninin ‘gelişen projenin artık Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğinin yerini alacak bir proje olarak tanıtılmamasına' bağlı olduğunu ifade etti." (Henri de Bresson, Nathalie Nougayrede, 19/12)
AFP: "Babacan: Provokasyonlar Ankara'yı Hedefinden Döndürmeyecektir": "Türk Dışişleri Bakanı Ali Babacan, iki yeni başlığın açılması sırasında yaptığı açıklamada, bazı Avrupa ülkelerinin provokasyonlarının Türkiye'yi AB'ye girmekten caydırmayacağını ifade etti. Babacan düzenlenen basın toplantısında, ‘Bazı üye devletlerin bu üyelik sürecine ilişkin siyasi ve hukuki tutumumuzu yıpratmaya çalıştıklarına hiç şüphe yok, ancak bu tarz bir tutum yakışık kalmıyor ve sorumlu bir yaklaşımı yansıtmıyor' şeklinde konuştu. Bakan, ‘Bu provokasyonların ardındaki amaç, Türkiye'yi prensiplerinden ve ideallerinden vazgeçirmekse, bunu yapmayacağız.' dedi. Babacan, hiçbir üye devletin ismini zikretmedi, fakat Fransa'ya atıfta bulunduğu su götürmez bir gerçek. Bugün düzenlenen toplantı, Fransa'nın çabalarının aksine, AB Portekiz Dönem Başkanlığı'nın, Genişlemeden Sorumlu Komiser Olli Rehn'in, Babacan'ın ve bugün iki başlığın açılması için onaylanan metnin ısrarla vurguladığı gibi, ‘katılım konferansı' olarak adlandırıldı. Trans-Avrupa şebekeleriyle tüketicilerin sağlığı ve korunması başlıkları müzakerelere açıldı. Portekiz Dışişleri Bakanı Louis Amado, ‘İki başlığı müzakerelere açabildik, ayrıca Türkiye ile üyelik süreci de hala canlı' yorumunu yaptı." (19/12)
İSVİÇRE BASINI:
Neue Zürcher Zeitung: "Ankara'nın AB Müzakerelerinde Hareketlilik": "AB, Fransa'dan ve diğer üye ülkelerden yükselen seslere rağmen Türkiye ile üyelik müzakerelerine devam ediyor. İki yeni başlık daha açıldı. AB ve Türkiye, üyelik müzakerelerine iki başlık daha ilave etme kararı aldılar. Söz konusu başlıklar, ‘Avrupa üzerinden giden ulaştırma ağları' ile Tüketici ve Sağlığın Korunması. Böylece, müzakere edilen başlık sayısı 6'ya çıkmış oluyor, ki, bunlardan Bilim ve Araştırma geçici olarak tamamlandı bile. Ancak müzakerelerin hızı genelde son derece yavaş. Bunun nedeni sadece, Bulgaristan ve Romanya'nın alelacele gerçekleşen üyeliklerinden bu yana AB'nin tüm kriterlerin yerine getirilmesi konusundaki ısrarı değil. Müzakerelerin yavaş da olsa devam ettirilmesinin nedeni, bunların durdurulduğu şeklindeki izlenimin önünü almak. Aralık 2004'teki zirvede AB devlet ve hükümet başkanları bir sonraki sonbaharda Ankara ile müzakerelere resmen başlamaya oy birliği ile karar vermelerine rağmen, bir o kadar süredir de Türkiye'nin üyeliğe alınmasına karşı muhalefet söz konusu. Bazı aktörler başından beri işaretli kartlarla oynadı. Örneğin, dönemin Fransız Devlet Başkanı Chirac, müzakerelerin başlamasına gerçi onay verdi, ancak ulusal yasaya, Hırvatistan'dan sonra gerçekleşecek her gelişme için referandum yapılması maddesini ekleyerek, aynı zamanda dehşet bir engel de koydu. Türkiye'nin Birliğe üyeliğinden yana olanlar, bu konudaki ihtilafın tırmanmasını, her yeni üye alımında zaten AB üyelerinin oy birliğine ihtiyaç olduğu gerekçesini ortaya koyarak önlemeye çalıştılar. O zamana kadar yakınlaşma ve müzakere süreci devam ettirilmeliydi ve en iyi durumda, Türkiye AB yolunda o kadar değişecekti, ki, sonunda gerçekten AB içine uyacaktı. Chirac'ın halefi Sarkozy yine de, Türkiye'nin AB'de yeri olmadığı şeklindeki düşüncesini asla saklamadı. Sarkozy, üyelik yerine, hem doğuda hem de güneydeki komşu ülkelere de uygulanabilecek imtiyazlı ortaklık çerçevesi ya da mekanizması talep etti. Almanya'da hükümet bölünmüş durumda. Şansölye Merkel'in koalisyon hükümetindeki CDU kısa bir süre önce Türkiye'nin AB üyeliğini bir kez daha kesinlikle reddetti. Buna karşın, sosyal demokratlar resmi olarak hala Schröder'in sosyal demokrat-Yeşiller hükümeti zamanında alınan, müzakerelerin başlangıcındaki kararın arkasındalar." (Peter Winkler, 20/12)
İTALYA BASINI:
Il Sole 24 Ore: "AB, Ankara ile İki Yeni Müzakere Başlığı Açıyor": "Türkiye'nin AB'ye katılım müzakerelerinde Trans-Avrupa ulaştırma ağı, sağlık, tüketicinin korunması gibi yeni başlıklar açılması kararına imza atan Portekiz için, alınan bu karar, AB Dönem Başkanlığı'ndaki son resmi kararı oldu. Yapılan anlaşmalara sadık kalmak konusundaki güçlü iradesini vurgulayan AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, Slovenya'nın Dönem Başkanlığı sırasında iki veya üç yeni müzakere başlığının açılmasının öngörüldüğünü bildirdi. Bununla birlikte Olli Rehn, Ankara'nın reform sürecini, özellikle de fikir özgürlüğü ve azınlık hakları konularında, yeniden başlatmasının kaçınılmaz olduğunun da altını çizdi. Türk Dışişleri Bakanı Babacan ise, Türkiye'nin AB'den, tam üye olarak katılım hakkı verecek ‘dürüst' bir katılım süreci sağlamasını beklediğini açıkladı." (20/12)
RUSYA BASINI:
Regnum: "Türkiye, AB'yi Kendi Çıkarları Doğrultusunda Kullanıyor": "Ermeni Devrimci Federasyonu (ARF) bürosunun Erivan şubesi siyasi konular sorumlusu ve ARF'nin Avrupa Hay Dat (Ermeni Sorunu) ofisi müdürü Kiro Manoyan, 21 Aralık'ta düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin AB üyeliğinin sadece Ermenistan'ın önünü kapatmakla kalmayacağını, üye olduktan sonra Türkiye'nin Ermenistan'ın uluslararası kurumlara üye olmasına engel teşkil ederek, AB'yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanacağını söyledi. Türkiye'nin AB'ye üye olmadan önce değişmesi gerektiğini belirten Manoyan, ‘Üye olduktan sonra Türkiye'nin değişeceğini umut etmek, kendini aklamayacak bir iyimserlikten başka bir şey değildir.' dedi. ARF'nin Türkiye'nin AB üyelik sürecinden endişeli olduğunu kaydeden Manoyan, üyelik sürecinin siyasi bir renk kazanması durumunda söz konusu ülkenin, Birliğe, yükümlülüklerini yerine getirmeden alınabileceğini belirtti. Kiro Manoyan, Türkiye'de reformların yapıldığını gösteren en önemli göstergenin Ermeni soykırımının tanınması olduğunu belirtti ve bunun ‘Türkiye'nin AB sürecine olumlu etki yapacağını' söyledi. (21/12)
NOT: Bu bülten, 19-23 Aralık 2007 tarihleri arasında Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.