Son Güncelleme: 01 Şubat 2008
Bülten No : 169 17 Aralık 2007
ABD BASINI:
AP: "AB Liderleri Toplantısında En Öncelikli Konu Kosova'nın Bağımsızlığı Konusunda Bir Arada Hareket Etmek": "Geçmişteki hataları tekrarlamaktan kaçınan Avrupa Birliği liderleri bugün bir araya gelecekleri bir toplantıda, Kosova'nın Sırbistan'dan bağımsız olma girişimiyle -Balkanlar'da yeni şiddet olaylarına mahal vermeksizin- nasıl başa çıkacakları konusunda bir birlik oluşturmaya çalışacaklar. Kıbrıs, AB içerisinde Kosova'nın bağımsızlığına ve Kosova'ya AB güvenlik misyonunun gönderilmesine en şiddetle karşı çıkan ülke. Kıbrıs, 1970'lerde ikiye ayrılan adayı Türk topluluğu ile paylaşıyor. Ne Kıbrıs hükümeti ne de uluslararası toplum, Kıbrıslı Türklerin bağımsızlığını tanıyor. BM Güvenlik Konseyinin bölgenin statüsü ile ilgili toplantısı 19 Aralık'ta gerçekleşecek. AB liderlerinin katılacağı bugünkü toplantıda ise Kosova konusunda herhangi bir karar verilmesi beklenmiyor." (Constant Brand, 14/12)
ALMANYA BASINI:
Süddeutsche Zeitung: "Avrupa'nın Asıl Yapması Gereken Şey": "Avrupalıların, bu yılın sonunda AB'ye tamamen memnuniyet içinde olmasa da biraz iyimser bakmaları için bazı nedenleri var. Senelerce süren ve AB'yi parçalanmanın eşiğine getiren iç siyasi tartışmalardan sonra, Birlik içinde yeniden yeterli ölçüde siyasi mantık hakim. Geçtiğimiz çarşamba günü Avrupa Temel Haklar Şartı, perşembe günü de AB Reform Anlaşması imzalandı. Noel'den üç gün önce de, bir zamanlar Demir Perde arkasında yer alan ülkelerle sınır kontrolleri kalkacak. Sarkozy, ‘Akil Adamlar Komitesi' oluşturulmasını, Türkiye'nin AB'den uzak tutulmasını haklı kılmak amacıyla istemiştir. Sarkozy, seçmenlerine Türkiye'nin üyeliğine asla izin vermeyeceği yönünde söz vermişti. Bunu haklı kılacak bazı argümanlar tabii ki mevcuttur ve bu isteğini gerçekleştirmek Fransa Cumhurbaşkanı'nın hakkıdır. Ancak bu konuyu bir komisyona havale ederek çözüme bağlamak istemek, büyük bir siyasi korkaklıktır. Politikacılar, böyle hareket etmeleri için seçilmiyorlar. Ancak böylesi bir korkaklık yalnızca Paris'te görülmüyor. Bunun günümüzde Avrupa genelinde rastlanan bir olgu olduğu anlaşılıyor. Avrupa'nın, hangi güçlüklerle karşı karşıya olduğunu bilmek için akil adamlara ihtiyacı yoktur. Avrupa'nın, yeni fikirler bulmak için emekli devlet adamlarına ya da üst düzey menajerlere ihtiyacı yoktur. Avrupa'nın ihtiyaç duyduğu şey, önemli konuları çalışma gruplarına havale eden politikacılar değil, bunları bizzat ele alan, bunun için gerekli riskleri üstlenen ve anlaşmazlıklara katlanabilen politikacılardır. Dışarıya karşı etkili bir rol oynamak isteyen Avrupa, kendisini içeride güçlendirmelidir. Yeni Reform Anlaşması iyidir, hoştur, ancak geleceğini öz güven içinde kuracak bir Avrupa'nın oluşturulmasını pek mümkün kılmayacaktır. AB, Reform Antlaşması aracılığıyla teknik açıdan daha iyi bir hal almış olmasına rağmen, siyasi açıdan perişan olan durumunu devam ettirmektedir." (Martin Winter, 14/12)
Junge Welt: "Kulübe Üyelik Şimdilik Yok": "AB Dışişleri Bakanları toplantısında gündeme gelen, cuma günü de devlet ve hükümet başkanlarının Brüksel'de onayladığı sonuç bildirgesi, Türk hükümetinde soğuk duş etkisi yaptı. Çünkü belgede ilk kez Türkiye ile ilgili olarak, ‘katılım' ya da ‘üyelik' kavramları yer almıyor. AB üyeliğini gündeminin en üst sırasına alan Türk basınında, Erdoğan hükümetine ‘sert bir redden' söz ediliyor bile. Türkiye Başbakanı ve Dışişleri Bakanı bu nedenle de, AB sonuç bildirgesinin Türk kamuoyunda yarattığı öfkeyi mümkün olduğunca yatıştırmak için büyük çaba sarf ediyor. Gerçi Erdoğan ‘şık olmayan bir açıklamadan' ve ‘üyelik' kavramının silinmesine vesile olan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin "iki yüzlülüğünden" söz etti ama yine de ‘ihtiyatlı' olunması çağrısında bulundu. Toplum içerisinde üyelik coşkusu çoktan en düşük seviyeye indi bile, çoğu yerde Brüksel'den gelen direktifler, ‘milli onurun aşağılanması' olarak nitelendiriliyor. Sarkozy-Merkel ikilisinin şimdilerde Türkiye'nin üyelik perspektifinin daha da solması için çabalaması, her geçen gün biraz daha üstün hale gelen Türk milliyetçilerin ekmeğine yağ sürüyor. Kemalist muhalif kesim boşuna, AB'ye Türkiye'nin sabrının sınırlarının gösterilmesi gerektiği ve AB masasındaki ekmek kırıntıları için yalvarmaktan vazgeçilmesi gerektiği çağrısında bulunmadı." (Nico Sandfuchs, 15/12)
Focus: "Söder, Türkiye ile AB Müzakerelerin Kesilmesini Talep Ediyor": "Bavyera Avrupa Bakanı Marcus Söder'e göre yapılacak en iyi şey, ‘hiçbir şey getirmediği için, katılım müzakerelerini kesmek' olurdu. Söder, öngörülen ayrıcalıklı ortaklık yerine de, AB ile Türkiye arasında yeni bir "dostluk ve komşuluk anlaşması" yapılabileceğini düşünüyor. AB'nin Türkiye İlerleme Raporu'nun ‘fiilen bir gerileme raporu' olduğunu kaydeden CSU'lu politikacı ‘Türkiye ile ilişkilerde yeni bir başlangıca ihtiyacımız var' diye konuştu. ‘AB üyeliği projesinin geleceği yok. Çünkü bu sadece AB'yi finansal açıdan iflasa sürüklemekle kalmaz, bu durumda AB'nin tarım harcamalarının tamamı Türkiye'ye akacaktır' diyen Söder, İnsan hakları konusunda da Türk devletinin Avrupa standartlarından hâlâ çok uzak olduğunu ifade etti." (15/12)
PR.Inside: "Merkel: Akil Adamlar Komitesi Türkiye Müzakerelerini Etkilemeyecek": "Bu, Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy için bir yenilgiydi. Şansölye Angela Merkel cuma günü Brüksel'de yaptığı açıklamada, AB zirvesinde kararlaştırılan ‘Akil Adamlar Komitesi'nin ‘şimdilik Türkiye'nin AB üyeliğine ilişkin olarak sürdürülen müzakereleri etkilemeyeceğini' söyledi. Zira, İspanya eski Başbakanı Felipe Gonzales başkanlığında çalışacak olan Düşünce Grubu'nun görevleri arasında AB'nin genişlemesi yer almıyor. Halbuki Sarkozy, Akil Adamlar Komitesinin kurulmasını, sırf Türkiye'nin olası AB üyeliğine ilişkin tartışmayı yeniden başlatmak amacıyla önermişti. Fransa Cumhurbaşkanı buna rağmen, önerisinin uygulamaya konulmasından memnunmuş gibiydi. Komite, ‘Avrupa için ve Avrupa'ya bir yön bulmak için bir vizyon' hazırlayacak diyen Sarkozy, ‘Avrupa hayalinin herkes için aynı şey olup olmadığını göreceğiz' diye ekleyerek, AB'nin gelecekteki sınırlarının Düşünce Grubu'nda tartışılmasını pekala mümkün gördüğünü ima etti. Gerçekten de grubun görevi, neredeyse her konu hakkında görüş bildirecek şekilde belirlenmiş. Ancak grubun özellikle 2020-2030 yılları arasındaki üstesinden gelinmesi gereken zorluklar hakkında fikir üretmesi vurgulanıyor, ki o zamana kadar Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili karar çoktan verilmiş olacak. Merkel, Akil Adamlar Komitesinin misyonunun, ‘şimdi verilecek olan kararları daha da zorlaştıracak olmamasından' oldukça rahatlamış görünüyor. Gerçi Merkel, CDU Genel Başkanı olarak Türkiye'nin AB üyeliğini tıpkı Sarkozy gibi reddediyor, ancak Hükümet Başkanı olarak, selefi Gerhard Schröder'in de katkısıyla alınan, Ankara ile müzakerelerin başlatılması yönündeki AB kararına bağlı kalmaya yükümlü." (15/12)
AVUSTURYA BASINI:
Die Presse: "Erdoğan, Sarkozy'yi İkiyüzlülükle Suçluyor": "Türkiye'nin AB'ye katılımına Fransa'nın engel olmasına izin verilmeyecektir. Başbakan Erdoğan, Fransa'nın girişimi üzerine, 'katılım' ve ‘üyelik' sözcüklerinin AB belgesinden çıkarılmasını şiddetle eleştirdi. Erdoğan, Sarkozy'yi ikiyüzlülükle suçluyor. Erdoğan, Sarkozy ile yaptığı şahsi görüşmelerde, onun müzakereleri torpillemeyeceği izlenimine kapıldığını belirtiyor. Ancak Sarkozy seçim kampanyasında Türkiye'nin katılımını engelleyeceğini vadetmişti. AB diplomatları, yakında Türkiye ile müzakerelerin iki yeni başlığının açılışı yapılacağından, Fransızların ‘katılım' sözcüğünü çıkararak, Sarkozy'nin itibarını korumak istediklerini düşünüyor. AB ülkeleri Ankara'dan siyasi reformlar konusunda ‘açıkça daha fazla çaba harcamasını' istiyorlar. Öncelikle de yolsuzlukla mücadelede, kadın, çocuk ve azınlık haklarında ve ordunun kontrolünde. Türkiye Dışişleri Bakanı Ali Babacan, ‘Biz bütün yükümlülükleri yerine getiriyoruz' diyor ve Türkiye'nin üye ülkelerin iç politikalarında sürdürdükleri tartışmalara aldırmaksızın rotasında ilerlemeye devam edeceğini, ancak imtiyazlı bir ortaklığın bir seçenek olamayacağını belirtiyor. Fransa'nın yanı sıra, Türkiye'nin katılımına ısrarla karşı çıkan ülkelerden biri olan Avusturya da bu seçenekten yana çıkıyor. İngiltere, İsveç, İtalya ve İspanya ise Türkiye'yi destekliyor." (14/12)
Wiener Zeitung: "Genişleme Zirve Konusu Değil": "Genişleme, 1991'den bu yana ilk kez AB zirvesinde hiçbir rol oynamayacak. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy devlet ve hükümet başkanları zirvesini ‘yoğun tartışmalardan' uzak tutmak için bunu kabul ettirdi. Salı günü yapılması planlanan katılım konferansı da yine Paris'in baskısı sonucu yalnız ‘hükümet konferansı' olarak adlandırılacak. Ankara da büyük düş kırıklığına uğradı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sarkozy'nin ‘ikiyüzlü' olduğunu, doğrudan görüşmelerde bir şey söyleyip Türklerin arkasından tamamen farklı bir ifade kullandığını belirtti. Erdoğan ayrıca, Türkiye ile müzakerelere başlama kararının çoktan alınmış olduğuna da işaret etti. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Fransa'nın tutumunu, ‘gerileme' olarak değerlendirdi. Avusturyalı meslektaşı Ursula Plassnik ise, kendi çizgisinin doğrulandığı görüşünde. Plassnik, Avusturya'nın ucu açık müzakereler ve Türkiye'nin üzerine göre biçilmiş bir ortaklığa öncelik veren net pozisyonunun ‘destek' aldığını belirtti. Buna karşın AB Genişleme Komiseri Olli Rehn katılım sürecinin devam ettiğini vurguladı. Türkiye ve Hırvatistan ile önümüzdeki hafta ikişer başlığın açılışı yapılacak. Hatta AB Dışişleri Bakanları Zagreb'in AB üyeliğinin elle tutulacak kadar yakın olduğunu doğruladılar. " (Wolfgang Tucek, 14/12)
Die Presse: "AB Zirvesi: Kosova ve Türkiye Engel Çıkaran Konular": Türkiye ile ilgili bölümünün çevirisi şöyledir: "AB Antlaşmasının ardından: Devlet ve hükümet başkanları bugün kriz bölgesi ve AB'nin bundan sonraki genişlemeleri konularında müşterek bir çizgi bulmaya çalışacak. Türkiye tartışma konusu, iklimin korunması 2008 yılında yerine getirilmesi gereken bir görev. Fransa'nın ısrarı üzerine ‘katılım' sözcüğü AB zirvesi belgelerinden çıkarıldı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ayrıca, Türkiye ile katılım anlaşması yerine ‘imtiyazlı bir ortaklık' yapılmasına ilişkin bir öneri getirmesi bekleniyor. Bu Avusturya'nın da tercihi. Buna karşın İngiltere'nin, Türkiye ile sonunda gerçekten, AB'ye katılım şansı bulunacak müzakerelere devam edilmesini isteyeceği tahmin ediliyor. " (Regina Pöll, 14/12)
AZERBAYCAN BASINI:
Gün Seher: "Türkiye, Yine AB'nin Dışında Kaldı": "AB Anayasası'nın yerine geçecek yeni anlaşmanın imzalanmasının ardından, AB liderleri, Brüksel'de bir sonuç bildirgesi imzaladılar. Bildirgede, Türkiye'nin üyeliğini çağrıştırdığı gerekçesiyle ‘katılım' ve ‘üyelik' ifadeleri bulunmuyor. Dışişleri Bakanları Toplantısında, genişlemeye ilişkin karardan Fransa'nın ısrarıyla ‘katılım' ifadesi çıkarılmıştı. Aynı zamanda Türkiye'nin AB üyeliğiyle ilgili madde de belgede yer almamıştı. Türkiye yönetimi, AB liderlerinin, Brüksel'deki toplantıda, sözkonusu kararı tekrar gözden geçireceklerine inanıyordu. Ancak liderler, Dışişleri Bakanlarının kabul ettiği kararı müzakere etmeyerek, ‘katılım' ve ‘üyelik' ifadelerinin çıkarılmasını kabul ettiler. Bu yüzden, Türkiye'nin AB üyeliği konusu yine yarım kaldı. " (15/12)
BELÇİKA BASINI:
La Libre Belgique: "Ankara, Avrupalıları Oyunun Kurallarını Değiştirmekle Suçluyor": "'Üzücü' bir yaklaşım, ‘şık olmayan' bir siyasi tutum... Recep Tayyip Erdoğan, 2005 yılından bu yana AB ile üyelik müzakerelerini sürdürüyor olmasına rağmen, Türkiye'yi saf dışı bırakmak için elinden geleni yapan ‘Fransa'nın bu tutumunun ülkenin bir özelliği haline dönüşmesinden' duyduğu üzüntüyü saklamadı. ‘Maç sırasında oyun kurallarının değiştirilemeyeceğini' hatırlatan Erdoğan, ‘Türkiye sadece bir aday ülke değil, üyelik müzakerelerine başlamış bir ülkedir' dedi. Erdoğan ayrıca ‘ikili görüşmelerinde başka, arkasını döndüğünde başka' konuşan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin ikiyüzlülüğünü eleştirmekten de geri kalmadı. Bugün Brüksel'de yapılacak zirvenin sonuç bildirgesi taslağından ‘üyelik' kelimesinin çıkarılmış olmasının Türkiye üzerinde soğuk duş etkisi yaptığını da belirtmek gerekir. Bu kelimenin kaldırılmasını pazartesi günü Brüksel'de Bernard Kouchner istemişti. Anamuhalefet partisi CHP bile perşembe günü TBMM'de yaptığı bir basın toplantısı sırasında endişelerini açıklama gereği duydu. ‘Hiç kimse (bu girişime) karşı çıkmadı, oysa birinin (Fransız talebine) karşı çıkması yeterli olurdu' diyen CHP genel başkan yardımcılarından Şükrü Elekdağ, ‘AB bu kez açık bir şekilde geri adım attı' dedi. Türkiye Dışişleri Bakanı ve AB Başmüzakerecisi Ali Babacan, AB dışişleri bakanlarının metni kesinleştiği zaman birçok meslektaşını ve genişlemeden sorumlu Komisyon Üyesi Rehn'i arayarak durumu eleştirdi ve Türkiye'yi üyeliğe götürecek müzakerelere başlama kararını üye ülkelerin oybirliği ile aldıklarını hatırlattı." (Jérome Bastion, 14/12)
FRANSA BASINI:
AFP: "Ermeniler, Türkiye'nin AB'ye Muhtemel Üyeliğini Protesto Etti": "Türkiye'nin AB üyeliğinden önce Ermeni soykırımını tanımasını talep eden yüzlerce Avrupalı Ermeni, Brüksel'de protesto gösterisi yaptı. Ermeni Taşnak Partisi Avrupa Başkanı Murat Papazyan, ‘AB, Türkiye ile üyelik müzakerelerinde daha zorlayıcı olmalıdır. Biz Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşı değiliz. Biz Kıbrıs'tan çıkmayı reddeden, Kıbrıs'ı tanımayan, Ermeni soykırımını tanımayan ve Kürtlerin haklarını tanımayan bir Türkiye'nin AB'ye üyeliğine karşıyız. Yahudi Soykırımını tanımayan bir Almanya'nın Avrupa Ekonomik Topluluğu'na üyeliği kabul edilebilir miydi?' şeklinde konuştu. AB zirvesi çerçevesinde düzenlenen bir basın toplantısında Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttering, ‘Hitler ya da Stalin'in işlediği suçlarla Ermenilere karşı işlenen suçları kıyaslamak istemiyorum, ancak Türkiye'nin şu veya bu şekilde Birinci Dünya Savaşı sırasında yaşananları kabul etmesi gerekir' dedi." (14/12)
AFP: "Türkiye... Ankara, Engellere Rağmen AB'ye Üyelik Çabalarını Sürdürecek": "Türk Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara'nın tam üyelik projesinden açıkça bahsetmeyen bir AB metninin onaylanmasının ardından bugün yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne katılmak için çabalarını sürdüreceğini belirtti. Erdoğan, 27'lerin Brüksel'deki zirvesinin ertesinde televizyonda yayımlanan mesajında, ‘Üyelik sürecimiz açısından endişem yok ve bu metni fazla dikkate almıyorum. 'Üyelik' terimi metinden çıkarıldı, ancak 'müzakere' terimi kaldı. Müzakerelerin amacı nedir? Üyeliktir. Kararlıyız ve önceki gibi yolumuza devam edeceğiz' dedi." (14/12)
İNGİLTERE BASINI:
Reuters: "AB 'Akil Adamlar' Grubunun Yeni Başkanı Türkiye Konusunda Şüpheli": "AB liderleri bugün, 27 üyeli blokun uzun vadede geleceği üzerine çalışacak ‘fikir grubu'na başkanlık etmesi için eski İspanya Başbakanı Felipe Gonzalez'i görevlendirdi. Komite, ağustosta AB'nin nihai sınırları üzerine düşünmek için ‘akil adamlar' grubunu kurması çağrısında bulunan Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin fikriydi. Sarkozy, Türkiye'nin üyeliğine şiddetle karşı çıkıyor. Sarkozy bugün, grubun özellikle Türkiye'yi değil, AB'nin sınırları meselesini görüşeceğini söyledi. Ancak Sarkozy, 1982'den 1996'ya kadar İspanya'yı yöneten sosyalist lider Gonzalez'den yana tercih kullanarak dikkat çekmeden bir sayı öne geçmiş oldu. İspanyol gazeteleri eski Başbakan'ın Mayıs 2004'te Barcelona'daki Kültürlerin Evrensel Forumu'nda, toplumsal ve kültürel farklılıklardan ötürü ‘Türkiye sınırında durması gereken genişlemenin sınırları olduğunu' söylediğini aktardılar. Bu yorumlar hakkındaki soruya cevap olarak Gonzalez'in sözcüsü Joaquin Tagar Reuters'e Madrid'de bugün, ‘Sadece teorik bir fikri öne sürüyordu, mesele konusunda kesin bir tavır almıyordu. Sadece Avrupa ile Türk kültürü arasındaki farka dikkat çekiyordu' dedi. Gonzalez'in Türkiye konusunda şimdiki fikrinin ne olduğunu söylemesi için bastırıldığında ise Tagar şunları söyledi: ‘Son zamanlarda söylediği şey, şayet AB Türkiye'ye bir söz verdiyse bunu tutması gerektiğidir.' Türkiye'nin, Birliğin mi yoksa 2020-2030'da daha geniş bölgenin mi bir parçası olacağı konusundaki formüller kasıtlı olarak açık bırakılıyor. Fransız bir diplomat, ‘AB bölgesi sorununu ortaya atmadan Avrupa projesi hakkında konuşamayız' dedi. Ayrıca enerji, iklim değişikliği ve yargı meseleleri gibi konulara da bakacak olan Komite, bulgularını Haziran 2010'da AB liderlerine sunacak." (Darren Williams ve William Schomberg, 14/12)
Reuters: "Türkiye: 'Müzakere Süreci Geri Döndürülemez Niteliktedir'": "Türkiye Dışişleri Bakanlığı tarafından dün, Fransa'nın, AB belgesinden ‘katılım' ve ‘üyelik' ifadelerini sildirmesine cevaben yapılan açıklamada, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinin ‘geri döndürülemez' nitelikte olduğu bildirildi. Bakanlığın dün gece yayımlanan sert ifadeli açıklamasında, ‘Türkiye'nin tam üyelik hedefine ve katılım müzakereleri sürecine atıfların doğrudan yapılmamış olması sürecin devam ettiği gerçeğini değiştirmemektedir. Türkiye tam üyelik hedefi doğrultusunda müzakere sürecine devam etmektedir. Bu süreç doğası itibariyle geriye döndürülemez niteliktedir' denildi. Açıklamada, AB'deki pekçok ülkenin Ankara'nın üyelik girişimine destek verdiği kaydedilirken, bu ülkelerden sürece zarar verecek girişimler karşısında sıkı bir tutum takınmaları istendi. Fransa'nın adının açıkça zikredilmediği açıklamada, ‘Türkiye'nin AB üyeliği konusunun tek bir ülkenin takdirine bırakılmayacağını düşünmekteyiz' denildi. Diplomatlar, dün dışişleri bakanlığında yapılan görüşmeler sırasında Türkiye'nin hoşnutsuzluğunun Fransa Büyükelçisine bizzat iletildiğini söylediler. " (15/12)
İSPANYA BASINI:
El Pais: "Gonzalez, Genişlemenin Sınırlarını Tanımlamak Zorunda": "Lizbon Sözleşmesinin imzalanmasından bir gün sonra AB, İspanya eski Devlet Başkanı Felipe Gonzalez'i, iktisadi başarı ve sosyal sorumluluğu içeren Avrupa sosyal modelini güçlendirmekle görevlendirdi. İspanya Hükümet Başkanı Jose Luis Rodriguez Zapatero, bu grubun AB'nin genişlemesi ve sınırlarıyla ilgileneceğini belirtti. Sarkozy, Akil Adamlar Komitesi'nin ‘sınırları ve yeni genişlemenin sonuçlarını da kapsayan yeni Avrupa rüyasını düşünmek zorunda olduğunu' ifade etti. Bu, 2005 yılından itibaren katılım müzakerelerini yürüten Türkiye'nin AB'ye girişine olan muhalifliğini açıkça ortaya koymak için net bir mesaj anlamında. Türkiye'nin girişini destekleyen İngiltere, Gonzalez'in atanmasını memnuniyetle karşıladı ve önümüzdeki hafta iki yeni başlığın açılacağı durumuna işaretle, katılım sürecinin ilerlemekte olduğunu belirtti." (Andreu Misse/Ana Carbajosa, 15/12)
İSVİÇRE BASINI:
Basler Zeitung: "Fren Manevrası Yüzünden Türklerin Canı Sıkkın": "AB zirvesi hazırlığında Türkiye konusundaki ‘üyelik müzakereleri' sözcüğünün Fransa'nın bastırmasıyla "müzakereler" sözcüğüyle değiştirilmiş olması, Türkiye'de burukluk yarattı. Başbakan Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'e yönelik olarak Türkiye'nin artık basit bir AB adayı olmadığını, müzakere eden bir ülke olduğunu söyledi. Milliyet gazetesi, üyelik müzakerelerinin gecikmesi nedeniyle Türk halkının sabrını ve AB heyecanını giderek kaybettiğini yazdı. Doğrusu, müzakerelerin inişli çıkışlı gitmesi Türkiye'nin de suçu. Brüksel'e verdiği sözleri -‘Türklüğe hakaret' konusundaki 301. Maddenin değiştirilmesi ve Kıbrıs Cumhuriyetine ulaşım yollarının açılması- şimdiye kadar hayata geçirmedi." (Jan Keetman, 14/12)
KATAR BASINI:
El Şark: "Erdoğan: Fransa, Türkiye'nin AB Üyeliğini Engelleyemez": "Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa'nın AB Dışişleri Bakanları toplantısının sonuç bildirgesinde ‘katılım' kelimesini sildirmeyi başarmasına rağmen, Türkiye'nin AB'ye girmek için harcadığı çabaları durduramayacağını açıkladı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkıyor. Erdoğan, ‘Fransa, yanındaki birkaç ülkeyle 'Bu işi ben götürebilirim' kanaatindeyse, götüremez. Çünkü, Türkiye olarak biz, AB yolundaki kararlılığımızı sürdürüyoruz ve bundan sonra da sürdüreceğiz' dedi. Başkent Ankara'da TÜSİAD'ın resepsiyonuna katılan Erdoğan, ‘İkili görüşmelerimizde Sayın Sarkozy bize karşı farklı, sırtımızı döndüğümüz zaman farklı yaklaşımlarda. Bu yaklaşımlar şık değil' dedi. Sarkozy'nin tam üyelik yerine ‘imtiyazlı ortaklık' için harcadığı çabalara işaret eden Erdoğan, ‘Bir futbol maçı içerisinde oyun oynanırken yeni kurallar konulamaz' dedi. Erdoğan, Türkiye'nin, AB ile münasebetlerinde her şeyden önce dünyadaki 1.5 milyarlık İslam dünyasının adeta oradaki temsilcisi konumunda olduğunu söylüyor. " (14/12)
KIBRIS RUM BASINI:
Fileleftheros: "Bakoyanni Şubat'tan Sonra Hareketlilik Öngörüyor": "Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, Kıbrıs'ta şubat ayında yapılacak başkanlık seçimlerinin ardından Kıbrıs sorununda hareketlilik olacağını öngörüyor. Bakoyanni, ‘Türkiye'nin AB'ye üyeliğini desteklediğini' söylediği Yunanistan'ın ‘Demokratik açıdan gelişmiş bir Türkiye arzu ettiğini ve Türkiye'ye verilecek mesajın, 'katılım kriterlerini tamamlaması halinde AB'ye tam üye olabileceği' şeklinde olması gerektiğini' belirtti. Bakoyanni, Türkiye'nin şu anda AB kriterlerini tamamlamaktan çok uzak olduğunu, bunun en başlıca göstergesinin, ‘AB üyesi bir ülkeyi tanımaması' olduğunu da söyledi. " (14/12)
MISIR BASINI:
El Ahram: "Erdoğan, Parlamentolarına PKK Temsilcilerini Çağıran AB Ülkelerini Eleştiriyor": "Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, parlamentolarında PKK temsilcilerine toplantıya katılma imkanı tanıyan AB ülkelerine sert eleştiriler yönelterek, bu ülkelerin PKK unsurlarına destek vermesinin nedenlerini anlamakta zorlandığını söyledi. Erdoğan, İstanbul'da Türk ve İtalyan basın mensuplarının katılımıyla düzenlenen panelde yaptığı konuşmada, AB ülkelerinin bir yandan PKK'yı terörist bir örgüt saydığını, bir yandan da onun temsilcilerini parlamentolarına davet ettiğini belirterek, verilen bu desteğin global düzeyde terörle mücadele çabalarını engellediğini kaydetti. Erdoğan, parlamentoda partisinin bulunduğu 339 milletvekilinden 70'nın ve kabinde 24 bakandan beşinin Kürt kökenli olduğunu belirterek, Türk vatandaşlarının tümünün azınlıklar dahil Türkiye Cumhuriyet bayrağı altında eşit olduğunu söyledi. " (Usame Abdülaziz, 16/12)
El Akhbar: "Erdoğan: Fransa Türkiye'nin AB Üyeliğinin Önünü Kesemez": "Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa'nın, AB'nin müzakerelere ilişkin bildirisinden katılım ifadesinin çıkarılmasında başarılı olmasına rağmen, Türkiye'nin üyelik sürecinin önünü kesemeyeceğini açıkladı. Erdoğan, AB'nin maçın ortasında oyunun kurallarını değiştiremeyeceğini belirterek, Sarkozy'nın tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklığı kabul etmesi yönünde Türkiye caydırma gayretlerinin sonuçsuz kalacağına işaret etti." (14/12)
NOT: Bu bülten, 14-16 Aralık 2007 tarihlerinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.