Son Güncelleme: 13 Aralık 2007
Bülten No : 166 12 Aralık 2007
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ABD BASINI:
Amerika'nın Sesi Radyosu: "Fransa, Genişlemeyle İlgili Kararlarda Türkiye Karşıtı Görüşünü Kabul Ettirdi": "Sarkozy'nin Cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinde sorun yaratmayı öncelikli politikaları arasına yerleştiren Fransa yine engel çıkardı. Paris, 14 Aralık'ta Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirecek olan zirvenin sonuç bildirisinde, Türkiye'ye yönelik olarak üyelik ve katılım ifadelerinin kullanılmasını engelledi. Brüksel'de bir araya gelen Avrupa Birliği dışişleri bakanları, Fransa'nın geri adım atmaması üzerine zirvede herhangi bir kriz yaşanmasını engellemek ve Türkiye ile müzakere başlıklarının açılmasının devamını sağlamak için 14 Aralık'ta yayımlanacak zirve sonuç bildirisini Paris'in itirazları çerçevesinde şekillendirdi. Fransa açısından kozmetik bir zafer olmanın ötesine geçmeyen bildiride, Türkiye ile ilgili olarak katılım ifadesi kullanılmasa da yapılan vurgular üyelik perspektifini ve sürecin devamını teyit eder bir niteliğe sahip. Bildirinin genişleme stratejisiyle ilgili bölümünde, Aralık 2006 zirve kararlarına net atıfta bulunuluyor. Bu aslında Avrupa Birliğinin mevcut müzakerelere yönelik taahhütlerini teyit etmesi anlamı taşıyor. Avrupa Birliği, Türkiye başlığı altında ise geleceğe yönelik mesajlar vermektense, ilerleme raporunda yer alan tespitleri yineleme yolunu seçti. Dışişleri bakanlarının ele aldığı bir başka konuyu da Sarkozy'nin Türkiye'nin üyeliğini ve Avrupa'nın sınırlarını tartışmaya açmak üzere ortaya attığı Akil Adamlar Komitesi oluşturdu. Komitenin adı Düşünce Grubu halini alırken görev tanımı da Fransa'nın beklentilerinin altında kalan bir şekilde yapıldı. " (Güven Özalp, 11/12)
ALMANYA BASINI:
Lausitzer Rundschau: "AB Bundan Sonra Türkiye İle İlgili Olarak 'Katılım Müzakerelerinden' Söz Etmeyecek": "AB, aday ülke Türkiye ile devam eden müzakereler çerçevesinde ‘üyelik' ifadesini kullanmaktan kaçınıyor. Ancak kavram değişikliğinin müzakerelerin statüsünde herhangi bir değişikliğe yol açmayacağı belirtildi. AB Dışişleri Bakanları aynı zamanda, gelecek hafta içerisinde Türkiye ile iki yeni müzakere başlığını açmaya da karar verdi. ‘Üyelik' ifadesinin artık kullanılmaması konusundaki en büyük direniş ise İngiltere ve İsveç'ten geldi. İngiltere Dışişleri Bakanı David Milliband görüşme öncesinde ‘Biz, AB'nin Türkiye'ye karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmesinin çok önemli olduğuna inanıyoruz' açıklamasında bulundu. Milliband ayrıca, Ankara'nın reform programını yerine getirdiğini de belirtti. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt ise AB'nin kurucu Roma Antlaşmalarına değinerek, ‘Açık bir Birlik olmakla yükümlüyüz' açıklamasında bulundu. Bakanlar ayrıca, bu yıl ‘Türkiye'de siyasi reformlar alanında yaşanan kısıtlı ilerlemeler' nedeniyle üzüntülerini de dile getirdi. Özellikle hukuk, yolsuzluk ile mücadele ve kadın ile azınlık hakları alanında Türkiye'nin daha fazla çaba göstermesi gerekiyor. (DPA kaynaklı, 11/12)
Frankfurter Neue Presse: "Fransa, Türkiye Tartışmasında Galip Geldi": "Türkiye'nin tartışmalı AB katılımı konusunda Fransa istediğini elde etti. AB Dışişleri Bakanları cuma günü yapılacak olan konferans öncesi ‘katılım konferansı' sözcüğünü çizerek, yerine ‘hükümetler arası konferans' sözcüğünü ekledi. Söz konusu değişikliğin arka planında, göründüğünden daha fazla sorunun yattığı açık. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türkiye'nin AB'ye katılımına şiddetle karşı çıkıyor. Bu nedenle gelecek hafta Türkiye'ye yönelik açılması planlanan yeni müzakere başlıkları öncesinde böyle bir değişikliğe gidilmesi bir ön koşul olarak değerlendiriliyor. AB, ayrıca siyasi reformları hayata geçirme konusunda Türkiye'den mümkün olandan daha fazla çaba göstermesini istiyor. AB özellikle yolsuzlukla mücadele, azınlık hakları, kadın ve çocuk hakları konusunda Türkiye'den talepte bulunuyor. (11/12)
Spiegel Online: "Fransa, Nefret Ettiği 'Katılım' Kelimesini Sildirdi": "Avrupa devlet ve hükümet başkanlarının bir araya geleceği zirveye birkaç gün kala Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, ‘Katılım Konferansı' tanımını sonuç bildirgesi taslağından çıkarttırdı. ‘Üyelik' kavramı da artık Türkiye ile bağlantılı olarak kullanılmıyor. Bunun yerine üye adayları Türkiye ile Hırvatistan'la ilgili olarak artık yalnızca ‘hükümetler arası konferans'tan söz ediliyor. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy Türkiye'nin AB üyeliğine kararlı bir şekilde karşı çıkıyor. Sarkozy son girişimiyle, Türkiye'nin AB üyeliğini engelleyeceği yönünde söz vermiş olduğu seçmenlerine bir mesaj iletmiş oldu. Eğer ‘katılım' kelimesinin silinmesi konusunda uzlaşma sağlanmasaydı, yeni müzakere fasıllarının açılması da mümkün olmayacaktı. İsveç'in kavramlarla ilgili değişikliğe direnmesi bir sonuç vermedi. İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt Brüksel'de yaptığı açıklamada, ‘geri adım' atıldığını söyledi. Alman Federal Hükümeti de, müzakere sürecinin ucu açık olacak şekilde sürdürülmesinden yana. Koalisyon ortağı partiler arasında konu hakkında görüş ayrılığı mevcut. SPD Türkiye'nin AB'ye üye yapılmasını isterken, CDU yalnızca ‘ayrıcalıklı ortaklık' kurulmasından yana. Üye ülkeler Ankara'dan, siyasi reformlar konusunda şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla çaba harcamasını talep ediyor. (reh rumuzlu, 11/12)
AVUSTURYA BASINI:
Die Presse: "Paris AB'de Ankara'yı Reddetme Konusunda Sözünü Dinlettirdi": "Fransa şu sıralar Avrupa Birliğine damgasını vurmak için elinden gelen her şeyi yapıyor. Nitekim Paris AB dışişleri bakanlarının pazartesi günü Brüksel'de yapılan toplantısında, Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki olumsuz görüşünü kabul ettirmeyi başardı. İngiltere ve İsveç ise ancak kısmen başarılı olabildi: 19 Aralık'ta Türkiye ile iki müzakere başlığının daha açılışı yapılacak. İki ülke daha önce Sarkozy tarafından arzu edilen ve Türkiye'nin de AB dışında bulunduğundan yola çıkılarak AB sınırları ötesinde de görüş beyan etmesi düşünülen AB Akiller Komitesi önerisini bloke etmekle tehdit etmişti. Ancak AB ortaklarının Sarkozy ile sorunları daha yeni başlıyor. Sarkozy'nin en önemli danışmanlarından biri olan Henri Guaiano, Financial Times'ın kendisiyle yaptığı röportajda, Fransa'nın ulusal devlet gibi siyasi iradenin ağırlıklı olduğu ‘pragmatik' bir AB amaçladığını söyledi ve öncelikle Avrupa Merkez Bankası ile AB Komisyonunun esnek olmadığına işaret etti." (11/12)
BELÇİKA BASINI:
De Standaard: "Türkiye'nin AB Üyeliğine Fransız Vetosu": "Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin sert muhalefeti, Birliği, Türkiye söz konusu olduğunda ‘üyelik müzakereleri' terimini kullanmamaya itiyor. Ayrıca bu terimin Türkiye konusunda en yüksek düzeydeki tüm belgelerden de çıkarılması gerekiyor. Fransa Dışişleri Bakanı Kouchner dün diğer meslektaşlarından anlayış istedi. Fransa Cumhurbaşkanı, Türkiye ile müzakerelerde doğal süreç olarak tam üyeliğe götürecek yeni başlıkların açılmasını istemiyor. Sarkozy seçim kampanyası sırasında Türkiye ile müzakerelerin derhal kesilmesi gerektiğini söylüyordu. Ancak Cumhurbaşkanı seçilir seçilmez, böyle bir durumun AB ve NATO ortaklarıyla sürekli sorun yaratacağını anladı. Türkiye NATO'nun önemli üyelerinden biri ve ABD, Türkiye'nin AB'ye üye olması için ısrar ediyor. Cuma günü yapılacak olan zirvenin sonuç bildirgesinde, Sarkozy'nin istediği ‘akil adamlar komitesine' yer verilecek. Fransa da, Türkiye ya da diğer Avrupa konularında zor sorularla karşılaştığında bu komiteye başvurabilecek. Bu komitenin oluşturulması cuma günü yapılacak zirveyi ve 2008 yılının ikinci yarısında Fransa dönem başkanlığının işini kolaylaştıracak. Söz konusu komitenin çalışma sonuçları Haziran 2010'dan önce açıklanmayacak. Dün bakanların fikir birliğine vardıkları metin değiştirilebilir. Ancak söz konusu komitenin ‘2020-2030 ufuğunda AB' konusuna eğileceği kesin. Komite, toplumun kurumsal yapısı, siyasi konular ve Birliğin bütçesi konularına değinemeyecek. Belgeden ‘genişleme' ve ‘Türkiye' deyimleri tümüyle kaldırılmış. Sadece ‘Birlik içinde' ve ‘Birlik dışında' kalkınma ile ‘Birlik içinde ve bölgesinde istikrardan' söz ediliyor. Bu komitenin sekiz ya da 10 üyeli olması bekleniyor. Başkanlığa, Letonya'nın eski Cumhurbaşkanı Vaira Vike-Freiberga aday gösteriliyor. Türkiye ile yeni iki başlığın açılması da cuma günü yapılacak zirve gündeminden çıkarıldı. Zira, dışişleri bakanlarının dün benimsedikleri metinde, ‘Konsey, bu ay sonuna doğru Türkiye ve Hırvatistan ile yapılacak hükümetler arası konferansı bekliyor' deniyor. Üyelik müzakereleri hükümetler arası konferans çerçevesinde yapılıyor. " (Bernard Bulcke, 11/12)
BULGARİSTAN BASINI:
Dnevnik: "Türkiye-AB Müzakere Süreci... Fransa Sembolik Bir Başarı Elde Etti": "Fransa, AB'nin Türkiye ile müzakereleri konusunda ‘katılım' kelimesini kullanmasını engelleyerek sembolik bir başarı elde etmiş oldu. AB Dışişleri Bakanlarının 27 üye ülkeyle ilgili genişleme stratejisi açıklamasında, Türkiye ile ilgili ‘katılım' ya da ‘üyelik' kelimeleri kullanılmadı. Bunun yerine, bu ayın sonunda AB'nin Türkiye ve Hırvatistan ile ‘hükümetler arası konferans' gerçekleştireceği belirtildi. Ankara, katılım müzakerelerine 2005 yılında başlamıştı, fakat Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy defalarca Türkiye'nin Avrupa'da yeri olmadığını, ancak imtiyazlı ortak olabileceğini söylemişti. AB'nin dünkü açıklamalarında Türkiye'ye yönelik eleştiriler vardı: En çok da İslami kökenli Cumhurbaşkanı'nın seçilmesinde ordunun tepkisi eleştirildi. Türkiye'nin adalet reformları, yolsuzlukla mücadele, azınlık haklarının korunması, kadın ve çocuk hakları, sendika hakları ve sivillerin ordu üzerindeki kontrolü yönündeki düzeltmelerde çok çaba göstermesi gerekiyor. AB nezdinde Büyükelçi Volkan Bozkır, ‘AB'nin bu yükümlülükten vazgeçmesi Türkiye'yi daha da hayalkırıklığına uğratacaktır' dedi. Beklemekten de yorulduklarını ifade eden Bozkır, ‘AB'nin Türkiye'deki etkisi azalacaktır' diye de ekledi." (11/12)
FRANSA BASINI:
AFP: "Türkiye'nin Üyeliği Konusunda AB'nin Kabul Ettiği Bir Metin Ankara Yönetiminde 'Ciddi Rahatsızlığa' Yol Açtı": "Türkiye Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Türkiye'nin üyeliği konusunda AB'nin dün kabul ettiği bir metin Ankara yönetiminde ‘ciddi rahatsızlığa' yol açtı. Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Levent Bilman, Brüksel'deki toplantıda 27'lerin dışişleri bakanları tarafından onaylanan metinde Türkiye'nin tam üyelik hedefine, katılım müzakereleri sürecine ve AB taahhütlerine dolaylı olarak atıfta bulunulmasının, ayrıca bugüne kadar kullanılan ‘katılım konferansları' ifadesinin yerine ‘hükümetler arası konferanslar' ifadesinin kullanılmasının Türkiye'de ciddi bir hoşnutsuzluğa sebep olduğunu belirtti. Bilman, ‘Türkiye'nin tam üyelik hedefini, katılım müzakereleri sürecini ve AB'nin taahhütlerini teyit eder nitelikte olan metinde atıfların dolaylı bir şekilde yapılmış olması bizde ciddi bir hoşnutsuzluğa sebep olmuştur' şeklinde konuştu." (11/12)
YUNANİSTAN BASINI:
İmerisia: "Türkiye-AB... Sarkozy Tam Olarak Ne İstiyor?": "Sarkozy'nin itirazlar diplomasisi Brüksel'de ‘gururlu bir mücadele' verdi ve kazandı. Dışişleri Bakanları Bildirisinde, Türkiye için ‘katılım' ve ‘üye niteliği' kelimeleri yer almadı. Böylelikle, Paris'in kısa bir süre önce özel ilişki yolunu kesen ve sadece tam üyeliğe yönelik Türkiye ile müzakere bölümlerinin açılmasını engelleme politikasına, Fransa'nın büyük bir tutarlılıkla sadık kaldığı izlenimi de yaratıldı. Hemen ardından İsveç, İngiltere ve Portekiz dışişleri bakanları tarafından yapılan açıklamalar ‘27'lerin büyük çoğunluğunun Ankara ile müzakerelerin engelsiz devam etmesinden yana olduklarını bir kere daha ortaya koydu. Paris'in ‘27'lerin tümünü karşısına almayı kabul etmiş olması olanaksız. Londra ve Washington ile ilişkilerini düzeltmek niyetini ortaya koyan Sarkozy, AB-Türkiye müzakerelerine destek vermenin ABD ve İngiltere için çok önemli ve öncelikli bir konu olduğunu iyi biliyor. Büyük Koalisyon'daki ortakları Sosyal-Demokratlarla kriz yaratmasın diye, Başbakan olarak benimseyemediği Türk fobili görüşleri partisinin forumlarında dile getiren Merkel için de aynı şey geçerlidir. Bu bağlamda basit mantık, Sarkozy'nin Türkiye karşısındaki tutumuyla ilgili olarak şunları ortaya koyuyor: Bu tutum, öncelikle iç tüketime yönelik bir havai fişek olarak fırlatılmıştır. Ancak tehlikeli gelişmesi durumunda, bir oyuna dönüşebilir. Çünkü Fransız kamuoyunda, kontrol altına alınması mümkün olmayan bir Türkiye reddine yol açabilir. Böyle bir gelişme de Fransız diplomasisinin esnek davranma yeteneğini azaltabilir. Bu nedenle, ülkenin kurumlarına ilişkin anayasa değişiklikleriyle ilgili tartışmalar sırasında uzmanlar heyeti içinde yer alan Chirac'ın, AB'ye herhangi bir üye ülkenin kabul edilmesi için referandumun yapılmasını zorunlu kılan kararın iptal edilmesine yönelik önerisi elbette bir tesadüf değil. İkincisi, yaşamsal öneme sahip Avrupa konularında kazanımlar elde etmek amacıyla yapılan diplomatik bir manevradır. Fransa'nın Reform Anlaşması dışında bir Avrupa stratejisine sahip olduğunu ciddi olarak öne sürecek olan yok. Sarkozy'nin ABD ve İngiltere yönündeki açılımları, Doğu Avrupa gezisi ve Akdeniz Birliği için önerisi, Avrupa'ya daha çok 19. yüzyıla ait bir görüş çerçevesinden; kolayca değişebilir ittifaklar ve koşullara uyum sağlama çerçevesinde baktığını, Giscard, Mitterand ve Chirac'ın Avrupa ile ilgili vizyonlarına katılmadığını gösteriyor. Başka bir ifadeyle, Chirac döneminde Ankara'ya karşı sergilenen katı tavır, Amerika'ya bağlılıktan ve Avrupa'nın esnek kurumsal yapısından yana olan İngiltere, İsveç, Danimarka ve Doğu Avrupa ülkelerine karşı bir baskı olarak yorumlanabilirdi. Şimdi, Türkiye'nin AB süreci tartışıldığında ya da yeniden doğrulandığında Sarkozy'nin dipnotlarını ve itirazlarını yorumlayabilmek çok zordur." (Yorgos Kapopulos, 11/12)
ULUSLARARASI ARAP BASINI:
Al Arab: "Avrupalı Liderler Türk Sorununu Masaya Yatırıyor": "1997 yılının Aralık ayında yapılan Lüksemburg zirvesinde Avrupa'nın kapılarının Türkiye'ye kapanmasının ardından Türkiye, her yıl, Avrupa'nın gündemine yeniden gelir. Türk sorununun yükü, diplomatik hareketi yoran bir krizden çıkıp daha ağır başka bir krizin içine giren Avrupa topluluğunun çalışmaları üzerine yıkılmayı sürdürüyor. Fransa şu aralar Türkiye'nin adaylığını engellemek için Avrupa'daki kurumlar içinde örgütlü bir kampanyanın öncülüğünü yapıyor. Ancak Türkiye'nin adaylığına karşı çıkan Fransa, AB'nin geleceğini masaya yatırmak; yani sınırlarını belirlemek için bir akil adamlar komitesi oluşturulmasını talep ediyor. Avrupa hükümetleri başlangıç olarak bu komitenin oluşturulmasını kabul ettiler. Söz konusu komitenin, gelecek cuma günü Brüksel'de, Avrupa topluluğunun liderleri tarafından resmen onaylanmasına karar verildi. Ancak pek çok Avrupa ülkesi, bu komitenin görevinin Türkiye'yi uzaklaştırmak değil; aksine Avrupa'nın gelecekteki sınırlarının çizilmesi ve çevre, güvenlik, politika ile insani alanlardaki meydan okumaların teşhis edilmesi olduğu görüşünde. Brüksel'deki kaynaklar, akil adamlar komitesi kurulma kararının, gelecekte Türkiye'yle açılacak yeni başlıklara koyabileceği tedbirleri kaldırmak için Fransa'nın taleplerinin bir kısmını karşılayan sembolik bir karar olduğu görüşündeler. Zaten söz konusu komite, 2010'dan önce -yani yeni AB anlaşmasının uygulamaya girmesinin ardından- herhangi bir tavsiye sunmayacak. Türkiye ve AB'nin 18-19 Aralık tarihleri arasında, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın da katılımıyla Brüksel'de bir dizi toplantı yapması bekleniyor. Ancak Fransa'nın Akdeniz Birliği fikrinde ısrar etmesi durumunda, Türkiye ile Fransa arasındaki gerginlik, Türkiye'yle müzakere sürecini olumsuz yönde etkileyecektir. Belki de Avrupalı diplomatların hassas formülü, Fransa'yı, Avrupa saflarında keskin, hatta ses getiren ayrılıklara neden olan Akdeniz Birliği fikrinden vazgeçirmek olacak. Bunun karşılığında da Avrupa, Türkiye'nin üyeliğini köklü bir biçimde yeniden gözden geçirecek ve belki de bu kez Paris'in önerilerini kabul edecek." (Ali Uhayda, 11/12)
NOT: Bu bülten, 11 Aralık 2007 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.