2007-11-01 AB Bülteni

Son Güncelleme: 02 Kasım 2007

01.11.2007 AB Bülteni

Bülten No : 143                                                                                                                                                                    01 Kasım 2007

DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ

ALMANYA BASINI:
Süddeutsche Zeitung: "Parti Tabanı, Cdu'nun Türkiye Siyasetine Karşı Çıkıyor": "CDU'nun eyalet teşkilatlarında CDU'nun merkezinde izlenen Türkiye siyasetine karşı çıkış gittikçe artış gösteriyor. Kuzey Ren Vestfalya eyaleti CDU milletvekili Herbert Reul, gazeteye yaptığı açıklamada, birçok CDU yerel parti teşkilatının yeni parti programında Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olunduğunun yer verilmesini istediğini belirtti. Aralık ayında CDU'nun Hannover şehrinde yapılacak olan olağan kongresinde sunulacak olan taslak parti programının AB genişlemesi bölümünde Türkiye'den henüz bahsedilmiyor. CDU Genel Sekreteri Ronald Pofalla parti programı ile ilgili toplantılarda, Türkiye ile ucu açık müzakerelerin yürütüldüğünden söz edilmesini, fakat CDU'nun Türkiye ile imtiyazlı ortaklığı doğru bir çözüm olarak gördüğüne yer verilmesi önerisini getirmişti. Bu ibarelerin parti tabanı için yeterli olup olmayacağı henüz belli değil. Steinfurt'lu CDU AB milletvekili Markus Pieper, CDU'nun eyalet teşkilatında Türkiye konusu nedeniyle çekişmeler yaşandığını söylerken, birçok yerel CDU parti teşkilatının bu konuyla ilgili ‘imdat freninin' çekilmesi için başvuruda bulunduğunu belirtti. Bazı CDU'lu AB milletvekillerinden alınan duyumlara göre parti lideri Angela Merkel'in, Türkiye'nin AB üyeliği konusunda nihai bir açıklama yapmaktan kaçınmasının nedeni hükümet işlerinin gidişatını sıkıntıya sokmamak istemesi. Kuzey Ren Vestfalya eyaletinde iki yerel teşkilat konuyla ilgili olarak bir karar aldılar. Buna göre, Türkiye'nin AB üyeliği için ne AB'nin kendisi ne de Türkiye koşulları yerine getirebilmektedir. Hamburg CDU teşkilatından milletvekili Georg Jarzembowski ise Türkiye ile ilgili yeni parti programında bir ibareye yer verilmesine karşı çıkarken, ‘Angela Merkel'in şahsen Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğunu herkes biliyor' şeklinde konuşuyor. Türkiye'nin AB üyeliğine karşı çıkan milletvekili Jarzembowski, Türkiye üye olarak alınırsa Ukrayna ve Moldovya gibi ülkelere de karşı çıkılamayacağına dair bir uyarıda bulunuyor." (hick/pkr/jon/trw rumuzları, 31/10)

Süddeutsche Zeitung: "Çok Temel Bir Mesele": "Gerçeği söyleyenler sadece çocuklar ve meczuplar değildirler. Bazen de sıradan parti üyeleri bunu yaparlar: CDU'nun tabanı herkesin bildiği bir şeyi yeni parti programına çok net bir şekilde yazdırmak istiyor. Fakat parti yönetiminin açıkça, çürütülemez bir şekilde ve hiç de diplomatik olmayan bir tarzda söylemek istemediği şudur: Hıristiyan Demokrat Birliği (CDU) Türkiye'nin, nasıl geliştiğini gözönünde bulundurmaksızın, AB'ye girmesini istemiyor. CDU tabanı, ya da her halükarda tabanın bir kısmı, bu konuda kesin olarak ‘hayır, bitti ve amin' diyor. CDU yönetimi de daha farklı düşünmüyor, ancak, bunu ‘ayrıcalıklı ortaklık' formülü altına saklıyor. CDU yönetimi, tabandan gelen ‘hayır-bitti-amin' başvurularını, meselenin parti programına ait olmadığını, programa yalnızca önümüzdeki on ve yirmi yıl içinde de güncelliğini koruyacak beyanlarını alınması gerektiğini ileri sürerek önlemek istiyor. Ancak, tam da bu mesele programa aittir! Türkiye'nin AB'ye alınması çok temel, tam anlamıyla tarihi bir meseledir. Burada mesele yalnızca Türkiye ile olan ilişki değildir, Avrupa'nın İslam'la olan ilişkisi de söz konusudur. Avrupa'nın tarihi hem ‘umut veren bir evet', hem de ‘endişeli bir hayır' için elverişlidir: Türkiye'nin tam üye olduğu bir AB, demokrasi ve insan haklarının Hıristiyan değerleri olmadığına dair bir sembol olabilir. Buradaki risk ise şudur: Türkiye'nin üyeliğe alınması, Avrupa'nın ‘kolayca dengesini kaybeden bir devletler birliği' statüsüne düşmesine neden olabilir." (Heribert Prantl, 31/10)

AVUSTURYA BASINI:
Die Presse: "Türkiye 2006'da Pek İlerleme Kaydetmedi": "AB'ye yakında üye olacak Türkiye'ye karşı olanların, aday ülkenin son hızla Avrupa Birliği yönünde ilerlemesinden korkmalarına gerek kalmadı. Çünkü AB Komisyonu Türkiye'ye geçtiğimiz yıl için kötü not verdi. 6 Kasım'da resmen açıklanacak olan, ‘Financial Times Deutschland' gazetesine sunulmuş olan raporda, ‘Reformların uygulamaya geçirilmesi düzenli bir şekilde olmadı ve 2006'dan bu yana yavaşladı' diye yazıyor. Komisyon, en büyük eksikliklere ifade özgürlüğü alanında rastlandığını belirtiyor. Komisyonun hoşnutsuzluğunun nedenlerinden biri de, Türklüğü aşağılamaya ceza getiren ve sık sık siyasi takiplere bahane olarak kullanılan ceza yasası maddesi. Raporda bu madde yüzünden takip gören insanların sayısının 2006 yılında iki katına çıktığı, 2007'de ise daha da arttığı belirtiliyor. Türk Hükümeti şimdiye kadar bundan sonra nasıl bir çizgi izleyeceğini açıklamadı. Söz konusu maddenin bazen kaldırılacağı, bazen bırakılacağı, bazen de değiştirileceği söyleniyor. AB'li bir diplomat, ‘Presse' gazetesine, ‘Bu olumsuz bir rapor değil. Türkiye'nin Mart 2007'den bu yana siyasi açıdan neredeyse bloke olmuş olduğu dikkate alındı' diyor. Brüksel tüm eleştirilere rağmen bir ümit ışığı da görüyor. Gerçi ordunun politika üzerindeki önemli etkisi olumsuz değerlendiriliyor, ama durumun buna rağmen tırmanmamasına olumlu gözle bakılıyor. Komisyon Anayasa reformları üzerinde yoğun bir şekilde tartışılmasından da hoşnut. Komisyon'un tanınmış temsilcilerinden olan Alman Komisyon Yardımcısı, endüstriden sorumlu AB komiseri Günter Verheugen bu yüzden hala Türkiye'nin AB'ye katılımından yana çıkıyor. Verheugen Türkiye'nin AB'ye üye olmasına karşı çıkan en güçlü politikacı Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'ye bir gönderme yaparak, ‘Bu dünya politikası açısından önem taşıyan bir konu. Kimse, hatta Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy bile bu süreci durdurma riskine girmeyecektir' diyor. Uzun zamandan beri Ankara'nın entegrasyonun ateşli savunucularından olan Verheugen, Berlin'de yabancı basın temsilcilerine, ‘Türkiye Avrupa'dan net bir tavır bekliyor. Ancak şu sıralar hep çelişkili sinyaller alıyor. Oysa Türkiye'deki reformların başarısı, Avrupa politikasının ne kadar güvenilir ve inanılır olduğuna bağlı. Türkiye reformları süratle gerçekleştirebileceğini ve gerçekleştirmek istediğini kanıtladı' dedi." (Doris Kraus, Thomas Vieregge, 31/10)

İRAN BASINI:
Tahran Radyosu: "Kıbrıs Barış Müzakerelerinin Geleceğiyle İlgili Belirsizliklerin Devam Etmesi": "Kıbrıs Rum Kesimi, 29 Ekim pazartesi günü ikili ilişkilerin geliştirilmesi konusunda İngiltere ile yaptığı müzakereleri askıya aldı. Rum Kesimi, bu kararın Türkiye ile İngiltere arasında stratejik işbirliği anlaşmasının imzalanması yüzünden alındığını açıkladı. Söz konusu anlaşmada, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adının geçmesi ve İngiltere'nin BM eski Genel Sekreteri Annan'ın önerdiği plana destek vermesi, Yunanistan ile Kıbrıs Rum Kesimi'ni rahatsız etmiştir. (...) Bu arada, İngiltere ve Rum kesimi arasında her zaman yakın ilişkiler olduğu, İngiltere'nin Ada'da askeri üsleri ve dinleme istasyonları bulunduğu belirtilmelidir. Bu yüzden İngiltere'nin Türkiye ile stratejik işbirliği belgesi imzalaması, Yunanistan ve Rum kesimi açısından kabul edilemez bir konudur. Üstelik Zürih ve Londra Anlaşmalarına göre Türkiye, Yunanistan ve İngiltere'ye Kıbrıs'ta garantör ülke konumunda. Her iki AB üyesi olan İngiltere ve Kıbrıs Rum Kesimi arasında yakın ilişkiler mevcuttur. Dolayısıyla Ankara ile Londra arasında stratejik işbirliği belgesi imzalanması beklenmedik bir konuydu. Bu yüzden Rumlar, Kıbrıs barış müzakerelerini askıya almalarının yanında, İngiltere ile ilişkilerinde de diyalogun varolduğunu gizlemediler. Mevcut durumda İngiltere'nin, Türkiye'nin AB üyelik sürecini desteklemesine rağmen, Ankara'nın bu süreci sürdürmek için ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunduğu belirtilmelidir. Türkiye'nin AB üyelik sürecinde, en önemli engeller arasında bulunan Kıbrıs meselesinin devam etmesi, üstelik AB üyesi Rum kesiminin veto hakkını kullanması ihtimali, Türkiye Hükümeti'nin ve Kıbrıs barış müzakerelerinin böyle zor bir durumda karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur." (31/10)

KIBRIS RUM BASINI:
Fileleftheros:
"Olli Rehn Londra'nın 'Güdümünde'": "Londra, Türkiye'ye açık Avrupa çeki vermek ve onu Kıbrıs sorununun da dahil olduğu ‘bölgesel sorunlardan' kurtarmak amacıyla, ‘üçü bir arada' strateji belirledi. Bunu, Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn de, hiçbir sapma olmadan sadık bir şekilde izlemektedir. Fileleftheros gazetesinin çok güvenilir kaynaklardan edindiği bilgilere göre Londra'nın, ‘uysal' Olli Rehn ve onun ‘sağ kolu' Genişleme Genel Direktörü Michael Leigh tarafından uygulanan strateji, Türkiye'nin hazırlanmakta olan ilerleme raporu, Kıbrıs sorununun 2008 yılında hızlı bir süreçle çözümlenmesi ve işgal bölgelerinin yasa dışı varlığının yükseltilmesi ile ilgili üç bileşik unsurdan oluşmaktadır. Bunun açık amacı, Türkiye'nin 2009 yılında Lefkoşa karşısında yerine getirilmeyen yükümlülükler konusunda değerlendirilmesi çerçevesinde, Ankara aleyhindeki yeni yaptırım senaryolarının alaşağı edilmesidir. Bir diğer amaç, Türkiye'nin Avrupa sürecini tam üyelikten saptırmak ve ona sadece imtiyazlı bir ilişki statüsü verilmesini isteyen üye devletlerinin ‘iştahlarının açılmamasıdır.' (...) Elde edilen bilgilere göre, gerek Londra gerekse Brüksel, Türkiye'yi Avrupa yörüngesi dışında tutacak ve AB ile Türkiye arasında imtiyazlı bir ilişkiye (bugünkü verilere göre Nicolas Sarkozy'nin Fransa'sı, Avusturya, aynı zamanda Almanya'daki hükümet koalisyonunun yarısı bunu istiyorlar) yol açacak kriz senaryolarına ya da yeni yaptırımlara müsaade etme konusunda istekli değildir. (...) Londra ve Brüksel, işgal bölgelerinin yasa dışı rejiminin özerkliği ile ilgili koşulları yaratmak için çalışıyorlar. (...) Gelenek olarak görüş alışverişi için açık iletişim hattı kuran Londra'nın ve Olli Rehn'in genel direktörünün amacı, Ankara aleyhinde aynı zamanda Ankara'nın AB'nin felsefesi karşısındaki faaliyet ya da ihmalkarlıkları konusunda sivri bir eleştiriden kaçınarak ılımlı bir raporun yayınlanmasıdır. (...) Avrupa çevrelerine göre Brüksel ve Londra'nın işgal bölgelerinin yasa dışı varlığının statüsünün yükseltilmesi ile ilgili olarak Erdoğan hükümetine vermeye çalıştığı açık Avrupa çeki, Türkiye'nin iç politikasında yatıştırıcı olacaktır. (...)" (Muhabiri Pavlos Ksanthulis, 28/10)

YUNANİSTAN BASINI:
SKY TV:
"Türkiye Küçük İlerleme Kaydetti": "AB Komisyonu, Türkiye'nin İlerleme Raporu taslağında, Ankara'nın 2007 yılında siyasi reformlarında sınırlı ilerleme kaydettiği sonucuna varıyor. Raporda, Türkiye'nin, Kıbrıs gemileri ve uçaklarına kendi liman ve havaalanlarını kullanma iznini hala vermediğinin altı çizilirken, Yunanistan ile ilişkiler konusunda, karşılıklı güveni tesis etme yönünde adımların atıldığından bahsediliyor. Komisyon, Ankara'nın Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılmasına izin vermemeyi sürdürdüğünü, Ekümenik Patrik'in de her halükarda Ekümenik unvanını kullanma konusunda özgür olmadığını belirtiyor. Raporda ayrıca, 2007 yılında PKK'nın Türkiye'ye karşı terör saldırılarının arttığına dikkat çekiliyor." (31/10)

NOT: Bu bülten, 31 Ekim 2007 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.

 

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir