Son Güncelleme: 09 Ağustos 2024
Uzun bir geçmişi olan Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkilerinin en önemli özelliği, başından itibaren hep inişli-çıkışlı bir seyir izlemesi ve zaman zaman yaşanan sorunlara rağmen, tarafların bu ilişkiyi üyelik perspektifiyle sürdürme konusundaki iradeyi korumasıdır. Nitekim AB’ye üye olmak, müzakere sürecinde karşılaşılan her türlü zorluğa rağmen, ülkemizin en önemli stratejik hedeflerinden biri olmaya devam etmektedir.
Tarihsel bağlamda incelendiğinde, Türkiye-AB ilişkilerinin uluslararası sistemde ve bölgemizde meydana gelen gelişmeler, Avrupa bütünleşmesinde yaşanan değişimler ve ülkemizin iç dinamikleri olmak üzere, üç temel parametre çerçevesinde şekillendiği görülmektedir.
Türkiye-AB ilişkilerinde, 2015 yılında özellikle Suriye’deki olayların düzensiz göç akınlarına yol açması nedeniyle önemli gelişmeler yaşanmıştır. Somut kararların alındığı 29 Kasım 2015, 7 Mart 2016 ve 18 Mart 2016 tarihli Türkiye-AB Zirveleri çerçevesinde, ilişkilerin her veçhesi ivme kazanmıştır. Zirvelerde, katılım müzakerelerinin yeniden canlandırılması, Türkiye-AB arasındaki üst düzey diyalog mekanizmalarının güçlendirilmesi, Vize Serbestisi Diyaloğu sürecinin hızlandırılması, göç yönetiminde yük paylaşımı, terörle mücadelede işbirliği ve Gümrük Birliği’nin (GB) güncellenmesi çalışmaları gibi önemli kararlar alınmıştır.
15 Temmuz 2016 tarihindeki darbe girişimi sonrasında, AB’nin Türkiye’ye karşı sergilediği dayanışma eksikliği ve ülkemizin benimsemek zorunda kaldığı güvenlik odaklı politika ilişkilerimizi olumsuz etkilemiş, bu durum dolaylı olarak müzakere sürecimize de yansımıştır. Nitekim 13 Aralık 2016 tarihli AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Dönem Başkanlığı Sonuçları’nda (Konsey’de karar alınması için gerekli oy birliği sağlanamadığından Dönem Başkanlığı Sonuçları olarak açıklanmıştır), “mevcut koşullar altında yeni fasılların müzakereye açılmasının düşünülmediği” belirtilmiştir.
Söz konusu dönemin aşılması ve ilişkilerin normalleşmesi açısından en önemli adım ise, 26 Mart 2018 Varna Zirvesi’yle atılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımız, dönemin AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve eski Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un katılımıyla, Varna’da bir araya gelen Türkiye ve AB liderleri, Türkiye-AB birlikteliğinin önemini teyit etmiş ve ülkemizin adaylığını en üst düzeyde vurgulamışlardır.
Varna Zirvesi, üst düzey diyaloğun yeniden tesisi için önemli bir adım olsa da 26 Haziran 2018 tarihli Genel İşler Konseyi (GİK) Sonuçları’nda, “ülkemizin AB’den uzaklaşmakta olduğu, katılım müzakerelerimizin fiiliyatta durma noktasına geldiği, yeni fasılların açılmasının veya kapatılmasının düşünülmediği ve GB’nin güncellemesi müzakerelerinin başlatılmasının öngörülmediği” belirtilmiştir. AB, halihazırda bu pozisyonunu korumakta ve AB metinlerinde katılım müzakerelerinin “durma noktasına” (standstill) geldiği ifade edilmektedir.
2019 yılının ilk yarısında, Türkiye-AB ilişkileri olumlu gündemle başlamıştır. Nitekim Türkiye-AB Ortaklık Konseyi, üç buçuk yıllık bir aradan sonra 15 Mart 2019 tarihinde toplanmış, ülkemiz, 31 Ocak 2019 tarihinde Bükreş’te yapılan AB Dışişleri Bakanları gayriresmi toplantısına (Gymnich) katılmış, AB ile 15 Ocak 2019 tarihinde Yüksek Düzeyli Ulaştırma Diyaloğu Toplantısı, 28 Şubat 2019 tarihinde ise Yüksek Düzeyli Ekonomik Diyalog Toplantısı yapılmış ve Alt Komite toplantıları düzenli aralıklarla gerçekleştirilmiştir.
2019 yılının ikinci yarısından itibaren ise ilişkilere, özellikle Doğu Akdeniz ve Suriye konularında artan gerginlik ve derinleşen güvensizlik damgasını vurmuştur. Nihayetinde, 15 Temmuz 2019 tarihli Dış İlişkiler Konseyi (DİK) toplantısında, Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon faaliyetlerimize ilişkin önlemler bağlamında, ülkemize karşı bazı adımlar atılması, bu meyanda, Kapsamlı Hava Taşımacılığı Anlaşması müzakerelerinin askıya alınması, Ortaklık Konseyi dahil üst düzey diyalog toplantılarının gerçekleştirilmemesi ve 2020 yılı için “Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı” (Instrument for Pre-Accession Assistance-IPA) kapsamında fonlarda kesintiye gidilmesi kararlaştırılmıştır. AB ile aramızdaki işbirliği ve istişare mekanizmaları böylece askıya alınmıştır.
Ülkemizin izlediği yapıcı politika sayesinde, AB ile ilişkilerimizde Doğu Akdeniz kaynaklı gerginlikler azalmıştır. Nitekim AB, 2020 yılının sonunda yeni bir “olumlu gündem” önerisi getirmiştir. Bu çerçevede GB’nin güncellenmesi, halktan halka temas ve hareketlilik ile kamu sağlığı, iklim değişikliği ve terörizmle mücadele ve bölgesel konularda üst düzey diyalog mekanizmaları kurulması, ülkemizdeki Suriyelilere yardımda bulunulmaya devam edilmesi ve göç alanında işbirliğinin güçlendirilmesi gibi unsurlara yer verilmiştir. Ayrıca, bu unsurların hayata geçirilmesi, Doğu Akdeniz’de gerginliğin düşük tutulması koşuluna bağlanmıştır.
2021 ve 2022 yıllarında olumlu gündem kapsamında iklim, tarım, göç ve güvenlik, sağlık ile bilim, araştırma, teknoloji ve yenilikçilik gibi alanlarda yeni Yüksek Düzeyli Diyaloglar tesis edilmiştir. Ancak AB’nin, GB’nin güncellenmesi de dahil olmak üzere, olumlu gündemi hayata geçirmeye yönelik somut kararlar almadığı görülmüştür.
29-30 Haziran 2023 tarihlerinde gerçekleştirilen AB Zirvesi Sonuçları’nda “Doğu Akdeniz” başlığı altında Türkiye’ye ilişkin olarak, Mart ve Haziran 2021 tarihlerinde düzenlenen AB Zirveleri’nde alınan ülkemizle ilgili kararların teyit edildiğine atıfta bulunularak, ülkemizde gerçekleştirilen seçimler ışığında, AB Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Komisyonu’ndan, AB Konseyi’nce belirlenen araçlar ve seçeneklerden yararlanılarak, stratejik ve ileriye dönük şekilde ilerlemek amacıyla Türkiye-AB ilişkilerindeki son durum hakkında bir rapor hazırlaması istenmiştir.
Yüksek Temsilci Josep Borrell ile Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan “Türkiye-AB Siyasi, Ekonomik ve Ticari İlişkilerinde Mevcut Durum” başlıklı Ortak Bildirim 29 Kasım 2023 tarihinde AB Komiserler Koleji’nde kabul edilmiştir.
Bahsekonu Bildirim, 17-18 Nisan 2024 tarihlerinde düzenlenen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Özel Zirvesi’nde “Türkiye” başlığı altında, AB Yüksek Temsilcisi Borrell ve Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Ortak Bildirim ele alınmıştır.
Zirve Sonuçları’nda ülkemize yönelik “Türkiye” başlığı altında, AB-Türkiye ilişkileri bağlamında Ortak Bildirim dikkate alınarak stratejik bir tartışmanın gerçekleştirildiğini ifadeyle, Doğu Akdeniz’de istikrarlı ve güvenli bir ortam ile Türkiye’yle işbirliği ve karşılıklı çıkara dayanan bir ilişki geliştirilmesinin AB’nin stratejik çıkarına olduğu, Türkiye’nin yapıcı angajmanının Ortak Bildirim’de tanımlanan çeşitli işbirliği alanlarında ilerleme sağlanması için yararlı olacağı, AB Daimi Temsilciler Komitesi’nin (COREPER), ilgili kurumların yetkinliklerine saygı duyularak, daha önceki Zirve kararları doğrultusunda ve AB Konseyi’nin rehberliğinde, aşamalı, orantılı ve geri döndürülebilir şekilde Ortak Bildirim’in tavsiyeleri üzerinde çalışmak üzere AB Konseyi tarafından görevlendirildiği belirtilmiştir.
Bu başlık altında ayrıca, Kıbrıs’ta çözüm görüşmelerinin yeniden başlatılması ve ilerletilmesine atfedilen önemin altı çizilerek, bunun Türkiye-AB işbirliğinin daha da güçlendirilmesini sağlayacağı ifade edilmiştir.