2002-01-17 Neue Zurcher Zeitung

Son Güncelleme: 04 Temmuz 2007

NEUE ZURCHER ZEITUNG: "KIBRIS KONUSUNDA PUSLU İYİMSERLİK"

     BERN, 17/01(BYE)--- Tirajı günde 160 bin olan Neue

Zürcher Zeitung gazetesinin 16 Ocak 2002 tarihli sayısında,

yukarıdaki başlık altında ve "it" rumuzuyla yayımlanan

Lefkoşa çıkışlı haberin çevirisi şöyledir:

     --Yeni Görüşmeler Çözüm İçin Son Şans--

     Dört yıllık bir aranın ardından bugün Kıbrıslı

liderler, Birleşmiş Milletler himayesinde ikiye bölünmüş

ada için bir çözüm bulmak üzere doğrudan görüşmelere

başlıyorlar. Görüşmelerin iki tarafça da kabul edilebilir

bir çözüme ulaşılıncaya kadar belirli aralıklarla devam

ettirilmesi bekleniyor. Birdenbire bütün politikacılar

Kıbrıs'ta barıştan söz etmeye başladı. Kıbrıs Cumhuriyeti

Cumhurbaşkanı ve Rumların lideri Klerides ile Kıbrıs

Türklerinin lideri Denktaş, bugün tampon bölgede, 1974'ten

beri bölünmüş olan adada yıllardır devam eden sürtüşmelere

barışçıl bir çözüm aramak için doğrudan görüşmeler yapmak

üzere buluşuyorlar. Berlin duvarının yıkılmasından sonra

Avrupa'da ikiye bölünmüş tek başkent olan Lefkoşa'da bir

nevi olumlu bir hava var. Görüşmeler hareketlilik içinde

geçecek. Kıbrıs Dışişleri Bakanı Kassoulides dün basına

yaptığı açıklamada, bugünden itibaren iki politikacının

prensip olarak haziran ayına kadar bir çözüme ulaşılabilmesi

için haftada iki ya da üç kere buluşacaklarını belirtti.

Bakan, kendisine yöneltilen "daha çok iyimser mi yoksa

kötümser misiniz?" sorusuna net bir fikre sahip olmak için

henüz erken olduğunu ifade ederek, sadece adadaki iki

tarihi lider olan Klerides ve Denktaş'ın Kıbrıs'ta bir

çözüm getirmeye muktedir olduklarının altını çizdi.

     Çekimser iyimserlik dış temsilciliklerde de kendini

hissettiriyor. Gerçi Kıbrıs "kariyer diplomatları mezarlığı"

olarak ün yapmış durumda. Adanın 1974'de kuzeyde Türk

kesimi ve güneyde Rum kesimi olarak ayrılmasından beri,

Birleşmiş Milletler'in ve çeşitli hükümetlerin tek başlarına

yaptıkları barış girişimleri hep mezara gitmek durumunda

kalmıştı. Bugün diplomatlarda hakim olan temkinli iyimserlik

iki faktöre dayanıyor. Yabancı bir diplomat kendisi ile yapılan

söyleşide, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Rum kesiminin Türklerle

birleşmeden de Avrupa Birliği'ne girebilecek olması

gerçeğinin Türkleri sıkıştırdığını ifade etti. Söz konusu

diplomat, hem AB faktörünün, hemde iki liderin yaş

durumlarının bir çözüm bulunması süreci için büyük bir

sınırlama getirdiğini, Klerides'in 83 yaşında olduğunu ve

sadece 2003 ilkbaharındaki devlet başkanlığı seçimlerine

kadar görevde kalmak istediğini belirterek, bu görüşmelerin

barışçıl bir çözüm bulmak için son bir şans olduğunu söyledi.

     1974'ten beri ilk kez, bu sefer Türk tarafı da artık

statükonun katlanılabilir olmadığı görüşündeymiş izlenimi

veriyor. Türk Dışişleri Bakanı İsmail Cem, bir Alman

gazetesine verdiği demeçte, iki tarafça kabul edilebilir bir

çözüme 2002 yılı sonuna kadar ulaşılabilmesi gerektiğini

belirtti.

     Türk tarafı eskiden olduğu gibi hala dışa karşı birlikte

iki bağımsız devlet modelini öne sürüyor, Cem'in ifadesine

göre, "tek bir uluslararası hukuki kişiliğe sahip olan

müşterek bir devlet" olarak temsil edilmesi söz konusu.

Türk tarafının anayasa konularındaki danışmanı Mümtaz Soysal,

müşterek devletin bir bayrağı ve para birimine sahip

olabileceğini ancak müşterek devlet unsurlarının

sınırlandırılması gerektiğini, zira iki devletin tek bir

anayasa üzerinden kendi bağımsızlıklarına sahip olacaklarını,

anlaşmanın her an iptal edilmesinin de mümkün olabileceğini

belirtti. Denktaş da buna ek olarak, güvenlik nedenlerinden

ötürü adadaki 35 bin Türk askerinin varlığının devam etmesi

konundaki ısrarlılığını açıkça ifade etmişti.

     Bu model Rum kesimi tarafından kesinlikle reddediliyor.

Kıbrıs Dışişleri Bakanı dün yaptığı açıklamada, adanın şiddet

yolu ile meydana gelmiş bölünmüşlüğünü yasallaştırmanın

yerinde olmadığını, Kıbrıs'ın hem Kıbrıslı Rumlara hem de

Türklere eşit oranda ait olduğunu ifade ederek, Türk ve Yunan

askerlerinden arındırılmış bir Kıbrıs'ı öngördüğünü, sonraki

aşamada ada halkının güvenliğinin uluslararası askeri güçlerce

garanti altına alınabileceğini söyledi. Kıbrıs-AB görüşmeleri

alt sorumlusu Vasiliu, Kıbrıs'ın böyle bir girişimi tek

başına finanse edebileceğini, politik bir çözüme ulaşıldıktan

sonra adanın bir federasyon ya da konfederasyon olarak

adlandırılmasının bir önemi olmadığını söyleyerek, asıl

meselenin Kıbrıs'ın AB'ye tek bir devlet olarak mı, yoksa ayrı

ayrı iki devlet olarak mı gireceği hususu olduğunu, AB

komisyonlarında küçük bir ada olan Kıbrıs için iki ayrı yer

verilmesinin hiç kabul edilebilir bir husus olmadığını ifade

etti ve bu arada kendi ifadesi ile adanın tek bir devlet olarak

AB'ye kabul edilmesinden tüm tarafların karlı çıkacağını

vurguladı.

     Yeşil Hat'tın iki tarafındaki halkın da haletiruhiyesi

bunu teyid eder gibi görünüyor. Kuzeydeki Türk kesiminde son

yapılan kamuoyu yoklamalarına göre, halkın yüzde doksanı

adanın AB'ye girmesinden yana, güneyde ise adanın AB üyeliğine

girişine karşı olan hiçbir gruplaşma meydana gelmiş değil.

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir