- ANA SAYFAGiriş Noktanız
- BAŞKANLIKKurumsal Yapı
- BİR BAKIŞTA ABAB Yapısı ve İşleyişi
- AB İLE İLİŞKİLERTürkiye-Avrupa Birliği İlişkileri
- Türkiye-AB İlişkilerinin Tarihçesi
- Temel Belgeler
- Anlaşmalar
- Protokoller
- Katılım Ortaklığı Belgeleri
- Ulusal Programlar
- Avrupa Komisyonu Tarafından Hazırlanan Türkiye Raporları
- Genişleme Strateji Belgeleri
- AB'ye Katılım için Ulusal Eylem Planı (2016-2019)
- AB'ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı (2021-2023)
- Ortaklık Konseyi Kararları
- Türkiye-AB Zirvelerine İlişkin Belgeler
- Kurumsal Yapı
- Gümrük Birliği
- Türkiye- AB Yüksek Düzeyli Diyalog Toplantıları
- VERİKaynaklar
- MEDYAHaber / Duyuru
- İLETİŞİMBize Ulaşın
MEDYA / Basında AB / Dış Basın / 2009 / Mayıs / 2009-05-28 AB Bülteni
2009-05-28 AB Bülteni
2009-05-28 AB Bülteni
Bülten No : 77 28 Mayıs 2009
DIŞ BASINDA
TÜRKİYE-AVRUPA BİRLİĞİ İLİŞKİLERİ
ABD BASINI
Christian Science Monitor: "Türkiye'de Yüzlerce Çocuk Terör Suçundan Mahkûm Ediliyor": "(...) Türkiye AB'ye üye olma çabaları kapsamında ceza yasasını Avrupa ve uluslararası standartlara daha uygun olacak biçimde yeniledi. Ancak gözlemcilere göre Türkiye, terörle mücadele yasasında, 15 ila 18 yaşlarındaki çocukların -suçlarının terör suçu içerdiğine hükmedilmesi halinde- yetişkinler gibi yargılanmalarını mümkün kılacak bir değişiklik yaparak geri adım attı. (...) Ankara'daki bir AB yetkilisi çocukların gözaltına alınması ve hapsedilmesinin "kaygılara" yol açtığını söyledi. (...) Brüksel daha önce Türkiye'nin çocuk yargı sisteminde gördüğü eksiklikler hakkında endişesini dile getirmişti. Türkiye'nin üye adayı bir ülke olarak kaydettiği gelişmeyle ilgili geçen sonbaharda yayımlanan bir AB raporunda şöyle denildi: "Çocuk yargı sisteminde bir ölçüde gelişme kaydedilmiş olsa da, çocuk mahkemelerinin sayısı hâlâ yetersiz ve bu mahkemelerde sosyal hizmet görevlilerinin sayısı hem az, hem de yükleri ağır." (Yigal Schleifer/27/05)
AVUSTURYA BASINI
Österreich: "Koalisyon, Türkiye'nin AB Üyeliğini Tartışıyor": "Türkiye'nin AB üyeliğinin, AB seçim sürecinin sonuna doğru tartışılması, konuyu yeniden iç politika gündemine taşıdı. Konu, Mecliste devam eden Bütçe görüşmeleri esnasında Meclis Grup Başkanı Josef Cap'ın başını çektiği SPÖ'nün, liberal BZÖ'ye katılarak, müzakerelerinin imtiyazlı ortaklığa dönüştürülmesi önerisiyle yeniden gündeme getirildi. Eski Dışişleri Bakanı Ursula Plassnik'in başını çektiği ÖVP'liler ise AP milletvekili adayları Ernst Strasser'in aksine Türkiye ile yürütülen görüşmelerin sonu açık bir şekilde sürdürülmesini savundu. Yeşiller de bu görüşe katıldı.Yeşiller Partisinin Avrupa Parlamentosu (AP) milletvekili adayı Ulrike Lunacek ise Türkiye, AB'ye üye olmaya hazır olmasa dahi sürdürdüğü reformları olumsuz etkileyeceği gerekçesiyle müzakerelerinin derhal durdurulması önerisini reddetti. Bunun tersini savunan SPÖ üyesi ve Partinin Avrupa Sözcüsü Elisabeth Grossmann ile Josef Cap, Almanya ve Fransa'nın, Türkiye için önerdiği imtiyazlı ortaklık fikrini desteklediklerini açık bir şekilde dile getirdi. "SPÖ olarak Türkiye'nin AB üyeliğine karşıyız." diyen Grup Başkanı Cap, Hırvatistan ve Sırbistan dışında, AB'nin genişlemesini yersiz bulduklarını ifade etti. Hatta Plassnik'in, hükûmetin çizgisinden sapma niyetinin olmadığını, Türkiye ile yürütülen müzakerelerin büyük olasılıkla sonlanmayacağını ve bu konuda halk oylamasına dahi gidilebileceğini belirtti.."(27/05)
AZERBAYCAN BASINI
Üç Nokta: "Kıbrıs Rum Kesimi, Türkiye'nin AB Üyeliğini Destekliyor": "Novosti Armenia Ajansının yaptığı habere göre, Kıbrıs Rum kesimi Başkanlık Komiseri Yorgo Yakovu, Atina'da düzenlenen bir konferansta, Rum kesiminin, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklediğini söyleyerek, "Rum kesimi, Avrupalılaşmasını ümit ederek, Türkiye'nin Avrupa perspektifini destekliyor." ifadesini kullandı. Türkiye'nin AB üyeliğine yönelik müzakerelere 2005 yılında başlandı. Yakovu'nun açıklamasına göre, şu anda bölünmüş adanın sorununun çözülmesi Türkiye'ye bağlı: "Top Türkiye'de. Rum kesimi, müzakere masasını terk etmeyecek."(27/05)
FRANSA BASINI
Le Telegramme: "Avrupa... Türkiye Mevzuyu Zehirliyor": "Kimse Nicolas Sarkozy'nin Ocak 2005'te ifade ettiği vecizeyi unutmadı: "Şayet Türkiye Avrupa'da olsaydı bu bilinirdi." Şimdiki söylemi de pek farklı değil. 5 Mayısta Sarkozy, "Avrupa'nın sonu olmayan bir genişlemede kendini eritmeyi bırakması gerek. Avrupa'nın sınırları olması gerek. Türkiye Avrupa Birliği üyesi olacak istidada sahip değil." dedi ve "Hristiyanlık mirasından" bahsetmekten çekinmedi. AB'de Türkiye konusu anlamsız bir tartışma değil. Çoğunluğu Müslüman olan 71 milyon nüfuslu, aralarında İran ve Gürcistan'ın bulunduğu ülkelerle sınırı bulunan bir ülkeyle ilgili konu muhakeme edilmeyi hak ediyor. Nicolas Sarkozy seçilmesinden önce yaptığı açıklamada, "Beni Avrupa'nın sınırlarının Irak ve Suriye'de bulunduğuna ikna etmek için büyük çaba sarf etmek lazım. Kapadokya Avrupa'da, bu tahayyül edilemez!" demişti. Kuşkusuz Avrupa Birliği üyelerinin çoğunluğu Türkiye'yi aralarında görmek istiyor. Fransız solu da, bu katılımı gönülden istiyor, parti Genel Sekreteri Martine Aubry, bunu "XXL bir Avrupa" için bir şans olarak değerlendiriyor. Bununla beraber, Türkler pek de diplomatik bir tavır benimsemiyor. Örneğin, Başbakan Recep Erdoğan, Danimarka'da peygamber karikatürleri yayımlandığı gerekçesiyle Başbakan Anders Fogh Rasmussen'in NATO Genel Sekreterliğine atanmasına bir süre için de olsa itiraz etmekten imtina edebilirdi. Türkiye, 1915-1916 yıllarında Ermenilere karşı soykırım gerçekleştirdiğini kabul etmek, ayrıca 1974 yılından bu yana adanın kuzeyini işgal etmesine rağmen AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını nihayet tanımak zorunda kalabilir. Türkiye'nin çözülmez gibi görünebilen başka bir sürü sorunu var. Bunlar arasında, ordunun devlet içerisinde aşırı varlığı, Kürt sorunu ve kadınların toplumdaki yeri bulunuyor. Birlik ile 2005 yılında başlayan müzakereler devam ediyor ve çok yakında tamamlanmayacak. Özellikle de, üyelik için AB ülkelerinin oy birliği gerektiği göz önüne alınırsa. Fransa ve Avusturya gibi Türkiye'nin üyeliğine en çok karşı olan ülkelere, bir de Almanya eklendi. Hollanda'da bu husus gelecek seçimin en önemli konularından biri. Ülkemizde, Cumhurbaşkanı Jacques Chirac millî tavrın bir referandumla belirlenmesine karar vermişti. Ancak, hâlihazırda bir referandum yapılacak olsa, "hayır" oyları kazanacaktır. Paris artık bir "imtiyazlı ortaklık" öneriyor. Bununla beraber, Ekim 2005'te başlamış olan müzakereler 2014'ten önce sonuca ulaşmayacak. O zamana kadar Türkiye, kendisi için belirlenen koşulları yerine getirmek durumunda. Yoksa..."(27/05)
İNGİLTERE BASINI
Reuters: "AB 'Yeni Türkiye'yi' Kucaklamalı": "İngiltere, Müslüman ülkenin bloğa uyum sağlamak için çok yoksul ve kültürel olarak çok farklı olduğunu söyleyen Fransa ve Almanya'daki liderlere rağmen Türkiye'nin AB üyeliğine desteğini yineledi. İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband, Reuters'a verdiği demeçte, Ankara'nın AB'ye tam üyeliğinin bloğa ekonomik canlılık getireceğini, bloğun enerji ile ilgili sorunlarını çözeceğini ve Batı ile Müslüman dünyası arasında yakın bağlar kurulmasına yardımcı olacağını söyledi. Miliband dün yaptığı açıklamada, "İngiltere, Türkiye'nin AB'ye katılımına destek vermeye yönelik stratejik karara hiç olmadığı kadar inanıyor. (...) Türkiye'nin katılımı sadece kendisi için değil Avrupa için de iyi." dedi. Müslüman ancak resmen laik olan Türkiye, AB ile katılım müzakerelerine 2005 yılının sonlarında başladı, ancak Ankara'nın katılım başvurusu, kimi üye ülkelerin kamuoyundan gelen düşmanca tepkiler nedeniyle muhalefet ile karşı karşıya. Yıllarca sürmesi beklenen müzakereler, AB'nin insan hakları ile ilgili endişeleri, reformların ağır ilerlemesi ve Kıbrıs'ın bölünmüşlüğü ile ilgili anlaşmazlık nedeniyle duraklamış durumda. (...) Resmî ziyaret için Ankara'da bulunan Miliband, bloğun daha "açık bir perspektif" benimsemesi ve Türkiye'nin birliğe üyeliğinin uzun vadede getirilerini kabul etmesi gerektiğini söyledi. Miliband, "Türkiye, Avrupa'nın enerji konusundaki geleceğine fayda sağlayacak özel bir konumda. Buna beş yıl önce Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu önem ve öncelik verilmezdi." dedi. (...) Miliband, Türkiye'ye AB kapılarını açmanın "İslam dünyası ile büyük bir köprü inşa etmek" anlamına geleceğini söyledi ve "Türkiye, Müslüman çoğunluk ve muhteşem bir demokratik birikimin bir kombinasyonunu barındırıyor. Bence bunları dengede tutabilirsiniz." dedi. Brüksel, Türkiye'den; ordu tarafından hazırlanmış anayasasını gözden geçirmesini, azınlıklara daha geniş haklar tanımasını ve ifade özgürlüğü konusunda gelişme kaydetmesini istiyor. Miliband Türkiye'nin AB reformlarına hız kazandırması gerektiğini söyledi. Miliband, "Herkes Türkiye'nin reformlar konusunda adım attığını görmek istiyor (...) Ancak aynı zamanda biz doğru bir yönelim ve perspektife sahip bir AB, açık bir AB görmek istiyoruz. Bu, özellikle de ekonomik durgunluk döneminde üzerinde çalışmamız gereken bir konu (...) Şayet son 30 yıla bir bakarsanız muhteşem değişimler söz konusu. Bence yeni bir Türkiye inşa ediliyor. Gidilen yolun açık olduğunu düşünüyorum." dedi. Miliband, Türkiye'nin AB üyeliği için avantaj sağlayan diğer bir unsurun ülkenin canlı pazar ekonomisi olduğunu söyledi. Türkiye'deki ekonomik hareketin, 2002- 2007 yılları arasındaki ortalama yüzde 7'lik büyüme ile karşılaştırıldığında, küresel ekonomik kriz nedeniyle yüzde 5 oranında küçüldüğü görüldü. Ekonominin 2010'da genişlemesi bekleniyor. Miliband, "Türkiye bloğa önemli bir ekonomik canlılık getirecektir. Bence Türk ekonomisi konusundaki mülahaza önümüzdeki birkaç yıl içerisinde değişecektir" dedi. (Ibon Villelabeitia/27/05)
YUNANİSTAN BASINI
Eleftherotipia: "İngiltere Dışişleri Bakanı Kıbrıs Sorununa Kıbrıslıların Bulacağı Bir Çözüm İstiyor": "(...)(Önce Yunanistan Başbakanı Kostas Karamanlis'i ziyaret eden) Bakan Miliband ile Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni arasındaki görüşmenin gündeminde Kıbrıs sorunu ve Avrupa-Türkiye ilişkileri süreci yer aldı. Londra ve Atina, Türkiye'nin AB'ye tam üye olması yönünde aynı fikre sahip iki Avrupa ülkesidir. Ancak Dışişleri Bakanı Bakoyanni Türkiye'den Ankara Protokolü'nü uygulamasını bir kez daha isteyerek Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin dondurulmuş olan sekiz başlığının açılması için bunun ön şart olduğunu söyledi. Londra ise aksine Türkiye'nin başarılı bir şekilde, önümüzdeki sonbaharda AB sürecinin yeniden değerlendirilmesi konusunun etkilerinden "arındırılması" gerektiğini savunuyor. (...) Atina uzun yıllardan bu yana Kıbrıs'ın çözümden sonra, bir AB üyesi ülke olarak Avrupa güvenliğine gireceğini ve dolayısıyla Yunanistan, Türkiye veya İngiltere tarafından garanti statüsüne ihtiyaç duymayacağını savunuyor. Aksine Bakan Miliband dolaylı ancak net bir şekilde çözümden sonra da garanti sisteminin uygulanmaya devam etmesinden yana tutum sergiledi ve "ayrıntıların" sorunun çözümünden sonra da görüşülebileceğini iddia etti. (Kira Adam/27/05)
NOT: Bu bülten, 27 Mayıs 2009 tarihinde Genel Müdürlüğümüze ulaşan haber ve yorumlardan derlenerek hazırlanmıştır.