Son Güncelleme: 15 Aralık 2022
Avrupa Birliği (AB) tarafından Genel İşler Konseyi’nde kabul edilen kararların ülkemize ilişkin bölümü, AB’nin Türkiye’ye yönelik dar görüşlü ve ön yargılı bakışını bir kez daha gözler önüne sermektedir.
AB’nin ortak menfaatlerinin, bazı üye ülke çıkarlarına kurban edildiği bu tarz kararlar, ne Türkiye-AB ilişkilerine katkı sağlamakta ne de yapıcı bir gündem oluşturmaktadır.
Maalesef, AB bu yaklaşımıyla, uluslararası sistemde yaşanan değişimi doğru okuyamadığını tekrar ortaya koymuştur.
AB’nin ülkemize yönelik demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına ilişkin haksız iddialarını tümüyle reddediyoruz.
Ayrıca, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs meselesinde AB’nin Rum/Yunan ikilisinin sözcülüğünden öteye geçemeyen talihsiz ifadelerini de kabul etmiyoruz.
Kararda, Türkiye’nin Ukrayna’daki savaşın sona erdirilmesine yönelik diplomatik çabalarının ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne verdiği güçlü desteğin görmezden gelinmesini, ülkemizin konuya yaklaşımının münhasıran AB yaptırımlarına katılmamasına indirgenmesini ve Türkiye’nin tek taraflı yaptırımlara katılmama yönündeki ilkeli tutumunun yaptırımların bilinçli şekilde etkisiz kılınması şeklinde takdim edilmesini hayretle karşılıyoruz.
Ülkemizin Rusya’yla ticari ve ekonomik ilişkileri yaptırımları etkisiz kılacak bir mahiyete sahip olmadığı gibi Rusya’yla diyaloğumuzun sürdürülmesinin, Tahıl Anlaşması ve esir değişimi örneklerinde görüldüğü üzere, savaşın olumsuz etkilerinin asgari düzeyde tutulması bakımından da önem arzettiği açıktır. Ülkemizin, yaptırımlara taraf olmamakla birlikte, yaptırımların ihlaline müsaade edilmeyeceği yönündeki kararlı tutumunun dikkate alınmaması da kasıtlı bir yaklaşımdır.
Türkiye’nin AB’nin bu tarz kararlarını ciddiye alması için, AB’nin Türkiye’yi üyelik müzakereleri yürüten bir aday ülke olarak görmesi ve buna ilişkin gerekli siyasi iradeyi göstermesi gerekmektedir.