AB Bakanı Ömer Çelik Avrupa İslamofobi Raporu 2016 Tanıtım Paneline Katıldı

Son Güncelleme: 02 Mayıs 2017

Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik Avrupa İslamofobi Raporu 2016 Tanıtım Paneline katılarak bir konuşma gerçekleştirdi.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından yayımlanan ve Avrupa’daki İslamofobinin yayılma trendini ülke bazında inceleyerek belgelemeyi amaçlayan“Avrupa İslamofobi Raporu” Tanıtım paneline katılan AB Bakanı Ömer Çelik, yaptığı konuşmada Avrupa’da yabancı düşmanlığı ve İslamofobinin yükselişine dikkat çekti ve bu konuda görüşlerini paylaştı.

Raporda da ifade edildiği üzere İslamofobinin Avrupa’daki Müslümanların gündelik yaşamlarında daha da görünür hale geldiğini belirten AB Bakanı Ömer Çelik, İslamofobinin artık Müslümanlara yönelik sadece bir nefret söylemi olma eşiğini çoktan aşarak okul, iş yeri, cami, toplu taşıma araçları ve sokakta Müslümanlara yönelik fiziki saldırıları meşru sayma şeklinde bir yaklaşıma dönüştüğünün altını çizdi. 

Bu tespitin karşı karşıya kalınan tehlikenin boyutunu açıkça gözler önüne serdiğini söyleyen AB Bakanı Ömer Çelik, göçmen krizi ve terör tehdidinin bu sorunu tetiklediğini vurguladı.

Bakan Ömer Çelik, İslamofobinin Avrupa’da bugün sıkça telaffuz edilir bir kavram olmasına neden olan temel faktörlerin merkez siyasetin aşırı sağa kayması, göçmen krizi ve Avrupa’da yaşanan ekonomik kriz ve terör saldırıları şeklinde özetledi.

Avrupa'da merkez siyasetin söyleminin son dönemde aşırı sağ ile büyük oranda benzerlik gösterdiğini üzülerek izlediklerini kaydeden AB Bakanı Ömer Çelik, aşırı sağın seçimleri kazanamasa bile, Avrupa toplumunun fikir dünyasını zehirlemeye devam ettiğine dikkati çekti. Çelik, aşırı sağın bu yükselişi ve giderek merkez siyasetin ılımlı doğasını törpülemesinin, İslamofobiyi daha fazla gündelik hayatın içine yerleştirdiğini ve geniş toplum kesimlerince kabul edilebilir bir olgu haline getirdiğini anlattı.

Avrupa'daki göçmen krizine de değinen AB Bakanı Ömer Çelik, "Avrupa’ya göçmen olarak gelen ya da gelmesi muhtemel kişilerin çoğunluğunun Müslüman olması sıradan bir Avrupalının zihninde Avrupa’nın Müslümanlar tarafından işgal edileceği gibi bir algı oluşturmuştur ve İslamofobiyi körüklemiştir." diye konuştu.

Bu algının oluşmasında siyasetçi ve medyanın kullandığı dilin öncü olduğunu ifade eden AB Bakanı Ömer Çelik, oysa ki İslam'ın Avrupa topraklarına göçmen krizi ile gelmiş bir din olmadığını, Müslümanların göçmen krizinden önce de orada olduğunu vurguladı. AB Bakanı Ömer Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bugün dünyada 16,5 milyon mülteci var. Bu mültecilerin yüzde 60’ı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bulunmaktadır. Bu ülkelerin hiç sesi çıkmıyor ama gelişmiş ülkeler sürekli onlara mülteciler konusunda seslerini yükseltiyorlar. Dünyada en çok mülteci nüfusu barındıran ilk 10 ülke arasında Avrupa Birliği üyesi olan tek ülke Almanya’dır. Almanya’nın nüfusunun yarısından azına ve ekonomik büyüklüğünün yüzde 1'ine sahip Uganda’da 512 bin mülteci varken Almanya’da 478 bin mülteci bulunmaktadır. Uganda mukayeseli olarak esasında AB'nin pek çok ülkesinden daha fazla yük çekmektedir ama Uganda'nın sesinden daha çok Avrupa'daki bazı ülkelerin, siyasetçilerin sesi duyulmaktadır. Bu veriler, Avrupa’nın yaşadığı bu korkunun yapay, gerçeklikten uzak olduğunu, en önemlisi de ırkçı siyasetçiler tarafından manipüle edilen bir korku olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

İslam düşmanlığı siyaset kurumu tarafından o kadar fazla kullanılmaktadır ki, Avrupa vatandaşları, ülkelerinin Müslümanların işgali altında olduğunu sanmaktadır. Yapılan anketlerde, Avrupalıların ülkelerinde yaşayan Müslüman sayısını olduğundan 5 katı daha fazla tahmin ettiklerini göstermektedir."

DEAŞ terör örgütünün Avrupa’da İslam dini adına gerçekleştirdiğini iddia ettiği bir dizi saldırının İslamofobinin yükselişine sebep olduğunu belirten AB Bakanı Ömer Çelik, Avrupa'da ne zaman İslamofobik uygulamalar gündem olsa DEAŞ'a katılım sayısının arttığını anlattı. Çelik, "Terörizmle mücadele edeceğiz derken onu besleyen koşulların yeniden üretilmesi bugün Avrupa ülkelerinin düştüğü en büyük hatadır." ifadelerini kullandı.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, radikalleşmeyi Müslümanlara özgüleyen yaklaşımın birçok Avrupalı siyasetçinin temel bir yanılgısı olduğunu dile getirdi.

Göç dalgası, terör ve ekonomik kriz bir arada ele alındığında Avrupa’nın varoluşsal bir tehditle karşılaştığının altını çizen AB Bakanı Ömer Çelik, AB mekanizmaları ve ulus devletlerin bu sorunlara bir çözüm üretememesinin, siyasetin söylem değiştirip, günah keçisi arayışına yönelmesine neden olduğunu vurguladı.

AB Bakanı Ömer Çelik, "Avrupa'da gördüğümüz, kendileri zaten terörden kaçan mültecilere, Müslümanlara terör şüphelisi gözüyle bakmak işte bu İslamofobik anlayışın somut bir tezahürüdür." şeklinde konuştu.

İslamofobinin bir kültürel ırkçılık olduğunun altını çizen AB Bakanı Ömer Çelik, modern ırkçılığın artık biyolojik değil, sosyal-ideolojik olarak inşa edilmiş "kültürel" bir kavram olduğunu söyledi. 1940’lı yıllarda Avrupalı Yahudilerin başına gelenlerin bir daha hiçbir etnik ya da dini grubun başına gelmesini istemediklerine dikkati çeken AB Bakanı Ömer Çelik, "Bu açıdan İslamofobiyi soyut bir entelektüel arayış olarak ya da kurgusal bir akademik çaba olarak görmek son derece yanlıştır. İslamofobi gerçek bir olgudur ve bugün Avrupa’da Müslümanların hayatına olumsuz yönde etki etmektedir." dedi.

- "Karar son derece sakıncalı ve yanlış"

Bakan Ömer Çelik, Avrupa Birliği Adalet Divanı tarafından geçen dönemde alınan başörtüsü kararını da değerlendirdi. Avrupa Birliği Adalet Divanının 14 Mart 2017 tarihinde verdiği iki kararla “görünür bir biçimde siyasi, felsefi ve dini sembolleri taşımayı yasaklayan şirket içi kuralların doğrudan ayrımcılık oluşturmadığına” hükmettiğini hatırlatan AB Bakanı Ömer Çelik, kararlara göre, şirket içinde başörtüsünü yasaklayan kuralların varlığı durumunda başörtüsünün yasaklanmasının ayrımcılık oluşturmadığı, böyle bir kural olmadığı takdirde ise başörtüsünün yasaklanmasının ayrımcılık oluşturduğunun ifade edildiğini aktardı.

Bu tasarrufu her şeyden önce ayrımcılığın yasallaşmasına zemin hazırlayacak olması nedeniyle son derece sakıncalı ve yanlış bulduğunu dile getiren AB Bakanı Ömer Çelik, şunları söyledi:

"Bu kararlar, AB üyesi ülkelerde çalışan ve başörtüsü takan Müslüman kadınların kariyerlerini ve iş hayatlarını doğrudan etkileyecek kararlardır. Kadın söz konusu olduğunda iki kez ırkçılık söz konusu oluyor. Birincisi Müslüman olmasından dolayı, ikincisi kadın olmasından dolayı. Karar sadece İslam dinine ait değil, tüm dinlere ait sembollerin taşınmasının yasaklanmasına olanak sağlıyor. Ancak son dönemde Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığı ile birlikte ele alındığında verilen karardan büyük ölçüde Avrupa'da yaşayan Müslüman kadınların etkileneceği açıktır. Görünüşte tarafsız olan bu hüküm ve bunun ortaya çıkaracağı uygulama, Müslümanlar için oldukça sorunlu bir tablo ortaya çıkaracaktır. Dolaylı ayrımcılığın, ama sokakta bu doğrudan ayrımcılığa da dönüşüyor, sözlük anlamı da tam olarak da budur. Teorik olarak herkese eşit davranmayı ima etse de bu düzenleme sıklıkla belli bir grubu somut hayat içinde hedef alacaktır. Nitekim kararın etkileri hemen görülmeye başlanmıştır."

Son olarak, Danimarka’da iş yeri kuralları gereğince başörtüsünü çıkarmadığı için işten çıkarılanların işsizlik ödeneğinin kesilmesi yönünde bir karar alındığını belirten AB Bakanı Ömer Çelik, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) önüne geldiği takdirde, AİHM’in nasıl bir karar vereceğini bilemediklerini ancak kararın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin düşünce, vicdan ve din özgürlüğü ve bununla bağlantılı olarak ayrımcılık yasağı getiren 14. maddesine aykırı olduğunun açık olduğunu vurguladı. AB Bakanı Ömer Çelik, "Bu karar, bu dilin, çalışma hayatında hukuk aracılığıyla meşrulaştırılması anlamına gelmektedir ve Avrupa’yı son derece tehlikeli bir kulvara yönlendirmektedir. Diğer bir deyişle İslamofobi yasal bir zemine kavuşmaktadır. Bu ve benzeri kararlar, İslam ve Müslüman karşıtlığı nedeniyle ayrımcılığa maruz kalan Müslümanların haklarının garantörü olması gereken devleti ve kanunları, bu ayrımcılığın bizatihi kaynağı haline getirerek, Müslüman kimliğini savunmasız kılmaktadır." görüşünü dile getirdi.

İslamofobinin sadece Avrupa'dan kaynaklanmadığını belirten AB Bakanı Ömer Çelik, İslam ülkeleri ve demokratik olmayan bazı odaklar tarafından da İslamofobi'nin desteklenmesi gibi durumların söz konusu olduğunu söyledi. 

AB Bakanı Ömer Çelik, "İslamofobi ile ilgili mücadele konusunda en önemli resmi kurumların başında tabii ki Avrupa Birliği Bakanlığı gelmektedir. Çünkü biz Avrupa ile demokratik temellerde, eşitlik temelinde bir ilişki kurulması gerektiğini söylüyoruz. Bunun dışına çıkan birlik politikalarına da karşı uyarı rolümüzü de yerine getiriyoruz. Dolayısıyla burada bizim her faaliyetimizin içinde mutlaka İslamofobi konusunda, İslamofobinin engellenmesi konusunda bir girişim vardır." ifadesini kullandı.

Demokrasi ve insan haklarına saygı gösterilmesi gibi konulara ilişkin, Müslümanların yaşadığı geniş coğrafya içinde de mücadelenin yürütülmesi gerektiğinin altını çizen AB Bakanı Ömer Çelik, İslam dünyasındaki kadının yerine de değinerek, şunları kaydetti:

"Örneğin, İslam dünyası kadınlara eşitlik vermek açısından sınavı geçebilmiş midir? Kadın erkek eşitliği açısından... Hala kadınların İslam dünyasının pek çok yerinde ikinci sınıf muamele gördüğü bir gerçektir. En temel gösterge budur. Bir yerde kadınlara erkeklerle aynı eşitlik verilmiyorsa hatta daha da ötesi kadınlar için bir pozitif ayrımcılık yoksa o zaman o yerin dünyaya söyleyecek sözü yoktur ya da oralardaki gruplara sahip çıkma konusunda bir duyarlılık üretilmiyorsa o zaman Avrupa'da verilecek mücadelenin sesi güçlü olmaz." 

Bakan Ömer Çelik, entegrasyonu desteklediklerini fakat entegrasyonun olması için de asimilasyonun olmaması gerektiğini vurgulayarak, insanların kendi dillerini ve dinlerini rahat yaşamaları, baskı hissetmemeleri durumunda bulundukları ülkeye daha kolay entegre olacaklarını söyledi. AB Bakanı Ömer Çelik, "İnsanların dillerini kullanma, kimliklerini yaşama ve dinlerini yaşama konusunda baskı olursa bu gruplar içe kapanırlar ve entegrasyona karşı tepki gösterirler. Dolayısıyla entegrasyonu desteklemek için asimilasyonla ilgili birtakım politikaların ortadan kalkması lazım." değerlendirmesinde bulundu. 

AB Bakanı Ömer Çelik, konuşmasında Balkanlar'ın çok önemli olduğunu fakat esasında buradaki çoğulculuğun da kırılgan bir çoğunluk olduğunu belirterek, "AB genişleme sürecinin oraya bir mesaj vermesi Balkanlar'da kırılgan da olsa bir barış ortamını devam ettiriyor. Temel değerlerden kopmuş bir Avrupa tablosunun Balkanlar'da da yeni ırkçı çatışmaları ortaya çıkarabileceğini görelim." diye konuştu.

- "Suriye'de DEAŞ'a karşı en etkin mücadeleyi Türkiye veriyor"

Türkiye'nin terör örgütü DEAŞ 'a karşı Suriye'de en etkin mücadeleyi verdiğini vurgulayan AB Bakanı Ömer Çelik, "Türkiye'nin buradaki hassasiyetlerinin anlaşılması gerçekten çok önemlidir. YPG ve PYD'nin aynı anda hem Amerikalılarla hem Esad rejimiyle hem PKK ile hem de Ruslarla işbirliği yapabiliyor olması, çeşitli yerlerde yan yana görülmesi herkesin doğru değerlendirmesi gereken tablodur. Oradaki yeni sosyolojik çatışmaları tetiklemekten başka bir mesafe alınmasının mümkün olmadığını görüyoruz."

- "Açıklama tatminkar değil"

Bakan Ömer Çelik, FETÖ'nün "hava kuvvetleri imamı" olduğu belirtilen Adil Öksüz'ün ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğunca telefonla aranmasıyla ve yurt dışında saklandığı iddialarının sorulmasıyla ilgili şu ifadeleri kullandı:

"Adil Öksüz sizde olan dışında nerede olduğuyla ilgili bende bir bilgi yok. Ama şunun da söylenmesi gerekir sadece vize işlemi için aranmış olması açıklamasının tatminkar bir açıklama olmadığı açıktır. Daha detaylı bir açıklama yapılması gerekir. Buradaki soru da şudur acaba vizesi iptal edilen diğer Türk vatandaşları da aynı şekilde aranmakta mıdır? Eğer bu şekilde aranmaktaysalar vizesi iptal edilen diğer Türk vatandaşları da o zaman bunun rutin bir uygulama olarak kabul edilmesi söz konusu olabilir."

- "Avrupa'da İslamofobi gittikçe İslam karşıtlığına dönmeye başladı"

SETA tarafından hazırlanan ve Avrupa'da ırkçılık ile İslamofobi ile ilgili gelişmelerin değerlendirildiği raporda, bugün gelinen noktada İslamofobinin artık Müslümanlara yönelik sadece retorik bir nefret söylemi olma eşiğini çoktan aştığına dikkat çekilerek, okul, iş yeri, cami, toplu taşıma araçları ve sokakta Müslümanlara yönelik fiziki saldırılarda kendini gösteren somut bir düşmanlık halini aldığı tespiti yapıldı. Irkçılık ve İslamofobi çalışmaları gibi farklı alanlardaki 31 uzman tarafından hazırlanan rapor, 27 ülkeyi kapsıyor. 

Raporu okumak için tıklayınız (İngilizce): http://www.islamophobiaeurope.com/

 

Kaynak: AA 

Bu döküman ab.gov.tr sitesinde bulunan makaleden otomatik üretilmiştir